Amberin ZAMAN
Avrupa Parlamentosu’nun, 5 Kasım’da Brüksel’de düzenlediği “Türkler Kürtler ve İmralı Barış Süreci: Tarihî Fırsat” adlı konferansta Kürdistan Ulusal Kongresi (KNK) Yürütme Konseyi üyesi Zübeyir Aydar’a rastladık. Oslo müzakerelerinde yer alan, eski DEP milletvekili Aydar ile Brüksel’deki KNK binasında biraraya geldik.
Ateşkesin en azından yerel seçimlerin sonuna kadar süreceğini belirten Aydar, gündeme dair ilginç açıklamalarda bulundu.
Abdullah Öcalan, “Rojava kırmızı çizgimizdir” dedi. Bu konuyu açar mısınız?
Burada iki taraf birbirini çok fazla etkiliyor. Hem Rojava hem Kuzey (Türkiye). Yani çok iç içedir. Bir taraftan “Birisiyle yani Kuzey’le ben çözüm arıyorum, görüşmeler yapıyorum” diyeceksin öbür taraftan Kürtlerin kendi kaderleri hakkında söz sahibi olma arayışlarının önüne her türlü seti çekeceksin. Bu, sizin her türlü inandırıcılığınızı ortadan kaldırır.
Bu sizin de inandırıcılığınızı ortadan kaldırmaz mı? Yani eğer Türkiye’nin Rojava politikası değişmez ve siz de görüşmeleri buna rağmen sürdürürseniz?
Kuşkusuz birbirini etkiler. Ama biz burada Türkiye ile bir yıl önce bir süreç başlatmışız. Bu süreçte samimiyiz. Bütün aksiliklere rağmen, yerine getirmedikleri sözlere rağmen “Biz acaba bir motivasyon yaratarak bu işi barışçıl biçimde götürebilir miyiz” anlayışıyla devam ediyoruz. Bütün olumsuzluklara rağmen... Onun için Başkan Apo “Bahara kadar bekleyeceğim” dedi. Barışı sonuna kadar zorlarız. Ama “Bu iş bir türlü gitmiyor hükümetin adım atmaya niyeti yok” dediğimiz anda kesilir. Hâlen şimdiye kadar tek taraflı adımlarla götürdük. Rojava’da farklı durumda olmalarına rağmen (hükümeti kastediyor) buraya kadar getirdik. Ama Başkan Apo’nun dediği sürecin sonunda yeni bir değerlendirmeye ihtiyaç var.
“Bahar” ile kastettiğiniz seçim öncesi mi, sonrası mı?
Yani, herhalde kimse çıkıp seçime bir hafta kala farklı kararlar almaz. Biz seçim ortamının rahat geçmesinden yanayız. Derler ya Türkiye kamuoyunda, bunlar seçime silahla girmek istiyorlar öyle bir şey yok. Seçimlerin anlamına uygun biçimde bir ortamda yapılmasından yanayız.
Bu kadar sabırlı davranmanızın temelinde şu yatıyor: Süreçte çok yavaş da olsa Tayyip Erdoğan’ın barış konusunda samimi olduğuna inanıyorsunuz. Bu doğru mu?
Siz kendi yorumlarınızı bize onaylatmaya çalışırsanız... (gülüyor) Yok, ben öyle bir şey demedim. Biz de siyaset yapıyoruz. Kendi gündemimizi uyguluyoruz. Biz yalnız Türkiye’de yapmıyoruz. Ortadoğu’yu her şeyi hesaba katarak adım atıyoruz. Bir de bir halkın sorumluluğu var. Biz şuna inanıyoruz: Diyalog kapılarını kapatmamak gerekir. Savaşın en sert olduğu dönemlerde dahi diyalog kapılarını açık bıraktık. Şu anki değerlendirmemiz bu çerçevededir. Bundan sonraki durumu da Başkan Apo’nun verdiği o süre içerisinde devletin benimsediği tutum belirleyecektir. Sessizce mi geçirecek bu süreyi yoksa göz dolduran, bu iş oluyor dedirten adımlar mı atacak. Mesela Başkan Apo’nun önü açılacak mı? Bizimle, basınla, âkil insanlarla temas kurup, kamuoyuna mesaj verecek mi? Bunları bekliyoruz.
