Ayşe HÜR-Taraf yazıları
Her sene bu günlerde Mevlana Celaleddin-i Rumî hakkında yazmaya niyetlenirim ama her seferinde bir engel çıkar. Bu yıl da öyle oldu. Fransa Parlamentosu Genel Kurulu’nun, 7 Aralık 2011’de Yasalar Komisyonu’nda kabul edilen bir yasa teklifini, 19 Aralık 2011 günü oylayacağı ortaya çıkınca Türkiye-Fransa ilişkileri gerildi. İktidardaki Halk Hareketi Birliği’nin (UMP) Marsilya Milletvekili Valerie Boyer tarafından hazırlanan yasa teklifine göre Fransız yasaları tarafından tanınan soykırımların inkârı, bir yıl ve 45 bin avro para cezasıyla cezalandırılacak. Fransız yasaları tarafından tanınan soykırımlar arasında 1915 Ermeni Soykırımı da var. Tasarı 2006 ve 2009 yıllarında da parlamentoya gelmiş ama yeterli çoğunluk sağlanamadığı için yasalaşmamıştı. Yaklaşan seçimleri düşününce, Türkiye’nin sert tepkilerine rağmen bu sefer farklı bir sonuç çıkabilir. Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy’nin Türkiye’ye karşı tavrı biliniyor. Sosyalist Parti adayı François Hollande da, Ermeni diasporasına 2012’de cumhurbaşkanı seçilirse, benzer bir yasa çıkarmayı vaat etmişti. Yani er ya da geç, bu veya benzeri bir yasa ile karşılaşacağız.
Parlamento kararları
Peki, Türkiye tepkisinde haklı mı? Gelin birlikte karar verelim. Türkiye’nin itirazı üç husustan oluşuyor: Öncelikle Türkiye, bu tür tarihsel konuların parlamentolar tarafından değil, tarihçiler tarafından ele alınması gerektiğini söylüyor. Hâlbuki gerçek demokrasilerde, parlamentoların seçmenlerinin talepleri uyarınca bu tür kararlar almasında bir gariplik yok. Nitekim bu tür kararların alındığı ülkelerde hem sayısal hem de nitelik açısından gelişkin Ermeni toplumları yaşıyor. Bu kişiler seçmenler olarak temsilcilerine demokratik yollardan baskı yapıyorlar. Bunun sonucu da bu tür kararlar alınıyor.
Dolayısıyla ben 1915’te yaşananların 1948 Soykırım Sözleşmesi’nde tanımlanan soykırım suçuna uyduğunu düşündüğüm halde, Fransa veya diğer parlamentoların aldığı kararları dikkate almıyorum, çünkü bu kararların bilimsel kriterlere uygun araştırmalara dayanmadığını biliyorum. Ama bu kararlar olmasa, Türkiye’de kimsenin 1915 hakkında konuşmayacağını da kabul ediyorum.
Türkiye’nin “konuyu tarihçilere bırakmak lazım” demesine gelince; “95 yıldır yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıdır” deyip geçelim. “Fransa’nın yaptığı ifade özgürlüğüne aykırıdır” tezine en anlamlı cevabı ise geçtiğimiz günlerde AİHM verdi. Ermeni Meselesi konusunda öncü çalışmaların sahibi Taner Akçam’ın başvurusu üzerine AİHM TCK’nın 301. maddesinin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin ifade özgürlüğüne ilişkin 10. maddesini ihlal ettiğine, dolayısıyla Ermeni Meselesi üzerine çalışmaya niyetlenen kişileri engellediğine karar verdi. Kısacası en iyi ihtimalle “tencere dibin kara, benimki senden kara”...
Franz ve Alma Şam’da
Bu kriz, aklıma bundan 80 yıl önce Fransa ve ABD ile yaşadığımız benzer bir krizi getirdi. O zaman konu bir yasa değil bir kitap ve bu kitaptan çekilmesi düşünülen bir filmdi. Kitap, Prag doğumlu bir Yahudi entelektüeli olan Franz Werfel’in (1890-1945) orijinal adıyla Die Vierzig Tage des Musa Dagh (Musa Dağ’da Kırk Gün) adlı romanıydı. Halen hapiste yatan değerli yayımcı Ragıp Zarakolu’nun Belge Yayınları tarafından ancak 1997’de Türkçeye kazandırılan romanda, İttihat ve Terakki yönetiminin “devlete ihanet” ile suçladığı tüm Ermeni tebaasını Suriye’nin Der Zor çöllerine tehciri sırasında, Antakya yakınlarındaki Musa Dağ’a sığınan yedi Ermeni köyünün yaklaşık beş bin kişilik ahalisinin 40 gün boyunca Osmanlı güçlerine karşı direnişi anlatılıyordu. 16 ay süren tehcir boyunca, resmî tarihin “silahlı, gözü dönmüş, kan içici çeteciler” olarak tarif ettiği Ermeni halkından, tehcire karşı koyan nadir kesimdi Musa Dağlılar. Yoksa Ermeni halkının ezici çoğunluğu, sessizce boyun eğmişti bu acımasız sürgüne.
