Ayşe HÜR
Hatay ın ilhakını kutlayan tak
Suriye-Türkiye gerilimi ilk değil. Hatay'ın, 1939'da Türkiye'ye katılması iki ülkenin arasını uzun süre açmıştı
Geçen hafta, Osmanlı İmparatorluğu döneminde milliyetçi hezeyanlarla girilen ancak sonunda büyük kayıplarla biten savaşlara değinmiştim. Cumhuriyet döneminde savaşa girilmediği ve toprak kaybedilmediği gibi siyasi, askeri ve diplomatik manevralarla Hatay, resmi tarih terminolojisi ile ‘anavatana katıldı.’ Böylece Lozan’da büyük yara alan Misak-ı Milli ülküsüne küçük de olsa ‘yama’ yapıldı. Suriye ile Türkiye arasında yıllarca büyük gerilim kaynağı olan, bir savaş durumunda yeniden alevlenmesi muhtemel bu olayın tarihçesini merak edenler olabilir diye düşündüm.
30 Ekim 1918 tarihli Mondros Mütarekesi uyarınca, 9 Kasım’da İngilizler, 12 Kasım’da Fransızlar İskenderun’a asker çıkarmışlardı. Ardından Antakya, İskenderun ve Harim’den oluşan İskenderun Sancağı (kısaca Sancak) adlı bir idari birim oluşturularak Milletler Cemiyeti Kanunu’nun 22. maddesinde tarif edilen ‘Manda’ sistemi ile İtilaf Devletleri’nin himayesine verildi.
Sancak Halep’e bağlanıyor
Kemalist Ankara Hükümeti ile Fransızlar arasında 20 Ekim 1921’de imzalanan Ankara İtilafnamesi ile Fransa Anadolu’dan çekilirken, Sancak özel bir statüyle Fransızların Suriye’de oluşturduğu dört idari bölgeden biri olan Halep’e bağlandı. (Diğer bölgeler anlaşmanın 7. maddesine göre Sancak’ın “Türk ırkından olan sekenesi (yerleşik halkı) kültürlerinin gelişmesi için her türlü teşkilattan istifade edeceklerdi.”)
Sancak’ın o tarihlerdeki nüfusu ve bu nüfusun etnik, dinsel bileşimi konusunda güvenilir istatistikler yok. Örneğin 1921 tarihli bir Türk belgesine göre Sancak’ın sekenesinin yüzde 54’ü Türk kökenli iken, bir Fransız belgesine göre yüzde 28,5’i Türk kökenliydi. Söz konusu belgelerde belirtilmiyor ama tahminen Türklerin ezici çoğunluğu Sünni idi. Nüfusun geri kalanı ise Arap, Ermeni ve Rum’du. Arapların ezici çoğunluğu Nusayri (kaynaklarda Alevi olarak geçmekle birlikte, Alevilikten farklı bir Şii mezhebi), kalanı Sünni idi. Ermenilerin ezici çoğunluğu Gregoryen, Rumların ezici çoğunluğu ise Ortodoks’tu. Az sayıda Kürt, Çerkez, Yahudi ve Arnavut vardı. Sancak’ın statüsünü belirleyen anlaşmalara göre, yerleşik halkın kültürel, idari, ekonomik haklarını garanti altına alınıyorsa da, bundan ne Türk, ne Arap tarafı memnun kalmıştı. Azınlıkta olan Rumlara ve Ermenilere ise fikrini soran bile yoktu elbette.
Fransa, 1926’da Fransız Yüksek Komiserliği’ne bağlı ‘Bağımsız İskenderun Hükümeti’ni ilan etti. Bu karar Suriye’de büyük gürültü koparınca, geri adım atarak önce adını Kuzey Suriye Hükümeti yaptı, ardından bunu da lağvederek, Sancak’ı Şam’a bağladı. Şam Meclisi’nin 1928 yılında hazırladığı Suriye Anayasası ve İskenderun Sancağı’nın statüsüne ilişkin esaslar, Türkiye’nin henüz üye olmadığı (1932’de olacaktı) Milletler Cemiyeti tarafından 1930’de onaylandı.
Mussolini ve Hitler’in gölgesi
Bu tarihten itibaren Mussolini İtalya’sı ve Hitler Almanya’sının Akdeniz’de ve Balkanlarda izlediği politikaları endişeyle izlemeye başlayan Türkiye için ‘Sancak Meselesi’ sadece ‘milli bir dava’ değil, aynı zamanda bir güvenlik meselesi oldu. Suriyeli milliyetçiler için de Sancak ‘milli bir davaydı’ elbette.
