Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Bir çeşit McCharty dönemine giriyoruz. Hemen her sabah yeni bir operasyonla uyanıyoruz. İnternette, basında sansür ve oto sansür kol kola gidiyor. Slogan atan, yürüyüş yapan, yumurta atan, saçını kesen, duvara slogan yazan, elinde kırık şemsiye taşıyan, evinde sol kitaplar bulunduran gençler; konferans veren aydınlar, haber yapan gazeteciler, kitap yazan yazarlar onlarca yıl hapis cezası talebiyle tutuklanıyor. Karakollarda kötü muamele artıyor. Herkes telefonunun dinlendiğinden kuşkulanıyor. Bu gelişmeleri protesto eden bazı kampanyalarda imzam yoksa bunun nedeni, imza toplayanların neden olduğu iletişim sorunları. Bu yüzden, şiddet içermeyen eylemleri cezalandıran zihniyeti şiddetle protesto ettiğimi peşinen ilan ediyorum.
Bu gelişmeler sürerken Şike Yasası ile yeniden gündeme gelen Fethullah Gülen bu konularda ne düşünüyor diye merak ettim, çünkü ülkenin güvenlik bürokrasisinde Gülen hareketinden gelenler egemen. İnternet araştırmasında şunları gördüm: Fethullah Gülen son olarak Muhteşem Yüzyıl dizisinin başkahramanı Kanuni’nin 46 yıllık saltanatında sadece 1,5 yıl sarayında kalmasına çok üzülmüş. (Gülen’i teselli edecekse söyleyeyim, bu bilgi külliyen yanlış. Kanuni, seferde sekiz yıl sekiz ay, sarayında ise 37 yıl dört ay geçirdi.) Gülen ayrıca Alevilik (daha doğrusu Nusayrilik) ve PKK ile ilgili çok sert açıklamalar yapmış ve bu açıklamalar söz konusu çevrelerde büyük tepki uyandırırken merkez medyada hiç yer bulamamış.
Bunun üzerine, bu hafta Fethullah Gülen’in aile, devlet, millet, Batı, terör, Alevilik, Kürt meselesi gibi konulara dair görüşlerini özetlemeye karar verdim. Bazılarınız niye bu kadar geciktiğimi sorabilir. Belki sol geçmişimden miras “ana çelişki- tali çelişki” saçmalığı yüzünden, belki bir çeşit oto sansürden, belki dinî cemaatleri şeytanlaştıran ulusalcı koroya katılma endişesinden. Ama en çok da konuyu tarihten çok güncele dair gördüğümden. Nitekim bu yazı da bir tarih yazısı olmadı.
Öncelikle şunu belirtmeliyim. Fetullah Gülen’in okumuşlara hitap eden kitaplarındaki görüşleriyle, video konferanslarındaki görüşleri arasında ciddi farklılıklar var. Işık Evleri’nde ne tür konuşmalar yapıldığı ise benim için bir muamma. Ben doğal olarak kitaplar, videolar ve bu konuda yazılmış tezlerden yararlandım. Sonuçta ortaya çıkan yazı, konuya giriş mahiyetinden ileri gitmedi. Demek ki, ilerde konuya tekrar dönmek gerekecek. Gelelim başlıklara:
Din ve ahlak
Fethullah Gülen için ahlâk dinin özü, din de ahlâkın esasıdır. Din hayatın hemen her alanını kuşatır. Dini sadece inançtan ibaret görenler onu bütün benliğiyle kabul edememiş “kültür Müslümanları” sayılır ki bu kişilerin makbul olmadığı açıktır. Ancak, Gülen’in sözünü ettiği din, herhangi bir din değil, İslam dinidir. Fethullah Gülen için İslam dini sadece ahlakın değil aynı zamanda güvenlik, asayiş, kontrol, eğitim, terbiye, disiplin, inanç, güç, vazife, mutluluk gibi kavramların da kaynağıdır ya da onunla ilişkilidir. Gülen’e göre kendisinden önceki dinleri kaldıran ve kıyamete kadar hükmü sürecek olan İslam dini, zamanı ve mekânı aşan derin anlamları ile gelecekte, dünya çapında bir yenileşmenin gerçekleştiricisi olacak; yeryüzünü bütünüyle fethedecek, hatta Müslüman “boş durmayıp” gökyüzünü de fethetmenin yollarını arayacaktır. Dünyayı fethettiğinde de, sadece Türkiye’de değil bütün dünyada yaşayanlar için Peygamberimizin o muzaffer günleri (Asr-ı Saadet) geri gelecektir.
