Yıldıray OĞUR
Birlikçiler, Cumhuriyetçiler, Sadıklar, Katolikler, Protestanlar, IRA, Shankil Kasapları, Ulster, Order of Orange, Sinn Fein, DUP, RUC, NICRA, USC, Paskalya Ayaklanması, Kanlı Pazar, Kanlı Cuma...
Sorun 500 yıllık olunca isimler, örgütler, kavramlar, yıldönümleri de haliyle birikmiş.
Ama Batı Belfast’ın ortasından geçen duvarın önüne gelince sorunun ne olduğunu bu kavramlara ihtiyaç duymadan gözlerinizle görüyorsunuz.
Avrupa’da artık karşınıza çıkmasını beklemediğiniz türden, bir şehri mahalle mahalle bölmüş bir duvar bu.
Kuzey İrlanda’nın Belfast, Deny, Portadown şehirlerindeki bütün parçalar birleştiğinde duvarın uzunluğu 34 kilometreye kadar varıyor.
Tek parça olarak en uzunu ise Batı Belfast turlarının en popüler noktasındaki 5 kilometrelik duvar.
Duvarın eni bir metre. Sağlam olması için bazı yerler demirden yapılmış. Beton duvarın üzerine demirden ek bir bölüm, onun üzerine çelik bir kafes eklenmiş. Böylece duvarın boyu 7.2 metreye çıkmış. Bu kadar uzun olmasının sebebi karşı tarafa bomba atılmasını engellemek.
Duvarın kot farkından kısa kaldığı, iki mahallenin birbirine metreler mesafesinde yaklaştığı noktalarda ise tedbir olarak karşı mahalleyi gören evlerin duvarlarına pencere konmamış.
Duvarın bittiği yerlerde demir kapılar var. İki mahalleyi birbirine bağlayan kapılar gece 10’da kapanıyor. Eğer o saati kaçırırsanız, duvarın arkasındaki yere gitmek için şehrin etrafında tur atmanız gerekli.
Duvarların ayırdığı mahallerin bir tarafında Birlikçi, Sadıkçı, Protestan İngilizler yaşıyor. Karşı tarafından ise Cumhuriyetçi, Milliyetçi, Katolik İrlandalılar.
Karşı karşıya yaşayan iki mahalledeki insanların arasında duvarlar örülmesine neden olan sorunlar bundan 500 yıl önce 17. Yüzyılın başında Kral James’in Katolik İrlanda’nın kuzeyi olan Ulster mıntıkasına Protestanları yerleştirmesiyle başlamış.
Yüzyıllar mezhepsel, sınıfsal gerginliklerle ve çatışmalarla geçmiş.
1845-1852 arasında yedi yıl boyunca ana geçim ve besin kaynağı olan patatesin bir mantar hastalığıyla yok olmasıyla yaşanan “Büyük Açlık” ise, adayı ablukaya alan ve açlıktan bir milyon insanın ölmesine, bir o kadar insanın ABD’ye göç etmesine neden olan İngiliz yönetimine karşı öfkenin, İrlanda milliyetçiliğinin ve ayrılıkçı fikirlerin yerleşmesine neden olmuş.
(Bu açlık sırasında Padişah Abdülmecit de İngiliz Kraliçesi’nin engellemelerine rağmen adaya beş gemi buğday ve patates göndermişti.)
96 yapımı Michael Collins filminde anlatılan 1916’daki Paskalya Ayaklanması ile başlayan İrlanda’nın İngiltere’den bağımsızlık mücadelesi, 1922’deki barış anlaşmasıyla Serbest İrlanda Cumhuriyeti’nin kurulmasıyla sonuçlandı. Ama adanın kuzeyindeki Ulster bölgesi, çoğunluk İngiltere yanlısı Protestanlarda olduğu için İngiltere’de kaldı
İşte bu yüzden buradaki Protestanlara Birlikçi, Sadıkçı (Loyalist) denirken, İrlanda’yla birleşme yanlısı olan Katoliklere Cumhuriyetçiler ya da Milliyetçiler deniyor.
500 yıldır birbirleriyle itişen bu iki toplumun hikayeleri birbirlerine düşmanlık üzerine kurulmuş.
Şehirdeki gerilimin her yıl en çok arttığı gün olan Protestanların Orange Yürüyüşü, adını Katolik İngiliz Kralı’nı devirip tahta oturan Hollandalı Protestan Kral William of Orange’dan alıyor. Protestanların en eski örgütlenmesinin adı da yine aynı referansla Order Orange.
Yani tarihin hayatın üzerine çöktüğü bir yer burası.
Avrupa’nın bu son duvarı ise ikinci sınıf insan muamelesi gören Katolik İrlandalıların 1969’da eşitlik talebiyle başlattıkları ayaklanmanın bir iç savaşa dönmesi üzerine yükselmiş.
Altı gün süren olaylarda yüzlerce ev yıkılmış, binlerce kişi şehri terk etmek zorunda kalmış. Şehre giren İngiliz ordusu asayişi sağladıktan sonra bu duvarları inşa etmiş.
