Aydın Selcen
Ankara’nın Moskova’yla tatlı-sert Idlip itişmesi BMGK’de 6 aylık insani yardım uzatmasıyla şimdilik tatlıya bağlandı. MSB Akar ABD’li mevkidaşı Austin’le iki kez üst üste Kabil Havaalanı’nın TSK tarafından işletilmesi ve güvenliğinin sağlanması konusunu görüştü, henüz nihai sonuç çıkmadı. Amberin Zaman, Erdoğan’ın aracıları yoluyla Kandil’e Türkiye’den tamamen çekilme karşılığında Irak’ta sınırötesi harekâtı durdurma önerisi ilettiğini yazdı. Herhalde CHP’nin “Doğu Masası” girişimini siyaseten karşılamak adına Erdoğan Diyarbakır’a gitti, HDP’ye ve CHP’ye söylemediğini bırakmadığı gibi çözüm sürecinin bitirilmesinden, kayyum atamasına kendini Kürt yurttaşların gerçek hamisi olarak konumlandırdı.
Mısır ve İsrail’le diplomatik açılım askıda. Libya’da işler iyi gitmiyor. Mavi Vatan’ın esamisi dahi okunmadığı gibi, fikir babası geçinen Cihat Yaycı’ya, TSK’nin ardından Bahçeşehir Üniversitesi de yol verdi. Batı’yla ilişkilerde diplomatik inisiyatif hepten ABD ve AB’ye geçmiş durumda. Kıbrıs’ta paraşütle indirilen “iki devletli çözüm” dolmasını muhataplardan kimsenin yutmadığı açık. Kopenhag Kriterleri, İstanbul Sözleşmesi örneklerinde olduğu gibi “biz de yola Ankara havasıyla devam ederiz” kafasının patinaj yaptığı ortada. Çekingen deyişle kırılganlaşmasının arttığı belirtilen ulusal ekonominin tepetaklak çöküşe doğru yöneldiğini de yurttaş önüne hangi pembe yalanlar boca edilirse edilsin yaşayarak görüyor. Özetle kulağımıza bağırılan ucuz propagandanın hacim, ton ve içeriğinde değişiklik olmasa da, “Tarzan zor durumda”.
Tüm bu gelişmelerden ve ötesinden (bozulan SA-BAE ilişkileri ve İran gibi) yola çıkarak Türkiye’nin dış politikasındaki sıkışmışlık ve o sıkışmışlığın doğurduğu düpedüz fırsatçılık üzerine bilmemkaçıncı yorumu kurgulamak olası. “Tak etti canıma bu maskeli balo ve onun sahte yüzleri” diyerek dalgamıza bakmak da öyle. Geçen defa Şili’nin kurucu (anayasa) meclisi ve İsrail’in yeni koalisyonu örneklerine bakıp, kendimize, buraya, bugüne ilişkin dersler, esinler çıkarmaya çalışmayı önermiştim. Dilerseniz öyle yapalım. İster istemez hızlandırılmış çekimde olmak durumunda. Herhangi bir anlatıya uzaya yükselip bakmak ve insan yaşamını çok aşan tarih dilimlerine, tarih boyunca bugünkü sınırları anlamsız kılan alanlara bakmak (Akdeniz havzasının ikibinyılı gibi) ufuk açıyor. Oysa aynı biçimde, “kahramanlara” değil sıradan insanın yaşantılarına veya kahramanın hayatının belirli bir bölümüne de “oynat Uğur’cuğum, şimdi dur” diyerek odaklanmak (Deniz Baykal’ın Columbia ve Berkeley’deki iki senesi gibi) da aynı derecede zihin gıdıklayıcı. Her neyse, kabataslak deneyelim.
