Ali BAYRAMOĞLU
Pazar günü siyasi olarak önemli bir eşik geçildi. AK Parti Serpil Çevikcan'ın deyişiyle ilk başkanlık kongresini gerçekleştirdi.
“Ben sindiremedim, biliyorum siz de sindirmediniz” diyen, ancak asli gücün Erdoğan olduğunu, memnuniyetsizliklerin bu güç karşısında anlam taşımadığını teslim eden, bunu kendi ayrılışını “birlik, bütünlük” ifadeleriyle tanımlayarak örnekleyen Davutoğlu'nun veda konuşmasının satır araları da elbette önemliydi.
Ancak belirleyici olan “güç” ve “gelecek”...
Nitekim ilk “başkanlık kongresi”, muhtemel bir başkanlık sistemine dair ipuçları taşıyordu.
En azından bu kongrede, başkanı veya başkan adayını seçen ve seçecek güçlü bir siyasi parti modeli değil, doğal bir başkanın yoğuracağı ve yön vereceği bir siyasi parti yapısı, AK Parti örneğinde, kesinleşti. Bu durum, şüphe yok ki, AK Parti'nin anayasal, yasal düzeydeki arayışının esaslarını tarif etmektedir. Bu açıdan bakıldığında, AK Parti 2. Olağanüstü Kongresi, “kurum yerine şahıs ve lider” esaslı, “talep yerine arz ve takdir ağırlıklı” bir yönetim tarzına işaret eden bu esasların ilk mayalanma yeri olmuştur.
Bu, “güçlü lider-tabi parti” modeli, Pazar günü AK Parti'nin yeni genel başkanı Binali Yıldırım ve divan başkanı Bekir Bozdağ tarafından bir kez daha, ancak bu kez son derece açık ve rahat olarak dile getirilmiştir. Bozdağ'ın, 'AK Parti, Tayyip'in partisidir' kurumsal olarak var oldukça da Tayyip'in partisi olmaya devam edecektir” sözleri bu açıdan son derece kuvvetli bir tariftir.
Yeni bir anayasa hazırlanmasına kadar geçecek “siyasi içtihat dönemi” de, muhtemelen aynı esaslara tabi olacaktır.
Siyasi dengelerin müsaade etmesi halinde, başkanlık sisteminin başlangıç tarihi en erken 2019 gibi görünmektedir.
Partili başkanlık ihtimali ise parlamenter düzene göre tanzim edilmiş, icra dışında yetkileri olan, ancak bu yetkilerinden dolayı sorumluluk taşımayan bir cumhurbaşkanına, yasal açıdan fiilen sorumsuz yönetici statüsü kazandıracaktır. Ayrıca “devlet Başkanı-fiili parti başkanı” özdeşliği, “siyasi parti-devlet” ilişkileri açısından tartışmalı durumlar üretecektir.
Bunlar kongreden süzülenler...
Belli bir istikamet çiziyorlar. Bu istikamet, sadece AK Parti için değil, Türkiye için de kritik bir eşik oluşturuyor.
Bu istikameti, muhalefet eleştiri ötesinde, yergi ve dışlamaya karşılıyor.
Ne var ki, yergi ve dışlama gidişi durdurmaz.
Türkiye uzun bir süre sonra, ilk kez temel direkleri yıkılmış eski rejimin yerine, yeni rejimi ve kurumlarını tesis etme noktasına gelmiştir.
Soru bunun içinde “olup olmama”, bunu “uzlaşmayla yapıp yapmama” sorusudur.
İtiraz, direnç, küfür siyaset değildir.
Nitekim bildik çok kişi ve aktör için sövgü, kendisine övgü dışında bir işlev ve bir anlam taşımamaktadır.
Muhalif çevrelerin yapması gereken, bu istikameti yönlendirmek, şekillendirmek olmalıdır. Örneğin “dengeli bir başkanlık modeli mi yeğlenmelidir yoksa partili cumhurbaşkanlığı önerisi mi” sorusu şu an ve gelecek için hayati bir sorudur. “Anayasa açısından ara yamalar mı yoksa sil baştan mı” sorusu da öyle...
İktidar çevreleri de farklı kesimleri bu istikamet tartışmasına katma, meşruiyet çıtasını yükseltme ve makulü yakalama yollarını zorlamalı ve bulmaya çalışmalıdır. Bu noktadan Erdoğan'ın eriştiği bu konumdan sonra, elde ettiği bu başarıdan itibaren, böyle bir hamlenin zamanıdır. Bu tür bir hamle hem iktidar sahiplerinin Gezi olayları, 17-25 Aralık darbe girişi üzerinden yaşadığı güvensizlikleri ve endişeleri tedavi edebilir, hem onlara iki farklı kültürel dünya arasında köprü kurma imkanı verebilir.
Türkiye tüm aktörleriyle yeni anayasa tartışmalarına, fayda, korku, endişe üzerinden değil, ilkeleri ve uzlaşma ihtiyacını göz önüne alarak katılmanın yollarını zorlamalıdır.
Bu, Türkiye'nin barışı ve demokrasisi için git gide azalan fırsatlardan birisi olabilir.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
















































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.12.2025
20.12.2025
18.12.2025
13.12.2025
11.12.2025
6.12.2025
4.12.2025
30.11.2025
27.11.2025
22.11.2025