Ayşe HÜR
Geçen hafta JİTEM’in hikayesini anlatırken, “Bunların yanısıra elbette PKK’nin hem devlete, hem örgütüne hem halka karşı işlediği suçlar var. Bu konuyu önümüzdeki hafta ele alacağım” demiştim. Ancak bilgisayarım başına gelen bir kazadan dolayı dosyalarıma şu anda ulaşamaz haldeyim. Bunun için, bu hafta bir kitap için daha önce hazırladığım bir yazımın (mailimin ekinde olduğu için ona bir başka bilgisayardan ulaşabildim) bir bölümünü paylaşmak zorunda kaldım. Geliri, Gezi direnişi sırasında devlet ve paramiliter güçlerin işbirliğiyle katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın adına kurulan vakfa bırakılan kitabın adı Direnişten Komüne Gezi. Editörü Savaş Çoban. Kitaba katkıda bulunan yazarları aşağıdaki görselde görebilirsiniz. Benim yazım 1871 Paris Komünü adını taşıyordu ama öncesi ve sonrasıyla geniş bir yazıydı. Buraya yazının kısaltılmış bir versiyonunu aktaracağım. Anlatmadığım bölüm Paris Komünü’nün güncesi. Aktardığım bölümlerde ise, son günlerde CB Erdoğan’ın izlediği siyasanın ilham aldığı düşünülen Bonapartizm kavramının tarihçesini, Avrupa’da ortaya çıkan siyasal akımların Osmanlı ülkesindeki karşılıklarını ve nihayet Paris Komünü’ne katılan üç Yeni Osmanlı’nın maceralarını bulabileceksiniz. Yazıyı uzun bulanlar, ilgilendikleri konuyla ilgili bölümleri okuyabilirler çünkü her bölüm bağımsız sayılabilir. Diğer yazı için sözüm söz, yeter ki, bilgisayarımdaki sorunu halledebileyim.
1830 VE 1848 DEVRİMLERİ
1787’de başlayan, doruk noktasına 1789’da ulaşan ve değişik aşamalardan geçerek 1799'a kadar süren toplumsal altüst oluş Fransa’da eski rejimi (ancien régime) sona erdirmekle kalmamış, Avrupa tarihinde de yeni bir sayfa açmıştı. 1792’de Fransa’da Cumhuriyet ilan edildi. 1793-1794 arasında ‘ihtilal’ çocuklarını yedi. 1795’de Direktvuar idaresi kuruldu, o da sorunlara çözüm olmadı 1799’da Konsüllük idaresine geçildi. İlk konsül Napolyon Bonapart’ın ilk işi Avrupa’nın güçlü devletlerine savaş açmak oldu. Bu arada Napolyon konsül olmakla yetinmeyip imparatorluğunu ilan etti. Napolyon ordularının 1815’de Waterloo’da mutlak biçimde yenilmesiyle başlayan Restorasyon Dönemi paradoksal olarak orta ve alt sınıfların giderek devrimci bir tavır takınmasına neden oldu. İtalya’da Carbonari, Fransa’da Hak ve Özgürlükler Hareketi, Almanya’da Bursenschaften gibi gizli örgütler, Britanya Adası’nda Chartist Hareket gibi önemli ama soluksuz bir hareket döneme damgasını vurdu. 1830’de Avrupa’nın değişik yerlerinde birbiri ardına ulusalcı devrimler patlak verdi. Ancak bunlardan sadece biri başarılı oldu. 1830’da Brüksel’de başlayan bir ayaklanma sonucu Hollanda’dan ayrılan Katolik Flaman ve Valonlar Belçika devletini kurdular. Diğerlerinde esas olarak iktidar bloğunu oluşturan güçlerin yer değiştirmesi yaşandı.
NAPOLYON BONAPART: DEVRİMCİ Mİ, MUHAFAZAKAR MI?
Murat Belge Militarist Modernleşme adlı kitabında Napolyon hakkında şöyle diyor: “Paradoks şu. Napoleon, Fransa’da devrim heyecanının devrim yorgunluğuna dönüştüğü bir anda iktidarı kapmış ve sosyopsikolojik ortamdan akıllıca yararlanmış bir önderdi. Fransa’da devrimi bitirdi. Çıkardığı yasalarla, getirdiği uygulamalarla, devrim toplumunu neredeyse muhafazakar bir topluma çevirdi. Devrimden kalan enerjiyi de bir ‘dünya fütühatı projesi’nin yakıtı haline getirdi. Bu projeyle birlikte, cumhuriyetten imparatorluğa ‘yumuşak’ geçişi de sağladı ki daha sonra yeğeni de (hikayesini birazdan anlatacağım III. Napolyon’u kastediyor) yapmasa ‘kimse bunu beceremezdi’ derdim. Paradoks Fransa’da devrimi bitiren adamın onu (devrimi) imparatorluk kurmaya çalıştığı Avrupa’da her yere birlikte götürmesidir. Meclis gibi, seçim gibi, anayasal (meşruti) yönetim gibi, Fransız Devrimi’yle doğmamış olsa da onunla gündeme daha sağlam basmış kurumlar, Napoleon’un ‘fetihleri’ yoluyla Avrupa’ya yayıdı. (…) Dolayısıyla Fransa’dan bakınca muhafazakar görünen (buna rağmen bir ‘dünya fatihi’ olarak hala çok sevilen) Napoleon Bonaparte, Avrupa’dan bakıldığında bir hayli ‘devrimci’ bir kılığa bürünür."
