Cengiz AKTAR
Avrupa Komisyonu gün içinde 2018 Genişleme Paketi’ni açıklıyor. 1998’ten bu yana her sonbaharda çekilen genişleme politikasının yıllık fotoğrafı artık iki yılda bir ve ilkbaharda çekilecek. Komisyon Paketin ipuçlarını kapsamlı bir belgeyle Şubat’ta verdiydi.
Şubat belgesinde Türkiye yoktu, belge yalnızca sıradaki Balkan ülkelerinin AB geleceğinden söz ediyordu. Şimdi açıklanan belgede Türkiye var, ama şeklen ve kâğıt üzerinde. Nitekim 17 Mayıs’ta Sofya’da 6 aday ülkenin üye ülkelerle en üst seviyede toplanacağı “gerçek zirve”ye Türkiye çağrılı değil.
Dostlar alışverişte görsün misâli açıklanan İlerleme Raporu yıllardır olduğu gibi ilerlemeden ziyade gerilemenin raporu oldu. Yalnız bu defa Komisyon, artık üyelik konusunda hiçbir beklenti olmadığı için ağzına geleni söylemiş.
Tek olumlu “ilerleme” göç ve iltica politikalarındaymış. Bunun neden böyle olduğu açık: Mülteci zaptiyeliği anlaşmasına zarar gelmesin diye! Oysa Türkiye, içsavaştan kaçan Suriyelileri kabul etmiş olsa da uluslararası kabul görmüş göç ve iltica standartlarının çok gerisinde.
Ankara 2000-2007 yılları arasında gerçekleştirilen geniş çaplı mevzuat uyumuna yıllardır pek bir şey eklemediği gibi, o yıllarda yapılanlardan geriye gidiyor. Gerileme deyince akla ilk gelen birkaç konu başlığı: Hukuk devleti normlarının tümü, kamu alımları, Merkez Bankası özerkliği, çalışma hayatı mevzuatı, çevre mevzuatı.
Ne var ki Komisyon’un gerilemeyi kayda geçirmesinin hiçbir kıymeti yok. Ne kendisi ne de Ankara açısından. Ve maalesef, ne de Türkiye toplumunun hatırı sayılır çoğunluğu açısından!
AB prensip, norm ve standartları Ankara’nın umurunda değil sadece, bunlar rejim açısından ayak bağı. Hâlâ AB ilişkisinden medet umanların bunu kavramasında fayda var.
Zira bu bir paradigma değişikliği. Türkiye’nin tepesine çöreklenmiş rejimin ve muazzam taraftar kitlesinin AB ile işi sadece ticarî, o kadar. Yani rapor yine “yok hükmünde” mührüyle geri iade edilecektir tez vakitte.
AB açısından da bu tip raporların, tavsiyelerin, temennilerin, ikazların, AB kurumlarında alınan kararların bir manası yok. Zira AB Türkiye konusunda çoktan havlu attı. Hâlâ Türkiye’nin adını anmasının nedeni ticarî, stratejik (NATO bağlantısı) ve taktik (mülteci zaptiyeliği) hesaplardan ibaret.
28 Ekim 2015 günü Strazburg’ta Avrupa Parlamentosu’nda o yılki İlerleme Raporunun sahibi konumundaki Komisyon’un Başkanı Juncker, “Türkiye’deki İnsan Hakları ihlaliyle ilgili eleştiriler haklı olsa da bunları şimdi konuşmanın ikinci plana itilmesi ve Türkiye ile sıkı işbirliği yapılması gerekir” dediydi.
O aralar süren mülteci kriziyle cebelleşen ve Erdoğan’a yaranma peşinde olan AB kendi yazdığı raporu çöpe atmak durumunda kaldıydı.
Üyelik müzakereleri çoktan akamete uğramış olsa da Juncker’in Ekim 2015 çıkışı işi resmileştiren bir milattı. Aynı zamanda ilişkinin geleceğinin, mülteci zaptiyeliği gibi “proje bazında” cereyan edeceğinin de işaretiydi.
AB’nin diğer “Türkiye ilgisi” olan ticaret ise fevkalade. 2016’ya oranla hacimlerde artış az değil. Toplam ticaret 2016’da 144,681 milyar avrodan 2017’de 154,483 milyara çıkmış. AB lehine ticaret açığı ise 11,378 milyar avrodan 14,993’e çıkmış.
Ticarî ilişkiler ile stratejik ve taktik hesaplar dışında sürdürüldüğü varsayılan Ankara-AB diyaloğu ise iki monologdan ibaret.
