Ahmet TAŞGETİREN
Üsküdar’dan Eminönü’ne bir vapur yolculuğunu düşünün. İşte o kadar kısa sürede yan yana oturduğunuz bir avukat. Büyük bir avukatlık bürosunun yöneticilerinden biri. Hoş – beş konuşulacak ya:
-İşler nasıl ….. Bey?
-Sorma abi, avukatlık bitti. Davalar özel ilişkilerle sonuçlandırılıyor, o da farklı bir yapılanmayı gerektiriyor.
…
Nasıl bu noktaya gelir bir avukat? Özel ilişki nedir davalarda?
Sonuçta bir dava yargıç, savcı, davalı, davacı, tanıklar, avukatlar ve delillerin değerlendirilmesiyle ortaya çıkacak karardan ibaret değil mi? Bunların tamamı aynı mahkeme salonunda gerçekleşmez mi? Bu süreç sağlıklı işliyorsa, ortaya çıkacak kararda hata bile olsa, tabii bir süreç işlemiş olmaz mı?
Burada adaleti saptıracak olan şey, davalının davacının, ya da taraf avukatlarının iddia makamı olan savcı ile veya karar mercii olan yargıçla arka oda ilişkileri kurmaları ve kararı yönlendirmeleridir. Sağlıklı delil bulmak yerine “Adamını bulmak” yani.
Hukuk davalarında da, ceza davalarında da, siyasi davalarda da arka oda ilişkileri “Yargı sancısı” dediğimiz olayı meydana getirir. Bunun avukatlık alanına yansıması, belli ki yukarda anlatılan gibidir.
Ülke adına ortaya çıkacak “Yargı sancısı” ise, çok daha vahim bir toplumsal sancının kaynağı olur.
Bu sancıyı yaşıyor Türkiye ne yazık ki… Sürekli güncelllenen boyutlarıyla hem de.
“Ele geçirilmiş yargı”nın “Ele geçirilmiş Emniyet” ile neler yapacağını gördü Türkiye. Siyasi İrade’nin de kolladığı – belki görevlendirdiği bir zeminde sahte delil üretimi dahil, kitlesel tutuklamalar – cezalandırmalar dahil her şey yapıldı en gözü kara usullerle. (bkz. FETÖ uygulamaları) Yargıya “intihar eylemi” misyonu yüklenmiş gibi.
Türkiye ideolojik – siyasi – mezhebi yapılanmaların Yargı – Emniyet gibi alanlarda “ele geçirme” psikolojisi ile hareket ettiği ve etkin oldukça da ele geçirdiği her alanı karşıtlarına karşı kullandığı bir ülke.
En olmazı iktidardaki gücün Emniyet’i ve Yargı’yı operasyonel nitelikte kullanmasıdır. Bunları da yaşadı Türkiye. Bir noktada Devlet’e “ideolojik misyon” yüklendi ve tüm devlet aygıtının o misyonla bağdaşmadığını düşündüğü oluşumları yok etmesi öngörüldü. Yargı ve Emniyet bu alanda ön cephe oluşumları idi.
Böyle bir yaklaşımın bireysel planda on binlerce mağduru oldu, toplumsal planda ise Devlet – Toplum ilişkilerinin zehirlenmesi sonucuna gidildi.
Devlet güven duyulması gereken bir yapıdır. Toplumlar devleti bunun için tesis ederler. Ülke, insanı insanın kurdu gibi telakki eden orman kanunundan çıksın, güven tesis edilsin. Güvenlik birimleri herkese karşı eşit mesafede dursun, yargı da güven ortamını tesis eden supap olsun.
“Devlet” toplumun kendi içinden yönetici olarak seçtiklerine “Emanet” gibi görülsün. Devlet canavarlaşmasın, devlet adına hiç kimse canavarlaşmasın. Silahlı güçler dahil, devletin hiçbir gücü topluma karşı kullanılmasın. Herkes başını yastığa güvenli koysun. Sabah kapıyı sadece sütçünün çalacağından herkes emin olsun.
Bugün…
Sembol kimi davalara bakıldığında Yargı’nın siyasetin oyun aracı haline geldiğine tanık olunuyor. Davaların açılması, davaların sürüncemede bırakılması, iddianamelerin aylarca yazılmaması, yazıldığında uyduruk gerekçelerle doldurulması, arkası olanın kurtulabildiği, olmayanın yıllarca unutulduğu bir iklimin olması, Yargı’nın siyasetin dizaynında kullanılması, davalardan beklenen sonuca göre yargıç görevlendirilmesi, beklentiye uygun karar vermeyen yargıcın yerinin değiştirilmesi, AYM üyeleri dahil her yargıcın siyasi iradenin hedefi olabileceği bir iklimin oluşturulması…
Bir toplum Yargı’dan emin değilse kimden emin olabilir?
Bir toplum, Emniyet birimlerinden emin değilse kimden emin olabilir?
Dün, darbe geleneği sebebiyle Ordusundan emin olmayan bir Türkiye vardı. Zaman zaman “namlular millet iradesine yöneltilir”di. Başbakan Genelkurmay Başkanı’ndan emin değildi, düşünebiliyor musunuz?
Diyorum ki kendisini manevi değerlerle bağlı hisseden bir siyasi iktidarın her insanı “Emanet” gibi gören bir psikoloji ile hareket etmesi gerekir. Bunun yolu Emniyet’in ve Yargı’nın her insana güven vermesidir. “Yargıya güven yüzde 30’larda” dendiğinde “vahamet” başka söze gerek kalmayacak ölçüde ortaya çıkıyor.
Soru şu: Şu anda Yargı alanında yapılanların şu anın muktedirlerine yapılmasını isteyen var mı? Hep deniyor: Bu iş bumeranga benzer. Geri döner, atanı vurur. Son söz: Devleti “emanet müessesesi” olarak görmek lazım. Yani Devlet, herkese güven vermeli.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.12.2025
26.12.2025
25.12.2025
23.12.2025
21.12.2025
19.12.2025
16.12.2025
14.12.2025
11.12.2025
4.12.2025