Akdoğan Özkan

Akdoğan Özkan
Akdoğan Özkan
T24 Tüm Yazıları
Avrupa'da bir heyûlâ kol geziyor
7.07.2025
62
Bu sefer taşlanmaya çalışılan “komünizm” değil, kapitalizmi daha iyi beceren Çin! NATO, Avrupa’nın ufkuna yeni bir militarizasyon dönemi yerleştirirken, Askeri Keynesyenizmin de startını veriyor.

Avrupa’da bir heyûlâ kol geziyor. -Çin heyulası- Eski Avrupa'nın bütün devletleri bu heyulayı defetmek üzere bir kutsal ittifak içine girmiş görünüyorlar.

24-25 Haziran’da Lahey'de 32 üye devletin katılımıyla gerçekleştirilen NATO Liderler Zirvesi'nde alınan kararlar bana Marx’ın, ünlü “Komünist Manifesto” eserinin girişindeki ilk cümlelerini hatırlattı. Manifesto’da Marx, “Avrupa'da bir heyûlâ kol geziyor- Komünizm heyulası. Eski Avrupa'nın bütün devletleri bu heyulayı defetmek üzere bir kutsal ittifak içine girmiş görünüyorlar,” diyordu. Aradan 177 yıl geçti. Üye ülkelerin GSYİH'larından yüzde 5'ini NATO savunma harcamalarına ayırma kararı alınan zirvenin sonuç bildirgesi bir “komünizm heyûlâsından” söz etmiyor. Ortalıkta kol gezen olsa olsa kapitalizmi kendilerinden daha iyi beceren bir “Çin heyûlâsı” olabilir. Ama açıkça da yapılmıyor bu, ima ediliyor, üzeri örtülerek (!) yapılıyor. O yüzden de bir heyûlâ işte!

İttifak bildirgesi, “Çin heyûlâsının” adını vermiyor belki ama, üyelerin tehdit olarak algıladığı bu heyûlâya karşı durmanın gereğine inandığını, bu konudaki külfetin nasıl paylaşılacağı konusunda “babacıktan” gelen mesajı alarak safları sıklaştırdığını haykırıyor.

Zamanında üyelerin silahlanma harcamalarını GSYİH'larının yüzde 2’sine çıkarma kararına bile direniş gösterenler, işi ağırdan alanlar olmuştu. Dolayısıyla son 15-20 yılda eski rekabet güçlerini ciddi şekilde yitirmiş Avrupa devletleri savunma giderlerinin yüzde 2’den 5’e çıkarılması kararını halklarına nasıl anlatacaklar, bir soru işareti.

İttifak Genel Sekreteri Mark Rutte’ye bakılırsa, Avrupalı siyasiler bu konuyu yurtatşlarına “yeni istihdam imkânları” başlığı altında anlatmayı tercih edebilirler. Elbette ki, İttifak üyeleri, “biz Trump babanın, ülkesini ABD’nin Asya Pasifik’teki 200 küsur askeri üssünün dibine yapma cüretini göstermiş Çin heyûlâsını def etmesine, müttefiki olarak yükü bölüşerek katkı vereceğiz, en büyük dış ticaret açığı verdiği ticari partnerleri olarak ondan daha çok silah alacağız ki o da karşılıksız para alıp şişen, ulusal borcu 35 trilyon doları geçen ekonomisini toparlasın; o yüzden,” demeyecektir. Ne diyecektir? İstihdamı artırıyoruz!

Evet, NATO Zirvesi’nin sonuç bildirgesinde Çin’den doğrudan söz edilmiyor. Ancak ittifakın Donald Trump’a “babacık” diye hitap eden Genel Sekreteri Mark Rutte, kulislerde her bulduğu fırsatı Çin'in “muazzam askeri yapılanması” konusundaki endişelerini dillendirmek ve bu konuda “alarm zilleri” çalışıyormuş gibi yapmak için kullanıyor. Rutte, Öz-NATO’nun Hint-Pasifik’teki uzantısı gibi hareket eden ve “NATO Plus” mensubu diyebileceğimiz Japonya, Güney Kore, Avustralya ve Yeni Zelanda gibi ülkelerin Çin’in Tayvan’ı her an işgal edebileceğinden duydukları “derin endişeye” de değinmeden edemiyor.

NATO liderliğinin endişelerinin ancak Çin karşısında askeri hazırlıkları artırarak giderileceğini anlıyoruz. Tabii bu anlatı içinde Çin öyle tek başına hareket eden, münferit bir heyûlâ değil. Rutte NATO zirvesi öncesinde yaptığı bazı konuşmalarda, Çin’i, Kuzey Kore ve İran’ın yanı sıra Rusya ile de irtibatlıyor. Nitekim, Pekin, Tahran, Pyongyang ve Moskova'yı küresel istikrarsızlık peşinde olan “korkunç dörtlü” şeklinde tanımlayarak, ittifakın Hint-Pasifik’teki ortaklıklarını güçlendirmesi gerektiğini dile getirmişti.

Niye? Çünkü istikrar, çünkü NATO bir barış örgütü!