Aile, cemaat
Elbette bu kendiliğinden olmayacaktır. Dünyayı Asr-ı Saadet’e ancak eğitim götürecektir. Ancak sadece çocuk değildir bu eğitimin nesnesi, tüm ailedir, ailenin genişlemiş hali olan cemaattir, giderek tüm toplumdur.
Fethullah Gülen, anne ve babalardan “gerçek muallimler”e (yani Işık Evleri’ndeki ağabeylere, ablalara) kadar uzanan bir çizgide ve herkesi bağlayacak biçimde bu vazifenin dağılımını yapar. Gülen için bu terbiyecilerin/ mürşidlerin görevi, yuvadan okula, kahveden kışlaya, bütün vatan sathını mektep haline getirip, bütün yurtta bir kültür seferberliği ilân etmek, ferdi (Gülen düşüncesinde “birey” değil “fert” vardır), “habis ur ve mikroplardan” temizleyip, böylelikle talebeyi aşağıdan çekip yukarılara yükseltmek, en ulvi, en yüce huylarla bezeyip müspet istikamette en verimli tohumları atmaktır.
Fethullah Gülen’e göre ailenin genişlemiş hali ama ondan çok daha uhrevi bir yanı olan cemaat fertlerin maddî menfaat, mal mülk sevdası, makam mansıp hırsını dizginlerken, cemaat dışında yaşamak insanı günaha sokar, şerre ve şeytana yaklaştırır.
Ahlaklı ve dayanışmacı bir toplumu inşa etme açısından Gülen’in özel bir önem verdiği millî/ içtimaî terbiye kavramı, İttihatçıların ideologu Ziya Gökalp’in Türk milletinin eğitimi üzerine yazdığı makalelerde önemle üzerinde durduğu millî terbiye kavramına çok benzer.
Kadın
Fethullah Gülen’e göre “Kadın ile erkek arasında mukayeselere girmek (yani feminizm) münasebetsizliktir. Kadın-erkek yaradılış ve dünyadaki misyonları açısından birbirinden farksızdırlar ve bir bütünün birbirine muhtaç iki yüzü gibidirler”. Ancak “Allah kadını başka değil, erkeğe eş olarak yaratmıştır”. “Ahenkli ve dayanıklı bir yuva, istikbal vaat eden bir milletin temel öğesidir.” Gülen’e göre “İslamiyet kadına diğer dinlerden çok farklı ve yüce bir makam vermiştir ve kadının çalışmasında İslami açıdan bir engel yoktur; ancak fiziki ve ruhi özellikleri düşünülünce onun için de insanlık için de en uygun işlev anneliktir ve evin çekip çevrilmesidir”. Buna rağmen Gülen kadının asker de, hekim de olabileceğini kabul eder, “yeter ki işi dinini yaşamasına engel olmasın”. Ancak nedense cemaatin kadın müritlerini ya da erkek müritlerin eşlerini kamusal alanda görmek pek mümkün olmaz ve kadınlar cemaat hiyerarşide en altta yer alır.
Disiplin, otorite ve devlet
Fethullah Gülen eğitimde disipline çok önem verir, disiplini anlatmak için askerî terimler kullanır. Yavuz Sultan Selim, II. Abdülhamid gibi padişahları, Japonya ve Güney Kore gibi ülkeleri disiplin örneği olarak takdir eder.
