Besim F. Dellaloğlu
Geçen hafta Perspektif’te “Bay Kemal’in Yumuşak İktidarı” başlıklı bir yazı yazmıştım. Bu yazıda, AKP liderliği tarafından kendisine yöneltilen küçümseyici “Bay Kemal” nitelemesini Fransız sitüasyonistlerinin “détournement” dedikleri; Türkçeye belki “tersine çevirme”, “altüst etme” diye çevirebileceğimiz kavramsallaştırmalarında olduğu gibi olumlu anlamda kullanmıştım. Bu yazının yayınlanmasının ardından Kemal Kılıçdaroğlu’nun Twitter hesabına “Bay Kemal” adını eklediğini fark ettim. Sanırım son yaptığı mitingde de “Bay Kemal” nitelemesini üstlenmiş. Kendime bir pay çıkarmak için söylemiyorum ama bu gelişmelere çok sevindiğimi belirtmek isterim. Bunu son dönemde CHP liderliğinin söylemsel üstünlüğü AKP liderliğinden almasının bir sembolü olarak değerlendirebiliriz sanırım. Sözünü ettiğim yazımda “Bay Kemal” nitelemesinin AKP liderliği için sadece mevcut CHP liderine değil, aynı zamanda kurucu CHP liderine de yönelik olduğunu ve bir anlamda Cumhuriyet ile ciddi bir hesaplaşma içerdiğini vurgulamıştım. Okumakta olduğunuz yazımda işte bu konuya, yani Cumhuriyet meselesine, meselemize değinmek istiyorum. Böylece Bay Kemal’in yeni stratejik hamlesini de yorumlama imkânım olacak.
Helalleşme-Hesaplaşma
Bay Kemal’in son zamanlarda kendi deyimiyle bir helalleşme programı takip ettiği herkesin malumudur. Benim anladığım kadarıyla CHP liderliği yakın tarih içinde mağduriyete uğramış ya da kendini öyle hisseden, kendilerini henüz yeterince Cumhuriyet’in yurttaşı olarak hissedemeyen çok çeşitli kesimlerle diyalog kurmaya çalışıyor. Bu aynı zamanda daha önceki bazı yazılarımda vurguladığım gibi, CHP’nin kendisiyle, kendi tarihiyle, hatta kendi genetiğiyle, Erdoğan’ın deyimiyle CHP zihniyetiyle helalleşmesi, hesaplaşması olarak da değerlendirilebilir.
Bay Kemal helalleşme kavramını kullanmaya başladığından beri ne zaman bu kavramı duysam aklıma hep iki anekdot geliyor. Bunları sizle paylaşmak isterim. Birincisi bundan sanırım yedi, sekiz yıl önce yaşadığım bir tecrübe. Bir öğrencimin annesi bir Anadolu şehrinde CHP İl Başkanı olmuştu. Kendileriyle bir lokantada karşılaştık ve biraz muhabbet ettik. Ülke yine bir seçim sürecindeydi. CHP’nin İl Başkanlığı öncelikle AKP’nin güçlü olduğu yörelerden seçim çalışmalarına başlamıştı. Bir köy ziyaretinde kurulmuş bir sofrada bir yaşlı teyzeyle sohbete başlayan İl Başkanı, işlerin iyi gitmediğini gerekli bütün verilerle anlattıktan ve teyzeden her konuda onay aldıktan sonra oy istemiş. Yaşlı teyze, İl Başkanı’nın bütün eleştirilerine katılmasına, onun alternatif önerilerinin hepsini haklı bulmasına rağmen şöyle cevap vermiş: “Ben size veremem evladım, ben yine her zaman verdiğime vereceğim. Ama siz doğru yoldasınız. Böyle devam ederseniz ileride benim torunlarımdan oy alırsınız.” Bu küçük hikâye Türkiye’de oy verme davranışının arkasındaki temel saiklere dair inanılmaz şeyler söylüyor. Yani CHP’nin yaşlı teyzenin temsil ettiği kesimlerden oy alabilmesi gerçekten çok zor. Bunu başarabilmesi için CHP’nin ve Türkiye’nin değişmesi gerekiyor.
İkinci tecrübeyi, son İstanbul belediye başkanlığı seçimleri esnasında karşılaştığım ve eskiden beri tanıdığım bir CHP yöneticisiyle yaşadım. Seçim süreci devam ediyordu. CHP yöneticisi çok umutluydu. “Kazanacağız” diyordu. İstanbul’da 25 yıldır hiç kaybetmemiş bir partiye karşı bu sefer kazanacaklarını iddia ediyordu. Kısa muhabbetimiz esnasında benim en çok dikkatimi çeken ise şu söyledikleri oldu: “Besim Hocam, artık öyle kesimlere erişebiliyoruz ki, biz bile bazen şaşırıyoruz. Herkesi dinliyoruz, herkesle konuşabiliyoruz.” Sizinle paylaştığım iki anekdot arasında yaklaşık beş yıl olduğunu varsayabiliriz. İlkindeki umutsuzluğu ve ikincisindeki umudu siz de fark etmişsinizdir. Bu aslında CHP’nin, Bay Kemal’in bu esnada epey yol kat ettiğini gösteriyor. Özellikle de İstanbul belediye başkanlığı seçiminin kazanıldığı düşünüldüğünde.