“Ne garip çocuklar bunlar...”
1911’de ilk kitabı yayımlanan Franz Werfel’in 1920’li yıllarda yazdığı eserlerinin ortak noktası hepsinin ahlakçı bir bakış açısıyla kaleme alınmış olmasıydı. (1945’te ölünceye kadar da yazdıkları da aynı öze sahipti.) Werfel’i bu kitabı yazmaya götüren ise 1929’da, Viyanalı ünlü besteci Gustave Mahler’in dul eşi Alma Mahler ile birlikte Suriye’ye yaptığı gezide yaşadığı bir olaydı. Werfel, Şam’daki bir halı atölyesini gezerken yakında karısı olacak Alma’ya “Yunan tipi çehreler ve büyümüş koyu renk gözbebekleri... Ne garip çocuklar bunlar!...” demişti. Atölyenin sahibi de “Bu garip yaratıklar mı? Türkler tarafından öldürülen Ermenilerin çocukları... Onları sokaklardan topladım, eğer barınacak yer ve iş vermezsem açlıktan ölürler. Kimse onlarla ilgilenmiyor...” diye cevap vermişti. Alma Mahler “Oradan ayrıldığımızda artık hiçbir şey bize önemli ya da güzel görünmüyordu” diye anlatacaktı çiftin o anki duygularını. Şimdi biliyoruz ki, Werfel’i romanı yazmaya götüren sadece Şam’daki Ermeni yetimlerine duyduğu şefkat ve borçluluk duygusu değildi. Musa Dağ’da Kırk Gün bir anlamda, Werfel’in adım adım geldiğini hissettiği Yahudi Soykırımı’nı önlemek için attığı umutsuz bir çığlıktı. Nitekim romanda Avrupalı Yahudilerin yaşadıklarını sembolize eden olaylar vardı. Romanı okuyan 200 kadar Yahudi Musa Dağ’ı ziyaret etmişlerdi. Werfel’in romanı epey ses çıkarmasına rağmen Alman halkı da tarihten ders almayarak Nazizm’i iktidara taşıyacaktı. Sonrası korkunç bir trajediydi. Ancak yazımızın konusu bu değil. O halde devam edelim.
Dönüşlerinde Werfel, Fransa Dışişleri Bakanlığı’na başvurarak konu ile ilgili tüm belgeleri istemişti. Osmanlı belgeleri hariç, birincil ve ikincil kaynaklara dair uzun okumalardan ve Musa Dağ direnişine katılan Pater Tomas’ı dinledikten sonra bir gün Alma’ya “Bu gece aklıma bir şey geldi. Aslında beni kovalayıp peşimi bırakmadı. Ben istemiyordum, ama o istiyordu” diyecekti. Ardından “kendisini kovalayan fikri” anlatmaya başlamıştı. Bir roman yazacaktı. Türk milliyetçiliğini açığa çıkaracaktı, Ermeni mezaliminin tarihini yazacaktı. Şam’da dokuma tezgâhlarının önünde gördüğü öksüz yetim Ermeni çocuklarının acılarını azaltmaya çalışacaktı.
Werfel sözünü tuttu ve romanını 1933’te tamamladı. Romanın başkahramanlarından Musa Dağ, Maraş’tan başlayıp güneye doğru uzanan Amanos (Nuh) Dağları’nın Hatay’ın Samandağ İlçesi sınırları içinde, Asi Nehri’nin denize döküldüğü yerin kuzeyinde denize ulaştığı yerde, 1555 metre yüksekliğinde keskin kayalıklarla ve sık çalılıklarla dolu yekpare bir dağdı. Aslında romanın başkahramanı Gabriel Bagradian dâhil pek çok karakter hayali idi. Osmanlı kaynaklarına göre dağdaki direniş Werfel’in dediği gibi temmuzun son günlerinde değil, 6 Ağustos 1915’te başlamıştı. Werfel’in dediği gibi 40 gün değil, 53 gün sürmüştü. Direnişe beş bin kişi değil 5.609 kişi katılmıştı ancak bu farklara rağmen romanda anlatılanlar esas olarak sözlü ve yazılı tarih anlatılarına uygundu.
