Yıldıray OĞUR
Bundan neredeyse tam olarak üç yıl önce 5 temmuz 2017 günü Türkiye bir ‘uçurum’dan dönmüştü:
“Uçurumdan döndük, al sana belge: Büyükada’daki kaos toplantısıyla ilgili korkunç belgelere ulaşıldı. Gözü dönmüş ajanların Türkiye’deki piyonlarını kullanarak yaptıkları alçak planlar deşifre oldu. Terör örgütlerinin CHP ve HDP tabanlarını kullanarak sokak darbesi yapmayı amaçladıkları ortaya çıktı.”
Polis, Büyükada’da bir oteldeki toplantıyı basmış, ikisi yabancı 10 kişiyi gözaltına alınmıştı.
Peki kimdi bu gözaltına alınanalar?
Yine o günlerin gazetelerinden okumaya devam edelim:
“Büyükada’da suçüstü yakalanan ajanların şok eden bağlantıları. Kaos timinin kirli ilişkileri ortaya çıktı.”
“Büyükada’daki kaos toplantısına katılan şüphelilerin üzerinden çıkan dijital verilerin deşifre edilmesinden sonra uluslararası karanlık toplantının hükümeti devirmek için yaptığı planların detayları ortaya çıkıyor. “
Hangi ülkenin casusları olduğu konusunda ise kafalar biraz karışıktı:
“Büyükada’da İngiliz parmağı. İnsan hakları savunuculuğu görüntüsü altında Gezi benzeri kalkışma planlanan Büyükada’daki ihanet buluşmasının ardından ABD’nin CIA ve İngiltere’nin MI6 örgütleri çıktı.”
“Casuslara Alman çipi…Büyükada’da tutuklanan Alman vatandaşının ifadesine Akşam ulaştı: Telefonumuzdaki program sayesinde konsolosluk bizi adım adım izliyor.”
Gazetelere göre casuslar suçüstü yakalanmıştı:
“Büyükada’dakiler önlerine açılmış büyük bir Türkiye haritası üzerinde kaos planı yaparken yakalandı”.
Her gün casusların korkunç planlarıyla ilgili yeni ayrıntılar ortaya çıkıyordu:
“İşte zaman ayarlı kaos plan. Büyükada’daki toplantıya dair kan donduran detaylara her geçen gün yenileri ekleniyor. O masada yapılan plana göre kaosun fitili 24 Temmuz’da ateşlenecek, HDP ve CHP’den destek alınarak sokaklar karıştırılacak, bir büyük banka ve fabrika üzerinden ekonomiye operasyon çekilecekti.”
“Alman Konsolosluğu’nun Türkiye’de başlatılacak ayaklanmanın hazırlığını safha safha izlediği ortaya çıktı”.
“Büyükada’daki toplantıda yakalanan Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye direktörünün üzerinden kaos planına nasıl hazırlandıklarını gösteren dilekçe çıktı. Güney Kore’nin Ankara Büyükelçiliği’ne gönderilen dilekçede, yeni Gezi planının her ayrıntısının düşünüldüğü ortaya çıktı”
O günlerde yaşanan her olay Kılıçdaroğlu’nun Adalet Yürüyüşü’nden, herhangi bir protestoya kadar her şey Büyükada’daki casusların planlarına bağlanmıştı:
“CHP lideri Kılıçdaroğlu İstanbul'a yaklaşırken, sinsi plan deşifre oldu. Büyükada'da gözaltına alınan 11 kişinin, yeni Gezi provokasyonuna hazırlandığı belirlendi”
“Kadıköy’de bir grup kadın durup dururken “kıyafetime dokunma” diyerek sokaklara çıktı… Maçka parkındaki güvenlikçi, kıyafetinden dolayı bir kadına saldırdı. Siverek’te ise sakallı, cüppeli biri Atatürk heykelini kırmaya çalıştı. Büyükada’da yakalanan ajanların planları tıkır tıkır işliyor.”
“Büyükada planını işletiyorlar. Diyarbakır’daki eylemle sokakları karıştırmayı başaramayan HDP Büyükada planını devreye soktu.”