Tam bu sırada Fransa’da sosyalist ve radikallerin oluşturduğu Halk Cephesi seçimleri kazandı. Leon Blum liderliğindeki sol hükümet Suriye konusunda farklı bir tutum izlemeye karar verdi ve 9 Eylül 1936 tarihinde Paris’te Fransa ile Suriye arasında bir dostluk ve ittifak antlaşması yapıldı. Anlaşmanın 3. Maddesi’ne göre Fransa’nın bölgeden çekilmesi halinde Sancak’la ilgili Fransız yükümlülükleri Suriye Hükümeti’ne devredilecekti. Suriye’yi memnun eden bu karar Türkiye’yi etmedi elbette.
Atatürk’ün ‘Hatay’ adını icadı
Türkiye, konuyu 26 Eylül 1936’da Milletler Cemiyeti Konseyi’nde gündeme getirdi. Atatürk’ün, bir iddiaya göre Hitit, Eti ve Ata kelimelerinden, bir iddiaya göre ‘Hitay Türkleri’nden esinlenerek ‘Hatay’ adını icat etmesi de bu dönemde oldu.
Hatay Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti Başkanı Tayfur Sökmen’i Ankara’ya çağıran Atatürk cemiyetin adını ‘Hatay Egemenlik Cemiyeti’ olarak değiştirmelerini önerdi. Ardından bölgede Fransız idaresine karşı koymalar başladı. Antakya’da (Habib Nacar’da) Fransız polisinin ateşi üzerine iki Türk gencinin ölmesi üzerine gerginlik artınca Aralık ayında Sancak’ta sıkıyönetim ilan edildi. Ankara, Beyrut’ta görevli olan Feridun Cemal Bey’i (Erkin) bölgeye gözlemci olarak gönderdi. Ardından Atatürk’ün şu açıklaması geldi: “Biz şimdiye kadar Sancak’ta genişletilmiş özerkliğe doğru gidiyorduk. Bundan sonra Feridun’un belirttiği gibi özerkliğe değil düpedüz ilhaka gideceğiz!”
Bu olaylar olurken Şam Hükümeti bölgenin statüsü hakkında bir referandum yapılmasını kararlaştırmış, ancak Türkler referandumu boykot etmişlerdi. Bunun üzerine MC bölgeye Hollanda, İsveç ve İsviçre temsilcilerinden oluşan üç kişilik gözlemci heyeti gönderdi. Heyet 31 Aralık 1936’da çalışmalarına başladı. 12 Ocak 1937 günü heyeti etkilemek için Antakya’da on binlerce (resmi tarihe göre 60-69 bin) kişinin katıldığı büyük bir miting yapıldı.
‘Ayrı Varlık’ statüsü tanınıyor
Nasıl olduysa, 27 Ocak’ta gözlemci heyetinin hazırladığı rapor üzerinde taraflar anlaştı. Buna göre Sancak, Türkiye ve Fransa’nın garantörlüğü altında ‘Ayrı Varlık’ (Entité distincte) olarak kabul edilecek, içişlerinde bağımsız, dışişlerinde Suriye’ye bağlı olacaktı. Türkiye İskenderun limanından yararlanacaktı. Suriye ile Sancak arasında gümrük ve para birliği olacak, resmi dil Türkçe olacak, ikinci dil Arapça olacaktı. Sancak’ın yeterli sayıda jandarma ve polisi olacak, buna karşılık ordusu olmayacaktı.
Anlaşma tarihinde Sancak’ın yüzölçümü, 4.085 km2 nüfusu 219.000 idi. Nüfusunun yüzde 39,7’si Türk, yüzde 28’i Alevi, yüzde 11‘i Ermeni, yüzde 10’u Arap, yüzde 9’u Rum, kalanı da Kürt, Çerkez, Yahudi ve Arnavut kökenli olarak tespit edilmişti. Sancak Meclisi 40 kişiden oluşacak, bunun 8’i Türk, 6’sı Alevi, 2’si Ermeni, 2’si Arap, 1’i Rum cemaatinden seçilecekti. Tasnif garipti, çünkü Türk, Kürt, Ermeni vb. gibi etnik grupların dışında bir de Aleviler gibi dini grup vardı. Raporlara ‘Alevi’ diyen geçen Nusayrilerin büyük kısmı Arap olduğundan, bu tasnifin Arap toplumunu bölmek için yapıldığı anlaşılıyordu.