Fransız gemileriyle kaçış
Bilinen o ki, Musa Dağ eteklerindeki Vakıf (bugün Vakıflı), Yoğunoluk, Eriklikuyu (bugün Hacı Habip), Bitias (bugün Batıayaz), Kebusiye (bugün Kapısuyu), Damlacık ve Zeytun’da (bugün Süleymanlı) oturan Ermeniler, tehcir emrini duyunca yataklarını, yorganlarını, tavuklarını, zahirelerini yüklenip Musa Dağ’a sığınmışlardı. Ancak, Osmanlı Devleti’nin 41. Fırka’dan iki alay ve bir dağ topçu takımını bölgeye sevk etmesiyle birlikte işler tersine dönecek, erzakları tükenen Musa Dağ direnişçileri bölgeyi etmek zorunda kalacaklardı. Yıllar sonra ortaya çıkan belgelere göre tam 4.088 Musa Dağlıyı bölgeden Fransız gemileri uzaklaştırdı. Mülteciler önce Kıbrıs’ın Limasol limanına getirildiler, ancak Kıbrıslı Türkler ve Rumlar Ermenilerin bölgeye yerleştirilmesine şiddetle karşı çıkmaları üzerine Mısır’ın Port Said limanına götürüldüler. Ancak burada da gemiden çıkış izni alamadılar, çünkü Mısır’daki Britanya Siyasi Komiseri “Niçin Fransız sömürgeleri değil de İngiliz sömürgeleri? Ermenileri başka yere yerleştirsinler” demişti. Uzun pazarlıklardan sonra gemidekiler liman civarındaki bir askerî tesise “geçici” kaydıyla indirildiler, ancak kampın 360 bin franka yaklaşan masraflarını ödemek istemeyen İngilizler, Fransızlara bir an önce Ermenilerin ülkeden çıkarılmasını kesin dille tebliğ ettiler.
Monarga Ermeni Lejyonu
Mültecilerin Tunus, Fas veya Cezayir’e götürülmelerine Tunus Valisi ve Fas’ın güçlü adamı Fransız Mareşali Louis Lyautay, Müslüman halkın tepkisini ileri sürerek karşı çıktı ve Ermenilerin Korsika’ya ve Güney Fransa’ya gönderilmelerini önerdi. Cezayir Valisi ise Ege’deki Mondros Limanı’nda yükleme ve boşaltma işlerinde çalıştırılmalarını uygun buluyordu. Sonunda “Ermeniler arasında eli silah tutanların bir kampta toplanarak askerî eğitime tabi tutulmaları” teklif edildi. Musa Dağ Ermenilerinin cemaat liderleri “geride kalan Ermenilerin başını belaya sokarız” diye itiraz etse de kendilerini kabul edecek bir ülke bulma konusunda umutları iyice azalan mülteciler, bu teklife çaresiz “evet” dediler.
1916 yılın son aylarında 500 kadar genç Kıbrıs’ta, Magusa’nın (bugün Gazi Magosa) kuzeyindeki Monarga’da (bugün Boğaztepe) kurulan Ermeni Lejyonu’na katıldı. Başka katılımlarla büyüyen Lejyon, Fransızlarla birlikte Kilikya’ya (Adana havalisi) çıktı ve bazı intikam saldırılarında yer aldı. Ancak yine Fransızlar tarafından 28 Nisan 1919’da Mersin’de silahlarını teslim etmeye zorlanan lejyon, Fransa ile Türkiye arasında 20 Ekim 1921 tarihinde imzalanan Ankara Anlaşması ile de tamamen kapatıldı.
Bu tarihten sonra Musa Dağı Ermenileri o tarihte Fransız Mandası olan Sancak’a (bugün Hatay) geri döndüler. Bugünkü Vakıflı Köyü’ne yerleştiler. 1939’da Sancak’ın Türkiye sınırları içine alınması üzerine, birkaç aile dışındakiler önce Lübnan’da, Beyrut yakınlarındaki Ayncar’a (Andjar) gittiler. “Ayncar” Arapçada “testi gözü” demekti ancak, ıssız ve susuz bir ovaydı. Sol eğilimliler, 1946’da büyük umutlarla Ermenistan’a göçtü. Bunların bir kısmı Mıgırdıç Margosyan’ın deyimiyle “tespih taneleri gibi” dünyanın dört bir yanına dağıldı. Ermenistan’da kalanların bir bölümü 1988 Erivan Depremi’nde öldü. Geriye, Musa Dağı’nın efsaneleri kaldı.