Nihayet tartışmalara Cumhurbaşkanı da dahil oldu:
“Söyledikleriniz Büyükada'da niye toplanmıştı. Onlar adeta 15 Temmuz'un devamı niteliğinde bir toplantı için bir araya gelmişlerdir. “
Günlerce medyada devam eden bu iri iddialarla gözaltına alınan 10 kişiden sekizi tutuklandı.
Peki neydi bu toplantı ve kimler katılmıştı?
Aslında casus toplantısı denilen yarım asırdır Türkiye’de de faaliyette Uluslararası Af Örgütü ve 1993’de Türkiye’de bir grup aydın tarafından kurulmuş Yurttaşlar Derneği’nin organize ettiği “Bilgi teknolojileri üzerine kapasite geliştirme” adlı bir seminerdi.
Seminer, Nisan 2017’de Türkiye’deki insan hakları kuruluşlarının Antalya’da düzenlediği yıllık toplantıda yapılması planlanan iç eğitimlerden biriydi. Resmi kurumların ve şirketlerin sık sık yaptığı veri güvenliği ve stresle baş etme gibi konulardaki semineri vermek üzere daha önce de Türkiye’de eğitimler vermiş İsveçli Ali Gharavi ve Alman Peter Steudtner eğitimci olarak davet edilmişlerdi.
Peki “önlerine açılmış büyük bir Türkiye haritası üzerinde kaos planı yaparken yakalanan” seminerin katılımcıları kimlerdi?
İdil Eser Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye Direktörü’ydü. 1960’ların başında kurulmuş Af Örgütü, dünyada siyasi tutuklular için kampanyalar yapan uluslararası bir sivil toplum örgütüydü. Yarım asırdır Türkiye’de serbest bırakılması için kampanyalar yaptığı siyasi tutuklular arasında 27 mayıs darbesinin hapse attığı Celal Bayar’dan, 28 Şubat’ın hapse attığı Recep Tayyip Erdoğan’a kadar her fikirden isimler vardı.
İlknur Üstün Kadın Adayları Destekleme Derneği, Kadınlar Birliği, Başkent Kadın Platformu, KAMER ve Mor Çatı gibi büyük kadın örgütlerinin üyesi olduğu Kadın Koalisyonu’nun koordinatörüydü, yıllarca kadınların siyasetteki temsili kampanyalarında öncü rol oynamış, AK Partili mevcut kadın milletvekillerinin de yakından tanıdığı bir isimdi.
Nalan Erkem insan hakları davalarında tanınmış bir avukattı. Özlem Dalkıran, Uluslararası Af Örgütü, Helsinki Yurttaşlar Derneği ve Hrant Dink Vakfı’nın kuruluşlarında yer almış yine adı bilinen bir sivil toplum aktivistiydi.
Günal Kurşun; İnsan Hakları Gündemi Derneği’nin başkanlığını yapan bir ceza hukuku doçentiydi. Veli Acu; BM’nin Türkiye’deki Suriyeli mültecilere yönelik projelerinin profesyonel bir çalışanıydı. Nejat Taştan; Eşit Haklar İzleme Derneği’nin koordinatörüydü. Şeyhmuz Özbekli, Mazlumder’den ayrılan isimlerin kurduğu Hak İnisiyatifi’nden Diyarbakırlı genç bir avukattı.
Benzerleri defalarca yapılmış seminere katılmak için Büyükada’da başka müşterilerin de olduğu havuzlu otele yerleşen katılımcılar, Instagram hesaplarından otelden fotolar paylaşacak kadar rahattı. Seminerin üçüncü günü yine havuza bakan seminer odasında bir araya gelmişlerdi. Baskını yapan polisin tutanağında yazdığı gibi, bu “gizli kaos” planlarının yapıldığı seminer odasının kapısı bile açıktı.
Hatırlayanlar olacaktır, masaya açıldığı söylenen Türkiye’yi bölme haritasından, toplantıya katılanlara takılan Alman çipine kadar o günlerde gazetelerde ileri sürülen iddialarla ilgili bu köşede üst üste yazılar çıkmıştı.
https://www2.karar.com/yazarlar/yildiray-ogur/buyukadada-aksayan-vapur-seferleri-uzerine-4620
Peki, sonra ne oldu?
