Gökhan BACIK
Türkiye’de yaşanan gelişmeler değerlendirilirken zaman zaman “Batı ne diyor?” ya da “Batı neden tepki vermiyor?” gibi yorumlarla karşılaşmak mümkün. Ancak Batı’nın Türkiye’ye yönelik algısını şekillendiren parametreler, artık devrimsel ölçüde değişmiş durumda. Başka bir ifadeyle, yirmi yıl önce Batı’nın Türkiye’ye bakışını belirleyen dinamikler bugün yerini tamamen farklı unsurlara bırakmış bulunuyor.
Soğuk Savaş’ın sona ermesiyle başlayan “geçiş döneminde” Batılı aktörler—tıpkı diğer ülkelerde olduğu gibi—iyimser bir yaklaşımı benimsemişlerdi. O dönemde akademik çevreler bu küresel iyimserliği “uluslararası ilişkilerde Kantçı dönem” olarak tanımlamıştı.
Batılı siyasetçiler ve entelektüeller, o zamanlar Türkiye’nin de dahil olduğu İslam dünyasında “ılımlı” yorumların hakim olabileceğini düşünüyorlardı. Nitekim 1990–2005 arası dönem, “Türk İslamı” veya “ılımlı İslam” gibi kavramların altın çağı oldu. Bu dönemde, ılımlı İslam’ı temsil ettiği düşünülen cemaatler uluslararası düzeyde büyük destek gördü. Özellikle Gülen hareketi, Soğuk Savaş sonrası dönemde hızla küresel tanınırlık kazandı.
Ancak evdeki hesap çarşıya uymadı. İlk olarak, ABD’nin başını çektiği aşırı müdahaleci politikalar, Irak gibi ülkelerde sonradan radikalizme dönüşen tepkiler doğurdu. En az bunun kadar önemli olan diğer gelişme ise, ılımlı İslam’ı temsil eden hareketlerin geniş kitleleri peşinden sürükleyememesiydi. Yaklaşık yirmi yıl süren “ılımlı İslam” deneyimi sonunda, paradoksal bir şekilde, İslam dünyasında radikal gruplar ağırlık kazandı. Bir ülkeye birkaç okul açmak iyi bir fikir olsa da, sokakları ve geniş halk kitlelerini etkilemeye yetmedi. Günün sonunda Pakistan’da ve başka yerlerde kalabalıklar, daha sert dini söylemleri savunan grupların peşinden gitti.
Bu tablo karşısında Batı’da karar vericiler şu soruyu sormaya başladı: “Ilımlı İslam iyi bir teori olabilir, ama kitleleri peşinden sürükleyemiyor.” Bu zorlayıcı tartışma, Batı’nın politikasında ciddi bir yön değişikliğine yol açtı. Artık Batılı aktörler, halkı etkileyebilme gücüne sahip olan ve kendi stratejik çıkarlarını anlayan radikal gruplarla da iş birliği yapmayı bir seçenek olarak benimsedi.
Bunun en bariz örneklerinden biri, eski bir IŞİD mensubu olan Ahmed el-Şara’nın Suriye’de kritik bir aktör haline gelmesi oldu. El-Şara’nın ABD Başkanı ile verdiği poz, uluslararası sistemde İslam’la ilgili tartışmalar açısından bir dönüm noktasıydı: Ilımlı İslam artık gündemden çıkmıştı. Yeni doktrin şuydu: “Eğer bir İslami grup kitleleri temsil edebiliyor ve benim stratejik hedeflerimi anlayabiliyorsa—bazı radikal görüşlere sahip olsa dahi—onlarla iş birliği yapabilirim.”
Türkiye’nin durumu
Oliver Roy, Türkçeye Küreselleşen İslam başlığıyla çevrilen kitabında, İslami hareketleri “İslamcılar” ve “fundamentalistler” olarak ikiye ayırır. Ilımlı İslam arayışlarının gündemden düşmesiyle bu ayrım kanaatimce daha da önemli hale gelmiştir.
