Cengiz AKTAR
Dün, Türkiye’nin ilk kurucu akdi olan millet egemenliğinin ilânının yüzüncü yıl dönümü idi. 23 Nisan 1920 Cuma günü 349’u yeni seçilen, 88’i Osmanlı Meclis-i Mebusanı'ndan gelen 437 mebusun katılımıyla açılan Büyük Millet Meclisi’nin 100. ve görünüşe bakılırsa son yılıydı.
Bugün ise Türkiye’nin, öyle bilinmeyen, bilinmek de istenmeyen bir başka kurucu akdi, Ermeni Soykırımı'nın 105. yıl dönümü. Türkiye Cumhuriyeti millî, iktisadî, siyasî ve ahlakî bakımdan, büyük ölçüde, Ermeni Soykırımı ve aynı dönemde Osmanlı'nın tüm gayrimüslim vatandaşlarının yok edilmesi üzerine bina edilmiştir.
Millî mânâda, yoktan var edilen ulusun temeli İslâm olduğu ölçüde gayrimüslimlerin yok edilmesi bir nevî olmazsa olmazdı.
İktisadî mânâda, Gayrimüslim mal, mülk ve sermayesinin başta devlet tarafından talan ve gaspı millî ekonominin ilk altyapısını oluşturur.
Siyasî mânâda, soykırımı ve diğer gayrimüslim kıyımlarını tasarlayıp uygulayan İttihatçı düşünce ve uygulama Türkiye siyasetinin can damarıdır.
Ahlâkî mânâda, soykırımın cezasız kalması sorumsuzluk-hesapvermezlik-cezasızlık davranışlarının toplumsal davranış biçimi mertebesine gelmesine önayak olmuştur.
Bugün, 23 Nisan ve sonrasında atılan temeller kâh yıkıldı kâh yıkılmak üzere.
“Mustafa Kemal ve arkadaşlarının kurduğu Türkiye, iddia edildiği, övünüldüğü kadar sağlam temeller üzerine kurulduysa neden bu kadar kolay yıkıldı?” sorusundan hareketle “23 Nisan temelinin yıkılmasının ardında 24 Nisan’da atılan temel yok mu acaba?” sorusunu sormak gerekiyor.
23 Nisan iradesinin ne hâllere düştüğüyle başlayalım.
Ne tuhaftır ki millet egemenliğinin temsil edildiği varsayılan meclisi külliyen akamete uğratmış olan başkanlık sistemi ilk defa bir 23 Nisan arifesinde, 22 Nisan 2010’da telaffuz edildi. Bizzat ameliyatın baş operatörü Erdoğan tarafından…
Üstelik o aralar Türkiye, yeni bir anayasada somutlaşacak toplumsal anlaşma, yeni bir akit arayışına girdiydi. Rejim, alay edercesine bu anayasal temel arayışlarını ebediyen gömecek olan başkanlık tartışmasını başta sessizce ama giderek artan dozda dayatmaya o dönemde başladıydı.
Oysa 2011 genel seçimlerinden sonra kurulan Anayasa Uzlaşma Komisyonunda ve buna koşut olarak toplum seviyesinde sahici bir toplumsal kontrat arayışı ortaya çıktıydı. Türkiye, güdük demokrasi tarihinde ilk kez toplumsal birlikteliğinin nasıl olacağını tartışıyordu.
Demokrasi nereye dayanacak? Vatandaşlık tanımı ne olacak? Kuvvetler ayrılığı nasıl cereyan edecek? Vesayetçi mantıktan nasıl kurtulunacak? Ademimerkeziyet hangi zemine oturacak? İnsan hakkı yanında doğa hakkı nasıl korunacak? Bütün bu temel konular hızla başkanlık polemiği tarafından yutuldu, mesele ilkel bir güç ve iktidar tartışmasına indirgendi.