Kamusuz Cumhuriyet
Ancak şunu hatırlatmakta da fayda mülahaza ediyorum: Ülkenin ana muhalefet partisinin, üstelik Cumhuriyet’in kurucu partisinin ülkenin her kesimine ulaşamaması, onlarla konuşamaması, onları dinleyememesi, onların ihtiyaçlarını programına, politikalarına yansıtmaması ne demektir? Bu, bir bakıma, aslında cumhuriyetin ontolojisiyle ilgili bir soruna işaret etmez mi? Bu, en azından ülkede kamunun yeterince geniş olmadığı anlamına gelir. Kamunun darlığı ise Cumhuriyet’in zayıflığının göstergesidir. Çünkü cumhuriyet demek kamu demektir. Respublica, eninde sonunda “kamusal (bir) şey”dir. Kamusuz cumhuriyet oksimorondur. Üstelik farklı toplumsal kesimlerin alternatif, hatta paralel kamular şeklinde yapılandığı bir ülkede aslında cemiyet bile yoktur yeterince. Belki farklı cemaatler vardır. Cemaat kavramını her kullandığımda teolojik değil, sosyolojik anlamda kullandığımı belirtmek zorunda kalmak da bu ülkede yaşamanın maliyetlerinden biri olsa gerek!
Bay Kemal’in helalleşme girişimi işte tam da bu noktada anlam kazanıyor. Helalleşme fikri en azından sorunların farkındalığını içeriyor. CHP’nin ve Cumhuriyet’in hep olageldiği gibi devam etmesinin zor olduğunun kabulünü gösteriyor. Bir değişimi, hatta yeniden inşayı ima ediyor. Helalleşme; alternatif, hatta paralel kamularda ömür tüketmiş, aralarında pek fazla ilişkisellik tesis edilememiş toplumsal kesimler için yeni bir ortak kamu arayışına karşılık geliyor. Bu arada “ortak kamu” demek zorunda kaldım. Sizce ortak olmayan kamu olur mu? Bakın bu da tipik bir Türkiye açmazı!
Aslında gerçek bir cumhuriyette sürekli yeni büyük helalleşmelere gerek duyulmaması gerekir. Cumhuriyet fikri zaten kurucu, normatif bir helalleşme içerir çünkü. Esas mesele cumhuriyeti numaralandırmak değildir. Kaliteli bir cumhuriyet inşa etmek ve onun kalitesini çağa uyarak sürekli yükseltmektir. Yeni sürümlerin numaralandırılması özellikle ileri teknoloji ürünleri için elzem olabilir. Ama cumhuriyet öncelikle bir fikir, norm, sözleşme, mutabakat, basirettir. Bunlar ise o kadar da ölçülebilir değillerdir. Ama daha iyisini daha kötüsünden ayırt etmek de her zaman mümkündür.
Cumhuriyet’in 100’üncü yılında, yine bir Bay Kemal’in inisiyatifiyle tüm toplumsal kesimlerin asgari onayını alarak Cumhuriyet’in öznesi haline getirmek için önemlidir helalleşme. Cumhuriyetin kamu olduğunu zaten söylemiştim. Helalleşme ise bir bakıma bu kamunun hem genişlemesi hem de derinleşmesi anlamına gelebilir. Bay Kemal, CHP’nin kamusunu genişleterek her kesim için helal bir cumhuriyet inşa etmeye çalışıyordur belki de. Bay Kemal’in buna ihtiyaç duyması bugüne kadar kendilerini Cumhuriyet’e yeterince dâhil hissetmeyenlerin itirazlarının bir başarısıdır da.
Cumhuriyet’i Güçlendirmek
Kadın/Erkek, Kürt/Türk, Dindar/Laik, Alevi/Sünni, Fakir/Zengin eksenlerindeki mevcut gerilimler Cumhuriyet’in çatısını hâlâ zorlamaktadır. Dolayısıyla politik, sosyolojik, kültürel depremlere karşı Cumhuriyet’i güçlendirmek şarttır. Helalleşme Cumhuriyet binasının güçlendirilmesi için de elzemdir. Yukarıda sıraladığım Türkiye’nin temel gerilim eksenlerinde ortaya çıkan sorunları çözmek hiç sanıldığı kadar zor değildir. Asgari bir cumhuriyete sahip olsak yeter!
