Cengiz AKTAR
Açıkçası pandemiye kadar böyle bir sorun yoktu dünyada. İklim değişikliği sorunu, Amerika ve Trump sorunu, Rusya ve Putin sorunu, haşere kategorisindeki bir dolu diktatör, Ortadoğu’nun bitmez tükenmez savaşları, Üçüncü Dünya’nın çözümsüz problemleri ve daha nice irili ufaklı sorunun yanında dünya gündeminde bir Çin sorunu yoktu.
Tibet’ten sonra Uygur’lara yapılan tarifsiz zulüm dahî şimşekleri Çin’in üzerine çekmek için yeterli olmadı. Afrika’da ve dünyanın her yerinde sessiz ve derinden kurduğu yeraltı kaynakları ağırlıklı emperyalist ilişki ağları da dikkatleri Çin’in üzerine çekmeye yeterli değildi.
Boyuna, posuna, gücüne rağmen ne tarihinde ne şimdi kaba kuvvete dayalı yayılmacılık Çin’in defterinde yazmaz. Görece pasifizmi Çin’e oldum olası bir yumuşak güç görüntüsü vermiştir.
Günümüzde ise, gelişmiş ülkelerin Çin’de düşük maliyetli ama kaliteli mal ürettirmesi, Çin’in kendisi bu know-how’ı taklit ederek kaliteli ürün üretmesi, bütün dünyanın da bu malları bayıla bayıla ucuza alması bu ülkenin itibarını görülmemiş boyutlara taşımıştı. Ta ki pandemi patlak verene kadar.
Çin pandemiyle birlikte ciddî bir prestij kaybına uğradı, kim ne derse desin. Gün geçtikçe, beşerî ve iktisadî hasar arttıkça insanlar Çin’e daha fazla bileniyor. Kronolojiyi hatırlayalım.
17 Kasım 2019. İlk vaka, Wuhan şehrinde, bilinmeyen bir virüs bulaşmış bir kişi tespit edildi. Bu ve müteakip vakalar, yerel ve bölgesel yetkililer tarafından gizlendi. Kaynaklar, sızdırılmış resmî belgeler sayesinde Güney Çin Sabah Postası (South China Morning Post) ve New York Times gazeteleridir. Bu gazetelerin verdiği bilgiye göre Aralık sonunda Wuhan ve çevresindeki doktorlar tarafından 266 vaka tespit edildi.
31 Aralık 2019. Çin Wuhan’da “bilinmeyen, şiddetli zatürree vakalarını” en nihayet Dünya Sağlık Örgütü’ne (DSÖ) bildirdi. Ne var ki bulaşıcılığı konusunda net bilgi vermedi.
İlk tepkiyi veren Tayvan aynı gün Wuhan’dan gelen uçaklara sağlık kontrolü uyguladı. Eşzamanlı olarak Tayvan DSÖ’ye hastalığın insandan insana bulaşıp bulaşmadığı konusunda soru yöneltti. DSÖ Çin’den bilgi alamadığı veya almaya teşebbüs etmediği için Tayvan’a ancak üç hafta sonra, Ocak sonunda cevap verdi.
Yeri gelmişken, DSÖ Direktörü Tedros Adhanom Ghebreyesus’un Çin rejimi ve Çin ilaç sanayii ile karanlık ilişkileri üzerine yabancı basında ciddiye alınması gereken pek çok iddia dolaşıyor.
O arada olan oldu, salgın patlak verdi, hızla bölgede ve bölge dışında İran ve İtalya’da görülmeye başlandı.
Çin çok hızlı ve sert önlemlerini Ocak ayı ortasında almaya başladı ve ülke çağında virüsle mücadele seferberliğini başlattı. Buna rağmen dünyaya virüsün çok bulaşıcı olmadığını ilân edip durdu. 22 Ocak’a kadar da Wuhan’a ne iç ne dış uçak seferlerini durdurdu. Yapılanlar büyük bir gizlilik ve gayrişeffaflık içinde yapıldı. Resmî yayın organları sadece yönetimin ellerine verdiği bilgileri paylaştılar. Seferberliğin ana aracı bilgi değil sopaydı. Fransız Libération gazetesinde çıkan kapsamlı araştırma Ocak ayında Çin devletinin söylediği yalanları gayet açık biçimde gösteriyor.
17 Mart’ta Çin Dışişleri Bakanlığı New York Times, Wall Street Journal ve Washington Post muhabirlerinin basın kartlarını on gün içinde geri göndermelerini emretti. Her ne kadar Çin basınında gerekçeler Başkan Xi Jinping’in ailesinin karanlık ilişkileri ve Doğu Türkistan hakkında haber yapmış olmaları olarak sunulsa da zamanlama manidardı.
Sonuçta Çin, vaka sayısını ve ölümleri azaltmayı en azından kâğıt üzerinde başardı. Bu sayede dünyada kimi aklıevvellerin takdirini kazandı. Bu muhteremler hayranlıklarını, diktatörlüklerin salgınlarla baş edebilmek için en etkili yönetim biçimi olduğunu söyleyecek kadar abarttılar. Oysa Almanya, Güney Kore, Hong Kong, Japonya, Tayvan, Yeni Zelanda, Yunanistan demokrasiyle yönetilmelerine “rağmen” virüsle gayet iyi baş ettiler. Dolayısıyla başarı için illâ diktatörlük gerekmediği gibi başta İran, Türkiye, Brezilya olmak üzere bütün diğer diktatörlükler virüsle mücadelede çuvallamış vaziyette. Bu dahî Çin’in “başarısını” en azından sorgulatır mahiyette.