Fethullah Gülen düşüncesinde otoriteye (babadan başlayarak devlete uzanan bir dizgede) saygı, toplumun “nizam” ve “asayişi” açısından gereklidir. Gülen’in devlet yorumlarında açık bir Gazali etkisi görülür. Gülen’e göre devletsizlik kargaşadır, istikrarsızlıktır. O otorite, adaletsiz ve zulmeden bir iktidar olsa bile (hatta sosyalist bir iktidar bile olsa), hiçbir durum asayiş ve nizamın bozulmasından kötü değildir. Gülen’e göre her “fert” (Gülen için “birey” değil “fert” vardır), “devletin ayrılmaz bir parçasıdır” ve onun yaptığı, yapacağı her şey devlet adınadır. Üstelik hangi konu olursa olsun devlete sorulmadan hareket etmek yanlıştır ve devletten mutlaka tasdik alınmalıdır!
Ordu, darbeler ve 28 Şubat
Otorite ve devlet sevgisi yüzünden Fethullah Gülen kişisel yükselişinin miladı olan 12 Eylül 1980 sonrası dönemde, diğer İslâmî hareketlerin tersine, devlet yanında yer almış ve darbeyi destekleyici açıklamalar yapmıştır. Elbette Fethullah Gülen kendisine atfedilen “darbe yanlısı” suçlamasını kabul etmez. Ona göre askerî darbeler “kötüdür” fakat “çok daha kötüye göre o kadar kötü değildir”.
Bu yüzden Gülen, darbeler arasında da bir ayrıma gider. 27 Mayıs 1960 “sol güdümlü bir harekettir”, bu yanıyla kabul edilemez. 12 Mart 1971 müdahalesi de aynı şekle sokulacakken “ihtilale beş kala hadiseye el konulmuş”, “tam bir komünist ülke haline gelinecekken” birilerinin ülkeyi maceraya götürmesine engel olunmuştur. 12 Eylül 1980 darbesi için de “Türkiye bir yerlere çekilmek istenmişti” der ve “askerî müdahaleleri bütün bütün yadırgamak, isabetsizdir demek doğru değildir ama acaba demokrasi içinde askerî güç o dönemde anarşiyi aşamaz, kargaşanın önüne geçemez miydi” diye sorar.
Gülen’e göre 12 Eylül öncesindeki en büyük tehlike Türkiye’nin komünist bir ihtilale doğru gitmesidir. Ona göre Türkiye o günlerde “dünyadaki en dinsiz ülkedir”. Silahlı Kuvvetler bu tehlikeyi önlemiştir. “12 Eylül hareketini gerçekleştiren insanlar da din realitesi karşısında duyarlı davrandılar. Müfredatlara ahlak-din dersi koydular... İmam-hatip liseleri açtılar. Çok önemli de bir iş yaptılar. Din realitesi karşısında duyarlı davrandılar” diyerek 12 Eylül’ün aslında doğru bir analizini yapar.
Nitekim Turgut Özal’ın kendisinden Kenan Evren’e bahsetmesiyle Fethullah Gülen’in yıldızı parlamaya başlar. Gülen okullarından mezun öğrencilerin 1995’te dönemin Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı tarafından kabulü, hareketin 1997’de Karadayı’ya ödül vermek istemesine neden olur, ancak Karadayı’nın reddetmesi üzerine ödül Süleyman Demirel’e verilir. Yine de, orduya ve devlete verilen bu yumuşak mesajlar Gülen Hareketi’ni 28 Şubat 1997 müdahalesinden kurtarmaz. Fethullah Gülen, 1999’da izleyicilerine devleti ele geçirmelerini tavsiye eden kasetleri çıktığında ülkeyi terk etmek zorunda kalır ve ABD’ye göç eder. O günden beri de Pensilvanya’da yaşamaktadır.