Tutuklananlar arasında Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Gharavi’nin olması Almanya ve İsveç’i ayağa kaldırdı. Uluslararası Af Örgütü, bütün dünyada bu tutuklamalara karşı kampanya başlattı.
Üç ay tutuklu kaldılar, üç ay sonra iddianame yazıldı.
İddianame çıkınca görüldü ki günlerce ileri sürülen bütün casusluk, 15 Temmuz, yeni Gezi, kaos planı iddiaları tuz buz olmuştu. Sanıklar hakkında casusluk, kaos planı çıkarmak, hükümeti devirmeye çalışmaktan değil, "silahlı terör örgütüne üye olma" ve "silahlı terör örgütüne yardım etme" suçlarından ceza isteniyordu. Bu suçlamalara gösterilen deliller ise tutuklanmalarına neden olan Büyükada’daki toplantıyla ilgisizdi, gözaltına alınırken el konan cep telefonları ve bilgisayarlarından bulunanlardan derlenmişti.
Yani Büyükada’da kaos planları yapan casuslar diye tutuklanmışlar ama oradan bir şey çıkmayınca bu kez de cep telefonlarından, bilgisayarlarından aleyhlerine deliller bulunmaya çalışılmıştı.
Whatsapplarındaki bir yazışma, maillerindeki bir mesaj, foto albümlerindeki bir caps iddianamede terör örgütlerine yardım ve üyelik suçlamasına delil oluvermişti.
Peki, hangi örgütlere üye olmak ve yardım etmekle suçlanıyorlardı?
Harf sırasına göre; DHKP-C, FETÖ/PDY ve PKK/KCK.
İddianamenin girişindeki paragrafta bu tuhaf yardım şöyle tarif edilmişti:
“Toplantıya katılan şüphelilerin cebir, şiddet ve diğer hukuk dışı yöntemleri kullanarak devlet otoritesini baskı altına almayı, zaafa uğratmayı, yönlendirmeyi, alternatif bir otorite olarak ortaya çıkmayı, devlet otoritesini ele geçirmeyi, sonuç olarak demokratik ve sosyal bir hukuk devleti olan Türkiye Cumhuriyeti'ni sona erdirerek yerine örgüt lideri Fetullah GÜLEN (GÜLEN)’in kendi doktrinlerine göre saptırılmış şer'i yasaların hakim olduğu teokratik bir devlet kurmayı hedefleyen FETÖ/PDY, amacı ülkemizin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerini de içine alacak bir şekilde; Suriye, İran ve Irak toprakları üzerinde “Kürdistan” olarak adlandırdıkları bölgede, Marksist -Leninist ilkeler doğrultusunda, sözde bağımsız- birleşik- demokratik bir Kürdistan Devleti kurmak olan PKK/KCK ve amacı amacı mevcut anayasal düzeni silahlı halk ayaklanması ile yıkarak, yerine Marksist-Leninist ilkelere dayalı komünist bir düzen kurmak olan DHKP/C'den ibaret farklı ideolojilere sahip olsalar da Gezi Parkı eylemleri gibi şiddet içeren ve devletimiz Anayasal düzenini tehdit eden olaylarda ve ilerleyen zamanlarda kamuoyunda "17/25 Aralık Soruşturmaları" adıyla bilinen sözde yolsuzluk soruşturması sürecinde stratejik ortaklık yaptıkları aşikar olan terör örgütlerine mensup şahıslarla ve ülkemiz Anayasal düzeni aleyhine faaliyet yürüten kurum ve kuruluşlarla ilişki ve irtibatlarının bulunduğu.”
Casusluk ve kaos planıyla ilgili günlerce yazılıp çiziler bütün iddialara ise iddianamede herhangi bir suçlamaya bağlanmadan arka plan dekoru olarak yer verilmişti.
Üç ay tutuklu kaldıktan sonra mahkeme önüne çıkarıldılar.
Büyükada’daki toplantıya katılmamış, daha önce Bylock iddiasıyla tutuklanmış ama daha sonra bu davanın sanıkları arasına sokulmuş Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi başkanı Taner Kılıç dışındaki tüm sanıklar hakkında tahliye kararı verildi.