Geçen hafta JİTEM’in hikayesini anlatırken, “Bunların yanısıra elbette PKK’nin hem devlete, hem örgütüne hem halka karşı işlediği suçlar var. Bu konuyu önümüzdeki hafta ele alacağım” demiştim. Ancak bilgisayarım başına gelen bir kazadan dolayı dosyalarıma şu anda ulaşamaz haldeyim. Bunun için, bu hafta bir kitap için daha önce hazırladığım bir yazımın (mailimin ekinde olduğu için ona bir başka bilgisayardan ulaşabildim) bir bölümünü paylaşmak zorunda kaldım. Geliri, Gezi direnişi sırasında devlet ve paramiliter güçlerin işbirliğiyle katledilen Ali İsmail Korkmaz’ın adına kurulan vakfa bırakılan kitabın adı Direnişten Komüne Gezi. Editörü Savaş Çoban. Kitaba katkıda bulunan yazarları aşağıdaki görselde görebilirsiniz. Benim yazım 1871 Paris Komünü adını taşıyordu ama öncesi ve sonrasıyla geniş bir yazıydı. Buraya yazının kısaltılmış bir versiyonunu aktaracağım. Anlatmadığım bölüm Paris Komünü’nün güncesi. Aktardığım bölümlerde ise, son günlerde CB Erdoğan’ın izlediği siyasanın ilham aldığı düşünülen Bonapartizm kavramının tarihçesini, Avrupa’da ortaya çıkan siyasal akımların Osmanlı ülkesindeki karşılıklarını ve nihayet Paris Komünü’ne katılan üç Yeni Osmanlı’nın maceralarını bulabileceksiniz. Yazıyı uzun bulanlar, ilgilendikleri konuyla ilgili bölümleri okuyabilirler çünkü her bölüm bağımsız sayılabilir. Diğer yazı için sözüm söz, yeter ki, bilgisayarımdaki sorunu halledebileyim.
1830 VE 1848 DEVRİMLERİ
1787’de başlayan, doruk noktasına 1789’da ulaşan ve değişik aşamalardan geçerek 1799'a kadar süren toplumsal altüst oluş Fransa’da eski rejimi (ancien régime) sona erdirmekle kalmamış, Avrupa tarihinde de yeni bir sayfa açmıştı. 1792’de Fransa’da Cumhuriyet ilan edildi. 1793-1794 arasında ‘ihtilal’ çocuklarını yedi. 1795’de Direktvuar idaresi kuruldu, o da sorunlara çözüm olmadı 1799’da Konsüllük idaresine geçildi. İlk konsül Napolyon Bonapart’ın ilk işi Avrupa’nın güçlü devletlerine savaş açmak oldu. Bu arada Napolyon konsül olmakla yetinmeyip imparatorluğunu ilan etti. Napolyon ordularının 1815’de Waterloo’da mutlak biçimde yenilmesiyle başlayan Restorasyon Dönemi paradoksal olarak orta ve alt sınıfların giderek devrimci bir tavır takınmasına neden oldu. İtalya’da Carbonari, Fransa’da Hak ve Özgürlükler Hareketi, Almanya’da Bursenschaften gibi gizli örgütler, Britanya Adası’nda Chartist Hareket gibi önemli ama soluksuz bir hareket döneme damgasını vurdu. 1830’de Avrupa’nın değişik yerlerinde birbiri ardına ulusalcı devrimler patlak verdi. Ancak bunlardan sadece biri başarılı oldu. 1830’da Brüksel’de başlayan bir ayaklanma sonucu Hollanda’dan ayrılan Katolik Flaman ve Valonlar Belçika devletini kurdular. Diğerlerinde esas olarak iktidar bloğunu oluşturan güçlerin yer değiştirmesi yaşandı.
NAPOLYON BONAPART: DEVRİMCİ Mİ, MUHAFAZAKAR MI?