Fakat bu sürgün bile onun ordu, asker konusundaki düşüncesini değiştirmez ve 2000’li yıllarda verdiği bir video konferansta şöyle der mesela: “Ülkemiz [Batı’ya karşı] son karakoldur. Askeriye, askerin şahs-ı manevisine hiç laf etmemek, askerin şahs-ı manevisine karşı uygunsuz lafta bulunmamak çok önemlidir. Bizim için önemli olan da şahs-ı manevidir. Şahıslar gelip geçicidir. Bugün onlar olur, arkadan başkaları gelir. Bu askerlerin bulunduğu yerde bir zaman Kanuni Sultan Süleyman vardı, Yavuz Cennetmekân vardı. Serdar-ı Âzam Merzifonlu vardı. Fazıl Ahmet Paşa vardı. Şimdi de başkaları var yani bunların yerinde. Bu bakımdan asker şahs-ı manevi olarak son karakoldur...”
Millet ve Türk milliyetçiliği
Osmanlı İmparatorluğu’nu, İslam tarihi içindeki en parlak bölümlerden biri kabul eden Fethullah Gülen, ilginç biçimde 19. yüzyılda ortaya çıkan modern “millet” kavramını devletten sonraki en önemli kavram olarak görür. “Fatih bir millet olan Türkler, idareleri altındaki çeşitli milletleri Türkleştirmeye çalışmamış, onların din ve âdetlerine saygı göstermiştir” derken İttihatçı-Kemalist Türk milliyetçiliğinin tektipleştirme politikalarından habersiz görünen Gülen için “millet”, aynen Kemalist ideolojide olduğu gibi “sınıfsız”, “zümresiz”, “kaynaşmış” bir toplumdur. Kapitalist toplumun en önemli özelliği olan sınıflar ayrımı, işçi-patron ilişkileri ya da bürokrasideki statü farklılıkları Gülen için önemli olmayan konulardır. Gülen bu alanlardaki çatışmaları, uyuşmazlıkları veya hak gasplarını “kişisel hırslar”, “az ile yetinmeme” gibi insanî zaaflara bağlar.
Fethullah Gülen “millet” kelimesinin önüne “Türk” kelimesini koymaktan çoğu kez kaçınır ama Türk kültürünün köklerinin bulunduğu Orta Asya’daki Türk cumhuriyetleri (onun deyimiyle) “Türkî dünyalar” veya Balkanlar söz konusu olduğunda perhizi bozar. Kana ve ırka dayalı gruplaşmaların millet için tehlikeli ve dış kaynaklı olduğunu söyleyen, ırk meselesinin gelecekte önemsiz olacağına inanan Gülen, yeri geldiğinde “saf kan 10 milyon Türk”, “öz be öz saf Türk” demekten kaçınmaz.
Türk Müslümanlığı
Aynı şey Müslümanlık için de geçerlidir. Gülen’e göre Türklerin Müslümanlığı benimsemesinden sonra zaten “nezih” olan kültürlerini İslam’ın evrensel ilke ve değerleriyle bir üst düzeye çıkarmalarının sonucu ortaya “Türkiye Müslümanlığı” çıkmıştır. En parlak dönemi Osmanlı İmparatorluğu olan Türkiye Müslümanlığı da zenginliğini ve özgünlüğünü Orta Asya’ya borçludur. Türklüğe verdiği özel önem, “Türkçeyi bir dünya dili haline getirmek” amacıyla başlattığı Türkçe Olimpiyatları’ndan ve dünyanın dört bir yanındaki “Türk okulları”ndan sonra iyice belirgin hale gelmiştir.
Kürt Meselesi
Fethullah Gülen’in ağzından Türk kelimesini duyarsınız ama Kürt kelimesini duyamazsınız. Kürt yerine “falan”, “falanlar” veya “bölge insanı”, “oradaki insanlar” der. Gülen Hareketi’ne yakın yayınevlerinin Said-i Nursi’nin kitaplarındaki Kürt, Kürdistan ifadelerini “Bedevi”, “Doğulu”, “Şark”, “Vilayet-i Şarkiye” terimleriyle yer değiştirmesi de pek tanıdıktır.
