Aydın Selcen
Modern dünyada tepeden tepeye, bir numaralar arası diplomasi revaçta. Ahizeyi eline alan muhatabını güvenlikli hatta buluyor, uçağına atlayan diğer başkente konuk oluyor, mektubu yazan danışmanının eline verip gönderiyor
Diplomasinin yerleşik kuralları var. Doğru, uluslararası ilişkilerin ülkelerin çıkarları dışında elle tutulur çerçevesi, hukuku olmayabilir. Ama diplomasinin yüzyıllardan damıtılmış bir davranış kodu var. Fransız devlet adamlarının arada hatırlattıkları atasözlerinde olduğu gibi: Zamana zaman tanımak gerek.
Düşünsenize, Beştepe’de güven mektubunu sunmaya gelmiş ABD büyükelçisinin ensesinden bastırıp, Erdoğan’ın huzurunda halıyı öptüremeyiz herhalde. Yahut Rusya büyükelçisinin kellesini ballı keçeye sarıp Putin’e gönderemeyiz. Olmaz değil mi?
Hem diplomasi nankör meslek. Diplomatın ömr-ü hayatında kendi ‘başarı’, somut kazanım hanesine yazacağı bir olay yaşaması güç. “Doğru yönde ilerledim, elimden gelenin en iyisini yaptım” diyebilir en fazla emekliye ayrılan bir hariciyeci. İyi hakemden nasıl maç bittikten sonra söz edilmiyorsa, sefirin makbulu da işini yaparken manşetlerde görünmez.
Öyle ya, diplomasi, müzakere, temas arama, yürütme. Diz çökmek demek değil. Belki böyle olduğu için diplomasi, yapa yapa, usta-çırak ilişkisiyle, zaman içinde pişerek öğrenilen bir meslek. Siyasi yahut ticari ikbal peşinde koşan iş bitirici görünümlü amatörlere bırakılmayacak denli ciddi bir iş yani.
Sofraya oturduğunuzda, karşınızdaki çatalı sağ eline alıp, sol dirseği masada, kafası önünde, tabağındakini kürekleye kürekleye adeta tıkınıyorsa sizde iş görüşecek mide kalır mı? Pekiyi, belden sıkmalı çizgili kruvaze ceketi, göğüs cebinde mendili, saçları briyatinle yana yatırılmış, matruş çehreli, mükemmel hukuk bilgisi ve İngilizceyle mücehhez hoşsohbet bir muhatabın sözünün hiç bir biçimde karar alıcıya erişmediğini biliyorsanız, ona zaman ayırma iştahınız olur mu?
Diplomasinin dili de böyle. Posta koyan, racon kesen, görev yaptığı ülkenin örfü, adeti, hukuku, tarihiyle kamu önünde dalga geçen, bir ülkede görev yaparken bir başka ülkenin yöneticisine sosyal medyadan laf atan diplomat olmaz. Pekiyi bunları ben aklımdan mı uydurdum? Hayır. Gördüğümü çaldım. Siz VAR’dan tekrar izlersiniz pozisyonları.
Bunlar hep “Boşa kostaklanma kostak değilsin” değilsin işleri. Bunlar hep, “Bizi de gör reyis” diye kafa göstermeler. Oysa o işleri zaten reyis kendi yapar, yapıyor. Seçime giren o, kazanan o. Trump nasıl istediği gibi konuşuyorsa, Erdoğan da ağzına geleni, dilediği gibi söylemekte özgür. Tabii, orada bağımsız medya var ve Trump’ı ağzına geldiği gibi eleştirmekte özgür ama biz değiliz, desem acep başıma bir iş gelir mi?
Önceki yazımda belirttim: İran yaptırımları ve İdlip’in akıbeti çok ciddi sınamalar ve kapımızdalar. Bu sınamalardan, yalnız süvari siyasetiyle hele verili ekonomik daralma bağlamında olanaksız. Yan yana duracağımız oyuncuları doğru seçmek ve birlikte duracaklarımızın hattını uzatmak ise hariciyenin işi.
Madem söylenene göre özellikle Suriye konusunda Türkiye-ABD istihbarat işbirliği halen dahi güçlü ve TSK da NATO üzerinden eşgüdümü güçlü tutuyor, bırakalım Dışişleri de işini yapsın. Sessiz ve derinden, “yekpare geniş bir anın parçalanmaz akışında.”
ABD Dışişleri’ne Pompeo’nun gelişiyle bazı atamalar yapılıyor, örnekse: Eski Ankara Büyükelçisi James Jeffrey Suriye Özel Temsilcisi, Brian Hook İran Çalışma Grubu Başkanı oldu. Bu iki ismin Çukurambar’daki muhatapları acep hangi babayiğitler, hanımağalardır?
Eyvallah, modern dünyada tepeden tepeye, bir numaralar arası diplomasi revaçta. Ahizeyi eline alan muhatabını güvenlikli hatta buluyor, uçağına atlayan diğer başkente konuk oluyor, mektubu yazan danışmanının eline verip gönderiyor. Bu yönelimde yadırganacak bir durum yok.
Buna karşılık sahadan yapılan gözlemlerin, ayağı toprağa basanın kuracağı uzun vadeli ilişkilerin, yetenekli bir diplomatın bulunduğu ülkeye penetrasyon düzeyinin değeri de yadsınamaz. Ayrıca diplomata bir numaranın attığı adımı önden planlama, ona adım seçenekleri sunma, adım atıldıktan sonra altını doldurma, arkasını getirme zemini tanınmalı.
Bunlar yapılmazsa ne olur? Bakınız Ankara, ortaya Suriye konusunda Türkiye-Rusya-Fransa-Almanya Dörtlü Zirve önerisi attı. O zaman şu soruları sormuştum: Putin, Merkel veya Macron’la Suriye konuşacaksa neden bizim aracılığımıza gereksinim duysun? Almanya’nın Suriye dosyasında işi ne? Rusya İran’ın, Almanya-Fransa ise ABD’nin formatın dışında kalmasına ne der? Biliyorsunuz, Dörtlü Zirve işi yattı.
Tanıl Bora, Mustafa Denizli’nin teknik direktörlüğünü şöyle betimliyordu: “Bazen sanki ‘acaba söylesem mi’ tereddüdüyle, parmaklarını sigara tutar gibi dudaklarına götürür, kolunu yarım uzatır, anlayışlı anlayışlı bakar sahaya. Kılık kıyafeti futbol işindeki birisinden çok Britanyalı sosyal tarihçiyi andırır.” Hariciyecinin duruşu da işte böyle olmalı.
Denizli 1997’de milli takım hocasıyken, maç sonunda “Amigo Orhan” stadın merdivenlerinde ona uçarak kafa atmıştı. İzlerseniz göreceksiniz, Denizli istifini hiç bozmadan yoluna devam etmişti. Amigo Orhan’ın saldırganlığını haysiyetli duruş, yerli ve milli diplomasi sanabilenler var maalesef. Ama diplomaside aslolan ve sonuç alan Denizli’nin (derin futbol deneyim ve bilgisinin üzerine koyduğu) çelebiliği.
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları



























Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024