Günlerce ileri sürülen onca büyük iddiadan sonra mahkemenin ilk celsesinde tahliye kararı gelmişti.
Türkiye hukuk standartlarının üstündeki bu mucizevi adli kararın arkasında tutuklu sanıklar içinde bir Alman ve bir İsveç vatandaşının bulunması vardı.
Halbuki tutuklamaya gerekçe gösterilen bütün kaos planı, casusluk iddialarının merkezinde de ikisi vardı. İkisini çıkarınca geriye ne casusluk, ne dış güçler, ne kaos planı kalıyordu.
Ama mahkeme Peter Steudtner ve Ali Gharavi hakkında yurtdışı çıkış yasağına bile gerek görmeden tahliye kararı vermişti. İki isim de ertesi gün havalimanına gidip, ellerini kollarını sallayarak Türkiye’den ayrılmışlardı.
Herkes zannetti ki, dava burada bitecek. Alman ve İsveç hükümetlerinin bastırmasıyla gelen bu adalet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan sanıkların da işine yarayacak.
Ama öyle olmadı.
Tür milleti adına karar veren adalet, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarına karşı o kadar adil olamadı.
Dava üç yıl boyunca dava devam etti.
Nihayet karar dün açıklandı.
Büyükada’da casus toplantısı iddialarının merkezindeki Alman Peter Steudtner ve İsveçli Ali Gharavi ile birlikte beş Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı sanık beraat etti.
Ama Uluslararası Af Örgütü Türkiye Şubesi Onursal Başkanı Taner Kılıç'a 'silahlı terör örgütü üyeliği' suçlamasından 6 yıl 3 ay, seminerin katılımcılarından Günal Kuşun, İdil Eser, Özlem Dalkıran'a 'örgüte yardım' suçlamalarından 1 yıl 13 ay hapis cezası verildi.
FETÖ ile hasım olan Nurcu Kürt cemaati Zehra Grubu kökenli, mülteci hakları konusunda tanınmış İzmirli bir avukat olan Taner Kılıç’ın telefonunda bylock olmadığı mahkeme sırasında iki bilirkişi raporuyla ortaya konmuştu, buna dayanarak hakkında mahkeme tahliye kararı da vermişti ama günün sonunda savcılığın ispat edemediği, içeriğini gösteremediği Bylock iddiası hakkında verilen terör örgütü üyeliği mahkumiyetinin delili olabildi.
Bütün dünyada 50 yıldır şiddete karşı çıkan Uluslararası Af Örgütü’nün Türkiye temsilcisi İdil Eser’in örgüte yardımdan ceza almasına neden olan delil ise Af Örgütü’nün Facebook sayfasına yazılmış bir mesaj. Takma bir adla mesajı yazan kişi PKK’lı bir doktor olduğunu, Af Örgütü’ne üye olmak istediğini yazmış. Bu mesajı okuyan Af Örgütü’nün iletişimden sorumlu çalışanı da bu mesajın capsini İdl Eser’e göndermiş. Bu caps, Büyükada’da casusluktan gözaltına alınırken el konan telefonundan çıkınca, olmuş terör örgütüne yardım delili.
Özlem Dalkıran’ın terör örgütüne yardımdan ceza almasına gösterilen deliller de Büyükada’daki toplantıyla ilgisiz. Hakkında daha sonra yapılan MASAK raporunda Roboski Derneği’ne 250 TL, kapatılan Rojava Derneği’ne 'gıda desteği' için notuyla 350 TL ve 'Iraklılar için' diye de birine 200 TL gönderdiği tespit edilmiş. Bankadaki hesabından yaptığı bu yardımlarla terör örgütüne yardım etmiş olmuş.
Yine terör örgütüne yardımdan ceza alan Doç. Günal Kurşun’un suçu da Feza Gazetecilik’ten 2016 yılında 7200 TL almak. Çünkü Todays Zaman gazetesi yazarıymış. Diğer suçları da aynı dernekte çalıştıkları, hakkında FETÖ’den dava olan Orhan Kemal Cengiz’e para göndermek, KHK’yla kapatılan bir dernekten 500 TL telif ücreti almak.