Murat Belge Militarist Modernleşme adlı kitabında Napolyon hakkında şöyle diyor: “Paradoks şu. Napoleon, Fransa’da devrim heyecanının devrim yorgunluğuna dönüştüğü bir anda iktidarı kapmış ve sosyopsikolojik ortamdan akıllıca yararlanmış bir önderdi. Fransa’da devrimi bitirdi. Çıkardığı yasalarla, getirdiği uygulamalarla, devrim toplumunu neredeyse muhafazakar bir topluma çevirdi. Devrimden kalan enerjiyi de bir ‘dünya fütühatı projesi’nin yakıtı haline getirdi. Bu projeyle birlikte, cumhuriyetten imparatorluğa ‘yumuşak’ geçişi de sağladı ki daha sonra yeğeni de (hikayesini birazdan anlatacağım III. Napolyon’u kastediyor) yapmasa ‘kimse bunu beceremezdi’ derdim. Paradoks Fransa’da devrimi bitiren adamın onu (devrimi) imparatorluk kurmaya çalıştığı Avrupa’da her yere birlikte götürmesidir. Meclis gibi, seçim gibi, anayasal (meşruti) yönetim gibi, Fransız Devrimi’yle doğmamış olsa da onunla gündeme daha sağlam basmış kurumlar, Napoleon’un ‘fetihleri’ yoluyla Avrupa’ya yayıdı. (…) Dolayısıyla Fransa’dan bakınca muhafazakar görünen (buna rağmen bir ‘dünya fatihi’ olarak hala çok sevilen) Napoleon Bonaparte, Avrupa’dan bakıldığında bir hayli ‘devrimci’ bir kılığa bürünür."
İşte Napolyon Bonapart’la başlayan, III. Napolyon’la devam eden siyasi geleneğe Karl Marx Bonapartizm adını verdi. Marx’ın 1852 yılında yayımlanan The Eighteenth Brumaire of Louis Napoleon adlı eserinde ilk kez tanımlanan kavram, siyaset biliminde genellikle iktidarı emekçilerin alamadığı ama burjuvazinin de alacak kadar palazlanamadığı için siyasal gücünü asker-sivil bürokrasiye devrettiği rejimin adı olarak günümüze kadar geldi. Almanlar Bismarkizm dediler, İtalyanlar Sezarizm dediler, biz Kemalizm dedik. Şimdi birileri Erdoğanizm diyorlar ki ben buna pek katılmıyorum ama Erdoğan’ın uygulamaya çalıştığı rejimin adını da henüz koyamıyorum.
(Paris’te 24 Haziran 1848 günü yapılan barikat savaşlarını gösterir Horace Vernet tablosu)
VİCTOR HUGO: “ZAVALLI BÜYÜK HALK”
Tekrar tarihe dönersek, Fransa’dakine benzer süreçler Prusya’da, Avusturya’da ve İtalya’da yaşandı ama hepsinde devrimler edildi. Neden böyle olduğuna dair ipuçlarını 1830 Devrimi sırasında geçen olayları Sefiller adlı romanında anlatmış olan Victor Hugo’nun hatıratında buluruz. Victor Hugo reformistler öncülüğündeki Paris halkının hükümeti devirip kralın yurtdışına kaçmasını sağlayan ayaklanmanın zafer günü olan 24 Şubat 1848’i şöyle anlatır: “Bastille Meydanı’nda işçilerin çoğunlukta olduğu ateşli bir kalabalık vardı. Çoğu, kışlalardan alınan ya da askerlerin verdiği tüfeklerle silahlanmıştı. ‘Victor Hugo! Victor Hugo bu! Bazıları beni selamlıyor. (…) Sesimi duyurmak için sütunun üzerine çıkıyorum. (…) Hemen Louis-Philip’in tahttan çekildiğini söyleyerek söze başlıyorum. (…) Orleans Düşesi’nin tahta vekalet edeceğini duyurduğumda bu şiddetli tepkilere yol açıyor. (…) Hiçbir şey hazır değil, hiçbir şey. Bu tam bir altüst oluş, yıkım, sefalet, belki iç savaş, ama her koşulda bilinmezlik (…) Bir ses, tek bir ses yükseldi: Yaşasın Cumhuriyet! Ona yankı yapan tek bir ses bile yok. Zavallı büyük halk, bilinçsiz ve kör! Ne istemediğini biliyor, ama ne istediğini bilmiyor!”
Evet, Victor Hugo haklıydı ve Marx’ın öngörüsünün tersine sadece Fransa’da değil tüm Avrupa’da işçi sınıfı örgütlü değildi. Nitekim Marx bu devrimlerden edindiği dersleri (farklı ekonomik çıkarları bulunan işçi sınıfı ile küçük burjuvazinin ortak bir devrin yapamayacakları, ‘burjuva’ ve ‘proleterya’ devrimlerinin farklılıklarını örneğin) Class Struggles in France 1848 to 1850 ve yukarıda sözünü ettiğim The Eighteenth Brumaire of Louis Napoleon başlıklı çalışmalarında toplayacaktı. “Yenildik, aşağılandık…. Dağıtıldık, hapsedildik, silahsızlandırıldık ve susturulduk. Avrupa demokrasinin kaderi ellerimizden kayıp gitti…” demişti Proudhon yenilgiden sonra. Evet Proudhon’un dediği gibi bir şeyler parmak uçlarından kayıp gitmişti. Ama liberal düşünceler Brezilya’ya bile ulaşmıştı.