Artık ortada ılımlı İslam’ı savunan aktörler kalmadığına göre, geriye İslamcılar ve fundamentalistler kalmaktadır. Bu dönüşüm yaşanırken Türkiye’de İslamcı karaktere sahip AKP iktidara gelmiş ve yeni bir siyasi düzeni konsolide etmiştir. Bu bağlamda iki önemli nokta öne çıkar:
- Yeni Batılı doktrine göre, AKP ile Batı arasında karşılıklı çıkara dayalı pragmatik bir ilişki kurulması kolaylaştı.
- Daha da önemlisi, fundamentalistlerle karşılaştırıldığında AKP, Batı nezdinde “yeni ılımlı” olarak algılanmaya başlandı. Suriye rejimiyle iş birliği yapan Batı’nın, AKP gibi daha modern ve görece ılımlı bir aktörle çatışma içine girmesi beklenemezdi.
Örneğin, ortalama bir AB dışişleri bakanı, Hakan Fidan’ı Batıya dönük ve makul bir figür olarak değerlendirir. Bu algının temelinde yatan sebep şudur: İslam dünyasında artık esas iç kutuplaşma “İslamcılar ve fundamentalistler” arasında yaşanmakta ve AKP bu denklemde göreceli olarak daha ılımlı bir konumda yer almaktadır.
Bu yeni paradigma, “Batı ne diyor?” sorusunu büyük ölçüde anlamsızlaştırmıştır. Batı, bir tür “aydınlanma” yaşamış gibidir. Özetle şunu demektedir: “Bu toplumların kendi tercihleri vardır ve onları kim temsil ediyorsa, biz onunla pragmatik ilişkiler kurarız.” Bunun en açık ifadesi, ABD Başkanı Donald Trump’ın Suudi Arabistan ziyaretinde, “sözde ulus inşa ediciler”in Ortadoğu halklarına nasıl yaşayacaklarını ve kendi işlerini nasıl yöneteceklerini dikte etmelerini eleştirmesidir.
Gelinin noktada Batılı siyasi aktörlerin ruh haletini Rudyard Kipling’in adeta kehanet gibi olan dizeleriyle özetlemek mümkündür: “Doğu Doğudur, Batı Batıdır; bu ikisi asla birleşmeyecek.”
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTKelbaşa Şimşir Tarak… 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan Özkanİran yeniden menzilde 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciPahalılık turisti de vurdu... 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTuhaf yasa maddeleri 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanGenel Yapay Zeka aslında bir büyük yalanın mı adı? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelTek adama alışmış bir ülkede CHP'de ‘çift lider’ stratejisi ne kadar çalışır? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRDünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞFAİLİ MEÇHULLER BİR “DEVLET POLİTİKASI” MIYDI? 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKKM kalktı, müjde! 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAKürt Halkı: Barışın ve Demokratik Toplumun Evrensel Öncüsü... 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava Tümseği 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENDiyanet iğneyi çuvaldızı kendisine batırırsa… 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKIlımlılar, İslamcılar, Fundamentalistler: “Batı Türkiye’ye Nasıl Bakıyor?” meselesi 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur Akgün10 yıl sonra nasıl bir Türkiye? 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNENeler olacağını bilmek 24.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezKalıcı toplumsal barış: Engeller, imkanlar 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluDemokratikleşme paketleri beklenirken hangi kanunlar gelecek? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKeser döner sap döner… 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKGerçekten emperyalist güçler bölgede Kürdistan istiyor mu? Irak ve Suriye’de olanlar bu tezi yalanlı 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMete Tunçay mı yanılmıştı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim Kirasİslamcı, sosyalist ve milliyetçi bir düşünür 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBir hâkim Caprio'muz niye yok? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRİddia: Ziraat’te ‘Gizem B. skandalı’! “Günooo kızlar… Paralar sizin için yükleniyor” 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNSuriye’de dahil olunacak bir ordu var mı? 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKardeşlik 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUAklını başına, vicdanı kalbine toplasan ya! 23.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBir Devletin ve Toplumun İçten İçe Çözülüşü 22.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunBarışın gerekleri, Cumartesi Anneleri ve Ablam… 22.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
17.08.2025
3.08.2025
21.07.2025
14.07.2025
17.06.2025
27.05.2025
24.03.2025
10.03.2025
23.02.2025
16.02.2025