Ayhan ONGUN
Son Gezi olayları bir kez daha gösterdi ki, özgürlük mücadelesi verdiğini sananların büyük çoğunluğu algılarının esiri olmaktan kurtulamıyorlar.
Algı dünyamızı özgürleştirmeden ne gelişen olayları doğru analiz etme şansına sahip oluruz, ne de kendimiz özgür olabiliriz. Sonuçta barış, demokrasi ve özgürlük mücadelesine bir katkı koymamız da mümkün olamıyor.
Algılarımızı belirleyen ve bizi, bizim gibi olmayanlarla karşıt kutuplara savuran, ötekileştiren de ne yazık ki resmi ideolojinin yaşamımız boyunca damarlarımıza şırınga ettiği zehirli önyargılarımız.
Kuşkusuz geleneksel yaşam tarzımız, tarihsel geçmişimiz ve kültürümüzün de bu önyargılarda çok büyük rolü var. Geçmişimizle yüzleştiğimiz, kültürümüzü iyi özümsediğimiz zaman yaşam tarzımızı değiştirme, olaylara daha objektif bakabilme olanağına kavuşabiliriz.
Ancak bir ulustan devlet yaratma yerine, tersinden bir uygulamayla devlete uygun ulus yaratma çabalarının sonucu topluma özel bir proje olarak dayatılan resmi idoloji; toplumun derinliklerinde öyle çatlaklar, kırıklar oluşturdu ki, yaklaşık yüzyıldır bu yıkıcı fay hatlarının izlerini silemedik.
Kimi zaman etnik ayrışma, kimi zaman mezhep çatışmaları, kimi zaman da ideolojik kavgalarla kutuplara ayrılan toplumu korkularıyla yönetmek çok daha kolay hale geldi.
Günümüz de de hala bu tür korkuları körükleyerek özellikle de laik ve modern kesimin endişelerini artıran egemen güçler, “tehlikenin farkında mısınız*” senaryosunu her fırsatta sahneye koydular.
Fakat unuttukları bir olgu var ki, hangi koşullarda ve ortamda olursa olsun kişisel özgürlük alanına, yaşam tarzına müdahale noktasına gelindiğinde toplumsal refleksler anında devreye girer.
Bugün Taksim olaylarıyla başlayan durum da budur.
Artık herkes biliyor ki, bu protestoların, kendiliğinden gelişen bu halk hareketinin nedeni Gezi parkından sökülen beş-on ağaç elbette değil. Son dönemlerde giderek artan otoriterleşme, özel yaşama müdahale içeren uygulamalar ve özellikle de Başbakanın sert ve kavgacı üslubunun oluşturduğu birikiminin dışa vurumudur.
Demokratik hak arama ve özgürlük mücadelesi olarak başlayan bu halk hareketini amacından saptırıp, başka mecralara çekmek, itibarsızlaştırmak isteyen provakatörler her zaman olduğu gibi bu olaylarda da görevlerini yaptılar kuşkusuz.
Ülkemiz için müthiş bir direniş kültürü, yeni ve yaratıcı eylem biçimlerinin uygulandığı eşsiz bir deneyim olarak tarihe geçecek bu anlamlı eylemi, kamu ve özel şahısların mallarına, çevreye, doğaya zarar vererek, gürültü ve görüntü kirliliği yaratarak sabote etmeye çalışan kişi ve grupların varlığını inkar edemeyiz.
Güvenlik güçlerinin orantısız güç kullanımının yanında durumdan vazife çıkartmak isteyen kimi kamu yöneticilerinin hatalı tutum ve davranışları da şiddeti tetikleyen unsurlar oldu.
Şimdi gelinen nokta da somut durumun doğru tahlilini yapmak gerektiğinde yine o bildik algı yanılmaları, önyargılarımızdan kaynaklı koşullu değerlendirmeler, 90 kuşağı gençlerin iktidara olduğu kadar muhalefet partilerine de ders veren, ezber bozan direnişine gölge düşürüyor.
Her toplumsal olayın ardından olduğu gibi yine bir dolu uluslar arası komplo teorileri, iç ve dış düşmanlar, faiz lobisi, finans çevreleri, emperyalist güçlerin Ortadoğu üzerindeki ince ve tehlikeli hesapları! gibi gerekçelerle iç dinamiklerin toplumsal tepkisi ve halk üzerindeki inanılmaz etkisi görünmez kılınmaya çalışıldı.
Şu an bu yazıyı okuyanların yapacakları değerlendirmelerin çeşitliliğine baktığımızda algılarımızın nasıl bizi yönettiğini, esir aldığını daha net görebiliriz.
“Bu tür toplumsal tepkileri fırsat bilip, buradan bir iktidar devirme senaryosu yazanlar vardır” dediğnizde özellikle ulusalcı kesimden, “yurttaşların özel yaşamına müdahale etmek, kişisel bilgilerini fişlemek, faşizan bir uygulamadır” dediğinizde muhafazakar çevrelerden, “ortalığı kırıp dökerek, kamu binalarına parti bayrakları asarak bir yere varamazsınız” dediğinizde marjinal sol grup ve partilerden tepki alırsınız.
Bunların tümünü birden bir tespit olarak yazdığınızda farklı çevrelerden çok farklı tepkiler geliyorsa bunun başka izahı olabilir mi?
Şimdi sormak istiyorum; “İsrail, Taksim olayları Tayip devrilene kadar devam etsin diye dua ediyor” haberini okuyunca yüz binlerce yurtsever direnişçiyi İsrail yanlısı mı ilan etmek gerekiyor.
Ya da şimdiye kadar AK Partinin tüm politikalarını ABD emperyalizmin Ortadoğu projesi olarak savunanlar, “ABD Dışişleri bakanlığının protestoları destekleyen açıklamaları” için ne diyecekler?
Tüm olay ve gelişmeleri, kendi zaman ve koşullarında nesnel gerçekliği dikkate alarak değerlendirmeden ucuz ve kolaycı senaryolar üretmek, kendi halkınıza ve iç dinamiklerin verdiği onurlu mücadeleye de saygısızlıktır.
O zaman yapılması gereken, algı dünyamızı özgürleştirmektir!
Yazarlar
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020