Kürt Meselesi ile PKK’yı kesin çizgilerle birbirinden ayırdığı anlaşılan Fethullah Gülen, bir yandan “Meselenin üzerine bağırıp çağırarak, yakıp yıkarak ve öldürerek değil, akıl, feraset ve şefkatle gidilmelidir” der, Kürt sorununun çözümünü kilitleyenin “dil meselesi” olduğunu söylerken bir video konferansta da şunları söylemiştir: “O Güneydoğu’daki vatandaşı baştan çıkarmak için [Batılılar, Haçlılar] NHhErmeni’yi kullanıyor, Süryani’yi kullanıyor, ateisti kullanıyor. Bir zaman komünizm perdesi altında yapıyorlardı. O yıkılınca işleri biraz zorlaştı. Artık Kürt istiklali, hürriyeti, vatanı falan diyorlar şimdi.”
Cumhuriyet, demokrasi
Fethullah Gülen, kendisini cumhuriyet karşıtı diye suçlayanlardan daha fazla cumhuriyetçi olduğunu söyler. Hatta İslamiyet’in ilk yıllarını adı konmamış bir cumhuriyet olarak kabul eder. Gülen’e göre kâinatı yaratan “külli irade” kula seçim yapma hakkını tanımıştır. Dolayısıyla “İslam’ın demokrasi, demokrasinin ise İslam olmadığını” ancak dinle demokrasinin pekâlâ bağdaşabileceğini düşünür. Ama, “Kim olursa olsun insanları oldukları gibi kabullenmek demek, müminle kafiri aynı kefeye koymak demek değildir”.
Mümin ve kâfir derken acaba Müslümanları ve gayrımüslimleri mi yoksa ilahi dinlere inananlarla diğer inanç sistemlerine bağlı olanları mı yoksa bir yaratıcıya inananla inanmayanları mı kastettiğini açıkça söylemez. Ama kesin olan bir şey vardır ki, komünistler ve anarşistler Gülen demokrasisinden nasiplenemeyecektir. (Hatta Gülen’e göre “anarşist çocuğa miras verilmemelidir”.)
Laiklik
Fethullah Gülen, Kemalistlerin Fransız tipi laikliğini eleştirmekle birlikte takipçisi olduğu Said-i Nursi’nin mevcut otoriteyle çatışma yaşamadan makul davranmayı öneren, fakat buna mukabil fertte bir dönüşüm yaratarak, kamusal düzende en alttan başlayacak bir değişimi amaçlayan düşüncesinin izinden gider (kendi ifadesiyle “Risaleler taşkınlıklarını zapt-u rapt altına almıştır”) ve rejime sert eleştiriler yöneltmekten kaçınır. Örneğin 1982 Anayasası’nın değişmez maddelerini (devletin demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olması ve diğerlerini) veri olarak kabul ederek laikliği kaldırmaktan değil, mevcut laikçilik anlayışını “iyileştirmekten” söz eder. Örneğin “Başörtüsü bir iman meselesi değildir” der, “Başörtüsü teferruattır, insanların vicdanına bırakılmalıdır” der, “Tesettür emrinin hicretin yedi veya sekizinci yılında, yani Peygamberliğinin yirminci yılında farz olduğunu görürüz” der. Veya Diyanet İşleri’nin Müslümanlığın şeklini belirlediği görüşüne katılmaz.
