Bekir AĞIRDIR
Başkanlık sistemi tartışmasını enine, boyuna ve kişilerden bağımsız bir sistem tartışması olarak yapmadıkça bu tartışma hiç bitmeyecek. Elbette kişilere ve niyetlerine bağlı bir yönü var bu talebin. Ama sistemin bütününü, asgari gereklerini, parlamenter sistemin veya başkanlık sisteminin avantaj ve dezavantajlarını tartışıp, genel bir mutabakata varmadıkça da bu tartışma bir sonuca varmadan, anlamsızca sürüp, gidecek görünüyor.
“İyi parlamenter sistem” veya “iyi başkanlık sistemi” nasıl olur? Sistemin “iyi” olmasını sağlayacak unsurlar nelerdir? Öncelikle bu sorulara cevap vermek gerekiyor.
Ülkenin çok ciddi yönetim sistematiği sorunu var. Kürt meselesi, Gezi’yi var eden dinamikler, göç ve metropolleşmenin ürettiği sorunlar, kentsel dönüşüm, çevre sorunları, hangi sorunu tartışırsak tartışalım işin bir yönetim sistematiği sorunu olduğu çok açık.
Var olan sistem, kendi başına bugünün sorunlarının da kaynağı. Bu sistem merkeziyetçi, vatandaşını da sorunları da çözümleri de tek tip üzerinden düşünen, vatandaşına güvenmeyen, katılımcılığa kapalı, şeffaflığı olmayan bir sistem.
Bu karakteri nedeniyle de keyfiyetçiliğe, çeteleşmeye, partizanlığa, yolsuzluğa son derece açık bir sistemdir var olan.
Bir başka unsur, tüm dünyada ve ülkemizde değişen bir gündelik hayat var karşımızda. Yeni gündelik hayatın ritmi daha hızlı, çok aktörlü, çok boyutlu, giderek metropollere sıkışan bir hayat. Bu gündelik hayatın temel karakteristiği ise karmaşıklık ve belirsizlik.
Hiç kimse ve hiçbir kurum bugünün karmaşıklık ve belirsizlik esaslı gündelik hayatını (ne yerel, ne ulusal, ne küresel ölçekte) planlayacak ve yönetecek bilgiye ve araçlara sahip değil. Bilgisine ve araçlarına sahip olunamayacak denli karmaşık bir hayat merkeziyetçiliği güçlendirerek mi yoksa merkeziyetçiliği dağıtarak, karar mekanizmalarını yerelleştirerek ve çoğullaştırılarak mı daha iyi yönetilir?
Bir diğer unsur var olan siyasal ve toplumsal sorunlar. Ülkenin kendine özgü siyasal ve toplumsal sorunlarının neredeyse hepsi yüz yıldır yaşanıyor, birikiyor, kendi dinamikleriyle değişiyor-derinleşiyor. Yeni bir toplumun iç mutabakatına, “biz olmaya”, devlet ve toplum arasında yeni bir mutabakat üretmeye ihtiyaç var. Bu mutabakatlar ilişki-müzakere-ikna ve uzlaşma süreçleriyle mi sağlanır yoksa pederşahi yaklaşımlarla veya dayatmalarla mı?
Bu toplumsal ve siyasal sorunların yönetimi ve çözümü üzerinden de baksak, merkeziyetçi yapının ürettiği sorunlardan da baksak, değişen gündelik hayattan da baksak daha iyi bir yönetim sistemi için olmazsa olmaz gereklilikler var. Herkes demokrasi ülküsünde -en azından sözde de olsa- mutabık olduğuna göre, demokratikleşmenin de gerekliliği bunlar. Bana göre bu gereklilikler dört temel alanda.
Birincisi, hak ve özgürlükler alanının sosyal ve kolektif hakları da (anadilde eğitim, vb) kapsayacak biçimde genişletilmesi, vatandaşlık tanımının değiştirilmesi.