OSMANLI’DA LİBERALİZM RÜZGARLARI
Brezilya’ya giden liberal düşüncelerin Osmanlı ülkesine uğramaması düşünülebilir mi? Düşünülemez elbet. Ancak Osmanlı’yı liberalleşmeye iten daha çok dış faktörlerdi. Nitekim Avrupa halk ayaklanmaları ile kavrulurken Mısır Hidivi Kavalalı Mehmet Paşa ile büyük kavgaya tutuşmuş olan Osmanlı İmparatorluğu, Kavalalı’nın ordularının galip geldiği 1832 Kütahya ve 1839 Nizip savaşlarından sonra önce Rusların, sonra Rusları durdurmak isteyen Avrupalı büyük devletlerin kanatları altına girmiş, hem içteki talepler hem de bu himayenin karşılığı olarak 1839’da Tanzimat Fermanı’nı ilan etmişti. Fermanı yayınlayanların Avrupa’daki ulusal kalkışmalardan, işçi sınıfı ve yoksulların ayaklanmasından haberi olduğu şüpheli ancak henüz kesinleşmeyen iddialara göre, 1848’de Paris’te eğitim gören İbrahim Şinasi (ki Osmanlı ülkesinde ilk Türkçe gazeteyi çıkaracak, ilk Türkçe piyesi yazacaktır ilerde) 21-24 Şubat 1848 ayaklanması sırasında Said Sermedi adlı Osmanlı tebaasından bir Arnavutla birlikte 1789 Fransız İhtilali’nden sonra önemli Fransız entelektüellerinin gömüldüğü Panthéon’a Fransız bayrağını dikmişti.
1848 devrimlerinin kanlı şekilde bastırılmasından dolayı Osmanlı ülkesine sığınan bir Macar mültecilerden biri İstanbul’da bir kitapçı dükkanı açmış ve burada Avrupa’daki sosyalist hareketler tarafından basılan kitaplar, risaleler, afişlere yer vermişti. 1861 tarihli, İstanbul basımlı İngilizce-Türkçe sözlükte sosyalizm karşılığında ‘iştirak-i emval’ (mallara katılım) ifadesi okunuyordu. Ve nihayet 1864’te Londra’da kurulan, ilk kongresini 1866’da Cenevre’de yapan Birinci Enternasyonal’e Yeni Osmanlılar denilen reformist aydınların ilgi gösterdiğine dair anılar var.
KİMDİ YENİ OSMANLILAR?
Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde, kabaca 1800’lerden itibaren Avrupa’nın üstünlüğüyle yüzleşilmesi ve bu durumun içselleştirilmesi sürecinde ‘fikir adamları’ için en önemli soru “Bu devlet nasıl kurtulur?” idi. Böylesi bir soruya cevaplar da, kuşkusuz devlet eksenliydi. 1839’da ilan edilen Tanzimat Fermanı’nı hazırlayan Mustafa Reşit Paşa ile başlayan, 1856’da ilan edilen Islahat Fermanı’nın mimarları Âli ve Fuad Paşa’larla devam eden bürokratik ve idari reformları ‘aşırı Batıcı’ buldukları için sistemli bir muhalefet başlatan ilk grup olan Yeni Osmanlılar (ya da Genç Osmanlılar), 1865 yılında İstanbul’da bir araya gelen bir grup aydının kurduğu İttifak-ı Hamiyet Örgütü’nden doğmuştu.
Hareketin, adları tespit edilebilen dokuz önderinin (Namık Kemal, Mustafa Nuri, Sağır Ahmed Beyzade Mehmed, Suphi Paşazade Ayetullah, Kayazade Reşad, Mustafa Refik, İbrahim Şinasi, Ziya Paşa ve Ali Suavi) hemen hepsinin babası devlet memuruydu. Dahası bu dokuz kişiden beşi Tercüme Odası’nda çalışıyordu. 1821’de kurulan bu daire, başından itibaren büyük devlet görevlerine atanmak için iyi bir atlama tahtası olmuştu. Dönemin haberleşme araçlarını (özellikle gazeteleri) başarıyla kullanan bu memur-aydınlar, modernleşme pratiklerine dönük ilk fikir tartışmalarını başlattıkları gibi, gazeteciliğin, düşünce ürünlerinin yayılmasının aracı olarak kullanılması da bu grubun marifetiyle olmuştu.