Alevilik
Fethullah Gülen röportajlarında, kitaplarında ısrarla Türkiye’de Alevi-Sünni kavgası olmadığını söyler ama bir video konferansında şu sözleri de sarfetmekten kaçınmaz: “Arkadan Türkiye’de Kızılbaş meselesi geliyor (...) Anadolu’daki Aleviler, Yörükler bizim Tahtacılar, onlar her zaman bizim kendileriyle anlaşacağımız insanlardır. Fakat esas aslen Nuseyri olan, Ermenilerden, Süryanilerden meydana gelmiş, aslen Nuseyri olan, Tunceli civarındaki Aleviler bu işin arkasında. Bunlar Türkiye’de gaileler açtığı zaman devletinizle ordunuzla bu işin karşısına çıkamazsınız. Ve bunların dinleri yoktur. Nuseyri akidesi vardır. ‘Allah insandır, insan Allah’tır’, ‘Allah insanın içine girmiştir’, ‘Allah insanla itaat etmiştir.’ Bu anlayış hâkimdir. Bu itibarla biz şimdi Güneydoğu’yu verelim dediği zaman bile Sivas’a kadar talepler gelecektir arkadan...”
İslam Dünyası-Batı Dünyası
“İslam Dünyası” diye bir oluşuma inanmayan Fethullah Gülen’e göre Müslümanlar arasında cahillik ve seviyesizlik söz konusudur. Bu yüzden Müslümanlar “dünyanın problemlerini henüz” çözemezler. Ama Gülen’e göre Haçlı Seferleri’nden (11. yüzyıl) beri bizimle uğraşan Batı Dünyası’nın planlarına karşı uyanık olmak gerekir. Çünkü ona göre “Çanakkale de bir Haçlı Seferi’dir ve Körfez’e gelme de bir Haçlı Seferi’dir. Bunların Kıbrıs karşısındaki tutumu da bir Haçlı düşüncesidir. Ve bundan hiç vazgeçmemişlerdir. İçimizde iftiraklar (bölünmeler) meydana getirme de tabii ayrı bir meseledir...”
Ancak Gülen’e göre, Batı’daki pek çok kurumun, kavramın, anlayışın temeli Doğu’da atıldığı için de körü körüne bir Batı düşmanlığı bizi çağın dışına iter. İçinde bulunduğu koşulların da etkisiyle olsa gerek ABD düşmanlığı, Büyük Ortadoğu Projesi veya Medeniyetler Çatışması gibi konularda ılımlı mesajlar vermesine rağmen Gülen için, oruç, namaz, düzenli okuma seansları ve nefsi kontrol çalışmalarının yapıldığı Işık Evleri, okullar, dershaneler hep bu Batılı yaşam şekline direnme yerleridir.
Terör
Fethullah Gülen’e göre hakiki Müslüman’ın terörist; teröre bulaşmış birinin Müslüman kalması mümkün değildir. “Bir buçuk milyarlık Müslüman dünyasının içinden böyle üç beş tane sergerdenin çıkmış olmasını, İslami bünyenin ifrazatı saymak mümkündür...” Bu bağlamda Gülen’in “en çok nefret ettiği insanların başında” El Kaide lideri Bin Ladin gelir. Ona göre Ladin “hissini, hevesini İslami mantık yerine koymuş, canavarlık” yapmaktadır.
Ancak Fethullah Gülen (Lübnan’daki değil Türkiye’deki) Hizbullah’ın işlediği korkunç cinayetleri diğer İslami kesimler gibi görmezden gelmese de bu konuda çok keskin laflar etmekten kaçınır. Gülen için Hizbullah devletin PKK’ya karşı kullanmak üzere kurduğu bir örgüttür ve “Şayet şakiyi şakiye karşı kullanırsanız, ona karşı da başka bir şaki bulmak zorunda kalırsınız”. “Hizbullah’ı Mizbullah, onu da Tizbullah takip eder ve bu mesele sürer gider.” “Bunlar güçlü bir hukuk devleti için ayıptır. Onları çıkaranlar, alet olarak kullananlar ve hem devlet bünyesinde hem de kendi başlarına gaile yapanlar tarih mahkemesinde sorgulanacak ve tarihe birer kara leke olarak geçeceklerdir ve tabii Allah’ın huzurunda bu cürümlerinin hesabını vereceklerdir.”
