Aydın Ünal
Abdullah Gül’ü muhalefetin çatı adayı yapma projesi çöktü. Muhalefette, daha şimdiden, sanki seçimler yapılmış, sanki sandıklar açılmış, oylar sayılmış ve Recep Tayyip Erdoğan ile AK Parti zaferini ilan etmiş gibi bir moral bozukluğu, bir çöküntü psikolojisi var. 4 partinin ittifak yapması da umutları yeşertmeye yetmiyor. Şapkadan çıkacak tavşan adaylar ise muhalefette hiç heyecan oluşturmayacak.
Abdullah Gül’ün çatı adaylıkta devre dışı kalmasının ardından CHP medyasında, sol mecralarda ve Gül’e yakın çevrelerde yapılan yorumları keyifle izliyoruz.
Gül’ün aday olamamasına, “zaten oy vermezdim”, “zaten dinciydi”, “zaten Arapçıydı” türünden uzanamadığı ciğere murdar diyen kedi ya da uzanamadığı üzüme koruk diyen tilki misali tepkiler verenler var. Bir de, “badem gözlüm, sırma saçlım” şeklinde ağıtlar yakanlar var.
Doğmamış çatı adayın ardından ağıtlar yakanların argümanları dikkat çekici. Gül aday olsaymış demokrasi kazanacakmış, demokrasiye kalite gelecekmiş. Gül’ün adaylıktan çekilmesiyle özgürlük umutları yok olmuş. Gül’ün aday yapılamamasıyla Erdoğan’a “tek adamlık” yolu, “otoriterlik, diktatörlük” yolu tamamen açılmış…
Bu yorumlara bakınca insan gerçekten hayret ediyor…
Abdullah Gül’ün adaylıkta devre dışı kalmasında ne Erdoğan’ın ne de AK Parti’nin en küçük bir dahli olmadığını hepimiz biliyoruz.
Siyasetin en önemli enstrümanı sözdür. Gül’ün adaylık niyetinin anlaşılmasıyla birlikte AK Parti cephesinden bazı açıklamalar yapıldı. Açık söyleyeyim, bu açıklamaların dili de henüz “başlangıç” seviyesindeydi.
Eğer Gül, yapılan açıklamalar, yapılan yorumlar nedeniyle devre dışı kaldıysa, zaten hiç ortaya çıkmamış olması kendisi için iyi olmuş. Ne yani? Hakkında hiç konuşulmasın, hiç eleştirilmesin mi istiyordu? Siyaset arenasının ne kadar çetin olduğunu bilmiyor muydu? Hamama girdiğinde terleyeceğini hesaba katmamış mıydı?
Gül’ün devre dışı kalmasını AK Parti’nin propaganda gücüyle izah edenler de oldu. Son derece yanlış. En başta propagandanın bir gücü yoktur. Propaganda, olmayanı varmış gibi, olanı yokmuş gibi gösteremez. Ülkede çığ gibi işsizlik var, yoksulluk var, açlık var, özgürlükler kısıtlanıyor, insanların can güvenliği sağlanamıyor, ülke bataklık içinde, karanlık içinde de, bunu propaganda mı örtüyor? Açlıktan kıvranan seçmen sandık başına gidip silah zoruyla mı AK Parti’ye oy veriyor?
Seçmen nezdinde itibar kazanamamayı propaganda mazeretine sığınarak açıklamak da gülünçtür. Üstelik siyasette muhalefetin propaganda gücü iktidardan daha fazladır. Zira muhalefet sorumsuzdur.
Kısacası, Gül’ü devre dışı bırakan propaganda gücü de değildir.
Abdullah Gül’ü devre dışı bırakan bizzat muhalefetin kendisidir, bizatihi muhalefetin beceriksizliğidir.
Beceriksizliğin de faturasını AK Parti’ye ve Erdoğan’a kesmek hem haksızlıktır hem hazımsızlıktır.
Muhalefetin sorunu, karşısında gerçek, samimi, dürüst, cesur ve millet tarafından sevilen bir liderin var olması, yani Recep Tayyip Erdoğan’ın varlığıdır. Aynı şekilde, proje üreten, kendisini yenileyen, reformist, cesur, dinamik ve Türkiye’nin en iyi kadrolarını bir çatı altında toplayabilen AK Parti de muhalefetin aşması gereken bir sorundur.
Recep Tayyip Erdoğan’dan daha iyisini çıkarmadıkça, AK Parti’den daha iyisini kurmadıkça, muhalefetin milletten itibar görme, sandıkta milletten teveccüh görme imkânı yoktur.
Daha iyisini yapmayanların, yapmak için de çaba göstermeyenlerin, kendi elleriyle kazdıkları kuyulara düşmelerini, hezimetlerini, başarısızlıklarını, hayal kırıklıklarını izah edecek mazeret yoktur. Daha iyiyi suçlayarak varacakları bir hedef de yoktur.
Erdoğan’ın liderliği ve AK Parti’nin başarısı göz boyamaya ve propagandaya dayanmıyor; siyaset dışı güç odaklarına hiç dayanmıyor. Erdoğan’ı ve AK Parti’yi sandık iş başına getirdi, sandık zirvede tutuyor.
Kimse başarısızlığına, beceriksizliğine kılıf aramasın. Sandıktan çıkamayanlar ya da çıkamayacağını anlayanlar, “yok şöyleydi, yok böyleydi” diyerek, doğmamış çatı adaya ağıtlar yakarak, kendi kusurunu görmezden gelerek, “diktatörlük, tek adamlık, otoriterlik” türküleri söyleyerek bir yere varamazlar.
Kabul edin, sandık sizi sevmiyor; şöyle halinize bir bakınca, epeyce zaman da sevecek gibi görünmüyor.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.11.2024
16.04.2024
6.01.2020
10.12.2019
21.01.2019
10.01.2019
3.02.2019
31.12.2018
27.12.2018