PARİS, LONDRA, CENEVRE SÜRGÜNLERİ
Özellikle Batı ile artan ticari ilişkilerden zarar gören kesimlerin tepkilerinden güç alan Yeni Osmanlılar, iddialara göre 5 Haziran 1867 günü bir darbe ile anayasal bir düzene geçmek üzere planlar yapmışlar ama bu planlarının sarayın kulağına gittiğini anlayınca grubun liderleri (Ziya Paşa ve Namık Kemal, Sağır Ahmet Beyzade Mehmed, Mustafa Nuri Bey, Kayazade Reşad, Ali Suavi) Paris’e ve Londra’ya kaçmıştı. Sürgünleri, Paris’te yaşayan Mısır hidiv ailesinden Mustafa Fazıl Paşa davet etmiş ve maddi himayesine almıştı. Kaçmakta haklıydılar çünkü geride kalanlardan bir bölümü 10’ar yıl süreyle Kıbrıs’ta, bir bölümü ise Rodos’ta sürgüne mahkum edilmişti.
Sürgünler Londra ve Cenevre’de Muhbir ve Hürriyet, Paris’te İttihad gazetesini çıkardılar. İttihad gazetesinin direktörlüğünü yapan Mehmed Bey daha sonra Cenevre’de İnkilap (devrim) gazetesini çıkardı. Mehmed Bey’in İnkilab’ın 28 Nisan 1870 tarihli nüshasındaki ‘İnkılap’ (devrim) fikrine övgüler düzen yazısı o kadar radikal unsurlar içeriyordu ki Osmanlı İmparatorluğu’nun Paris Sefiri Cemil Paşa, İsviçre Hükümeti’ne başvurarak gazetenin kapatılmasını istemişti.
FRANSA-PRUSYA SAVAŞI VE HEZİMETİ
Bu olaydan kısa süre sonra, 19 Temmuz 1870’de Fransa İmparatoru III. Napolyon, Prusya’ya savaş açtı. Savaş hiç de Napolyon’un hayal ettiği gibi gelişmedi. (o sırada henüz şehzade olan II. Abdülhamit’in, savaşı Almanya’nın kazanacağına dair 100 liraya/sterling’e bahse girdiği söylenir.) 2 Eylül 1870’te Napolyon’un ordularının Sedan’da yenilmesinden ve esir düşmesinden iki gün sonra, Alman orduları Paris’e doğru yürürken, 4 Eylül 1870 Paris Belediye Binası’nın (Hotel de Ville) önünde Cumhuriyet ilan edildi ve Ulusal Savunma Hükümeti kuruldu. Başına da General Louis Jules Troucheau getirildi. Böylece fiilen Üçüncü Cumhuriyet başlamış oldu. (Resmen, yeni anayasanın kabul edileceği 1873 yılında başlayacaktı.)
Bu günlerde, Parisliler için bile hayat çok zordu, yabancılar için iki kat zordu. Böylece Yeni Osmanlıların liderlerinden Namık Kemal Viyana’ya gitti. Ziya Paşa Brüksel’e geçti. Ama Mehmed, Reşat ve Nuri beyler Paris’te kalmayı tercih ettiler. Etmekle kalmadılar, üçlüden Reşad Bey, 4 Eylül 1870 günü Ulusal Savunma Hükümeti’nin Generali Troucheau’ya bir mektup yazdı. Mektupta şöyle diyordu:
“General,
Türk’üm ve vatanıma Fransa’nın hizmetlerini unutmadım. Minnet duygusunun ve büyük bir millete zorunlu olan demokratik ruhun heyecanlarıyla, general sizden rica ederim. Fransız Cumhuriyetinin düşmanlarıyla savaşmak için beni gönüllü olarak Fransız ordusuna alınız. Vatanseverliğiniz hakkındaki hayranlığımı ve Cumhuriyetçi Fransa için beslediğim bağlılık duygularımı lütfen kabul ediniz General. Reşad.”
Bu mektuba General yazılı bir cevap verdi mi bilmiyoruz ama Mithat Cemal Kuntay şöyle diyor: “Cephenin gittikçe genişleyerek ta Paris duvarlarına yaklaşmaya başladığı günlerde (…) bu üç Yeni Osmanlı ‘Ulusal Savunma’ komitesine başvurarak kendilerini gönüllü yazdırmışlar ve birçok Fransız soylularının çocuklarıyla birlikte o zamanın Eğitim Bakanı Duruy’un yanında istihkamlara gönderilmişlerdi. Birbirinden hiçbir şekilde ve hiçbir zaman ayrılmayan bu üç arkadaşa Fransızlar tarafından ‘Üç Türkler’ adı takılmıştı. Çünkü nereye bir obüs ya da bir şarapnel düşüp de birçok kimseyi yaralayacak olsa bu üç arkadaş derhal orada beliriyor, yaralıları tedavi için ellerinden geleni yapıyor, onları hastane çadırlarına götürüyorlardı. Bunların giysileri de bir tuhaftı. Üzerlerinde Fransız asker elbiseleri vardı. Fakat başlarında -doğru bir deyimle püsküllü belamız olan- fesleri olduğu gibi durmaktaydı. Bu ilginç kıyafet kendilerini asıl Fransız gönüllülerinden ayırıyordu. Zaten ‘Üç Türkler’ diye anılmalarının bir nedeni bu kılıklarıydı. Ancak yaralılara yardım konusunda öyle değerli hizmetleri görülmüştü ki, istihkamların her tarafında onların adı ‘Şevkat’in karşılığı olarak değerlendirilmekteydi.”
