Yıldıray OĞUR
Eski Başbakan ve yeni Gelecek Partisi Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu ile Ahmet Taşgetiren ve Elif Çakır’la birlikte Levent’teki ofisinde yaptığımız röportajın ilk bölümü dün yayınlandı.
Bugün de dış politika ile ilgili sorularımıza verdiği cevapların olduğu ikinci bölüm yayınlanıyor.
Bir kısmı off the record olmak üzere beş saatlik çok uzun bir röportajdı.
Bir süredir yaptığımız bu derin mülakat tarzı konuşmalarda konuştuğumuz isimleri süreyle kısıtlamak istemiyoruz, röportajların tam metinlerini de internet sitesine koyuyoruz.
Ama bu kez internet için bile fazlasıyla uzun bir metin ortaya çıkmıştı. Kısaltmak zorunda kaldık.
Halbuki kısalttığımız kısımlarında da önemli, ilginç ayrıntılar vardı.
Fakat dün yaşanan bir gelişme, keşke şu kısmını da yayınlasaydık dedirtti;
“Ufuk Uras bey bir sohbetimiz olmuştu. Ufuk Beyle 70'li yıllarda biz karşı kamplardaydık. 40-50 sene geçmiş oturup konuşuyoruz. Ufuk bey dedim siz ve ben 70'li yıllarda karşı kamplardaydık. Ve Türkiye'nin en iyi beyinleri bu kamplardaydı. Aynı hatayı yaptık, farklı ideolojilerde. Biz insanlara iyi bir İslami yada dini eğitim verirsek onları melekleştirebileceğimizi düşündük. Ve bu melekler ordusunun ülkeyi kurtaracağını, dünyaya düzen getireceğini. Siz de iyi bir Marksist eğitim verirsek sınıfsız bir topluma ülkeyi götürecek bir melekler ordusu çıkar diye düşündünüz. İkimizin de unuttuğu şey şuydu. İnsan doğasının mutlak melek ya da mutlak şeytan olamayacağı gerçeği. En melek gibi görünen insanın içinde bir şeytan gizlidir. En şeytan gibi görünen insanın içinde bir melek yaşamaya devam eder. Zamanla sizinkiler reklamcılığı bizimkiler de müteahhitliği öğrenince içlerindeki o kapitalist şeytan yüzü ortaya çıktı. Demek ki sadece kişilerin tek tek ahlaklı olmasına dayalı bir sistem kuramayız. Kişileri tek tek ahlaklı yapalım şu ve ya bu ahlaki zeminde. Ama esas olan iklimi korumak. O ahlakın yeşereceği iklimi korumak. Çölde gül ağacı yetiştiremezsiniz. O iklim bozuksa bir kişinin ahlaklı olması o iklimi kurtarmıyor. Ama o da yetmiyor. Üçüncüsü öyle kurallar öyle kurumlar oluşturalım ki bütün bu iklimi de aşıp yanlışa kalkanı hesaba çeksin, sorgulasın veya doğru işleri kurala koysun. Dolayısıyla üç aşamalı bir şey. Bireysel aşama, iklim yani sosyal aşama ve siyasal hukuki aşama.”
“Biz insanlara iyi bir İslami yada dini eğitim verirsek onları melekleştirebileceğimizi düşündük” özeleştirisini Davutoğlu’nun yapması önemliydi.
Çünkü Davutoğlu’nun, siyasete başdanışman olarak girmeden önce 1980’lerin ortasında hem bir akademisyen olarak Boğaziçi Üniversitesi’nde hem de Boğaziçi’den birlikte mezun olduğu arkadaşları Mustafa Özel, Murat Ülker ile birlikte kurdukları Bilim ve Sanat Vakfı’nda uzun yıllar genç kuşakları yetiştiren bir entelektüel ve eğitimci kimliği vardı.
40 yıl önce bu genç entelektüellerin İstanbul Yusufpaşa’da mütevazi imkanlarla başlattıkları vakıf, kısa zamanda klasik bir muhafazakar vakıf olmanın sınırlarını aştı, Türkiye’de seküler kesimde de benzeri olmayan bir entelektüel merkeze dönüştü, vakıf kısa sürede “Vakıf” olarak anılmaya başlandı.