Hükümetin, İmralı’da BDP’lilerin Öcalan ile çektirdiği fotoğrafın paylaşılmasına izin vermesi sizce minnacık da olsa bir adım değil mi?
Bir fotoğraf meselesi büyütülecek bir şey değil. İnsan, bahsetmek istemez bile. Oraya girmek istemiyorum. Cezaevindeki her hükümlü fotoğrafını çektirtir ve gönderir yakınlarına.
Bu sürecin Oslo’dan farkı nedir? Devletin, hükümetin barış iradesi daha mı güçlü bu kez?
Biz üçüncü bir tarafın, bir devletin hakemliğini istiyoruz çünkü bunun sıkıntısı yaşanıyor. Oslo’da üçüncü taraf vardı. Oslo’da devletin sergilediği ketumluk aynen devam ediyor. Yani hep olacak, yapacağız demelerine rağmen bir yerlerde tıkanıyor.
Ama şöyle önemli bir fark yok mu? Abdullah Öcalan, görüşmelerin merkezine oturtuldu.
Oslo’da da merkezindeydi. Baştan öyle değildi, ama bir süre sonra merkezine oturtuldu. 2009’da merkezindeydi. Bizim talebimizdi o zaman. Fakat bu sürecin farkı şöyle. Oslo tamamen gizliydi. Bu kısmen kamuoyuna açıktır. En azından kamuoyu böyle bir sürecin devam ettiğini biliyor.
Ama bilindiği nispette kamuoyunun, hükümetin süreçte başarılı olması için yarattığı baskı ve beklenti artmıyor mu?
Evet, görüşmelerin açık olması bu anlamda faydalı. Öbüründe aracı kurum vardı. Aracı kurum kimdi? Yani birileri işte...
Kimle kim arasında aracılık yapıyordu?
Bizimle devlet arasında.
İngiltere mi yapıyordu?
Söyleyemem.
Peki, böylesi daha mı kolaydı?
Arada birilerinin aracı olması işi kolaylaştırıyor. Gidiyor geliyor, Arayı yumuşatıyor. Senin gidemediğin yere o gidiyor. Senin söyleyemediğini o söyleyebiliyor.
Ama aracı olan kurum Öcalan’a gidemiyordu.
Gidemiyordu. Orada sıkıntı vardı. Oraya devlet heyeti gidiyordu.
Oslo’nun bir ucunu Barzani ile Talabani tutuyordu. Şimdi onlar da dâhiller mi sürece?
Şu anda hiç kimse yok. Oslo hakkında da bilgileri vardı ama direkt taraf olarak görüşmelere katılmadılar. Talabani’nin o ilişkilerin sağlanmasında, zeminin oluşmasında rolü vardı. O kadar. Oslo’da edinilen tecrübenin İmralı sürecine katkısı var. Ancak her şeye rağmen, Biz geri dönülmeyecek noktadayız” diyemiyoruz.
En önemli engel nedir?
Başkan’ın önünün açılması psikolojik olarak bizim cenahı çok rahatlatır. Sürece güven artar. Halk, “Devlet bunu yapıyorsa demek ki gerisi gelecek” der. Geçen senenin başında BDP’li bir parlamenter heyetinin gitmesi çok önemli etki yaptı. Bu da yoktu Oslo’da.
Hükümet neden bu kadar yavaştan alıyor? Seçimler yüzünden mi?
Seçimle ilgili olduğunu sanmıyorum. Kamuoyundan sürece destek var. “Acaba temel konularda taviz vermeden Kürtleri entegre ve asimile edebilir miyim” anlayışı hâkim sanki.
Öyle diyorsunuz ama Başbakan’ın tabanında dahi bir kuşku var. Tam da görüşmeler şeffaf olmadığından...
Dokuz-on aydır cenaze kalkmıyor, bu çok önemli olay. Başbakan’ı, bütün herkesi çok rahatlanan bir durum. Barış sürecini daha cesaretli bir biçimde savunabilse inanın CHP tabanından da kendine destek bulur. Kendi partisindeki itirazları kat kat aşacak kadar destek bulur. Keşke Türk annelerini, gerilla annelerini biraraya getirip, televizyonlara çıkartıp konuştursalar. Bunların hepsi barış zeminini güçlendirir. Neticede, bize göre ortada bir mutabakat var ve bu mutabakata göre birinci ve ikinci aşamayı bitirmiş olmalıydık. Üçüncü taraf bu tür şeyler için lazım. Ben bir şey söylüyorum, karşı taraf başka bir şey söylüyor (mutabakatın işleyişine ilişkin demek istiyor). Hakemlik şart.
Artık askerin etkisi daha az.
Oslo sürecinde de asker eskisi kadar güçlü değildi ama şu anda etkisi daha da az. Vesayetin kırılması önemlidir. En önemli kazanım karşılıklı ateşkes yaşanması. Bunu kendi tabanımıza da söylüyoruz.
Erdoğan’ın başkanlık arzuları da kafalarda İmralı sürecine ilişkin bulanıklık yaratıyor. .
Demokratik bir ülke istiyoruz. Bu, net. Kimsenin vesayet sistemi oluşturmasının payandası değiliz. Birileri diktatör olmaya kalkarsa en çok bizler çekeriz o tür şeylerden. Irak’taki, Suriye’deki, İran’daki durum ortada. Türkiye’de tek partili dönem gözler önündedir. Bizim için temel mesele parlamenter sistem veya başkanlık sistemi değil, bizim için temel mesele demokratik anayasa var mı yok mu. Erdoğan zaten şu anda her istediğini yapıyor yaptırıyor. Tekçilik şu anda var.
Yeni anayasa çalışmaları başarısızlıkla bitti.
Çok kötü oldu. Burada suç, hata var ise iktidar partisindedir. Demokratik öneriyle gelmedi. Bizim önceliğimiz demokratik anayasa.
CEMAAT- İKTİDAR KAVGASI
Gülen hareketine yakın medyada dershane meselesinin İmralı mutabakatının bir parçası olduğu iddia ediliyor. Doğru mu?
Diyorlar ya Oslo’da konuşuldu. Bizim işimiz gücümüz yok mu hükümet ile cemaat arasındaki meseleyi tartışacağız. Bunu söylemek, abesle iştigâl etmektir. Bizim hükümetle cemaat üzerinden konuşacak hiçbir şeyimiz yok. Cemaatin politikalarını beğenmiyoruz. Onların bizde oluşturdukları kanaat, sürece karşı oldukları yönünde. KCK operasyonları, yaptıkları açıklamalar. Hepsini yan yana koyduğumuzda bu kanaat oluşuyor.
7 Şubat’ta Hakan Fidan’ın ifade vermek için savcılığa çağırılması da bunun bir parçası mı?
O tarihte süreç zaten kesilmişti. Oradaki mesele süreci sabote etmek değil, suçlu arayışıydı. Yani Hakan Fidan’ı tasfiye etmek, hükümeti zor durumda bırakmak hamlesiydi. Cemaat devlet içinde paralel devlet oluşturdu. Bunu hiçbir iktidar kabul etmez. Mesele dershane olayı değildir. Cemaat’in geldiği nokta itibarıyla hükümet rahatsız. Askerden tutun tüm devlet rahatsız. Hanefi Avcı’nın kitabını okuyunuz, anlarsınız rahatsızlığı.
Kim daha güçlü konumda?
Bence hükümet güçlü konumda.
Cemaat seçimde CHP ile ittifak yapabilir mi?
Olabilir. DSP ile yapan CHP ile de yapar.
Ya siz?
HDP (Halkların Demokratik Partisi) o konuda tutumunu netleştirdi. Kapıları açık bıraktı ama sanmıyorum olsun.
Cemaat size el uzatsa, o eli alır mısınız?
Biz Türkiye’de yaşayacağız, o ülkede ağırlığı olan her kim varsa herkesle iyi geçinmek isteriz. Kimseyi inkâr etmiyoruz. Cemaat de Türkiye’nin bir gerçeği. Bu konularda kimseye kapıyı kapatmıyoruz. Birisi eli uzatınca elbette birbirimize söyleyecek şeylerimiz olur.
Cemaatle diyalogun barışa katkısı olur mu?
Olurdu, her zaman da olur. Cemaat’in her zaman bir gücü var. Nasıl sabote edebiliyorsa o kadar da katkı yapabilir.
Hakan Fidan bir memur. Şahıslar üzerinden değerlendirme yapmak sağlıklı olmamakla birlikte sizce Hakan Fidan figürünün barışa somut katkısı olmuş mudur?
Evet. Olmuştur.
Nasıl?
Bu kadar yeter...
[email protected]
http://www.taraf.com.tr/amberin-zaman/makale-aydar-yerel-secimlere-silahla-girmeyecegiz.htm
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Amerikalı uzman: Bu bir Rus ruletiyse ABD ayağına, Türkiye kafasına sıkacak
27.08.2018 - Türkiye-ABD krizinde cevapsız kalan sorular
18.08.2018 - ‘Al papazı, ver papazı’ derken elde ne kaldı?
31.07.2018 - Neden Karar gazetesine sahip çıkılmıyor?
3.02.2018 - Erdoğan’ın seçimi
24.06.2018 - Türk-Amerikan ilişkileri seçimleri etkiler mi?
14.06.2018 - Meral Akşener bilmecesi
3.02.2018 - Muharrem İnce’nin ilk karnesi
20.05.2018 - Umudumuz Mösyö X
1.02.2018 - Kürtleri kazanan seçimleri kazanır
23.04.2018
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
Onur Dinçer
Ben sadece barışın hayalini kuruyorum. Bu ülkenin bölüneceğine filan da inanmıyorum. Bu ülkeyi bölse bölse empati kuramama ve milliyetçilik (hangisi olursa olsun) böler.
Düzceli
Boşversene sen seninki hayal kurmak, doğuyu, güneydoğuyu görmedin, yaşantının nasıl olduğunu bilmiyorsun, ondan sonra demokrasi istiyoruz, özgürlük istiyoruz, T.C. bizi asimile ediyor. Sizin gibilerin amacı belli. BU ÜLKEYİ BÖLMEK ama başaramayacaksınız. Bu memleketin gerçek çocukları buna izin vermeyecek.
Onur Dinçer
Son olarak, sırf doğuda 10 yıl kaldın diye empati geliştireceksin diye bir kaide yok. Ben doğuda senden çok daha az kaldım, ama doğuya gitmeden önce de senden daha çok empati kurabiliyordum.
Onur Dinçer
Türkiye Cümhuriyeti devleti diğer gayri-Türk halklarla beraber Kürtleri de Türklüğe asimile etmeyi denedi, ama başaramadı. Şimdi bunun farkına vardı ve gayri-Türk halkları Türklüğe asimile etmeden devlete entegre edeceği yeni bir formül inşa etmeye çalışıyor. CHP ve MHP Türkiyedeki gerçekleri göremiyor, adeta kafalarını kuma gömmüşler. AKP Türklerin içinden çıkmış en vizyoner ve pragmatik partidir.
Onur Dinçer
80li ve 90lı yıllarda devlet eliyle yaşadıkları eziyetler (ki o eziyetler PKK teröründen önce başladı) Kürtlerin birçoğunun hafızasında hala çok taze. AKP hükumetine Kürtlerin birçoğunun minnet duymasının bir sebebi de budur, zira AKP hükumeti devletin eziyetlerine son veren hükumet oldu. İkincisi, Kürtler Türkiyedeki diğer gayri-Türk halklarla kıyaslanamaz bile, çünki Kürtler hem sayıca onların yekundan fazla hem de doğuda en büyük unsur. Ayrıca Kürtler doğunun bir kısmında Türklerden eski.
Düzceli
Onur Dinçer, benden iyi kimse empati yapamaz. Ben doğu ve güneydoğuda 10 yıl kaldım. Kürtlerin hiçbir sorunu yok, birincisi rahat batıyor, ikincisi ise maşa olarak kullanılıyorlar. Burada üç köyün öğrencisi bir okula mahkumken, doğuda dört ev olan bir mezrada bile okul vardı. Öğretmenleri vurdular, okulları yaktılar, sonrada T.C. bize bakmıyor. Sizin canınız öyle istiyor kuzunun kurda dediği gibi sen beni yiyeceksin ya bahane arıyorsun, huzursuzluk çıkaracaksınız ya bahane arıyorsunuz....
Düzceli
Burası Türkiye Cumhuriyeti devletidir Onur Dinçer. Burada yaşayan her vatandaş Türk vatandaşıdır. Bu topraklar üzerinde kürtler gibi bir çok millet barış içinde yaşamaktadır. Ancak sadece kürtler özel bir millet olduğunu sanıyor, yada kürtlerin böyle düşünmesine yardımcı olunuyor. Yüzyıllardır kürtler Türk olarak bu topraklarda yaşadı, ama ne olduysa 30 sene önce ayrı bir millet olduklarını düşünmeye başladı. Sizde inatla bunun böyle olduğunu savunuyorsunuz.
Onur Dinçer
Düzceli, Kürtler tabii ki "biz Türk değil Kürdüz" diyecekler. Kürt, Kürtlerin kadim hüviyeti. Türk hüviyeti ise Kürtlere ancak cümhuriyet devrinde Türkçülükle beraber pompalandı. Türklere "siz Türk değil Kürtsünüz" deseler bu Türklerin hoşuna gider mi? Biraz empati kurmayı dene. Empati yoksa adalet de yoktur çünki.
Düzceli
Batıda bir problem yok, problem sizin kafanızda, bu memleketi bölmek yerine üzerinde huzur içinde yaşamak için çabalasanız hiç bir sorun kalmayacak. Yıllardır bu ülkenin ekmeğini yiyeceksiniz, bu ülkenin parasını kullanacaksınız ama biz Türk değil kürdüz diyeceksiniz, bu da yetmezmiş gibi birde sorunun batıda yaşayan halktan kaynaklandığını söyleyeceksiniz. Oh ne ala. Birşeylerin düzelmesini istiyorsanız önce kafalarınızı değiştirin.
Onur Dinçer
Batıyı akl-i selime getirmek herşeyden önce insanları doğru dürüst talim ve terbiye etmekle ve ayrıca Kürtlere 90 yıldır değişen miktarlarda ve şekillerde yapılagelen zulmü ve haksızlıkları batılılara olduğu gibi anlatmakla olur.
Ad Soyad Giriniz...
bence batıyı nasıl rehabilite ederiz ona kafa yor emre uslu.anlayın ki sorun doğuda değil batıda yaşayan milliyetçi zihinlerde.artık büyüyün ve yanlışlarınızı görün.bence özür dilemenin zamanı....
Ad Soyad Giriniz...
bence batıyı nasıl rehabilite ederiz ona kafa yor emre uslu.anlayın ki sorun doğuda değil batıda yaşayan milliyetçi zihinlerde.artık büyüyün ve yanlışlarınızı görün.bence özür dilemenin zamanı....
Ad Soyad Giriniz...
emre uslu amerika yeniden keşfedilemez.senin bu dediklerin yani asimilasyon zaten yıllardı yapılıyor.insanların kalbini gerçekten kazanmak istiyorsan yıllardır mahrum bıraktığınız ,ihlal ettiğiniz insan haklarını verirseniz sorun zaten çözülür.yazık ki hala aynı kafa.bence kürtlere ne yapılmasından çok acaba türklerin bu hastalıklı kafasını nasıl değiştiririz gibi yazılar yaz sen.mesela türkleri hep hacca götür.gelip doğuda yaşasınlar,hatta almanya gibi ülkeleri gezsinler.