İşte üç yıl önce “uçurumdan döndük” manşetleriyle verilen, bölünmüş Türkiye haritası üzerine kaos planlarının konuşurken suçüstü yakalanmış casuslar soruşturmasının sonu...
Günün sonunda casusluk iddialarının merkezindeki iki yabancı ülkelerine döndü, beraat etti ama geride kalan Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları üç yıl mahkemelerde süründürüldü, dördü hakkında ise hayatları dip köşe aranıp suçlar bulundu ve cezalar verildi.
Türkiye’yi, her fırsatta Batı’ya meydan okuyan, muhaliflerini vatan hainliğiyle suçlayan, herkesin vatanseverliğini sorgulayan, yerli ve milli bir iktidar koalisyonu yönetiyor.
Ama böyle bir iktidarın yönettiği Türkiye’de, arkasına Almanya’yı, İsveç’i alan sanıklar için çalışan adalet, arkasında kimsesi olmayan sahipsiz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları için çalışmıyor.
Altında Merkel, Trump’ın imzaları olan “hamili kart yakinimdir” kartvizitleri ile beraat kararı veren mahkemelerde Türkiye Cumhuriyeti nüfus kağıtları geçmiyor.
Vatanı düşmanlara karşı korumaya azmetmiş adliyelerde yabancılara karşı Batılı standartlarda çalışan hukuk, bu ülkenin insanlarına “şimdi o kadar büyük laflarla dava açtık, hepinizi beraat ettirsek olmaz” gibi yerli ve milli hukuk standartlarını uyguluyor.
Galiba buna en son diyebileceğimiz şey yerlilik, millilik, vatanseverlik ve ya milliyetçilik olur...
Yazarlar
-
Mensur AkgünSırada Nijerya mı var? 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBahçeli haklı: Ok yaydan çıktı bir kere… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanDemirtaş kararı sonrasında iktidar ‘Terörsüz Türkiye’ sınavında… 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'nin doldurduğu öbür boşluk 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolDemirtaş’a tahliye 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAAİHM Kararı Kesinleşti; Demirtaş’ın Özgürlüğü, Demokratik Cumhuriyetin Vicdanıdır... 5.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSiyasetin altın kuralını unutanlara hatırlatırım 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUZombileşmiş bir toplum 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTYüzde altmış, üç yüz kişi mi? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENTam 16 yıldır beklenen samimiyet! 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Öcalan misyonu” 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZHak, özgürlük mücadelesi – Devletin güvenliği siyaseti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciFiyatı zengin siyaseti de fakir belirliyor 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜREmniyet’in yazısı ortaya çıktı! Bahis baronu nasıl kaçtı? 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEGemi batarken… 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNSudan savaşı, Çinli Wing Loong’a karşı Bayraktar ve savaş ağaları 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞMUHALEFETTE “DEĞİŞİMCİ”, 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞEnflasyonun maliyeti daima enflasyonla mücadele maliyetinden büyüktür 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRYapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMünfesih terör örgütü 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLU31 Mart’tan 19 Mart’a neler değişti? 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt siyasetinin eleştirisi: Pragmatizm ve “kutsal liderlik” arasında sıkışmak 1.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİAkademi hakikatin peşinde midir? 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuYa casus ya kayyım… 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERMea Culpa 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCumhuriyet 'ilan' ve 'inşa' edilen bir devlet şeklidir 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraAmalı Fakatlı 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkan'Casusluk' dosyasında ne var? 30.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBu bir haber değildir: Türkiye, doğal alan kaybında birinci 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm süreci… Yüzlerde hâlâ niye kaygı ifadesi var? 27.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHukuk binasını yıkmayın efendiler 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalProtestolar Amerika’yı sallıyor (mu?) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTKürt siyasi temsili sorunu 19.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar dışarıda güvercin içeride şahin: Neden? 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAMilli takım ışık saçtı: Maçın kahramanını açıkladı 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları










































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.11.2025
29.10.2025
27.10.2025
21.10.2025
18.10.2025
13.10.2025
11.10.2025
8.10.2025
6.10.2025
4.10.2025