Yıldıray OĞUR
Önce küçük bir hatırlatmayla başlayalım.
Çünkü dün bir kez daha görüldü ki bazılarının hafızası siyaseten sık sık kısa devre yapıyor.
2009 yılına gidelim. AK Parti hükümetinin Demokratik Açılım’ı başlattığı zamanlara...
Kamuoyunun ünlülerin katıldığı kahvaltılar, Kürtçe televizyon gördüğü sahnenin perde arkasında 2005’den itibaren PKK ile yürütülen görüşmeler vardı. Bu görüşmeler kapsamında 2009 yılında bir grup PKK’lı Habur sınırından Türkiye’ye giriş yapmış, sınırda kurulmuş bir mahkemede ifade verdikten sonra serbest kalmışlar yani meşhur Habur Olayı yaşanmıştı.
(Ne tuhaftır, Habur’da sınırda hükümetin emriyle PKK’lıları sorgulayan başsavcı, geçenlerde terör örgütü (FETÖ) üyeliğinden 6 yıl hapis cezası aldı.)
PKK’lılar anlaşma gereği serbest bırakıldıktan sonra ilçe ilçe gezip, törenlerle karşılandılar. Barış ve çözüm için cesur ve iyi niyetli bir girişimi o görüntüler baltaladı.
Başta CHP ve MHP olmak üzere muhalefet partileri, medya hükümete ateş püskürüyor, terör yandaşlığı, ihanet lafları havalarda uçuşuyordu.
İşte o günlerden sonra peş peşe şehit cenazelerinde AK Partili bakanlar, içinde “açılım” geçen sloganlarla protesto edilmeye başlandı. Bir süre sonra protestolar fiziki saldırılara dönüştü.
En kötüsü 2010 yılında yaşandı. Kayseri’de bir şehit cenazesine katılan dönemin Enerji Bakanı Taner Yıldız’a yaklaşan bir kişi "Bu Türk milletinin yumruğu. Al sana açılım" dedikten sonra bakanın yüzüne yumruk attı.
Aynı yıl Adana’daki bir başka şehit cenazesinde ise elinde MHP bayrağı olan bir kişi Başbakan Erdoğan’ın çelengini parçaladı.
2012 yılında Samsun’daki cenazede bozkurt işaretleri yapan öfkeli bir grup, bakan Suat Kılıç’ın yolunu kesti, arabasını durdukları AK Partili belediye başkanına ise yumrukla saldırdı.
Yine 2012 yılında Antep’teki bir şehit cenazesinde “Açılım yaptınız işte” diye laf atmalarla başlayan, hakaretlerle süren saldırı girişiminden üç bakan (Beşir Atalay- Hüseyin Çelik- İdris Naim Şahin) otobüsle alandan kaçırılarak kurtarılmıştı.
2013 yılında bu kez “çözüm süreci” adı altında İmralı ve Kandil’le görüşmeler başladı. Sayıları azalsa da yine şehitler gelmeye devam ediyordu. Sokak ortasında, alışveriş yaparken, eşinin yanında subaylar öldürülüyor, cenazelerinde yine hükümete ve bu kez çözüm sürecine tepkiler yükseliyordu. Aynı tepkilerden gittikleri illerde Akil İnsanlar da nasiplerini aldılar.
Beş yıl sonra dün bir şehit cenazesinde hedef bu kez CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu oldu.
Ankara Çubuk’ta katıldığı şehit cenazesinde saldırıya uğrayan Kılıçdaroğlu, linçten kurtulmak için sığındığı evden ancak bir buçuk saat sonra zırhlı bir araçla çıkarılabildi.
Devletin başkentinde ana muhalefet liderinin sığındığı evi basmak isteyen linçi kalabalığı dağıtmak işi ise eline megafon alıp “Mesajınızı alındı” diye güruhu teskin etmeye çalışan Savunma Bakanı’na kaldı.
Ciddi bir devlet için utanç verici bir gündü.
Peki neydi Çubuklu köylüleri, köylerine kadar gelip şehit cenazesine katılmış 70 yaşındaki Kılıçdaroğlu’na saldırtan?
Emrindeki devlet görevlilerini, seçtiği HDP’li milletvekillerini İmralı ve Kandil’e görüşmeye mi göndermişti? Dolmabahçe Sarayı’nda bakanlarının önünde Öcalan’ın mektubu mu okunmuştu?
Hayır, yerel seçimlerde HDP büyükşehirlerde aday çıkarmayarak CHP adaylarına destek vermişti.
Ama hafızası kısa devre yapmış siyasetçiler ve medya, çözüm sürecinde kendi yaptıklarını, söylediklerini, kendilerine yapılanları ve söylenenleri unutup aylardır ülkede her üç kişiden birinin oyunu almış ana muhalefet liderini “PKK ve FETÖ’den talimat alan Zillet, İllet İttifakı” olarak resmediyor, ona neredeyse düşman kuvvetlerin içimize sızmış işbirlikçi ajanı muamelesi yapıyor.
Sadece ona da değil.
