Cengiz AKTAR
Cumhurbaşkanı iki yıl aradan sonra dün üç temel AB kurumunun başkanlarıyla görüştü. Ziyareti bugünEuropalia Uluslararası Sanat Festivali’nin açılışıyla sürüyor. Festivalin bu yılki konuğu Türkiye (http://europalia.eu/en/home/home_82.html). Erdoğan Europalia açılışına her durumda gidecek ve seçim kampanyası için her şeyi kullandığı gibi bunu da kullanacaktı. Keza Brüksel’de ahaliden oy isteyecekti, ama bu, salon verilmediğinden gerçekleşemedi. Ancak AB kurumları başkanlarıyla görüşme başta programda yoktu. Ne oldu da AB’de epeyidir persona non grata yani istenmeyen adam olan Erdoğan birdenbire kıymete bindi? Ne oldu da işler nispeten iyi giderken AB’li yöneticilerin aynı karede görünmekten kaçındığı, daha sonra ise Türkiye’nin berbat demokrasi karnesi yüzünden Brüksel’e davet edilmeyen Erdoğan, aranan adam oldu? Bu duruma Suriye mülteci krizi ve Avrupa’nın bu krizi yönetmekteki klasik zorluğunun vesile olduğu açık. Başta Almanya olmak üzere Avrupalı karar vericilerin Erdoğan’la konuşarak çözüm arama yolunu benimsemeleri. Ancak beyhude.
Avrupa’da ve Türkiye’de pek çok gözlemci Erdoğan’ın Yunanistan ve Bulgaristan’a doğru vanaları açtığını ve bir anlamda Avrupa’da dolaylı olarak mülteci krizi yarattığını sanıyor. Gerçekten de mülteci kaçakçılarına göz yumulmuş olabilir, üstelik şu zor ekonomik zamanlarda yeni bir iş kapısı hâline gelen bu insan ticaretine olumlu gözle bakılıyor da olabilir. Ancak göç etmeyi kafasına koymuş bir insanı kimse hedefini er veya geç gerçekleştirmekten alıkoyamaz. Göç teorisinin altın kurallarındandır. O yüzden mülteci akımlarını duvarla, silahla, vali genelgesiyle filan kontrol etmek mümkün değildir. Keza Suriyeliler buradan, birkaç kampta yedirilmek içirilmek dışında ciddî, kapsamlı bir mülteci politikasından yararlanamadıkları için kaçıyorlar. Dikkat edilirse Bulgaristan’a, Yunanistan’a, Makedonya’ya, Sırbistan’a geçiyor ama oralarda da kalmıyorlar, geleceklerini garanti altına alabilecek Batı Avrupa’ya gitmeye çalışıyorlar.
Türkiye’nin olmayan mülteci politikasını Brüksel temasları çerçevesinde AB ile görüşerek ve derhal değiştireceğini beklemek abesle iştigaldir. İşin ironisi de şu ki, 1951 Cenevre Mülteci Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafî çekince uyarınca Suriyelilere ve Avrupa dışından gelen kimseye mülteci statüsü tanımayan Türkiye’nin bu çekinceyi kaldırması bir AB müktesebatına uyum taahhüdüdür! Aynı çerçevede AB tarafının teklif ettiği malî kaynağın ancak BM Mülteciler Yüksek Komiserliği üzerinden verileceğini ve Ankara’nın da bunun içerdiği dolaylı kontrole razı olmadığını hatırlatayım. Ankara’nın Özal zamanında Iraklı Kürtler için uyguladığı güvenli bölgenin Suriye içinde kurulması ise Kürt-Türk savaşı sürdükçe ham hayaldir.
Bir başka ironi, 3/4 Ekim AB ile üyelik müzakerelerinin başlamasının 10. yıldönümüydü. Bu kadar uzun müzakere eden başka bir ülke yok. Ama Erdoğan Brüksel’e müzakerelerin bekasını konuşmaya gitmedi. Orada da müzakere eden aday bir ülkenin yöneticisi olarak kabul edilmedi. Şahsında hükümete yöneltilen demokrasi zaafları konusundaki klasik birkaç lakırdının dışında Erdoğan bundan böyle tamamen üçüncü ülke statüsüne düşmüş bulunan Türkiye’nin yöneticisi. AB Putin gibi bir otokratla ile nasıl Ukrayna konuşuyorsa Erdoğan gibi bir otokratla da Suriye konuşuyor. O kadar.
Ne var ki Erdoğan’la sadece Suriyeli mülteci krizine odaklanarak soruna çözüm bulacağını zanneden AB, Türkiye’nin içinde bulunduğu vahim siyasî duruma bir aday ülkeyle yapması gerektiği gibi müdahil olmaktan kaçınarak, kırılmakta olan fay hatlarının sonucunda ortaya çıkacak Türkiyeli mülteci akımına çanak tuttuğunun farkında bile değil. 1980 ve 1990’larda olduğu gibi millet kapılarına dayanınca anlayacaklardır.
Twitter@AktarCengiz
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020