Hiç bilmeyenler ya da adını sadece Davutoğlu merkezli siyasi tartışmalarla içinde duyanlar için Bilim ve Sanat Vakfı derken; içinde her biri birer enstitü gibi çalışan dört araştırma merkezi bulunan, ikisi akademik dört derginin çıktığı (biri sinema dergisi), sürekli yenilenen, sağdan sola farklı isimlerin kitap koleksiyonlarının eklendiği çok iyi bir kütüphanesi olan, her kesimden iyi akademisyenlerin gelip tezlerini, kitaplarını anlattığı, öğrenciler ve katılmak isteyen herkes için düzenli seminer programlarının, okuma programlarının, film izleme programlarının her dönem devam ettiği ve bütün bunlar için kimsenin ne ücret aldığı ne de ücret ödediği gerçek bir vakıftan, bir entelektüel merkezden bahsediyoruz.
Sadece bir kaç haftalık vakıftaki araştırma merkezlerinin seminer başlıkları bile nasıl bir yer olduğunu anlatıyor:
“Gelibolu Mustafa Ali’nin Kayıp Farsça Divanı”
“Hafıza ve Mekan: Semiha Ayverdi’nin İbrahim Paşa Konağı”
“Yitik Zamanın bekçileri: 1980 Sonrası Toplumsal Değişim Bağlamında Yavuz Turgul Sineması”
“Fransız Banliyöleri ve Radikalleşme Üzerine Söylemler”
Benim gibi üniversiteyi Ankara’da okuyanlar için kıskançlıkla izlenen bir entelektüel havzaydı Bilim ve Sanat Vakfı.
Ama daha şanslı olanlar vardı.
Bu fikri ve kültürel ortam içinde 40 yıl boyunca insanlar yetişti, aralarından saygın akademisyenler, uzmanlar, son dönemde de siyasetçiler ve bürokratlar çıktı...
Ama maalesef anlaşılıyor ki, ahlak, akıl, erdem üzerine büyük sözler söyleyen, “Bizim medeniyetimiz”de adaleti görüp, Batı medeniyetinde barbarlıktan başka bir şey görmeyen, “Endülüs medeniyeti neden yıkıldı”, “İslam dünyası nasıl geri kaldı”, “bizde neden eleştirel düşünce gelişmedi”, otoriter rejimler Ortadoğu’nun kaderi mi” gibi büyük sorular üzerine yıllarca kafa yormuş, o vakıfta seminerler vermiş veya gelip seminerleri dinlemiş insanların bir kısmı için bütün bunlar entelektüel lakırdıdan başka bir şey değilmiş.
Öyle olmasaydı, bütün kariyerlerini o vakfa borçlu olanların, o vakıfta “Osmanlı’da adalet dairesi”, “vakıf kültürü” diye seminerlerde caka satmışların ve bila ücret yıllarca o vakıftan istifade etmişlerin de içinde olduğu bir iktidar, ülkenin 40 yıllık birikimi olan Bilim ve Sanat Vakfı’na dün kayyım atayamazdı.
Artık Bilim ve Sanat Vakfı’nda seminerlere kimlerin çağrılacağına, hangi konu başlıklarda eğitimler verileceğine, hangi kitapların basılacağına Vakıflar Müdürlüğü’nün üç memuru karar verecek.
Gerekçe Şehir Üniversitesi’nin kurucu vakfı olması. Karar, 2016’da darbeden sonra YÖK mevzuata sokulan, bütün vakıfların başında demoklesin kılıcı gibi sallanabilecek bir maddeye dayanıyor.
Yine çok sevdikleri o yazarın sözünü hatırlatmakta fayda var; kanuna uygun olabilir ama helal mi?
Hanefi Avcı, 2010’da hapse girmesine neden olan kitabına sorguladığı Simon kod adlı bir PKK’lının adını vermişti.
Çünkü Simon, kendi öz kızkardeşi hakkında bile “erkeklere baygın baygın bakmak” gibi bir suçtan idam cezası kararı vermiş, ideolojisi ve örgütü için gözünü karartabilecek, gerçekle ve vicdanla ilişkisini koparmış biriydi.