İşte bizim Kuzey İrlanda sorunu diye bildiğimiz, İngilizlerin The Troubles (Büyük Sıkıntı) adını verdikleri 40 yıllık çatışmalı dönem bu tarihte başlıyor.
Sahneye de buraya Kuzey İrlanda denmesini bile kolonyalizmin meşrulaştırılması olarak gören IRA çıkıyor.
Katolik ve Protestan mahallerin duvarları 40 yıllık süren çatışmaların “kahramanları” ve “şehitlerinin” resimleriyle dolu. Ellerinde silahlar, tüfeklerle görülen sivil giyimliler, IRA militanları veya Protestanların paramiliter örgütlerinin mensupları.
Günlük hayat onların silahlı resimlerinin olduğu duvarların önünden akıyor.
Duvarlarda sadece bu çatışmanın militanlarının resimleri de yok.
Katolik bölgesinin duvarlarında Nelson Mandela, Tamil Gerilları, Öcalan, Leyla Halit resimleri görmek mümkün. En çok Filistin davasına ait resimler ve sloganlar duvarlardaki yerini almış. Resimler sık sık güncelleniyor da. En son Gazze’deki sınır yürüyüşünde İsrail askerlerine taş atan tekerlekli sandalyeli Filistinli’nin resmi dahi bir duvara resmedilmiş.
Hemen köşeyi dönünce ise karşınıza Protestan mahallesinin siyasi duvarı çıkıyor. Katoliklere nazire yaparcasına dev bir İsrail bayrağı, İsrail askerleri ve Netanyahu’nun bir sözünü görüyorsunuz. Birbirine o kadar sinir olan iki toplumdan bahsediyoruz ki Katolikler Filistinlileri desteklediği için Protestanlar da İsrail’i destekliyorlar. Sadece İsrail’i de değil, Katoliklerin Mandelası’na karşı Protestanlar Boer Savaşları’na giden Protestanların hikayelerini duvarlarına çizmiş.
Şehirde duvarlar bile birbiriyle kavga ediyor.
Ama bu kavgada 20 yıldır artık kimsenin burnu kanamıyor.
1991’de başlayan ve defalarca çatışmalarla ve anlaşmazlıklarla biten görüşmeler nihayet 1998’de Hayırlı Cuma Anlaşması ile barışla sonuçlandı.
Aslında bu Batı Belfast turu da barış anlaşmasının bir meyvesi.
Duvarın adı artık Barış Duvarı. 20112'de yıkılması da gündeme gelmiş ama hatıra olarak tutulmasına karar verilmiş. Kapılar ise tedbir gereği kapatılıyor. Yoksa iki toplum birbirine entegre olmaya başlamış.
Rengarenk boyanmış duvarın üzerinde artık dünyanın her yerinden gelen ziyaretçilerin barış mesajları var. (Hatta biri Yozgat bile yazmış)
Turun en popüler noktalarından biri 1981’de hapishanede açlık grevinde hayatını kaybeden Sinn Fein milletvekili Boby Sands’ın anısına yapılmış duvarın önü. Kafileler önünde durup, bu acı hatıranın önünde Instagramları için sevimli pozlar çekiyorlar.
Her ne kadar şimdi kız kardeşi, bütün bu barış anlaşmalarını reddedip Gerçek IRA örgütünün başında olsa da, Boby Sands de artık şehrin turistik simgelerinden biri.
Yılda iki milyon turist 40 yıllık savaşın geçtiği yerleri görmek için buraya geliyor. Belfast’a gelen toplam turistlerin yarısı bu rakam. Bu politik barış turlarına en çok rağbet edenlerse İrlanda kökenli Amerikalılar.
Bu turistik barış turlarını Coiste adlı bir tur şirketi yapıyor.
Turda Katolik mahallerini eski IRA mensubu mahkumlar, Protestan mahallerini ise eski Protestan paramiliter grubu mensupları gezdiriyor.
Katolik mahallesinden Protestan Mahallesine geçerken, eski IRA mensubu rehber iniyor ve yerini eski Protestan militan rehbere bırakıyor. Devir teslim sırasında tokalaşıyorlar.
Ama tur sırasında onları dinlerken eski IRA mensubu rehber Protestanlardan sanki 500 yıl önce değil de dün adaya gelmişler gibi “kolonyalistler” diye bahsediyor.
Eski Protestan militan ise IRA’nın bombalayıp sivilleri öldürdüğü barın önünde konuşurken “teröristleri” lanetliyor.
Ama kısa bir süre sonra her gün defalarca bunu yaptıklarını, bunun profesyonel işleri olduğunu keşfediyorsunuz. Aslında çatışmanın tarafı olmuş, eski militanlar ve mahkumları hayata dahil etmek için bulunmuş dahiyane bir fikir bu.
3.500 insanın öldüğü 40 yıllık bir kanlı çatışma artık bir turistik gelir kaynağı, bir entegrasyon projesi olarak iş görüyor.
Bazı eski IRA mensupları kurulan vakıflarda turistlere hatıralarını anlatıyor, bazıları spor kulüplerinde çalışıyor.