Bulunduğumuz kritik aşamada, her iki tarafta “diyalog kanallarının açık tutulması” masalını anlatanlar var. Bu diyalogun fiiliyatta bir sağırlar diyalogu olduğunu ve faydası olmadığını bilmek gerekiyor.
Misalen 1963 Ankara Anlaşması döneminden beri var olan önemli bir kurum Karma Parlamento Komisyonu –ki temel işlevi diyalogdur– 76. ve son toplantısını Ankara’da 19-20 Mart 2015’te yaptı!
İkili veya AB kurumlarıyla istişarelerde taraflar yıllardır sadece kendi duruşlarını sergiliyor, ortak bir çalışma namevcut. AB’nin diyalog kanallarını muhafaza etme yaklaşımının Ankara’da herhangi bir karşılığı yok.
Ankara’da sık dile getirilen “antiterör işbirliğine” bakalım: Bunun Avrupalı İŞİD’cilerin Türkiye’de ve işgâli altındaki Suriye topraklarında zaptedilmeleri dışında dişe dokunur bir işbirliğinden söz etmek mümkün değil.
AB mühendisliği peşinde olanların dillerinden düşürmediği “enerji işbirliğine” bakacak olursak her konuda Rusya ile gerdeğe girme peşinde olan rejimin Avrupa’nın enerji güvenliği konusunda kalıcı ve güvenilir bir ortak olduğunu söylemek kolay değil.
TANAP’a verilen Avrupa malî desteği dışında Doğu Akdeniz’de keşfedilen fosil yakıt yatakları Avrupa açısından Rusya’nın tekeline karşı uzun vadeli stratejik öneme sahip. Ankara ise Doğu Akdeniz’deki iddia ve tehditleriyle bu perspektifinin önündeki en ciddî engel.
Var olan ticarî, stratejik ve taktik ilişkilerin istikbâline bir göz atacak olursak… Ekonomik kararlar konusunda hiçbir etkisi kalmamış ve muhtemelen gidici olan Başbakan yardımcısı Mehmet Şimşek’in 2016’da söylediğini hatırlayalım kâfi:
“Bana ister katılın ister katılmayın, AB’den kopmuş bir Türkiye’nin dünyada algısı Üçüncü Dünya ülkesidir… Japonya’ya gittim en çok gelen soru ‘Türkiye AB’den kopacak mı? Koparsanız biz uğramayız’ diyorlar…AB konusu çok net. Kendi menfaatimiz gereği AB ile ilişkileri götürmemiz lazım.”
Mülteci zaptiyeliği ise “proje bazlı” olduğu ölçüde bugün var yarın yok bir hesaptır. Her ne kadar bölgeden Batı’ya göç potansiyeli çok ciddî olsa da bu, Türkiye’nin coğrafî konumu üzerinden öne sürdüğü “önemini” çok aşan bir süreçtir.
NATO bağlantısına gelince, bu konuda karar mercii ABD; Avrupalı ortakların “Ankara sıkıntısı” ise rejim sürdükçe sürecektir.
Sonuçta bugün ve epeydir Türkiye AB açısından herhangi bir üçüncü ülke konumundadır. AB’nin Kuzey Kore dışında bütün ülkelerle “diyalog kanalları” açıktır!
Ankara açısından AB ise düşman konumunda ve Şanghay İşbirliği Teşkilâtı ile kıyaslanan herhangi bir oluşumdur.
Bu tablo ne Türkiye ne Avrupa için hayırlı. Türkiyesiz Avrupa, kıtanın, doğusunda Rusya ile birlikte demokrasi ve hukuk devleti normlarıyla yönetilmeyen, sağı solu belli olmayan ikinci bir tehditle yaşayacak olması demek.
Avrupasız Türkiye ise bugünkü hâl ve gidişatın beteri demek. Avrupa’nın Aydınlanma Çağından bu yana biriktirdiği müktesebatın buraya artık yansımaması demek. 19. yüzyılın başından itibaren bu coğrafyanın başat belirleyicisi olan Avrupa fikriyatından, devlette ve toplumun varoluş kodlarında kopuş demek. Batılılaşmadan sonra Batısızlaşma demek.
Ve bu anlamda tarihî bir kopuş bu...
Oysa 2000-2007 arasındaki son Avrupalılaşma furyası Türkiye’ye iyi gelmişti. Bugün o dönemin ve daha eskisinin intikamını almakta olan faşist koalisyon ne derse desin.
Parantez kapandı, yazık oldu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020