İsrail’de oniki yıl kesintisiz başbakanlık yaptıktan sonra nihayet Netanyahu’yu safdışı edecek koalisyon kuruldu. Gerçekten, tersten ifadeyle, sözkonusu koalisyonun biricik birleştirici unsurunun “Netanyahu’dan kurtulmak” ve belki beşinci kez üst üste seçime gitmekten sakınmak olduğunu ileri sürmek yanıltıcı olmaz. Aynı resim, Netanyahu’dan kurtulabilmelerini teminen diğer parti liderlerinin akıllarını başlarına toplamaları için tam dört kez sandığa gidip, aynı sonuçla karşılaşmak gerektiği biçiminde de çizilebilir. Öte yandan, başta Filistin tüm diğer olup biteni bilerek konu dışında tutarak, hakkında yolsuzluk soruşturması yürütülen Netanyahu’nun evinin kaç kez polis tarafından basılıp arandığını, aleyhine kaç kitlesel gösteri yapıldığını, ikametgâhının kapısında kaç yıl boyunca durmaksızın davul-zurna çalındığını da herhalde anımsamak gerekir. Netanyahu’yu ne ülkesini güçlü biçimde savunmasının, ne İbrahim Anlaşmaları’nın, ne ABD’nin büyükelçiliğini Kudüs’e taşımasının, ne ekonomi ve pandemiyle mücadele performansının kurtarabildiğini de not düşmek.
Şili’de nihayet 2020 Ekim ayında yapılan halkoylamasıyla seçmenin yüzde yetmişsekizi yeni (demokratik) anayasayı yazmak üzere “kurucu meclis” (konvansiyon) oluşturulması kararını onayladı. Halkoylamasının kendi de yasayla anayasanın tadil edilmesi yoluyla mümkün olmuştu. Oraya da görülmedik kitlesellikte ve tepki şiddetinde gösterilerle gelinmişti. Ülkenin güneyinde ilk gelen İspanyol sömürgecilere bile hiç boyun eğmemiş Mapuche yerlisi ayrı, kürtaj hakkını savunan kadını ayrı, ücretsiz eğitim isteyen üniversitelisi ayrı zamanlarda ülkeyi sallamıştı. Ama sonuçta dereler Pinochet döneminin (1974-1990) tüm yasal ve siyasal kalıntılarından kurtulma denizinde birleşti. Bizlere de burada Pablo Larrain’in “No” (2012) filmini izleyip, “demek iş şimdi kaldı sıkı bir reklâmcı bulmaya” yorumunu yapması düştü.
Doğru, o filmde anlatıldığı gibi Şili halkı 1988'deki halkoylamasında Pinochet'ye ikinci 8 yıllık dönemi vermeyi %44'e karşı %56 oyla reddetti. 1989'da 17 (yazıyla onyedi) partiden oluşan koalisyonun ortak adayı Hristiyan Demokrat Aylwin başkan seçildi. Aylwin 1990-94 arasındaki tam demokrasiye geçiş dönemine başkanlık etti. Ardından eski (1964-70) Hristiyan Demokrat başkanın oğlu Frei yine aynı koalisyonun ("Concertacion") adayı olarak %58'le seçildi. 2000'e gelindiğinde seçimi keza “Concertacion” adına bu kez sosyal demokrat Lagos (uluslararası deneyimi olan hukukçu ve iktisatçı) kazandı. 2006’da sosyalist Bachelet (hekim) Şili’nin ilk kadın başkanı seçildi. Bachelet'nin babası Pinochet darbesinde işkencede öldürülmüştü. Kendi de kötü muameleye maruz kalmış ve sürgüne gönderilmişti. Pinochet'den 20 yıl sonra sağ milyarder işadamı Piñera’nın 2010 ve 2014’te üst üste iki kere seçim kazanmasıyla yönetime geri geldi. Öyle oldu da Pinochetçi bir sağdan değil, örnekse LGBTI-Q haklarını savunan birinden söz ediyoruz. Hangi sağ-sarmısak, hangi sol-soğan, yahut onun öncesinde hatta hangi Hristiyan Demokrat?