Ama konuşurken anlıyorsunuz ki hala İngiltere’nin varlığından rahatsızlar, hala dillerinin unutuluyor olmasından şikayetçiler. Bu aralar en çok şikayetçi oldukları ise Brexit.
1998’de AB üyesi olan, İrlanda’yla sınırlarını ve gümrüklerini birleştirmiş bir İngiltere’nin içinde kalmaya razı olarak barışa evet demişlerdi.
Ama şimdi İngiltere Avrupa Birliği’nden çıkıyor. İngilizlerin yabancı düşmanlığı yüzünden kazıklandıklarını hissediyorlar.
Brexit’in sonucunda Kuzey İrlanda ile İrlanda’nın arasında bir sınır çekilebilir. Bu yüzden Belfast’ın her yeri Sinn Fein’ın (İrlanda dilinde Biz Kendimiz demek) Brexit ve sınır karşıtı afişleriyle dolu. Yürüyüşler yapılıyor. “Kuzey İrlanda AB’de kalsın, sınır çekilmesin” talepleri dillendiriliyor.
Ama artık bütün bu itirazlar siyasetle yapılıyor.
500 yıllık bir tarihi olan, duvarların böldüğü şehirlerdeki derin bir mezhep çatışmasında bile silahlar sustuğuna göre bütün çatışmaların bir sonu var.
Filipinlerde 19 denemenin sonunda gelmişti o son, Kolombiya’da ise askeri çözümü savunan en şahin Savunma Bakanı Santos’un eliyle.
Çözüm süreçleri belki her şeyi çözmüyor. Ama Hayırlı Cuma anlaşmasının yaptığı gibi en temel meseleyi çözüyor; Artık insanlar bu siyasi çatışmalar için ölmüyorlar.
Sorunlar devam etse de, insanların birbirine karşı öfkesi, önyargıları hemen geçmese de, artık tartışmaların içinde silah yok.
“Çatışma Çözümünde Medyanın Rolü” başlıklı bir toplantı için Türkiye’den uzun bir süredir yan yana gelmemiş farklı kesimlerden gazetecileri Dublin ve Belfast’ta bir araya getiren Demokratik İlerleme Enstitüsü ya da bilinen adıyla DPI’ın iki gün süren toplantılarında Kolombiya ve İrlanda barış süreçleri hakkında kendi deneyimlerini paylaşan konuşmacıların anlattıklarından fazlasını Belfast’taki duvar ve onun artık bir turistik mekan haline gelmesi söylüyor.
O yüzden altıncı kez İrlanda ve Belfast’ta Türkiye’den gelen davetlilerle toplantı düzenleyen DPI’ın başkanı Kerim Yıldız umutlu.
Belki Türkiye’nin ağır havasının uzağında olduğu için ya da dünyanın çeşitli ülkelerinde uzun yıllar denenmiş, düşüp kalkmış barış süreçleri deneyimlerine yukarıdan bakabildiği için.
Belki çözümler bütün sorunları çözmemiş ama artık sorunlar konuşulurken silahları susturmuş.
Birbirine fena halde sinir olan iki toplum arasındaki, 500 yıllık bir mezhep çekişmesi ve 50 yıllık bir çatışmadan geriye birlikte barış turizm işi yapan eski silahlı militanlar kalmış.
İşte Belfast’ta bütün konuşmacıları dinledikten sonra öğrendiğimiz ve umudumuzu artıran esas olarak bu oldu.
Yazarlar
-
Akif BEKİVer elini kayyumokrasi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAUmut Hakkı, Özgürlük ve Demokratik Gelecek: Toplumun Vicdanına, İktidara ve Halklara Çağrı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ1 Eylül Dünya Barış Günü ve toplumsal sorumluluk 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURErbil’deki tartışma: Zor yakalanan mı zor olan mı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERGeri Çağırma Hakkı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPiyasaları kim hazırladı? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolSuriye’de haberler kötü 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNYargı İstanbul Yönetimini Görevden Alınca CHP Direniş Kararı Aldı 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNYıkıcı korku değil kurucu cesaret 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUMerkeziyetçilik bütün kötülüklerin anasıdır! 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanHukuk devletinden uzaklaşmak boşuna değildi, tam da bugünler içindi 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRT20 Yılda Ne Değişti? 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilMillî mi, Evrensel mi? Muhafazakâr Savunma Sözlüğünün Anatomisi 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBarış Umudu 2.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIR'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNLevant’taki İsrail düşü Türkiye için kâbus mu? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazRüşvetçileri merak eden bir savcı var mı? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluKim demiş İslam ülkeleri bir araya gelemiyor diye 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBir Demokrasi Kurultayı hikâyesi 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKMalazgirt ruhu: Sultan Alpaslan ve Cevdet Sunay yeni Türkiye’ye el sallıyordu 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞAnayasa Madde 66: Türk vatandaşlığı 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞDİYANET NE ZAMAN ”KENTLİ” OLACAK? 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçDiyanet anayasaya aykırı bir hukuk rejimi öğütleyemez! 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
2.09.2025
30.08.2025
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025