Nitekim Çin’in çok ciddî inandırıcılık sorunu var. Âdet olduğu gibi yakılan cesetler için dağıtılan kül kutucuklarını temel alarak yapılan hesaplara göre ölü sayısı, 3400 civarında seyreden resmî rakamdan çok daha fazla; vaka sayısı da öyle. Nitekim 16 Nisan’da Çin istatistiklerde yanlış yapıldığını ve toplam ölü sayısına 1290 kişi daha eklenmesi gerektiğini açıkladı.
Bu arada rejim virüs araştırmalarına kısıtlamalar getirdi. Sesini çıkarma cesaretini gösteren Çinli bilim insanları bu önlemin, resmî söylemin dışına çıkılmaması ve salgının Çin’den gelmemiş olduğunu ispat etmek amacıyla alındığını söylüyor.
Her hâl ve karda kapalı bir polis devleti olan Çin’de ne olup ne bittiğini net olarak görmek ve anlamak mümkün değil.
Yaptığı hatanın ve inandırıcılık zafiyetinin farkında olan rejim haftalardır dünya çapında bir şirinlik faaliyetinde. Dünyanın dört bir köşesine bedava tıbbî malzeme, maske, ilaç, plazma sevk ediyor. Ama şimdilik yoksul ülkelere verdiği borçları Batı ülkeleri gibi silme konusunda bir adım atmış değil.
Kamu iletişimi konusunda o kadar çırak ki bir yandan da, virüsten kırılan dünya ile alay edercesine havai fişekli “virüse karşı zafer” kutlamaları yapıyor.
Bu cevvaliyete rağmen Çin’i bekleyen iki ciddî risk var. İlki küresel üretim sistemindeki yerinin sorgulanması diğeri Çin’e uluslararası davalar açılması.
Trump tüm cehaletine ve fevriliğine rağmen açık açık Çin’e olan bağımlılıktan kurtulmaktan söz ederken taraftar topluyor. Çin’de ABD lisanslarıyla yapılan üretimin geri çağrılması gerektiğinden dem vuruyor. Bu, düğmeye basarak gerçekleştirilebilecek bir iş olmasa da Trump’ın seçim kampanyasını bu iktisadî milliyetçilik üzerine kurması kuvvetle muhtemel.
Diğer gelişmiş ülkelerin de benzer bir yola girmeleri mümkün.
İkinci risk, salgını haber vermede yaptığı bariz ve bilinçli perdeleme sonucunda açılabilecek davalar. Bu konuda Kültür Üniversitesi’nden Deniz Baran’ın doyurucu bir makalesi çıktı yakında.
Baran “Çin’in de hem özel olarak DSÖ’nün 2005’te güncellenen Uluslararası Sağlık Düzenlemelerinin getirdiği yükümlülükleri hem de uluslararası teamül hukuku kaynaklı özen yükümlülüğünü ihlâl ettiği gerekçesiyle, COVID-19 salgınından ötürü zarara uğrayan devletlerin zararlarının giderilmesi yönünde talepler ortaya koymasının hukukî bir zemini vardır” diyor.
Zemin olmasına rağmen DSÖ’nün Çin’i kayıran tutumu ve devletlerin kendi aralarında böyle bir hukukî süreci başlatmaktaki çekinceleri bir uluslararası mahkemenin olasılık dâhilinde olamayacağına işaret ediyor.
Yine de Çin’i hedef alabilecek iki yol var. İlki, mağdur olduğunu düşünen güçlü devletlerin Çin’e tek taraflı yaptırım uygulamaları. Bu yönde ABD’den art arda sert mesajlar geliyor. Geçen hafta Britanya Dışişleri Bakanı Dominic Raab ve Avusturalya Dışişleri Bakanı Marise Payne Çin’in hesap vermesi gerektiğini söylediler. İkinci ve en önemli yol hükümet dışı sivil kuruluşların ve kişilerin Çin’e dava açması.
Bu davalar uzun yıllar sürebilir ama o zaman zarfında Çin’in zedelenmiş itibarı da kolay kolay geri gelmez. Nitekim Britanyalı bakan eskisi gibi ticaret yapabileceğimizi sanmam diye de ekledi.
Korona sonrasında, en az dünya kadar Çin’in de eskiye nazaran illâki bambaşka bir konumda olacağını rahatlıkla söyleyebiliriz.
Yazarlar
-
Bekir AĞIRDIRVerilerle toplumsal sıkışma: Kredi limiti artık yaşamı belirliyor, halk borçlanarak hayatta kalıyor 17.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları


































































































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020