Milyonlarca gencin hayatını karartmış, kolunu bacağını kopartmış, bir kısmını toprağın altına sokmuş Ukrayna’daki anlamsız savaşı derhal sona erdirecek bir barış masası kurulmuyor ama! Avrupa’nın dibinde, gözlerinin önünde, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin de kararlarına rağmen açık açık işlenen bir soykırım durdurulmuyor! Filistin’in Ölüm Tarlaları, merhametsiz ve mekanik bir şekilde Filistinlilerin hayatlarını yutmayı sürdürüyor. Kimse İsrail’e yaptırımlar uygulanması gerektiğinden, soykırımın durdurulması için Gazze’ye BM Barışgücü askerlerinin konuşlandırılması gerektiğinden bahsetmiyor!

Onun yerine, Filistin bayrağıyla sokağa çıkanlar yaka paça içeri tıkılıp, sınır dışı edilip “Palestine Action” gibi barışçıl protestocu gruplara “terörist” damgası vuruluyor.

Daha da önemlisi, Avrupa hızla Askeri Keynesyenizme koşturuluyor! NATO, iyiden iyiye Avrupa’nın Çin ile etkileşimini sınırlamak için ABD tarafından kullanılan politik bir araca dönüştürülürken… Ekonomik büyümeyi askeri harcamaları artırarak teşvik etme pozisyonunu temel alan bir iktisadi politikayı benimsemiş görünen İngiliz İşçi Partisi lideri Keir Starmer da bu zibidiliğin Avrupa’daki önderlerinden!

Starmer, savunma yatırımlarını artırmanın Barrow, Devonport, Glasgow ve Rosyth’teki tersanelerde vasıflı işgücü yaratmaya yardımcı olacağını dile getirerek, yani “askeri Keynesyenizm” yönünde bir değişim politikası ile kitlelerin desteğini almaya çalışıyor. Savunma Bakanı, uzun mesafe silahların imalatını da yapacak altı silah ve mühimmat fabrikası kurmak için 1,5 milyar pound yatırım yapacaklarını ve bunun zamanı geldiğinde 1000, hatta 1800 yeni istihdam yaratacağını söylüyor. Bunun için stratejik değerlendirmeler yapılıyor.

Malum, Askeri Keynesyenizm taraftarları, bu tür politikaların öncelikle talebi tetikleyeceğini, peşinden stokların eritileceğini, akabinde canlanacak arz ile yeni üretim, istihdam hatta teknolojik Ar&Ge’nin gündeme geleceği düşüncelerini benimseyerek yüksek savunma bütçeleri yaratma çabası içinde olurlar. Ancak London School of Economics (LSE) hocalarından ekonomist Doç. Dr. Ethan Ilzetzki'nin Kiel Enstitüsü için şubat ayında kaleme aldığı “Guns and Growth: The Economic Consequences of Defense Buildups” (Silahlar ve Büyüme: Artan Savunma Harcamalarının İktisadi Sonuçları) başlıklı raporunu okuyan çıkmamış belli ki. Oysa orada Ilzetzki, Avrupa savunma harcamalarındaki artışın GSYİH'yi artırabileceğini, ancak bu harcamaların vergi artışlarıyla finanse edilmesi durumunda (ki çok sayıda İşçi Partisi milletvekilinin GSYİH’nın yüzde 2,5’u kadar bir savunma harcamaları eşiğinin ötesinde desteklediği bir argüman bu) kısa vadeli büyümenin etkisinin küçüleceğini ve sıklıkla negatife döneceğini belirtiyor. Yani bu yolla toplumda bir zenginlik yaratılamayacağını vurguluyor.

Yüreklerinde ve zihinlerinde birazcık sağduyuya yer açabilmiş insanlar Avrupa’nın hangi köşesinde yaşıyorlarsa yaşasınlar, kitle imhasına yönelmiş silahların üretimi için bu ölçülerde bir borçlanmayı reddetmeliler! Savaşlarla dans etmenin bereket getirmeyeceğini haykırmalı ve Avrupa’da yeni bir Barış Hareketi örgütlemeliler! Kimse vergilerdeki artışın Avrupa’yı ya da bizi daha zengin yapacağı şeklinde masalları yaymamalı!

Gelgelelim Almanya’daki Sol Parti’nin (Die Linke) bile savaş çığırtkanları arasına katılarak kendini makbul hale getirmeye çalıştığı bir konjonktürde kolay şeyler değil bunlar. Ama işte “o kokuyu” almamak da imkânsız.

DIEM25 Genel Sekreteri Yanis Varoufakis geçtiğimiz günlerde yayınladığı bir mesajında, “Havada faşizm kokusu almıyor musunuzBoğazınızın derinlerinde onun o ekşi, metalik tadını hissetmiyor musunuz?” diye soruyordu.

Bir soru ile biz de katkıda bulunalım: “Avrupa'da bir heyûlâ kol gezdirilirken, NATO transatlantik bir yapıdan güneydoğu Asya’yı da mesele edinen küresel bir örgüt olmaya doğru ilerlerken, günü geldiğinde bize de nöbet yazılacağını görmüyor musunuz?”

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar