Atilla Aytemur
Görsel ve yazılı medyada uzun zamandır fazla yer verilmeyen, hattâ bariz ambargo uygulanan HDP, ancak geçtiğimiz günlerde, olağanüstü polis tedbirleri altında yaptığı kongresi ve genel başkanlığa tartışmalı şekilde veda eden Selahattin Demirtaş nedeniyle tekrar gündemde yer aldı.
Demirtaş’ın yalnız genel başkan seçilmemesi değil, yargılandığı dâvâda yaptığı savunmasında öne çıkardığı bazı konular da kamuoyunun ilgisini çekti.
Bu yazıda savunması değil, genel başkanlığa veda edişiyle bağlantılı bazı meselelere değinmek istiyorum.
Hasip Kaplan’ın tweet’i
İzleyenler hatırlayacaktır; Demirtaş’ın avukatı Hasip Kaplan’ın attığı bir tweet genel başkanlık konusunda HDP’de ve hayli derinlerde süren bir anlaşmazlığın su yüzüne çıkmasına neden olmuştu.
2012 yılındaki kuruluşundan bugüne partide kimi anlaşmazlıkların yaşanması ve bunların bazen kamuoyuna yansımasına karşın, parti üye ve taraftarları arasında ilk kez bu kadar sert tartışmaların yaşandığı görüldü.
Tarafların değişik anlatılarının ortada dolaşmasına karşın, net olan bir şey varsa, o da HDP’deki “tayin edici güç odağı”nın bazı gerekçeler ileri sürerek Selahattin Demirtaş’ın yeniden başkan olmasını istemediğiydi. İtiraz eden üye ve bileşenlerden, bu kararlarının bir “hak” olarak görülmesini, anlayışla karşılanmasını ve üzerinde tartışma yapılmamasını açık ve net olarak istiyorlardı.
Bu sonuca ulaşmak için de parti içi “diplomasi” yapıldığı ve geniş katılımlı “ikna” toplantıları gibi mekanizmaların kullanıldığı görüldü.
Demirtaş, bağımsız bireylerin adayı
Hal böyleyken, farklı düşünen delege ve taraftarlar sosyal medyada sert tartışmalar yürüttü ve “Demirtaş genel başkan adayımızdır” şeklinde bir imza kampanyasıyla HDP kamuoyu ve delegelerini etkilemeye çalıştı.
Kongre gününe gelindiğinde her iki taraf için umulan sonucun elde edilemediği ortaya çıktı. Bir yandan, söz konusu “tâyin edici güç odağı” Demirtaş’ı isteyenleri bir türlü tam olarak ikna edemedi ve dolayısıyla, şeklen de olsa “görüş birliği” görüntüsüne ulaşamadı. Bazı kesimlerin tepkilerine rağmen, özellikle gruplar dışındaki bireysel delegeler arasında Demirtaş’ı aday gösteren imzalı önergeler hazırlandığı, önlemlere karşın ayrı stand kurulmaya çalışıldığı ve delegelere hitap etmek için söz alma girişimlerinin olduğu, ancak hiçbirinin sonuç vermediği basına yansıdı.
Öte yandan, muhalifler de başarıya ulaşamadı. Delegelerden toplanan imzalar ve verilen önergeler, kongre divanı tarafından Demirtaş’ın kendisinden alınan ve salondaki perdeye yansıtılan ıslak imzalı “aday değilim” beyanıyla göğüslenince, onu isteyenlerin artık yapacağı başka bir şey kalmadı.
2014 yılında yapılan cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’a karşı “Seni başkan yaptırmayacağız” sloganıyla kendisinin ve HDP’nin popülaritesini yükselten Selahattin Demirtaş, bu sefer kendi partisindeki en güçlü odağın “seni genel başkan yapmayacağız” şeklindeki iç kararıyla başkanlığa veda etti.
Zor günler
Bilindiği gibi HDP, bu kongreye zor ve sıkıntılı günler yaşayarak geldi.
Hemen bütün belediyeleri Ak Parti’nin kayyum politikasıyla elinden alındı. Eşbaşkanları gözaltı ve tutuklamalardan başını kaldıramadı. Bir hayli milletvekili, belediye başkanı, parti yöneticisi, üyesi ve taraftarı da tutuklu durumda.
Parti bir süredir iradi olarak direnmeye devam etse bile, bu gözaltı ve tutuklamalarda ifade bulan baskılar nedeniyle, kimi yerlerdeki üye ve taraftarların parti örgütleri ve faaliyetinden uzak durma eğilimi, özellikle Batı’da dikkat çekici bir örgütsel zayıflamaya yol açıyor.
Halen TBMM’nin üçüncü büyük partisi olmasına karşın, siyasette ve medyada ısrarlı şekilde muhatap alınmıyor ve yok sayılıyor.
HDP’nin bir dönemi kapandı
Kongre bir anlamda bu süreci durdurmak ve tersine çevirerek yeniden yükselişe geçmek için tasarlandığı izlenimi veriyor.
Kongreye onca kitlesel katılımın olmasına, solun bazı bağımsız aydınlarına Parti Meclisi’nde yer verilmesine, başkanlığa getirilmeyen Demirtaş’ın bu kurulda birinci sıraya konmasına rağmen, genel başkanlık konusunda yaşanan gerilimin gölgesinin kongre üzerine çöktüğü, bazı kesimlerde gözardı edilemeyecek bir kırılmaya yol açtığı belirtiliyor.
HDP’nin yaklaşık altı yedi yıllık kısa tarihini gözden geçirirsek... İlk dönemde Türkiye’nin sorunları için dile getirilen politik yönelim ve başta sol-sosyalist güçler olmak üzere topluma yapılan çağrılarla kıyasladığımızda, (geride kalan bu dönemin önemli dönemeçlerinde yaşananların gösterdikleriyle birlikte) bu son gelişmenin, parti açısından bir devrin kapanmasına vesile olduğu söylenebilir.
Demokratik değişim ve dönüşümün partisi olacaktı
Kuruluş döneminde HDP, Türkiye’nin kimini tarihten devraldığı bütün sorunlarına kapsamlı ve radikal bir değişim ve dönüşümü öngörüyordu. Böyle bir demokratikleşme amacıyla, bütün mağdur dinamiklerin ortak bir zeminde buluşması ve bu sürecin asli aktörleri olarak siyaset sahnesinde yer almalarının partisi olarak görülmüş ve tanıtılmıştı.
Sosyalist ideoloji ve düşüncenin kimi politik parti ve çevreleri, ülkenin mevcut etnisite, inanç, ve kültür çeşitliliğini temsil eden kişi ve grupları, demokratik siyaset zemininde ve böyle bir yasal şemsiye altında ciddi bir değişim ve dönüşüm mücadelesi verilebileceğine inandılar. HDP çatısı altında yer aldılar ve ona destek verdiler.
Bu bir araya geliş, önceki yıllarda yaşanan “Sol’un birliği... sosyalistlerle Kürt siyasetinin seçim ittifakı... ortak bağımsız adaylar girişimi... bin umut adayları” gibi politik buluşmaların üst düzeye sıçratılması ve sürekli kılınması gibi görülüyordu. Hattâ zaman içinde HDP’de “bileşen olma” durumundan, bir zamanlar TİP’te olduğu gibi organik bir buluşmaya geçilebileceği umut ediliyordu.
Bu Türkiye projesi toplumda karşılığını buldu ve Kürt meselesinde özellikle Batı illerindeki yurttaşlarda eskiden görülen katı yaklaşımın değişmesinde bir dönem önemli rol oynadı.
Suriye iç savaşı sihri bozdu
Partinin, Kürt sorununun barış ve müzakere yoluyla çözümünü hedefleyen “Barış ve Çözüm Süreci”yle paralel giden yükselişi, seçimlere giderken ve Suriye iç savaşının etkileri Türkiye’ye sert bir şekilde yansımaya başlayınca, giderek yavaşlamaya; sonrasında yaşanan olaylar ve izlenen politikalarla ise duraksama ve gerilemeye dönüştü.
Gezi Olayları ve 17-25 Aralık 2013 FETO operasyonları sırasında HDP oldukça makul bir yerde durdu. Cumhurbaşkanlığı ve milletvekilliği genel seçimleri sonrasında, özellikle de Suriye iç savaşında yer alan güçlere yaklaşım, HDP’nin Türkiye projesini, söylemini, üye ve taraftarlarını politik bakımdan zorlayan, dolayısıyla bütün konumunu sarsan ve çok zayıflatan bir gelişme oldu.
Üçüncü büyük parti nasıl bu noktaya geldi?
Bunda, PKK’nın bölgesel politika ve tercihleri, Irak ve Suriye’de yaşanan savaşlar, Türkiye’deki siyasal şartlar ve iktidarın politikaları, bizzat HDP’nin yapısal özelliği, bunun partiye taşıdığı politik zorunluluklar ve getirdiği sınırlar gibi birçok faktör rol oynadı.
Bu bağlamda, HDP’nin merkez yönetimlerinin, eşbaşkanlarının, üyelerinin ve taraftarlarının, 2014 sonbaharından itibaren ve özellikle de 7 Haziran 2015 sonrasında yaşananlar karşısında nasıl bir açmaza düştüğünü ve bariz bir tıkanma yaşadığını her aşamada gördük.
“Barış ve Çözüm Süreci”nin çökmesinin, PKK ile sertleşen çatışmaların, özyönetim ilanları ve hendek savaşlarının, Irak ve Suriye’de IŞİD’e (DEAŞ/DAEŞ) karşı sürdürülen savaşın ülkeye yansımalarının, Suriye iç savaşında PKK/PYD/YPG’nin ABD destekli varlığı ve politikalarının Türkiye ile karşı karşıya gelmesinin iç politik iklime getirdiği sertleşmelerin... ve bütün bu hususlarda HDP tarafından ortaya konan politik tercihlerin en azından tartışmalı niteliği, kimi zaman düpedüz yanlışlığı ya da yetersizliği, bu bağlamda zikredilmeli.
