Amberin ZAMAN
Amerika’nın müdahalesine günler kala Suriye’de yaşanan trajedinin yarattığı vicdan kirliliği tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildi.
İktidarıyla, muhalefetiyle, aydınlarıyla, Kürtleriyle, Türkiye’de hiçbirimiz masum değiliz...
Esad’ın baş hamisiyken Ağustos 2011’den beri kendisini düşürmek için her türlü yönteme başvuran iktidarın yaptıkları malum. Sünni mezhepçi güdülerle Müslüman Kardeşler’i sürekli kayırmak. 2012 yılında siyasi çözüm imkânı mevcutken o günkü BM temsilcisi Kofi Annan’ın yürüttüğü mekik diplomasisine çelme takmak. Suudi Arabistan ve Katar’a uyup her nevi cihatçının eline silah tutuşturup topraklarımızın geri üs olarak kullanılmasına izin vermek. Suriye için demokrasi arzu ettiğini savunurken muhalifleri Rojava’daki Kürtlere karşı kışkırtmak. Amerika’yı Ortadoğu’daki müdahaleciliğinden ötürü en sert dille kınarken bu kez Suriye’ye müdahale etmediği için ahlak dersi vermek... Liste uzayıp gidiyor... Sahi, Suriye için madem bu kadar dertleniyoruz neden kendimiz müdahale etmiyoruz? Neden “Conilerden” imdada yetişmelerini bekliyoruz? Gücümüz yetmediği için elbette. Şimdilerde de ise “her türlü koalisyonda varız” diyen iktidar tam olarak neyi kastediyor? Bu konuda Meclis’e, halka bilgi vermeyi düşünüyor mu? Yoksa kapı gibi yüzde 50 oyum var bildiğimi okurum ve basındaki çatlak sesleri nasıl olsa bir telefonla sustururum mu diye hesaplıyor?
Peki, ya iktidarın Suriye politikasına saydıranlar?
(Silahlı muhaliflere kucak açmak dışında Esad rejiminin her türlü tecrit edilmesi gerektiğine inananları tenzih ediyorum.)
Bir gün olsun Suriye halkı için ne yapabiliriz diye kafa yorduklarını görmedim. Ne de Türkiye’ye sığınan mültecilere nasıl bir katkımız, yardımımız olur, dediklerine.
Aslında dillendirmeye (herhâlde utandıkları için) cesaret edemedikleri “çözüm” formülü şu: “Suriye gibi memleketlerde demokrasi hayal. Hem Esad baskıcı olsa dahi laikliğin garantisi. Biraz zaman tanınsaydı muhalefeti bastırırdı, olaylar bu kadar büyümezdi. Hepimizin başı da bu kadar ağrımazdı.”
Şimdi ise kendi halkına etmediği zulmü bırakmayan Esad’a “kimyasal kullanacak kadar aptal olamaz” diyerek müdahaleye karşı çıkıyorlar. “Ah, vah insanlar ölecek” diye dizlerini dövüyorlar. İki yıldır her gün onlarca kadın, çocuk ekmek kuyruklarında can verirken vicdanlarız neredeydi?
Kürtlere gelince... Suriye’deki krize hep kendi ulusal çıkar pencerelerinden baktılar. Tarih boyunca maruz kaldıkları baskı ve zülüm karşısında bu elbette anlaşılır ve gerekli bir tutum, ama bir yere kadar. 1988 yılında Halepçe’de Saddam’ın emrettiği kimyasal saldırı sonucu en az beş bin Kürt öldü. Ve 21 Ağustos günü üçte biri çocuk olmak üzere en az bin Suriyeli sivil, kuvvetle muhtemel Esad rejiminin attığı kimyasal bombalar neticesinde can verdi. Böylesi bir katliamı en gür sesle kınayanların başında Kürtler gelmeliydi. Ama Kürtler olası bir müdahale karşısında Rojava’daki kazanımları nasıl etkilenir, elleri rahatlayan muhalifler daha da mı üstümüze gelirler, bunun hesabındalar.
Kendi adıma şunu söyleyebilirim: Defalarca yazdık çizdik. Suriye’de taraflar masaya oturmadan bu kan durmaz. Türkiye şiddeti daha da körükleyen beyhude rejim değişikliği çabalarına son vermeli. Muhalefet üzerindeki nüfusunu müzakereye ikna etmek için sarf etmeli. Fakat 21 Ağustos günü Suriye’de tüm dengeler değişti. İnsanlığa karşı suç işlendi. Müdahale her şeyi daha da beter hâle getirir argümanı havada kaldı. Kimyasal imha karşısında eli kolu bağlı seyirci kalmak barbarlığa açık çek vermekten öte bir şey değil. Reelpolitik kaygıların bir kenara itilip küresel vicdanın derhal devreye girmesi gerektiği noktadayız. Esad’ın hiçbir şüpheye mahal vermeksizin bu vahşetten sorumlu olduğu kanıtlandığı taktirde ki verili durum buna işaret ediyor , mutlaka cezalandırılması gerektiğine inanıyorum. Bir daha asla kimyasal silah kullanmaya cesaret ettirtmeyecek biçimde. Net.
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
27.08.2018
18.08.2018
31.07.2018
3.02.2018
24.06.2018
14.06.2018
3.02.2018
20.05.2018
1.02.2018
23.04.2018