Gençlikleri Bilim ve Sanat Vakfı’nın Vefa’daki merkezinde geçmiş bazıları da bugün aynı derecede gözlerini karartmış, içinden yetiştikleri ve hiçbir siyasi amacı olmadığını bildikleri 40 yıllık bir hazinenin kayyım ellerinde harcanmasını uzaktan, soğukkanlılıkla izleyen Simonlara dönmüş durumdalar.
Türkiye’nin siyasi, hukuki pek çok derin sorunu olabilir ama insanın canını en çok sıkan çareleri olan o siyasi, hukuki meseleler değil. İnsanın ümidini esas kıran, gözünü korkutan her gün karşımıza yeni bir örneği çıkan şahsiyet ve ahlak sorunları.
Bu şahsiyet ve ahlak krizinin son kurbanı 40 yıldır bu akıntıya karşı kürek çeken, kapısından girenlere ahlak ve erdem tavsiye eden Vefa’daki Bilim ve Sanat Vakfı oldu.
Meğerse ahlak ve erdem kitabi bir bilgiden ibaret değilmiş. “Bizim medeniyetimizi” bilmek otomatikman ahlaka, tarih, din, siyaset bilimi, uluslararası ilişkiler literatürüne hakim olmak da şahsiyete dönüşmüyormuş.
Meğerse Vefa bir semt adı bile değilmiş...
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış, Demokratik Toplum ve Demokratik Sosyalizmin İnşası.. 31.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÇözüm Süreci’nin künhüne vakıf kaç kişi var? 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasLiderleri neden ‘insan üstü’ gibi görüyoruz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKızışan Ortadoğu ve Amerikan sağında ihtilaflar 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUBir uğraktır sevgili… Bir durak olsa bile! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRAktaş serbest, Özer niye tutuklu? İşte skandalın kanıtı 3 rapor 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan çok beğenmiştir… 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİPlazma Toplumu: Bir sinyal okyanusunda yüzen balıklar gibiyiz 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSurvivor entelektüel! 30.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBüyük hesaplaşmaya doğru 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSıfır oranlı gelir vergisi neden uygulanmıyor? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANSiyaset kulislerinde konuşulan baskın seçim senaryosu… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYATürk futbolunun acı gerçeği: Kendimiz çalıp kendimiz oynuyoruz 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuAnkara neden huzursuz? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZKomisyon yol temizliği için harekete geçmeli 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın kaçınılmazlığı… 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokratların çilesi 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRCezaevinden yükselen çığlık: Yaşamak istiyorum! 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİTasarruf edilecek makam aracı bulunamamış mı yani? 29.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluGerçekten “adrese teslim” kadro ilanı, memurken başka yerde okuma rahatlığı ve yandaş medyanın “ezbe 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Baba Evi’nde Yarenlik… 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİR"KILIÇ KININDAN ÇIKARSA!" 28.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktanİslam ülkelerinin liderleri de acaba bir gün utanır mı? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: İtalya-Güney Tirol Özerk Bölgesi 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgünİsrail hedefine ulaşırken… 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKKM kasıtlı bir uygulamaydı, kastı da zengine servet transfer etmekti 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciTefeci faizi gerçek ama nedeni ne? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNHepimize Yetecek Evrensel Bir Utanç 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden çürüyor ve çürüme neden durdurulamıyor? 27.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİsrail masasında HTŞ’ye Rus ruleti 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha Akyolİslam düşüncesi nereye? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUAKP+MHP ‘koalisyonu’ da bozuluyor mu? 26.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİller Bankası Genel Müdürü Recep Türk: Listemizde sadece Aydın yok 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇKudüs, ey Kudüs! 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUMutlak kötülüğün mutlak zaferine doğru mu? 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNAK Parti’den yeni tarzı siyaset: seçmeni kazanamıyorsan seçileni kazan 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. Yılmazİpe un serme komisyonu mu? 21.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu17 Ağustos ve 6 Şubat niye akılları başa getirmedi? 18.08.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANBitmeyen CHP tartışmaları (II): Yelin kayadan toz koparması 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayEnflasyon raporu: Faiz, fiyatlar, sofradan eksilen tabaklar 17.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2025
23.08.2025
20.08.2025
18.08.2025
16.08.2025
13.08.2025
11.08.2025
9.08.2025
4.08.2025
2.08.2025