‘Yüksek zekâ ve olgunluk ürünü’
Anlaşmanın imzalanması üzerine Atatürk, Başvekil İnönü’ye çektiği telgrafta “İçten ve gerçekten bağlı olduğu dostluklara zarar vermeden milli sorunun çözümünü, Milletler Cemiyeti Konseyi’nde bir sonuca ulaştırmak konusunda gösterdiği yüksek zekâ, uzak görüşlülük ve olgunluktan dolayı Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni” tebrik ediyordu.
Evet, Türkiye diplomatik bir zafer kazanmıştı ama bunda uluslar arası siyasi ortamın da rolü vardı. İtalya’da faşistlerin, Almanya’da Nazilerin izlediği politikalar bütün Avrupa’yı kaygılandırıyordu. Britanya ve Fransa Türkiye’nin desteğine ihtiyaç duymaya başlamışlardı. Ama tam bu sırada Atatürk ile İnönü arasında iç ve dış siyasete ilişkin (bunlar arasında Hatay Meselesi de vardı) görüş ayrılıkları, İnönü’nün Ekim 1937’de başbakanlıktan alınması, yerine Celal Bayar’ın getirilmesiyle sonuçlandı.
Sancak Anayasası’nın yürürlüğe gireceği 29 Kasım 1937 tarihi yaklaştıkça her iki tarafın milliyetçileri ortamı kızıştırmaya başladılar. Türk tarafının lideri Tayfur Sökmen’di demiştik. Arap milliyetçilerinin kurduğu Milli Hareket Ligi’nin başında da Zeki Arsuzi vardı. Felsefeci, dilbilimci, tarihçi ve ileriki yıllarda BAAS partisinin kurucularından olacak Arsuzi, Fransız okullarında eğitim görmüştü ancak Sancak’ın bağımsız bir devlet olmasını istediği için hem Türkler, hem Araplar, hem de Fransızlar tarafından istenmeyen adam ilan edilmişti.
Öte yandan bölgedeki Ermenilerin ezici bir bölümü 1915 Ermeni Kırımı’nın acı hatıraları yüzünden Sancak’ın Türkiye’ye bağlanmasından korkuyordu. Ayrıca Kemalist modernleşme politikaları yüzünden Türkiye’ye bağlanmak istemeyen az sayıda Sünni Türk de vardı.
Ancak, Mart 1938’de Almanya Avusturya’yı ilhak edince, Fransa Türkiye’ye tekrar yaklaşmak zorunda kaldı. 1938 yılının Haziran ayında Paris’te ve Antakya’da yapılan ikili görüşmeler sonucu Sancak Anayasası yürürlüğe girdi. Seçimler ise ancak 3 Mayıs 1938’de MC’nin tayin ettiği Seçim Komisyonu’nun gözetimi altında başlayabildi.
Atatürk’ün son hamlesi
Hatay Meselesi’ni adeta kişisel bir dava haline getiren Atatürk, hastalığına rağmen, Ankara Stadyumu’nda 1938’de, 19 Mayıs gösterilerini izledikten sonra, Hatay’ın Türkiye’ye ilhakı projesi kapsamında Mersin gezisine çıktı. 21 Mayıs’ta Mersin’de ve 24 Mayıs’ta Adana’da TSK’nın resmigeçit törenlerini izledi. Amacının Suriye’ye ve Fransa’ya gözdağı vermek olduğu açıktı.
Sonunda beklenen oldu. 6 Haziran’da Sancak’ın Fransız Valisi geri çekilerek yerine Abdurrahman Melek atandı. Fransızlar 29 Haziran’da Sancak’tan ayrıldılar. 5 Temmuz 1938’de Kurmay Albay Şükrü Kanatlı komutasındaki Türk birlikleri Payas ve Hassa üzerinden Türk toplumunun büyük sevinç gösterileri, diğer unsurların endişeli bakışları altında Hatay’a girdiler.
