Ahmet TAŞGETİREN
"Bir millet iki devlet.” Türkiye – Azerbaycan ilişkilerinin oturduğu “moral” zemin. Kardeşliğin bir başka ifadesi. Böyle bir zemin varsa onun gereği Azerbaycan’ın zor zamanında yanında olmaktır.
İşin içinde bir de 1945 yılında 146 Azeri’nin Ruslara iade edilmesi ve katli ukdesi var. Koruyamamışız Stalin karşısında Türkiye’ye sığınan Azerileri.
Buna Ermeni işgali altındaki Azeri toprağı Dağlık Karabağ ukdesini eklerseniz durum daha da ciddileşiyor. 1988’de yerel konsey Ermenistan’a bağlanma kararı vermiş, 1992’de savaş hali ortaya çıkmış, iki taraftan binlerce kişi hayatını kaybetmiş, on binlerce Azeri Dağlık Karabağ’ı terk edip Bakü’ye sığınmış ve 1994’te ateşkes ilan edilmiş… O günden bu yana Dağlık Karabağ diye bir acı Azerbaycan’ın yüreğini kanatır durur. “Kaçkınlar” diye bir sancılı gündem vardır Azerbaycan’ın bağrında Dağlık Karabağ adına. Türkiye de bugüne kadar diplomatik destek vermek dışında bir şey yapamamış Dağlık Karabağ’daki işgalin kaldırılması için.
İşte şu andaki sıcak durum böyle bir arka plana sahip ve Azerbaycan ateşin kıyısında dolaşırken, bir başka boyutta Türkiye sınanıyor. Ankara o sınanma psikolojisini yaşıyor, belki dünyada birileri Türkiye’yi böyle bir sınanma zeminine itiyor, içerde medya iklimi de sınanmayı satın alıyor.
“Bu defa başka” söylemleri yansıyor iklime.
Türkiye bir süredir “Tehdidi oluştuğu ortamda göğüsleme” stratejisi izliyor, Suriye, Irak hatta Libya harekatları bu stratejik yaklaşımın uzantıları. Mavi Vatan hamlesiyle yine “Bu defa başka” denildi.
Aslında taa Birinci Dünya Savaşı sonrasından kalma sorun odakları var Türkiye için. Kayıplar içinden Türkiye’yi çıkarmışız. “Kayıplar” bir ukde olarak kalmış içimizde. “Türkiye’nin savunması için olmazsa olmaz”ın sınırlarını ifade eden “Misak-ı Milli” de bile kayıplar olmuş. Bazı küresel odaklarda “Şark meselesini halleden anlaşma” diye nitelenen Lozan’da “bitmeyen hesaplar” olduğu kanaati hakim. “Kürt sorunu” o sorun. Biz orada “Kürtler ve Türkler tek millet” demişiz ama, sonra sistem yapılanmasında bu denklemi kaybetmişiz. Şimdi küresel odaklar o “yumuşak karın”dan yükleniyor. Biz de savunma hattını Suriye – Irak’tan başlatarak işi göğüslemeye çalışıyoruz ama içerde kendi ürettiğimiz sorunlardan kurtulamıyoruz. Bkz. HDP operasyonu
Elhasıl, sorunlar coğrafyası içindeyiz. Bir yandan “güvenlik kaygı”mız var, bir yandan “güç tırmanışı psikolojimiz.” Güç tırmanışımız bir gerçekse, bize “Çöz şu sorunlu alanları” diyor, güvenlik kaygımız gerçekse “Aman dikkat, birileri seni farklı alanlarda sınayarak tehdit ediyor” uyarısı yapıyor. Bunun yanında bir başka platformda da “Türkiye’nin Yeni Osmanlı” arayışlarında olduğu, bunun için “Savaşçı bir strateji izlediği” propagandası yapılarak, bir tür küresel izolasyon çemberi oluşturulmak isteniyor. Tüm bu farklı mecralar birlikte ilerliyor, kim bilir ne zaman - nerede gerçek sınanmaya dönüşecekse oraya akıyor.
Yeniden Azerbaycan’a gelirsek, Türkiye adına her makamdan “Neyimiz varsa Azerbaycan’ın emrinde” açıklamaları yapıldı. Türkiye destek verirse Azerbaycan’ın Karabağ sorununu çözmesi işten bile değil.
Bu istikamette şu cümleler de kurulabilir: Türkiye Yunanistan’la baş başa kalsa Adalar’ı çözmek işten bile değil. Türkiye Suriye’de askeri operasyonlar ı yaptı geçti. Irak’ta operasyon yapıp duruyor. Türkiye Kuzey Irak Kürt yönetimine “Bağımsızlıktan falan söz etme” dedi, gereğini yaptırdı. Türkiye Libya’da yapacağını yaptı.
Sanırım şunlar da aklımızın bir yerinde saklı duruyor: Ermenistan Ermenistan’dan ibaret değil, Yunanistan Yunanistan’dan… Suriye Suriye’den, Libya Libya’dan, Doğu Akdeniz, Rum yönetiminden, Irak Irak’tan….
Hatta Azerbaycan bile Azerbaycan’dan ibaret değil.
İslam ülkeleri İslam ülkesi olmaktan ibaret olmadığı gibi. İran Ermenistan’ın yanında. Suudi Arabistan Türkiye’ye ambargo uygulamaya yöneliyor. Mısır’la ilişkiler problemli… Bir yerden sonra Kürtler bile sadece Kürtlerden ibaret olmayacak gibi.
Herkes biliyor ki derin bir hesaplaşma ortamında kim nerede durur belli olmaz.
Ama öyle bir atmosfer oluşturuldu ki, “barış”tan bahsetmek, “yumuşak güç”ü ağza almak bile zaaf alameti haline geldi. Meydan okuduğunuzda “savaşkanlık”la suçlanmak, “Barışçı çözüm”den bahsettiğinizde “Demek ki taviz verecekler” yorumuna maruz kalmak gibi bir zemin belli ki çok kaygan bir zemindir.
Ve belli ki Türkiye şu anda bütün güç odakları tarafından dikkatle takip edilen bir ülke. Ortadoğu gibi sancılı bir coğrafyada. Biz de kendimize daha büyük dikkatle bakmalıyız, derim ben.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları






































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
14.11.2025
13.11.2025
11.11.2025
9.11.2025
7.11.2025
6.11.2025
4.11.2025
31.10.2025
30.10.2025
28.10.2025