Dün devletin imkanlarıyla İmralı ve Kandil arasında mekik dokurken Demirtaş için “Demirtaş’tan bahsediyorum. Kılıçdaroğlu’nun dolduramadığı muhalefet boşluğunu o doldurdu. Bravo Selahattin bey, tebrikler. Kişisel olarak da yıldızı her geçen gün parlıyor” diye yazanlar, bugün hapisteki Demirtaş hakkında Ekrem İmamoğlu’nun söylediği “Siyasette aktifken çizdiği çizgiyi beğeniyordum” sözünden hareketle onun gülen bir fotoğrafını dört şehidin fotoğrafının yanına koyup “Mutlu musun Ekrem” manşetleri atabiliyor.
Ama herhalde bu toplu hafıza kaybından kaynaklı çelişkiler karşısında kendini en rahat hisseden kişi MHP lideri Devlet Bahçeli.
O dün hükümet çözüm süreci için adımlar atarken AK Parti’yi PKK ile işbirliği içinde olmakla suçluyordu, bugün de CHP’yi yerel seçimlerdeki HDP’yle ittifak için PKK’yla işbirliği ile suçluyor.
Ama dün kendi sınırlarını da aştı.
2010’da Ahmet Türk’e yumruk atılınca hükümetin kutuplaştırıcı siyasetini eleştirmiş MHP Lideri, Kılıçdaroğlu’na yönelik linç girişimi için “O adama yumruk attıracak kadar ne yaptın sen Kılıçdaroğlu” diye bile sordu.
Daha dikkat çekici olanı, her ne kadar bakanlar, siyasetçiler düzeyinde AK Partililer bu saldırıyı kınasalar da, sosyal medyada görünür olan AK Parti tabanı saldırıya Bahçeli gibi tepki verdi.
Hatta iktidara yakın gazetelerde köşe yazarlığı yapan, televizyonlarda programlara çıkan, think tanklerinde uzmanlık yapan bilindik isimler, ana muhalefet liderine yönelik linç girişimini, ayıp olmasın diye kınamaya bile gerek görmeden, mazur hatta meşru gösteren yorumlar yaptılar.
Yıllardır medya ve siyaset eliyle, sürekli teyakkuz halinde tutulan, ülkenin bekasının tehlikede olduğuna ikna edilmiş, her türlü eleştiriye algı operasyonu, muhalefete düşman gözüyle bakan büyük bir kitle oluşturuldu ama bu kitleyi AK Parti’nin resmi, meşru söylemi bile artık kesmiyor.
15 Temmuz travmasıyla, her an yeniden sokağa çıkmaya hazır bekleyen, hatta sık sık “bu kez hazırlıklı çıkacağız” vurguları yapan, artık siyaseti partiler arası demokratik bir yarış değil, bir kurtuluş savaşı, vatan savunması, iç ve dış güçlere karşı kutsal bir mücadele olarak gören bu kitlenin duygularına en iyi hitap eden lider Bahçeli.
Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra son yerel seçimler de MHP’nin AK Parti tabanı için meşru bir alternatif haline geldiğini gösterdi.
Parti tabanları ittifakta birleşirken söylem üstünlüğü de daha milliyetçi, güvenlikçi, sert, tavizsiz MHP’ye geçti. Siyaseti bir kere bekamız için yeni istiklal harbine çevirdikten, tabanını buna ikna ettikten sonra artık geriye dönmek o kadar kolay değil.
Bir merkez parti olarak AK Parti’nin buradan her geriye dönüş, normalleşme çabası, Bahçeli için üzerinde siyaset yapıp, tabana mesaj verilecek bir fırsat olacak.
Nitekim sözlerinin AK Parti tabanında da yankılandığına güvenen Bahçeli, dün partisinin seçim değerlendirme toplantısında Cumhurbaşkanı’nın “Türkiye ittifakı” sözünden bile rahatsızlığını bildirip, ittifaklarının sadece AK Parti ile ve Cumhur İttifakı olduğunu belirtti.
Yine AK Parti sözcüleri İstanbul seçim sonuçlarını iptal için yaptıklarını hukuk içinde açıklamaya çalışırken, Bahçeli dün gayet rahat biçimde İstanbul’un CHP’li belediyeye bırakılmasının bir beka sorunu olduğunu söyledi, “Türkiye düşmanlarına vatan köşesi veremeyiz” diyebildi, seçimlere giren Damat Ferit benzetmeleriyle sandıktan çıkan her sonucu tanımayacakları mesajını verdi
Dünyada milliyetçilerin çok birleştirici olduğu söylenemez. Ama milliyetçiliğini yaptığı toplumun yarısından nefretle ve düşman kuvvet gibi bahseden bir milliyetçiliğin, “Türkiye ittifakı” sözünden bile rahatsız olan bir Türk milliyetçiliğinin herhalde örneği azdır.
Siyasette şiddeti meşru gören, beka için sandığı, demokrasiyi harcamaya hazır böyle bir dilin ülkenin yarısının oyunu almış büyük bir kitle partisinin tabanında ve medyasında egemen olmaya başlaması tehlikelidir.
Terör örgütlerinin, dış güçlerin, üst akılların asla başaramayacağını, toplumu kutuplaştıran, ana muhalefet liderini düşman kuvvetlerin komutanı gibi gören, demokrasiye, hukuka söz konusu vatansa teferruat gözüyle bakan teyakkuz halindeki yerli ve millik başarabilir.
Yani meraklıları için, dün Ankara’da bir örneğini gördüğümüz olay ve ona gösterilen tepkiler, evet gerçekten de bir beka sorunudur...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025