Lafonten’den masallar dinlediniz. Herif hem affedersiniz Kürtçü, hem tuzukuru, yine oturduğu yerden Şili, İsrail filan bir şeyler salladı. Haklısınız ama şunu demek istedim: Yüzünüze tatlı tatlı gülümseyip, ağızlarında biteviye akide şekeri varmış gibi konuşarak, “yatçaz-kalkçaz, yatçaz-kalkçaz, sonra aaa bir de bakmışız demokrasiye geçmişiz” diyerek oy isteyen siyasetçilere hemen itibar etmeyiniz. Saçlarını rüzgâra bırakıp, ufuk çizgisine bakan kısılı gözlerindeki yaşlarla “dağlarda yanan çoban ateşlerini görüyor musun üstad?” diye iyi niyetle umut pompalayan ulemaya da bir tutam kuşkuyla yaklaşınız. Doğal olarak bunun anlamı “öyleyse bizlik bir şey yokmuş, çekelim yorganları kafamıza, dönüp mabadlarımızı, vurup kafayı yatalım” demek değil. Önceden yazılmış bir senaryo var da, hepimiz onun kahvehanelerden toplanmış beşinci sınıf figüranlarıyız demek de değil. Meclis kürsüsünden “seni başkan yaptırmayacağız” diyen lider de, karayolunda madencinin önünü kesen jandarmaya “öyle mi alay komutanı” diye çıkışan sendikacı da, emeğini, ürününü savunurken “tırşıkçi kapitalistlere hayır” diye haykıran çiftçi de, video çekip “Allah mısınız ulan siz” diye soran kaçak çete lideri de ama o her kimse, eline bir kutu siyah sprey boya ve bir şablon alıp, Moda’da bir duvara kendi kafasına göre “ya sex, ya terket” yazan arkadaş da aynı yükselen kamusal itirazın eşit sözcüleri.

Parlamenter muhalefet ise “orada burada kafanıza göre itiraz edip durmayın, ağız tadıyla siyaset yaptırmıyorsunuz” havasında. Adı parlamenter ama parlamentoya da devamsızlık yapıyor ve orada da son olarak çocuk istismarı konusunda olduğu gibi “NO” deme fırsatlarını sürekli boşa harcıyor. Aklında şu var “bu millet tatavadan pek haz etmez, tatava fıtratında yoktur zaten, bu bir hizmet koşusu”. Oysa ortada kaldırılmayı bekleyen boylu boyunca uzanmış bir mevta var. Ben yine hırt gibi konuştum, kusuruma bakmayınız. Değerli Murat Sabuncu’nun sorusuna cevaben, Ali Yaycıoğlu hocamızın verdiği yanıt (dk.49 sıraları itibarıyla) aynı konuyu çok daha bilgece ele alıyor: Özetle, taktik siyasetle uğraşmaya zaman ayrıldığı denli cumhuriyetin zoraki yeniden kuruluşuna da şimdiden ciddi biçimde kafa yorulması gerektiğini dile getiriyor. Kaldı ki, milletvekili seçimi ayrı, başkanlık adayı konusu ayrı taktiklerde dahi pek bir ortaklaşma henüz göze çarpmıyor.
Hepsini boş verin, şunu soruyorum: Bir aciliyet duygunuz var mı? Her ikisi de cennetmekân Ali Faik İnter ile Tahir Çetin’in cenaze töreninde yiğit Başaran Aksu'nun yürek yakan “YETER ULAN, YETER!” çığlığını duyuyor musunuz? Bu ciğerden gelen itirazı acaba muhalefet de üzerine alınıyor mu, “azıcık kımıldansak mı” diye, “bize de mi ‘yeter’ diyorlar” diye kendine soruyor mu bilemiyorum. Belki demek istediğim aslında bu. Özgürlükçü, katılımcı, laik, yerinden yönetimci, hukuk devleti olan sağlam bir cumhuriyet zemininde demokrasi konuşalım. O cumhuriyete dönüşmek istiyor muyuz, istemiyor muyuz? Bugün değilse, yarın mı, yarın değilse ne zaman? Hani bu akşam final var, artık maçlar küçücük ayrıntılarla kazanılıyor ya. Biz oraya gelebilecek miyiz, yoksa Şenol Güneş’in son basın toplantısı düzeyinde çakılı kalmaya mahkûm muyuz?
*İsrail’in nüfusu 8.7 milyon, yüzölçümü 22.145 km2, cumhuriyetinin kuruluşu 1948.
*Şili’nin nüfusu 19.2 milyon yüzölçümü 756.950km2, cumhuriyetinin kuruluşu 1818.
Yazarlar
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları

















































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
6.04.2025
23.02.2025
27.01.2025
9.12.2024
19.11.2024
11.11.2024
2.11.2024
1.08.2024
14.06.2024
14.04.2024