Ancak konu PKK’ya gelince, Fethullah Gülen meseleyi Allah’a havale etmez, TSK’ya havale eder. Örneğin halen yayında olan bir video konferans kasetinde şöyle dediğini duyarız: “30 senedir, ayıptır yani ardır bu. Dağdaki bir avuç mevcudiyetleri ne kadar onların? Diyorlar ki dağda her zaman 500-600 tane insan var. Haydi, o kadar olmasın, beş bin tane olsun, hayır 50 bin tane olsun. Canım, bir milyona yakın şeyiniz var sizin. Bu kadar da Emniyet teşkilatınız var yani. İstihbaratınız var. Ayrı ayrı birbirinden farklı üç dört tane İstihbarat var Türkiye’de. İsimlerini söylemeyeceğim ben onların. Sonra dünya istihbaratı ile müşterek şeyleriniz oluyor sizin, projeleriniz oluyor. Bunları yerli yerinde tesbit edin, o projeleri. O bir avuç eşkıyanın hakkından gelin. Kuşatın onları, lokalize edin... Allah’ım birliğimizi sağla. Lütfeyle, aramızı telif buyur, bizi ittifaka muvaffak kıl. O hakkı kötektir olan bunlar. Allah’ım onların da altlarını üstlerine getir, birliklerini boz (Amin!), evlerine ateş sal (Amin!), feryatlarını figan sar (Amin!), köklerini kes (Amin!), kurut ve işlerini bitir (Amin!).”
Başta da dediğim gibi bu yazı sadece kuşbakışı bir değerlendirme. Benim izlenimim, Fethullah Gülen düşüncesinin yıllardır kıyasıya eleştirdiğim Kemalizm’den tek farkı üstüne bir de dinsel muhafazakârlık eklenmiş olması. Doğrusu bu da öyle küçük bir fark değil. Görünüşte ya da kamuya açıklanan yüzünde Gülen düşüncesi çok kültürcü, hoşgörülü, uzlaşmacı görünüyor ama biraz kazıyınca altından cemaatçi, milliyetçi, dışlayıcı, devletçi, askerci bir yapı çıkıyor. Bugünün boğucu atmosferi muhtemelen bu zihniyet haritası ile ilgili.
Bu düşünceyle yetişmiş kadroların Türkiye’nin kronik sorunlarına çözüm getireceğini beklemek ise tam bir hayal.
Özet Kaynakça: Doğu Ergil, 100 Soruda Fethullah Gülen ve Hareketi, Timaş Yayınları, 2010; Laik Devlet ve Fethullah Gülen Hareketi, (Der: M. Hakan Yavuz & John L. Esposito), (Çev: İbrahim Kapaklıkaya), Gelenek Yayınları, İstanbul, 2004; Medya Aynasında Fethullah Gülen/Kozadan Kelebeğe, (Derleyenler: Mustafa Armağan & Ali Ünal), Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı Yayınları, İstanbul, 1999, Eyüp Can, Fethullah Gülen Hocaefendi ile Ufuk Turu, Ad Yayıncılık, 1996; Mehmet Gündem, Fethullah Gülen’le 11 Gün, Alfa Yayınları, 2005; Kırık Testi, Bir Damla Ülke Kalmış Zaten, Zaman Kitap, 2003; Metin Özer, “The Gülen Movement: Perceptions of Democracy, Secularism, Religion and Public Sphere”, Boğaziçi Üniversitesi’nde 2007 yılında kabul edilmiş master tezi; Yavuz Çobanoğlu, “Fethullah Gülen’de Sosyal Ahlak Tasavvuru” Ege Üniversitesi’nde 2008’de kabul edilmiş doktora tezi. Video konferanslar için bkz. http://diyarbakirhaber.gen.tr/haber-3229-Fetullah-Gulenden-Sok-Fetva.html;http://www.dailymotion.com/video/xei7oz_fethullah-gulen-yn-kurt-ve-alevy-du_shortfilms
[email protected]
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012