Atilla YAYLA
Yedi Ekim’de İspanya’da ilginç bir olay vuku buldu. Anayasal monarşiyle yönetilen İspanya’da hanedana karşı birkaç yüz kişilik bir grup Madrit’te parlamento önünde toplanarak bir gösteri yaptı. Göstericiler ülkelerinin monarşi ile yönetilmesini istemediklerini açıkladı. Onlara göre monarşi hem çağ dışı hem de müsrif bir müessese. İspanya bir an evvel monarşiyi terk etmeli ve cumhuriyete geçmeli.
İspanya’da anayasal monarşi var. Kral sembolik yetkilere sahip. Ancak, kritik zamanlarda toplumda sahip olduğu büyük meşruiyete dayanarak çok faydalı işler yapabiliyor. Bir önceki kral Carlos bir askerî darbeyi neredeyse tek başına önleyerek İspanya’nın yeni bir Franko rejimi yaratmasını engellemişti. Bir yarbay öncülüğündeki darbeci askerler grubunun 23 Şubat 1981’de Meclis’i basarak başlattığı darbe teşebbüsü üzerine üniforma giyerek televizyona çıkmış ve orduya ‘kışlana dön!’ emrini vermişti. Carlos Mayıs 2014’te tahtı oğlu Felipe’ye devretti. Bizim gibi kuru bir cumhuriyet propagandasıyla büyüyen ve bu yüzden cumhuriyeti beşerî gelişimin son evresi olarak görmeye meyilli kimseler için tuhaf, anlaşılması ve izah edilmesi zor bir olay. Benzeri şu olabilirdi: 1960’ta bir gerici subaylar grubu darbe yapıp başbakan Menderes’i devirmeye kalkıştığında İstanbul’da oturan padişahın radyoda bir konuşma yapıp isyancı subaylara evlerinize dönün demesi.
Monarşi aleyhtarı gruplar geçenlerde parçalanmanın eşiğinden dönen Britanya’da da var. Onlar da hemen hemen ayrı gerekçelerle İngiliz kraliyet ailesinin tahtının ilga edilmesini ve cumhuriyete geçilmesini istiyor. Bu fikirleri anlatmak ve yaymak için toplantılar ve yayınlar yapıyor. Yıllar önce bu grupların bir toplantısını bizzat gözlemlemiştim. Biliyoruz ki cumhuriyet monarşinin zıddı ama anayasal monarşi demokrasinin zıddı değil. Yani bir yerde hem bir kral hem de demokrasi aynı anda var olabilir. Hatta, şunu da söylemek lâzım, istikrarlı demokrasilerin çoğu cumhuriyet değil anayasal monarşi. Parlamenter sistem de cumhuriyet değil anayasal demokrasi olan yerlerde daha iyi işliyor. Ne kadar ezber bozucu olgular değil mi?
Neyse, benim bu yazıda asıl temas etmek istediğim mesele siyasal meşruiyetin kaynağı. Hangi durumlarda siyasî iktidarlar meşrudur? Başka bir şekilde soracak olursak, siyasal iktidarın meşruiyeti nereden kaynaklanır? Bu soru çok önemli çünkü, bazı siyaset felsefesi yazarlarının gözünden kaçmış olsa da, siyasal iktidarın meşruiyeti ile sınırları arasında kuvvetli bir bağ var. Meşruiyetin kaynağı iktidarın sınırlı veya sınırsız olmasına etkide bulunabilir.
Siyasal iktidarın meşruluğu iki yerden kaynaklanabilir: Kendisinden ve yönettiklerinden. İlk durumda iktidar meşruiyetini bir hanedana mensubiyete, bir ideolojiyi benimsemeye, bir dine aidiyete, bir tür bilimi temsil iddiasına dayandırabilir. Hangisi söz konusu olursa olsun böyle bir iktidarın sınırsız olmasını veya sınırlı devlet olmaktan çok uzakta konumlanmasını beklemek gerekir. Hem teori hem de pratik böyle olduğunu göstermektedir. Sosyalizmin, dine dayalı rejimlerin, mutlakiyetci monarşilerin diktatörlüğe dönüşmesi bundandır. İkinci durumda iktidarın meşruiyetinin kaynağı halkın tercihi ve tasvibidir. Ancak, halkın tasvibine başka bir deyişle rızasına dayandığını söylemesi bir iktidarın gerçekten meşru olduğunu göstermeye yetmez. İddianın maddî temellerinin olması gerekir. Bunun anlamı şudur: Halkın önünde iktidar için birden fazla seçenek olmalıdır. Yani iktidar peşinen bir siyasî kadroya ait değildir. Yarışan kadrolardan birine verilecektir. Halk yarıştaki alternatifler arasında özgürce tercih yapma imkânına sahip olmalıdır. Bunun için birden çok parti bulunmalı ve âdil, yarışmacı, periyodik seçimler yapılmalıdır. Hiçbir toplumsal yarış bir defalık olamayacağı için bir yarışı kazanarak iktidara gelen ekibin sonraki yarışı iptal etme gücünden mahrum bırakılması gerekir. İşte bu, iktidarın sınırlı olmasına giden yolu açar.