Türkiye Cumhuriyeti MGM’e karşı
Franz Werfel’in bu olayı anlatan romanı 1933 yılı mart ayında Viyana’da yayımlandığında büyük yankı uyandırmıştı. Kitabı ABD’de yayımlayacak olan The Viking Press “büyük edebiyat ile kahramanca bir hikâyenin muhteşem bileşimi” derken, New York Times’ın kitap editörü “eğer Hollywood bunu mahvetmezse, muhteşem bir film” olur kehanetinde bulunuyordu. Nitekim Hollywood’un devleri romanın yayın haklarını almak için yarışa girdiler. Sonuçta Viyanalı yayımcısı, Werfel’i 20.000 dolar karşılığında kitabın film haklarını dönemin devlerinden Metro Goldwyn-Mayer’e (MGM) satmaya ikna etti.
Ancak birkaç hafta sonra, MGM’in bağlı olduğu Loew şirketinin yöneticisi J. Robert Rubin, Mayer’i konunun “hassasiyeti” hakkında uyararak “en azından Türkleri rahatsız etmeyecek şekilde temkinli biçimde ele almaya” davet etti. Uyarıyı dikkate alan Mayer’in damadı ve MGM prodüktörlerinden David O. Selznick, bir milleti toptan kusurlu ilan etmektense sadece bir Türk’ün cani olarak gösterileceği bir senaryo ile tepkileri önleyebileceğini düşündü. Bununla da yetinmeyerek Amerikan film endüstrisinin bir çeşit sansür kuruluşu olan MPPDA’in (The Motion Picture Producers and Distributors of America) Başkanı Will Hays’den Türkiye’nin Washington Büyükelçisi Ahmet Münir Ertegün’ün rızasını almasını rica etti. Bu iyi niyetli adım Türkiye’nin MGM şirketine karşı büyük bir savaş açmasının başlangıcı oldu. Hatırlatalım, o yıllarda henüz “Ermeni diasporası” veya “diasporanın soykırım iddiaları” ortada yoktu.
25 Aralık 1934’te hükümetin resmî yayın organı sayılan Hakimiyet-i Milliye gazetesinde Falih Rıfkı (Atay) imzalı bir yazıda, Alman makamları kitaba karşı uyarılırken, 27-28 aralıkta aynı gazetede Burhan Asaf (Belge) Werfel’i “pek çok Ermeni kahvesi içtiği kitabın hem gelişinden hem gidişinden belli” diye iğneledikten sonra “Hıristiyan ahlakiyatının çoktan aşınarak düzleşmiş zemini üzerinde Ermeni atını, Faustkâri bir kükreyiş ile şaha kaldırmak istemektedir” diye suçluyordu. Tepkiler kısa sürede sonuç verdi ve Almanya’daki Nazi hükümetinin Propaganda Bakanı Goebbels “Türkiye’ye duydukları dostluğun nişanesi olarak” kitabın yasaklandığını ilan etti. Ancak geç kalınmıştı, çünkü kitap Alman Yahudilerinin başucu kitabı olmuştu bile.
Aralık 1934’te ABD’de piyasaya çıkan kitap iki hafta içinde 35 bin kopya satarak o yılın rekorunu kırınca Türkiye’nin tavrı sertleşti. Tehcirin sembolik başlangıcının 20. yıldönümü olan 24 Nisan 1935 yaklaşırken, MGM’in projeden hâlâ vazgeçmediğini gören Türkiye, eğer film çekilirse, MGM’in filmlerinin Türkiye’ye girmesini yasaklayabileceği tehdidinde bulundu. MGM’in Türkiye temsilcisi Fahir İpekçi de filmin çekilmesi halinde şirkete büyük zararlar geleceğini söyleyince MGM senaryoda bazı değişiklikler yapma sözü verdi ancak bu da Türk tarafını tatmin etmedi.
Yahudiler dikkat ediniz!
5 Eylül 1935 günlü Akşam Postası’nda “Yahudi müesseseler dikkat ediniz! Bir filmin kazancı yüzünden ırkınıza karşı şimdiye kadar düşmanlık etmeyen Türkleri kızdırmayın!” yazıyordu. “Milli dava”ya destek çıkan Ulus, Hürriyet ve Cumhuriyet gazeteleri birinci sayfadan protesto kampanyalarına başlamışlardı bile. Savunma tanıdıktı: “Ermeni meselesi halledilmiş ve unutulmuştur! Yoksa halen Meclis’te Ermeni üyenin olması nasıl açıklanabilir? MGM, durup dururken kapanmış bir konuyu gündeme getirirken neyi amaçlamaktadır?” Kastedilen kişi, 1935 seçimlerinde Meclis’e Afyon Milletvekili olarak girmiş olan Ermeni Berç Keresteciyan-Türker’di. (Türker soyadını Atatürk vermişti.) Makalelerde hem Werfel’in Yahudi olduğu, hem de MGM’in “bir Yahudi Şirketi” olduğu vurgulanıyor, olayın “Ermeni-Yahudi Komplosu” olduğu ima ediliyordu. Örneğin Ulus’tan Burhan Belge “bu bir Ermeni masalıdır. Fakat bir Yahudi tarafından yazılmıştır” diyordu.)