Parlamentonun üçüncü büyük gücünün nasıl adım adım etkisiz bir siyasal özne haline geldiğine üzülerek tanık olduk.
Şüphesiz iktidarın OHAL uygulamaları ve demokrasinin olağanüstü sınırlanması da bu partinin durumunun daha da ağırlaşmasına neden oldu. “Barış ve Çözüm Süreci”ni başlatan AK Parti’nin bu noktaya gelinmesinde oynadığı rol da hakkında birçok değerlendirme ve eleştiri yapılabilir. Parlamentodaki bir partinin başkan, yönetici ve üyelerinin bu denli baskı görmesi, ne demokrasi ve ne de insan hakları adına asla kabul edilemez.
Lâkin bu hem yazımızın asıl konusu değil, hem de HDP’nin bugün bu noktaya gelmesinde kendisinden kaynaklanan zaafları perdeleyecek ve örgütün politik hatalarını hafifletmek için başvurulacak mazeret olarak kullanılmamalı.
Herhalde, ne geriye dönük yeni ve kurgusal anlatım denemeleri, ne de sahiciliği zayıf gerekçelerle zaman kaybedilmesi bu parti için isabetli olmayacak.
Kuruluşundan farklı bir HDP
Artık HDP’de çok şey değişti. Toplumun bütün mağdur dinamiklerini, farklı kimliklerden, inançlardan ve kültürlerden duyarlı yurttaşlar ve aydınları bağrında toplayan, demokratik siyaset zemininde Türkiye’nin radikal demokratik değişim ve dönüşümünün partisi olma iddiası maalesef hayata geçmedi.
Halen bünyesinde söz konusu kesimlerden belli oranlarda üye ve taraftar, bağımsız bireyler ve bazı aydınlar olsa bile, parti ağırlıklı olarak Kürt varlığı ve tercihlerinin belirleyici olduğu bir zemine oturdu.
Şüphesiz HDP kuruluş programında yer alan birçok şeyden vazgeçmiş değil. Ama bir partiye rengini veren ve onu tamamlayan da çoğu zaman programının ötesindeki şeylerdir. HDP açısından da böyle bir durum oluştu.
Son dönemde yapılan kamuoyu araştırmalarında parti bazen barajın biraz altında, bazen biraz üstünde görünüyor. Buradan hareketle, HDP’nin şu sıralar esas olarak Kürt kimliği etrafında bir siyasal duyarlılık sergileyen seçmen kitlesine gelip dayandığı söylenebilir.
Hattâ, Demokratik Bölgeler Partisi (DBP) ile arasında önemli bir fark kalmadığı da ileri sürülebilir.
Özetle, HDP’nin 2012’de çok sayıda grup, çevre ve bireyle başlayan eski hikâyesi ve projesinin sonuna gelirken, yeni bir hikâye yazması için yeterli zeminin bulunduğu da görülüyor.
Kürt kimlikli HDP de demokrasinin ayrılmaz parçası
Belki birçok siyasal çevre ve kişi açısından HDP’nin böyle bir noktaya gelmesi üzüntü kaynağı olsa bile, Kürt sorununun çözülemeyip boylu boyunca ortada durduğu bir ülkede, kendini tamamen bu konuya hasretmiş bir partinin mevcut olmasında, demokrasi ve çoğulculuk adına hiç de üzülecek bir durum yok.
Berraklaşan yeni kimliğiyle HDP, kendisinin kısa ve Kürtlerin uzun tarihinden çıkaracağı derslerle hem Türkiye’de demokrasinin yeniden inşasında, hem de Kürt sorununun bu topraklarda barışçı ve demokratik bir çözüme ulaşmasında kritik rol oynayabilir.
HDP halen ve her şeye rağmen çok önemli bir siyasal aktördür. Temsil ettiği oy gücü, sorunlarını seslendirdiği yurttaş topluluğu görmezden gelinemez. Onu görmezden gelme ve siyasal platformlardan aşağı itme yaklaşımının ülkeye bir faydası da yoktur, doğru da değildir.
Sonuçta, HDP’nin yükselme ve gerileme döneminin önde gelen siyasal aktörü olarak Demirtaş’ın eşbaşkanlıktan gidişinin, içinde son derece önemli meseleleri barındıran sembolik bir siyasal olay olmasının ötesinde, HDP’de bir devrin kapanması anlamına da geldiğini söylemek yanlış olmayacak.
Bununla birlikte, ülke sorunlarının çeşitliliği ve kapsamı; normalleşmeye, demokratik ve köklü değişimlere olan ihtiyacımız; demokrasinin bütün boyutlarıyla hayat bulması için toplum olarak sergilediğimiz talep ve arzu dikkate alınırsa, kimsenin HDP’yi görmezden gelmek gibi bir lüksü olabileceğini sanmıyorum.
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.11.2023
19.08.2023
6.05.2023
28.04.2023
17.04.2023
29.03.2023
22.03.2023
9.03.2023
15.11.2022
9.09.2022