Ama elbette asgari cumhuriyetin tanımı da değişmiştir zamanla. Örneğin artık “asgari yurttaşlık geliri” cumhuriyetin tanımına dâhil olmuştur bile. Sanırım CHP’nin “aile sigortası” dediği şey biraz buna benziyor. 100’üncü yılında Cumhuriyet’in başlangıçtaki olmaya devam etmesi mümkün değildir. Eninde sonunda Cumhuriyet’in cumhuriyet olabilmesi için herkese helal olması gerekir. O çatının altında hiç kimsenin kendini dışlanmış hissetmemesi lazımdır. Bay Kemal’in kendi listesindekilerle helalleşmesi aslında Cumhuriyet’in bu kesimlerle helalleşmesi, yani Cumhuriyet’in herkese helal hale gelmesidir. Ve bu kesinlikle iyi bir şeydir
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURHavf ve reca arasında yeni bir yıla... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolKara bir yıl 2025 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA2026’ya Girerken; Barış, Demokratik Toplum ve Enternasyonal Özgürlük Yürüyüşü... 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEBölücüler ve Ülkücüler 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciOkudukça yoksullaşan bir ülkeyiz 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünGemini’ye göre 2026’da Türkiye… 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ocaktan2026’da deliler çağına karşı bir umut ışığı yanar mı? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKErken Cumhuriyet dönemi eleştirileri: Revizyonizm mi, Türk usülü “woke” mu? 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİVicdansız senenin kelimesi dijital vicdanmış 31.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTürkiye’ye özgü sürecin muhasebesi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÇözüm için mücadele demokrasi için mücadeledir 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU2026: Beklentiler, beklentiler… 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAfrika Boynuzu’ndaki oyun: İsrail kime şah çekti? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENNasıl anılmak isterdiniz? 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBarış Akademisyenleri'nin göreve iadesine istinaf engeli: Daire, Danıştay kararına direndi 30.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞYENİ YILDA DA KURU EKMEK BİZİ BEKLİYOR… 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇER23 yılın en kötüsü 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçLeyla Zana ve Gözde Şeker ne yaptı? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRTürkiye'de davaların portresine kısa bir bakış: Hâlâ en güçlü ortak talep neden adalet? 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRUyuşturucu dosyasındaki sürpriz isim! "Cumhurbaşkanımızın tensipleri ile…" 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidar medyası infilak etti 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞUlus devlet, milli egemenlik, çevre, insan hakları, uyuşturucu ve Venezuela 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir fotoğraf karesinden çok daha ötesi... 29.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALRTÜK ve basın özgürlüğüne geçit yok… 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRaporların Gösterdiği 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRAN11. YARGI PAKETİ, YENİ ADALETSİZLİK VE EŞİTSİZLİKLER YARATTI 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN2025 giderken 28.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanKararsızlığın Erdemi: Kesinliğin Gölgesinde Düşünmek 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÜlke siyasetin neresinde, hangi evresinde? 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraYılın Kelimesi 27.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYANLeyla Zana vakası bir gösterge. Ama neyin? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSovyetler ve Bookchin 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTİslamcılık Öldü mü? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye, güvenlik ve 15 milyon bağımlı… 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTAN100 Bin Dolar Kazanan “Yeni Yoksul” Mu? 26.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa Karaalioğlu‘Entegre strateji’ varsa, niye tek yönünü görüyoruz? 25.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanKomisyonda uzlaşma çıkmazsa süreç yine de ilerler mi? 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilGüvenlikten kimliğe, inkârdan yurttaşlığa 24.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİSekülerleşme sorunu veya Müslümanlar nasıl modernleşecek? 23.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEYüzdük yüzdük 22.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayPax Americana sonrası Almanya: Yeşil dönüşümden askeri Keynesçiliğe 21.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasAK Parti hariç herkes CHP 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKüfürbazlar ve ötesi 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarThank you Ahmed 19.12.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselPara politikasında sınav zamanı 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakNüfusumuz dibe vururken! 18.12.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN"O Yıl", hangi yıl? 15.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKİmralı için CHP’yi sıkıştırmaya gerek var mı? 5.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYTürkiye İçin Irak Peşmergeleri Sorun Olmuyor da Rojava neden Sorun! 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRPOLEMİK SENDROMDA 4.12.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrta Doğu, Trump Amerika’sına Uyum Sağlıyor 3.12.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKEve siyaset için dönüş öncesi bir mıntıka temizliği gerek 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYŞu meşhur “İznik Konsili” 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunDağıstan Cumhuriyeti ve Ayna Gamzatova 1.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMABD’de bir şeyler oluyor: Nick Fuentes 30.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaAK Parti çekingen 26.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerÇÖZÜM, BARIŞ VE KARDEŞLİK GETİRECEK Mİ? 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİCHP modernizmi ve faşizmi... 23.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KURÇOCUK HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ 19.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları











































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
25.11.2022
17.11.2022
7.11.2022
19.09.2022
26.08.2022
29.07.2022
12.06.2022
12.06.2022
6.05.2022
25.04.2022