MEHMET, REŞAT VE NURİ BEYLER KOMÜNDE
General Troucheau’nun Ulusal Savunma Hükümeti’nin teslim bayrağını çekmesinden sonra Paris’te öyle olaylar yaşandı ki sonunda Versailles, karşısında her sınıftan öfkeli insanları buldu. Artan muhalefetten çekinilerek başkent Paris’ten Bordeaux’a taşındı. Savaşın resmen bitmesinden sonra Cumhuriyetçi Paris’e değil monarşist Versailles’e dönüldü. Bu Parislilerin öfkesini daha da arttırdı. Ve bunun sonucu da 18 Mart -28 Mayıs 1871 tarihleri arasında yaşanan 72 günlük Paris Komünü oldu. Sonunda monarşistler tarafından ağır bir yenilgiye uğratılan Komünün günbegün hikayesini, komüncülerin taleplerini, neleri başardıklarını ve sonunda neden başarısız olduğunu merak edenler yazının başında sözünü ettiğim kitabı alıp okuyabilirler. Hatta lütfen okusunlar. Gerçekten çok ilginç bir hikayedir, çok dersler içerir. Kitabı satın alarak da Ali İsmail Korkmaz Vakfı’na katkıda bulunmuş olurlar. Devam edelim.
Daha önce Paris’in savunmasına katılan üç Yeni Osmanlı, Paris Komünü’ne de katılmıştı. Yeni Osmanlılar konusunda uzman olan ve bu konudaki kitabı Sovyet Gözüyle Jöntürkler adıyla Türkçeye çevrilen Yuri A. Petrosyan, kitabında 1879 tarihli bir birincil kaynağa atıf yaparak “Mehmed Bey, Reşat ve Nuri, Fransız ordusuna girdiler ve savaşlara katıldılar. Paris’in ve Paris Komününün kuşatması sırasında, her üçü de bazı bilgilere göre şehirde kaldılar ve şehrin savunmasına komünacılara katılarak aktif olarak çalıştılar… Bir Türk Komüncü… Bu Jön Türklerin doktrininde yeni bir aşamaydı” diye yazmıştı.
(Paris Komüncüleriyle birlikte savaşan Milli Muhafızlar bir barikatta)
ÂLİ PAŞAGİLLERİN ZİHNİYET DÜNYASI
Paris Komünü’nün ezilmesinden yaklaşık bir ay sonra, Temmuz 1871’de, Marx’ın “cüce canavar” dediği Thiers’in yakın dostu Sadrazam Âli Paşa, Komüncülere çatan bir beyanname yayımladı. Âli Paşagillerin zihniyet dünyasını çok iyi yansıttığı için tümünü aktaracağım beyannamede (sadeleştirilmiş dille) şöyle deniyordu:
“Bildiğiniz gibi çağımız maddi bilgiler yönünden geçen yüzyıllarla kıyaslanmayacak kadar ileridir. Ancak insan toplumunu asıl ayakta tutan toplumsal ahlakın dayanağı gibi bağlar ne yazık ki dikkate alınmamaktadır. Bu ilgisizliğin vahim sonuçları ortada. İşçiler, sermayedarlarla servet ve refahça eşit olmak için mevcut malları bölüşmek gibi tehlikeli, sakıncalı fikirlere kapılmışlar. Yalnız o kadar değil, hükümet yönetimine ortak olmak da istiyorlar. 1860-1861 yılları arasında beliren bu tehlikeli düşünceler, şu 9-10 yıl süresince habis ruhlar gibi Avrupa’nın her tarafına yayılmıştır. Bu nitelikli kişilerden oluşan cemiyetin adı Enternasyonal’dir. Enternasyonal’in Londra’da bir merkezi, Amerika ve İsviçre’de şubeleri vardır. Üyeleri çoğalmış, sermayesi artmıştır. Pekala bilirsiniz ki bu tehlikeli istekler dünya düzenine aykırıdır. Gerçekleşmeleri -Allah göstermesin- türlü türlü ihtilal ve uyuşmazlıklara yol açar. Böyle düşünenlerin Komüna’da ne yaptıklarını gördük. Paris’in hali meydandadır. Haydutluğu meslek edinmiş bu adamların amacı, insan toplumlarını vahşet durumuna ve hayvanlığa geri götürmektir. Hem mizacımıza hem ahlakımıza ters düşen bu gibi fikirlerin ülkemizde ilgi görmeyeceği doğaldır. Ancak, Osmanlı Devleti’nin toprakları çok geniş ve Padişah’ın kulları çok kalabalıktır. Bu nedenle dikkatli olmalıyız. Bu uğursuz fikirler hudutlarımızdan içeri girmemelidir. Bu bozuk düşünceli kişilerin amaç ve isteklerini yaymalarına fırsat vermemeliyiz.” (Not: Âli Paşa bu emirnameyi yayımladıktan sonra çok yaşamadı, 7 Eylül 1871’de Bebek’teki yalısında 58 yaşında öldü.)
