Ayhan ONGUN
Son dönemde çözüm sürecine ilişkin yapılan görüşmeler ve bu konu üzerine yapılan tartışmalar gündeme damgasını vurdu.
Bilindiği üzere çözüm süreci yaklaşık otuz yıldır süren bir kavgayı sonlandırmaya yönelik ve içinde farklı mücadele biçimlerini, yöntemlerini barındıran karmaşık bir süreç.
Rahmetli Turgut Özal döneminde başlayan çözüm çabaları ne zaman sonuç alınabilecek bir ortam ve sürece girse, bölgemizde istikrar istemeyen, ortadoğuyu yeniden dizayn ederek enerji kaynaklarına hakim olmak isteyen emperyal güçler, mutlaka bir kaos ortamı yaratmaya çalıştılar.
Ne yazık ki, çoğu zaman da bu amaçlarına ulaştılar ve şimdilerde bölgemizde yaşanan sıcak gelişmelerde olduğu gibi mezhep kavgaları, etnik çatışmalar ve karanlık provakasyonlarla bölgemizi bir kan gölüne döndürdüler.
Tüm bu gelişmelere karşın çözüm sürecinde kararlılık gösteren mevcut iktidar; son zamanlarda kendisine yeni anayasa ve referandum konularında açık destek veren kimi grup ve kesimlerle yol ayrımına girdi ve onların desteğini yitirdi.
Çözüm süreciyle ilgili kimi kaygıları olan, AK Parti yönetiminin ve Erdoğan’ın otoriterleştiğini ve hatta giderek totaliter bir rejime yöneldiğini düşünen bu çevrelerin, aynı anda barış mücadelesini de ötelediklerini, en azından öncelikli gündemlerinden çıkardığını görüyoruz.
Öte yandan toplumun büyük kesiminde bir dönem en önemli gündem olan barış konusunun da, çözüm sürecine olan tepki nedeniyle unutulmaya ve hatta yok sayılmaya başlandığını görmek mümkün.
Oysa çözüm süreci son dönemlerin en acil konularından biri olsa da; ülkemiz ve dünya için verilmesi gereken en kutsal mücadele olan barış mücadelesinin bir parçasıdır.
Çözüm süreci sonuçlansa da, sekteye uğrasa da, gecikse de; barış için verilecek mücadelenin önünde bir engel olamaz, olmamalıdır.
Barış, tüm dünya yurttaşlarının uğruna ölümlere gittiği, kutsal saydığı bir insanlık mücadelesidir.
Barış, evrensel bir projedir ve tüm insanlığı ilgilendirir.
Çözüm sürecine, iktidar karşıtlığı ya da klasik muhalefet anlayışıyla karşı çıkanların, aynı zamanda barış mücadelesine de zarar verdiklerini görmek zorundayız.
Şu an da iktidardaki AK Partinin uygulamalarını beğenmiyor olabilirsiniz, sosyal ve ekonomik politikalarını, siyasi projelerini kabul etmeyebilirsiniz.
Kaldı ki, bunun için yeterince mantıklı gerekçeleriniz de olabilir.
Ancak hiçbir gerekçe, hiçbir siyasi kaygı, barışa giden yolda çözüm sürecine karşı çıkma hakkını kimseye vermez.
Çözüm süreci son otuz yılın sorunuysa, barış insanlık tarihi boyunca tüm insanlığın sorunudur.
Demokrasi ve özgürlük adına gösterilecek iyi niyetli her çabayı, verilecek samimi mücadeleyi çözüm sürecinin başarıya ulaşması için değerlendirmek, o yöne dönüştürmek; sorumluluk duyan her yurttaşın görevi olmak durumundadır.
Çünkü çözüm sürecinin başarıya ulaşması, barışa daha yakınlaşmak anlamına gelir.
Barış için atılacak her adım, eşit yurttaşlık temelinde özgür bireyler olarak yaşamamızın yolunu açacaktır.
Kuşkusuz bu yola tuzaklar kurmak, mayınlar döşemek isteyenler olacaktır.
Ancak kendisini, demokrat, devrimci, ilerici, daha toptancı bir tanımla solcu görenlerin kimi mahcup tavırlar, duygusal yakınmalarla çözüm süreci için ayak sürümelerini, akıl almaz bahaneler üretmelerini de kabul etmek mümkün değil.
Barışa giden yolda çözüm sürecinin başarıya ulaşması herkes için, ülkemiz ve geleceğimiz için mutlak bir zorunluluktur.
Bunu gerçekleştirenlerin kim ya da kimler olduğundan daha önemlisi, bu sürecin başarıya ulaşmasından kimlerin yararlanacağı, kimlerin rahatsız olacağıdır.
Ülkede bir kaos ve kavga ortamının varlığından kimlerin yarar umduklarını, kimlerin bu tür durumlardan siyasi rant elde ettiklerini, savaş çığırtkanlığı ve kan üzerinden hangi güç odaklarının beslendiğini bildiğimiz kadar; çözüm sürecine karşı çıkarak kimlerin barışa zarar verdiklerini de biliyoruz.
Son günlerde toplumsal duyarlılıkların barıştan daha çok gereksiz polemiklere, anlamsız tartışmalara yöneldiğini gören kimi aydın ve yazarlarla, sivil inisiyatifler bir platform oluşturarak toplumun dikkatini barışa çekmeye çalışıyorlar.
“Barışa bak”adıyla yola çıkan platform, bu konuda bir dolu toplantı ve etkinlikler düzenlediği gibi geçtiğimiz günlerde mecliste grubu bulunan siyasi parti gruplarına da ziyaretler gerçekleştirdiler.
Barış için atılacak her adımın yaşamsal öneme sahip olduğu gerçeğinden hareketle, bu ülke yurttaşları olarak bizler de her türlü önyargıları, siyasi kaygıları bir yana koyup, yaşanası bir dünya, demokratik bir Türkiye’nin temellerine birer tuğla koyabilmenin mücadelesini vermek göreviyle karşı karşıyayız.
Barış için verilecek her mücadele, bu konuda akıtılacak her damla ter, harcanacak her emek önemli ve kutsaldır.
Toplumda sorumluluk duyan bireyler olarak bizlerin yapması gereken, bu konudaki duyarlılıkları artırmak, insanların dikkatini barışa çevirmek olmalıdır.
O zaman haydi hep birlikte” barışa bak” alım.
Yazarlar
-
Nevzat CİNGİRTBİRİNCİ PARTİ KARASIZLAR... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATOPLUMSAL BARIŞIN HUKUKSAL TEMELLERİ; DEMOKRATİK TOPLUMUN İNŞASI... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanErdoğan siyaseten hata mı yaptı? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan, DEM Parti, dağda kart kurttan Kürde 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALAnton Çehov’un silahı gibi… 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞHUKUKTAN UZAKLAŞAN NEYE TUTULUR? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMuhsin Batur’un utanıp anlatamadığından gururlananlar... 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciKendi yaptığınla muhalefeti suçlama yeteneği 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTCMB'den gelen itiraf 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanTotalitarizmin meşrulaştırılması Müslümanların adalet tasavvurunu zedeledi 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBu kadar şirket kanunsuz iş yaparken ‘devlet’ neredeydi? 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
19.08.2021
31.03.2021
17.03.2021
3.02.2021
23.10.2020
30.09.2020
28.07.2020
19.05.2020
15.05.2020
19.03.2020