İkincisi, siyasi alanı düzenleyen tüm kanunların (Siyasi partiler kanunu, dernekler-vakıflar kanunları, toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu, polis vazife ve salahiyetleri kanunu, vb.) ve seçim sisteminin (yalnızca seçim barajından ibaret olmayan kapsamda) yeniden düzenlenmesi ve demokratikleştirilmesi.
Üçüncüsü, yönetimin merkeziyetçilikten çıkarılarak, yerelleştirilmesi ve katılımcılığa açık biçimde yeniden yapılandırılması.
Dördüncüsü de yargının tarafsızlığını sağlayacak yapısal reformların yapılması.
Bu dört alanda demokratikleşme sağlanıyorsa başkanlık veya parlamenter sistem tartışması yönetimin etkinliği ve verimliği üzerinden daha anlamlı olacaktır. Bu dört alanda hiçbir öngörüde bulunmadan, bunlara dair bir vaat sunmadan yalnızca sistemi tartışmanın anlamı yoktur.
Peki, Ak Parti’nin ve Cumhurbaşkanı’nın tartışmaya açtığı başkanlık talebinin ne olduğu anlamak ve tartışabilmek için neyi esas almalıyız? Yukarıda işaret ettiğim gereklilikler var mı önerinin içinde? Elimizde temel bir ölçü var. Ak Parti’nin 2011 genel seçimlerinden sonra Meclis’te oluşturulan, Anayasa Uzlaşma Komisyonu’na verdiği Anayasa önerisinin ilgili bölüm ve maddeleri.
Ak Parti’nin bu anayasa önerisi başkanlık sistemini esas alıyor. Bu metinde hiçbir zaman aralığında ve koşulda demokrasi ile bağdaştırılamayacak, hiçbir demokratik ülkede olmayan bazı maddeler var.
Kanunların Başkan tarafından onaylanması ve yayınlanması
Madde 11– (1) Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisince kabul edilen kanunları on beş gün içinde onaylar ve yayınlar.
(2) Başkan onaylamadığı kanunları bir daha görüşülmek üzere, … Türkiye Büyük Millet Meclisine geri gönderir…
(3) Türkiye Büyük Millet Meclisi geri gönderilen kanunu üye tamsayısının beşte üç çoğunluğu ile aynen kabul ederse, kanun, Başkan tarafından yedi gün içinde yayınlanır.
Başkan’ın görev ve yetkileri
MADDE 22- … (4) Başkanın görev ve yetkiler şunlardır:
a) Gerekli gördüğü takdirde, yasama yılının ilk günü Türkiye Büyük Millet Meclisinde açılış konuşmasını yapmak,…
g) Başkanlık kararnamesi çıkarmak,
m)Sıkıyönetim veya olağanüstü hal ilân edilmesini Meclisten talep etmek,…
Başkanlık kararnamesi
Madde 23– (1) Başkan, genel siyasetin yürütülmesinde ihtiyaç duyduğu konularda Başkanlık kararnamesi çıkarabilir. Bir konuda Başkanlık kararnamesi çıkarılabilmesi için kanunlarda o konuyu düzenleyen uygulanabilir açık hükümlerin bulunmaması şarttır. Kişi hak ve hürriyetleri ile siyasi hak ve hürriyetler kararname ile düzenlenemez. Kararnameler ile kanunlarda aynı konuda farklı hüküm bulunması halinde, kanun hükümleri uygulanır…
Başkanın cezai sorumluluğu
Madde 24– (1) Başkan hakkında, bir suç işlediği iddiasıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi üye tamsayısının en az üçte ikisinin vereceği önerge ile soruşturma açılması istenebilir. …
(3) … Yüce Divana sevk kararı ancak üye tamsayısının dörtte üç çoğunluğunun gizli oyuyla alınır. Yüce Divan tarafından seçilme yeterliliğine engel bir suçtan mahkum edilen Başkanın görevi sona erer.
Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Başkanın seçimlerin yenilenmesine karar vermesi
Madde 28- (1) Türkiye Büyük Millet Meclisi veya Başkan tek başına her iki organın seçimlerinin birlikte yenilenmesine karar verebilir. Başkanın ikinci döneminde Meclis tarafından seçimlerin yenilenmesine karar verilmesi halinde Başkan bir defa daha aday olabilir.