NAMIK KEMAL’DEN KOMÜNCÜLERE
Komün ilan edilmeden önce Viyana’ya giden Namık Kemal, daha sonra Londra’ya geçmiş, burada hamisi Mustafa Fazıl Paşa’nın desteğiyle Muhbir gazetesini çıkarmıştı ama bir diğer Yeni Osmanlı Ali Suavi ile anlaşmazlık üzerine Muhbir’den ayrılmış, 1871 yılında Saray’ın affıyla İstanbul’a dönmüştü. Yani Komün’e şahit olmamıştı. Ancak Namık Kemal İstanbul’a döndükten sonra başına geçtiği İbret gazetesinin 12 Haziran 1872 tarihli nüshasında Komüncüleri savunmak için kaleme aldığı ünlü “Reddiye”sinin sonunda “Far dö Bosfor’un (İstanbul’da yayımlanan Le Phare Du Bosphore adlı Fransızca gazete) bahsettiği makalenin yazarı (Reşat Bey) daha Versaylıların silahlı zulmüyle dökülen kanları sokaklarda akarken Paris’te idi. Mahkemelerde Komün taraftarlarını itham edenleri ve müdafaa eden avukatları dinledi. İki tarafın fikirlerini tutan gazeteleri okudu….” diyerek Komüncülere sıcak bir selam göndermişti. Bu yazıdaki bazı ifadelere bakılırsa Komün’ün yenilmesinden sonra da Paris’te kalan Reşat, Nuri ve Mehmet beyler 1872 yılında ülkeye dönmüşler, İbret’te Komün’ün tarihçesini ve ideallerini (kendi anladıkları kadar elbette) anlatan yazılar yazmışlardı. Bu üçlüden Mehmet Bey 1874’te ölmüştü.
“İLKİNDE TRAJEDİ, İKİNCİSİNDE FARS”
II. Abdülhamit’in iktidarının ilk yılı olan 1876’da Kanun-ı Esasi’nin kabul edilişi, 1877’de ilk meclisin açılmasıyla zirvesine çıkan nisbi liberalleşme dalgası 1877-1878 Osmanlı-Rus Savaşı bahane edilerek kesintiye uğrayacak, onun yerini yazının başında sözünü ettiğimiz Bonapartizmi bile aratacak katı bir baskı rejimi alacaktı.
Marx, The Eighteenth Brumaire of Louis Napoleon adlı eserinde III. Napolyon’un gerçekleştirdiği darbeyi, amcası Napolyon Bonapat’ın daha önceden gerçekleştirdiği darbeyle kıyaslamış ve daha sonra çok popüler olacak şu cümleyi yazmıştı: "Hegel, bir yerde, şöyle bir gözlemde bulunur: Bütün tarihsel büyük olaylar ve kişiler, hemen hemen iki kez yinelenir. Hegel eklemeyi unutmuş: İlkinde trajedi, ikincisinde komedi (fars) olarak.”