Gezi olaylarından beridir yaşananlar birçok kimsenin bunları bilmediğini veya içselleştiremediğini, en iyi ihtimâlle günlük olayları yorumlamaya başarıyla uygulayamadığını gösterdi. Böyleleri liberal demokrasinin yukarda sıralanan özelliklerini görmezden gelerek “sandık demokrasisi” söylemiyle liberal demokrasiyi alaya almaya çalıştı. Siyasal iktidarın kararlarının hoşlarına gitmemesini onun meşruiyetten mahrumiyetinin gerekçesi saydı. Siyasal iktidarın hangi yolla ve her ne şekilde olursa olsun yıkılmasını talep etti. Hâlâ, sağda solda, “bu iktidar bir an evvel gitmeli, gönderilmeli” diyerek bu amaç için her yolu meşru ve mubah saydığını gösteren insanlar var. Böylelerine şunu akılda tutmalarını tavsiye ederim: Nefret ettiğiniz iktidarı gayri meşru yöntemlerle yıkmanız sadece hedef alınan iktidarın gitmesini sağlamakla kalmaz, siz dâhil herkesin altında kalacağı bir siyasî enkaz yaratır.
20 Kasım’daki yazım üzerine Eğitim-Bir-Sen’den aşağıda yayınladığım açıklama yapıldı:
‘AYDINLIK’ BİZİM İÇİN MUTEBER DEĞİLDİR
Geçen Aydınlık Gazetesi’nde yer alan ‘ve CIA’nın desteklediği kurumlar arasında “Özgürlük” taleplerimiz konusunda bazen destek gibi duruşlarıyla tanıdığımız bir sendikanın isminin zikredilmesi beni şaşırttı ve üzdü. Bunun üzerine “UMARIM DOĞRU DEĞİLDİR” başlıklı bir paylaşım yaparak cevap hakkını kullanmalarına ve biz dahil kamuoyunun yanıltılma ihtimaline fırsat vermemelerine dikkat çektim. İlgili sendika bir açıklama yapmış. Açıklamayı muteber görüyorum. Biz kullanılmayan sendikaların, duruşu sivil sendikaların varlığından mutlu oluruz. Kullanılanlar geçmişte oldu, bundan da üzüntü duyuyoruz. Sivil, özgür ve özgün yapıların artmasını diliyor, açıklamalarının sendikalara bakışın olumlu olması için önemli olduğunu belirtiyorum.
Sendikaların özgür ve özgün kalması yönündeki kanaatimi ve söz konusu sendikaya ilişkin bakışımı ifade eden “Umarım Doğru Değildir” ifademdeki yakıştırmamın farklı noktalara çekilmek istendiği izlenimine kapıldım. Konu hakkında yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için bilgilendirir, hak ve özgürlük taleplerimizin yerine gelmesi konusunda katkı sunan herkese sonsuz teşekkürlerimi iletir, selam ve saygılarımı sunarım.
Ali Yalçın /Eğitim-Bir-Sen Gen. Bşk. Yrd.
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBağımlı finansallaşmanın anatomisi ve Türkiye’nin bitmeyen kırılganlığı 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanMüslüman dünyada yeni bir fıkhi yaklaşımın önü açılabilir mi? 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞTahmin ediyordum, artık netleşiyor galiba (Transfermarkt, karapara) 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKKürt açılımı hangi barışı getirecek? Üç barış teorisi 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçTürk ve Kürt yalnızca seçmen değil aynı zamanda insan ve yurttaş 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünMonroe Doktrini gibi bir Trump Doktrini… 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTeostrateji yahut Din ve Dünya ilişkisinde kalibrasyon sorunu 7.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselIMF’in siyaseten can sıkıcı tavsiyeleri 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSürecin “kritik eşikleri” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye siyasetinin hastalığı: İmralı tartışmasında serinkanlılık ihtiyacı ve CHP'nin kararı 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi (7): Simit 27.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları

























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
16.04.2021
24.04.2020
12.02.2020
13.11.2019
28.07.2019
28.05.2019
22.05.2019
14.05.2019
12.05.2019
18.04.2019