Var olan merkeziyetçi yapıyı koruyarak, demokratikleşmenin asgari gereklerinin hiç birisinde somut reform öngörmeyerek ve vaat etmeden, MİT yasasından iç güvenlik paketine kadar merkeziyetçiliği, güvenlik politikalarını, polisi ve keyfiyetçiliği güçlendirerek, yukarıdaki maddelerde özellikle koyu yazılmış yetkileri bir kişiye vermek mümkün müdür? Böylesi yapılanma arayışı neyi ifade eder?
Mutlak gücü sınırlamak, denetlemek için yüzyıllar içinde oluşturulmuş olan kısıtlama - denge-denetleme mekanizmalarını yok saymak, insanlığın yaşadığı bunca acı tecrübeden hâlâ ders almamış olmak mümkün mü?
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Yapay zekâya yatırım yapılıyor, ekonomiyi değiştiriyor ama insanlar neden daha yalnız hissediyor?
3.11.2025 - Batı’nın krizi, küresel düzenin çözülüşü: Türkiye için dönüm noktası üzerine senaryolar ne?
27.10.2025 - Araştırmalar ne diyor; toplum güçlü bir lider mi arıyor, yoksa adil bir kahraman mı?
20.10.2025 - Türkiye’nin sosyal devletin rolünün yeniden inşası kaçınılmaz
6.10.2025 - Zeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek
29.09.2025 - Türkiye'nin umudu eğitim: Cumhuriyet’in en önemli başarısı, bugün sınav usulsüzlüğü ve fırsat eşitsizliğinin gölgesinde
8.09.2025 - 'Kusursuz fırtına’nın tam ortasında: Türkiye krizler kavşağında hangi yola sapacak?
1.09.2025 - Dünyanın temel düzeni sarsılıyor: Yeni bir ütopya, krizlerden çıkışın anahtarı olabilir
25.08.2025 - Yolsuzlukla mücadele vaadinden, uygarlık yıkımına: Türkiye'deki vasatlık iklimi, iktidarı koruyan bir stratejiye nasıl dönüştü?
18.08.2025 - 'Yeni Türkiye'de umudu yalnızca 51 kişilik komisyona bırakmalı mıyız?
11.08.2025
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
































mutlu niyazoğlu
sayın selahattin kumru beyin kurtardığı onca canları bu dünyaya gelmesine aracı olduğu onca bebekleri unutup bir genç kızın hayatını kararttı diye bilip bilmeden sanki doktormuş gibi birde ameliyatın riskleri hakkında da yorum yapmış beyefendi. asıl senin gibi insanlaramı çakma denmeli bilmiyorum. yazarlar tarafından insanlar böyle kötülenip kamuoyu yanlış bilgilendiriliyor.birde eleman yokluğundan fedakar bir şekilde düzcelilere hizmet veren düzce üniversitesini suçluyorsun.dilerim gerekmez ama bir gün senin veya ailenin bir ferdinin durumu bu kötülediğin hocanın yardımına muhtaç olursa utanırmısın acaba? adam karısını çocuklarını antalyada bırakıp ta düzcelere hizmete geliyor bizim yazar oturduğu yerden memleket kurtarıyor.pes doğrusu
universiteli
oglum senin capin ne egitimin ne de bir universitenin yonetiminin ve akademisyenleri hakkinda yazmaya calisiyorsun? Hic aynaya baktin mi sen? Bizde bu durumlar icin ""ite bak yattigi yere bak"" derler. Yazik sana ve sana tetikcilik yaptiranlara..
Ad Soyad Giriniz...
Bu adamı buraya yazar diye koyup eline kalem verip birde yol verirseniz böyle cesaret alıp yazılarında yakında küfürde eder. Alın şu kalemi bu adamın elinden
Ad Soyad Giriniz...
özür dileyebilmekte erdemdir.