‘Özbeöz Türk’ Hatay kimliğinin inşa edilmesi
Seçimler silahların gölgesinde yapıldı. Ankara Sancak doğumluları Türkiye’nin dört bir yanından Sancak’a taşıdı. Araplara, Nusayrilere gereken gözdağları verildi ve sonunda 22 Türk, 9 Alevi, 5 Ermeni, 2 Arap, 2 Rum’dan oluşan 40 kişilik Meclis 2 Eylül 1938 günü açıldı. Yeni devletin adı Hatay Cumhuriyeti olarak seçildi. MC’nin onayladığı Sancak statüsüne göre resmi dil Türkçe ve Arapça olmasına rağmen bütün milletvekilleri Türkçe yemin ettiler. Yemin töreninin ardından, her ikisi de ‘özbeöz Türk’ olan Tayfur Sökmen 40 milletvekilinin oybirliği ile Devlet Başkanlığına, Abdülgani Türkmen ise Meclis Başkanlığı’na seçildi. Tayfur Sökmen’in başbakan olarak atadığı bir başka ‘Türk’ Abdurrahman Melek yeni hükümeti kurdu. Hükümetin diğer üyeleri de ‘Türk’tü. Böylece çok dilli, çok etnisiteli, çok dinli Sancak’ın ‘Türkleştirilmesi’ne başlandı.
Hükümet güvenoyu aldıktan sonra Milletler Cemiyeti tarafından hazırlanan anayasayı onayladı, devletin adını da Hatay Devleti olarak değiştirdi. Başkent İskenderun’dan Antakya’ya aktarıldı. Ertesi gün Türk İstiklal Marşı milli marş olarak kabul edildi. Türk bayrağına benzer bir bayrak kabul edildi. Ocak 1939’da Türk Medeni Kanunu ve Türk Ceza Kanunu’nun Hatay’da aynen uygulanmasına karar verildi. Şubat ayında maaşlar Türk lirası ile ödendi. Postaneler Türkiye’den gönderilen pulları kullanmaya başladılar. Mart ayında Merkez Bankası İskenderun’da şube açtı. Türkiye ile Hatay arasında ithalat-ihracat serbest bırakıldı. Ardından Fransız uçaklarına Hatay semalarında uçma yasağı getirildi.
Devletten vilayete...
Bu arada Avrupa’da savaş çanları çalıyordu. 15 Mart 1939’da Almanya Çekoslovakya’yı işgal etti, İtalya 7 Nisan 1939’da Arnavutluk’a asker çıkardı. Bu gelişmeler Türkiye ile Fransa’yı biraz daha yakınlaştırdı. Bunun meyvesi de 30 Haziran 1939’da Hatay’ın Türkiye’ye katılması oldu. Hatay Devleti, Türkiye’nin Hatay Vilayeti’ne dönüştü. 1934’de Trakya’da Yahudileri kaçırtma operasyonu sırasında Trakya Umumi Müfettişlik Baş Müşaviri olan Gümüşhane Milletvekili Şükrü Sökmensüer yeni vilayete vali olarak atandı. Bu tarihten itibaren Hatay’dan Ermeni göçü başladı. Göçle ilgili olarak Yunus Nadi’nin Cumhuriyet gazetesinin 20 Temmuz 1939 sayılı nüshasındaki yazısında şöyle deniyordu: “Neden korkuyorlar? Ne var? Kendilerini yiyeceğimizi mi vehmediyorlar?” 1915 Ermeni Kırımı’nı gayet iyi hatırlayan bir kuşağın bu soruya (elbette içlerinden) verdiği cevabı tahmin etmek zor değildi. Nitekim vatandaşlık konusunda tercih yapma hakkının sona erdiği 1940’a kadar 48 bin kişi Lübnan veya Suriye’ye göç etti. Bunların 26.500’ü Ermeni, 11.500’ü Rum, 6 bini Arap ve 3 bini Nusayri idi.
Tahmin edileceği gibi Suriye, Hatay’ın Türkiye tarafından ilhakını hiç olumlu karşılamadı. 1950’lerden itibaren Suriye haritalarında Hatay Suriye toprağı olarak gösterildi. Türkiye ise aynı yıllarda kurutulan Amik Gölü’nün arazisini Türkmen aşiretlerine dağıtarak bölgenin Türkleştirilmesi politikalarını hızlandırdı. 1980’lerde GAP Projesi ile kötüleşen ilişkilerin üzerine PKK meselesi tüy dikti. 2000’de Hafız Esad’ın ölümüne kadar süren bu kötüleşme döneminden sonra olanları ise hepimiz biliyoruz. Bir Suriye-Türkiye savaşında, bu yakada Şam’da namaz kılmayı hayal edenler olduğu gibi, öte yakada da Cumhuriyet’in katı ‘Türkleştirme’ politikalarına rağmen çok dilli, çok kültürlü, çok dinli, çok etnisiteli kalmayı başaran Hatay’ı Suriye’ye katmak isteyenler olabileceğini akılda tutmakta yarar var...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016