Aradan neredeyse 150 yıl geçtiği halde, dönüp dönüp aynı konuları tartışıyor olmamız bana Marx’ın bu saptamasını hatırlatıyor. Ama bizde tarih her seferinde, trajedi olarak tekrarlanma eğiliminde ne yazık ki…
Yararlanılan Kaynaklar: Wolfgang Abendroth, A Short History of the European Working Class, Londra, 1972; Eric J. Hobsbawm, Devrim Çağı, Çeviren: Bahadır Sina Şener, Dost Kitapevi, Ankara 2000; F.W.J. Hemmings, Culture and Society in France 1848-1898: Dissidents and Philistines, New York, 1971; The New Cambridge Modern History The Zenith of European Power 1830-1870, Vol.10, Cambridge University Press, 1960; Samuel Bernstein, “The Paris Commune”, Science & Society, Vol. 5, No. 2 (Spring, 1941), s. 117-147; Şerif Mardin, Yeni Osmanlı Düşüncesinin Doğuşu, İletişim Yayınları, İstanbul, 1998; Fahir Armaoğlu, 19. Yüzyıl Siyasi Tarihi (1789-1914), Alkım Yayınevi, İstanbul 2005; Coşkun Üçok, Siyasal Tarih (1789-1950), Türk Matbaası, Ankara 1961; Serol Teber, Mehmet, Reşat ve Nuri Beyler, De Yayınevi, İstanbul, 1986, Stephen J. Lee, Avrupa Tarihinden Kesitler (1789-1980), Çeviren: Savaş Aktur, Dost Kitapevi, Ankara 2002; Charles Tilly, Avrupa’da Devrimler (1492-1992), Çeviren: Özden Arıkan, Literatür Yayınevi, İstanbul 2005; Hetje Cantz, Gustave Courbet, The Metropolitan Museum of Art, New York 2008, Murat Belge, Militarist Modernleşme, İletişim Yayınları, 2011.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
-
Umur COŞKUNSöz Geçmez, Top Mermisi İşlemez 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Abdülkadir Küçükbayrak“Analar ağlamasın”dan “Analarını ağlatacağız”a nasıl gelindi! 28.12.2015 Tüm Yazıları
-
Ekrem DUMANLIGeç kaldın ey Müslüman 17.11.2015 Tüm Yazıları
-
Semra POLATFransa'nın mülteci ayarlı bombaları 14.11.2015 Tüm Yazıları
-
Ferdan ERGUTHDP içi bir PKK eleştirisi mümkün müdür? 12.11.2015 Tüm Yazıları
-
Nejat ERDİMIŞİD,KÜRTLER VE KAPIMIZDAKİ TEHLİKE! 22.07.2015 Tüm Yazıları
-
Mazlum ÇETİNKAYAEşitlik yoksa kardeşlik de yok! 26.06.2015 Tüm Yazıları
-
Hakan DEMİRCANKoalisyon hava durumu 3 21.06.2015 Tüm Yazıları
-
Tuncay TOPCamide propaganda ve ucuz taşra siyasetçiliği 27.05.2015 Tüm Yazıları
-
Mithat SANCARİnkarın bedeli 30.04.2015 Tüm Yazıları
-
Bülent KARATAŞBirol Başören 28.03.2015 Tüm Yazıları
-
Hasan ÖZTÜRKİLMİK İLMİK 26.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kelemet Çiğdem TÜRKMUNZUR’UN ŞİFASI 6.02.2015 Tüm Yazıları
-
Gürbüz Çimen2 Dil 1 Bavul 2.02.2015 Tüm Yazıları
-
Kerem ALTANHayaller duşakabin 20.01.2015 Tüm Yazıları
-
Mehmet YILDIZEnseyi karartmamalı ama nasıl? 8.01.2015 Tüm Yazıları
-
Eylem YILMAZDemokratı az olan toplumlar az demokrasi ile yönetilirler! 3.01.2015 Tüm Yazıları
-
Muhteşem ÖZDAMARHDP'yi BEKLEYEN TEHLIKE 29.12.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet DOĞANHADİ KALK 7.08.2014 Tüm Yazıları
-
Haydar TOPAYSevgili Yoldaşımız, ağabeyimiz Burhanettin Çetinkaya... 13.07.2014 Tüm Yazıları
-
Erdal TALUPolitikada Yeni Paradigmanın Doğuşu 7.06.2014 Tüm Yazıları
-
Mehmet KIRARSLANHalklar nasıl karar verir? 20.04.2014 Tüm Yazıları
-
Yasemin ÇONGARKiev’den notlar: Avrupalılaşmak ile güdülmek arasında… 4.02.2014 Tüm Yazıları
-
Zülfikar ÖZDOĞANTarih, Tarih Olalı... 2.01.2014 Tüm Yazıları
-
Neşe DüzelHata ve devlet gazetecileri 11.12.2013 Tüm Yazıları
-
Selçuk UZUN1915/16´da Erzurum Vilayeti Valisi Tahsin Uzer (1) 25.07.2013 Tüm Yazıları
-
Dr.Sivilay GENÇSibirya ablası 2.05.2013 Tüm Yazıları
-
Nihat TAŞTANBU GÜNÜN MÜŞRİKLERİ MEKKE MÜŞRİKLERİNİ ARATMIYOR 16.03.2013 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCI-Taraf YazılarıBelirsizlikler zamanı ve ütopya zamanı 21.10.2012 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLU-Taraf yazılarıESAT’IN YENİ HAMLESİ.. 8.10.2012 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜR-Taraf yazıları1922’de Güzelim İzmir’e Kimler Kıydı? 9.09.2012 Tüm Yazıları
-
Cevdet AŞKINŞiddetli çatışma dönemi başladı 22.05.2012 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtTüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
9.09.2024
9.09.2024
17.11.2022
6.11.2022
7.06.2019
26.12.2017
21.03.2016
13.03.2016
6.02.2016
28.02.2016