Aynı günlerde, İstanbul’da adeta rehine olarak tutulan Ermeni Cemaati Cismani Meclis’i toplanıp olayı kınadığını açıklamaya zorlandı. Cumhuriyet’ten Abidin Daver “Türk düşmanı Yahudilere ilk hücumu siz Musevi vatandaşlarımız yapmalısınız. Bu sizin içinde yaşadığınız memlekete ve millete karşı borcunuz ve vazifenizdir” diyor, Yunus Nadi Werfel’i “Yahuda rolü oynayan Yahudi yazıcı”, “Yahudi serseri” diye aşağılıyordu. Mesajı alan Ermeni Cismani Meclisi, 15 Aralık 1935’te filmi protesto eden bir açıklama yayımladı. Ardından bir grup Ermeni, Pangaltı Ermeni Kilisesi bahçesinde Werfel’in kitaplarını yaktılar/ yakmak zorunda kaldılar. Tören “Kahrolsun Türklüğe dil uzatanlar!” haykırışlarıyla bitti.
Yunanistan’ın desteği
Bunlar olurken koroya Bulgaristan, Romanya, Yugoslavya ve Yunanistan da katılmış ve MGM’i çekilecek filmin bu ülkelerde oynatılmayacağı konusunda uyarmıştı. (Yunanistan’ın tavrı bugünden bakınca şaşırtıcı görünebilir ama Yunanistan ve Türkiye 1934’te imzaladıkları Balkan Antandı ile ikinci baharlarını yaşıyorlardı. Bunun nişanesi olarak bir yıl önce Venizelos, Atatürk’ü Nobel Barış Ödülü’ne aday göstermişti.) Son darbeyi 1936’da Türkiye’nin ricası üzerine Fransa vurdu. Fransa eğer film çekilirse, tüm MGM filmlerine yasak koyacağı tehdidini savurdu. Bunun üzerine MGM’in Başkanı J. Robert Rubin havluyu attı ve “Musa Dağ’ın filmcilik açısından muhteşem olanaklar sağlamasına rağmen” bir başka stüdyo tarafından çekilmesine razı olacağını açıkladı. Ardından MGM’in diğer yöneticilerinin açıklamaları geldi. Böylece hem sinema dünyasının devlerinden MGM, hem de ABD’nin ünlü özgürlükler ilkesi, T.C. Devleti tarafından yenilgiye uğratılmış oldu. O tarihten sonra Türkiye, 1915’i hafızalarımızın karanlık dehlizlerine gömmek için her şeyi yaptı ve bugünlere kadar geldik. Şimdi tekrar soralım: Sizce ASALA suikastları olmasaydı, bu tür parlamento kararları olmasaydı 1915’te Ermenilere yapılanları hatırlar mıydık acaba? Bırakın 1915’i, 2009’daki Ermeni Açılımı’nı hatırlayan var mı? Emin olun ki bu badireyi de atlattıktan sonra 24 Nisan’a kadar kulağımızın üstüne yatacağız. Onu da atlattıktan sonra bir başka krize kadar yine kulağımızın üstüne yatacağız. Biz böyle davrandıkça da bu tür kararlar alınmaya devam edecek. Biz yine esip gürleyeceğiz. Hâlbuki yapmamız gereken şeyin ne olduğu “literatürde” yazılı.
Kaynakça: Franz Werfel, Musa Dağ’da Kırk Gün, (Çeviren: Saliha Nazlı Kaya), Belge Yayınları,1997; Rıfat N. Bali, Musa’nın Evlatları Cumhuriyet’in Yurttaşları, İletişim, 2003, s. 109-40; Edward Minasian, “The Forty Years of Musa Dagh: The Film That Was Denied,” Journal of Armenian Studies, Vol. III. No. 1-2, 1986-87, s.121-31; Halil Aytekin, Kıbrıs’ta Monargo (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı, TTK Yayınları, 2000; AHİM kararının metni: [email protected]
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.05.2012
22.04.2012
15.04.2012
8.04.2012
1.04.2012
25.03.2012
18.03.2012
11.03.2012
4.03.2012
26.02.2012