Esasen AKP’nin o güne kadar parlamenter sistemi geliştirmekte ciddî bir çabası olmadıydı. Parlamenter sistemin temel taşları olan temsil adaleti ve siyasî partilerin güçlenmesi konularında adım atılmadı. Dünyanın en yüksek ve adaletsiz seçim barajına dokunulmadı. Seçim sistemi büyük partiyi daha büyüten, küçüğe söz hakkı tanımayan tek turlu bir sistem olarak kaldı. Mütemadiyen parti kapatıldı. Partiler içi demokrasisi allahlık, tek adamlara biat edilen bu sistemde yasama, el kaldırıp indiren vekillerden ibaretti.
Ve sonunda böylesine özürlü bir sistemi dahî arattıracak yeni sistem 16 Nisan 2017’de resmen kuruldu. Erdoğan fiilen 15 Temmuz sonrasında zaten olağanüstü yetkileri KHK’lar vasıtasıyla tepe tepe kullanmaya başlamış ve AKP-MHP koalisyonu vasıtasıyla meclisi çoktandır kendi istediği gibi çekip çevirmeye başlamıştı.
Türk tipi başkanlık sisteminde yürütmenin, klasik olarak yasama ile yargı, diğer yanda yerel yönetim ile basın tarafından dengelenmesi ve denetlenmesi başkanlık kanunları marifetiyle ve basın özgürlüğünün sona erdirilmesiyle bitirildi.
Yasama özelinde bakacak olursak, egemenlik artık kayıt altında, keskin şartlara bağlı; milletin değil devleti ele geçirmiş ve halk desteği küçümsenemeyecek, mafyavari bir gürûhun elinde.
23 Nisan 2020 itibariyle Erdoğan’ın 10 Temmuz 2018’de çıkardığı ilk Cumhurbaşkanlığı Kanun Hükmünde Kararnamesi’nden (CKHK) bu yana yayımlanan kararname sayısı 60. Kararnameler vasıtasıyla binlerce kanun maddesi, yasama organına asla danışılmadan yeniden yazıldı.
Aynı gün, “Cumhurbaşkanı Kararı” adı altında yayımlanan akla gelebilecek her konudaki emir ve talimat sayısı ise 2461’i bulmuştu.
Kolu kanadı kırık meclise gelince, TBMM Kanunlar ve Kararlar Başkanlığı’nın 27. Yasama Dönemi faaliyetlerine ilişkin verilerinde, 2709 kanun teklifinin sadece 78’si yasalaşmış. Yasalaşan teklifler arasında muhalefete ait tek bir teklif yok.
Önemli bir denetleme mekanizması olan soru önergelerine gelince, 11 Nisan 2020 itibariyle vekillerce verilen 28032 yazılı soru önergesinin bazılarının kayda dahî geçmediği, çoğuna cevap verilmediği, vakti geçtikten sonra cevaplananlar olduğu ve cevapların hiçbir etkisi olmadığı mâlum. Ayrıca hatırlatalım, sözlü soru önergesi başkanlık sisteminde yasak.
Ve bakalım devamsızlığa. İşlevsizleşmiş meclise gelen giden yok. Meclis televizyonu sadece rejim partilerinin boş konuşmalarını yayımlıyor.
Meclis konusu yakın zamanda 14 Nisan’daki hırsız-katil affı oylamasıyla gündeme geldi. Beklendiği gibi rejim partileri kanun tekliflerinin virgülüne dokunmadan metni geçirdiler. Muhalefet ise 51 red oyu çıkarabildi. CHP 139 vekil üzerinden 19, HDP 61 vekil üzerinden 24, İYİ Parti 37 üzerinden 8, toplam 51 vekil oylamaya katıldı. Virüs mağduru kamuoyundan birkaç serzeniş duyulduysa da 100 yıllık meclisin içler acısı hâli özde pek gündeme gelmedi.
Son olarak hatırlatalım ki 100. yılda yedi milletvekili hâlen hapiste: Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Çağlar Demirel, İdris Baluken, Gülser Yıldırım, Selma Irmak ve Abdullah Zeydan. İki yüze yakın vekil de fezleke ve düşürülme tehdidi altında.
Ve adını koyalım, Selahattin Demirtaş’ın vaktinde HDP’yi imâ ederek dile getirdiği “demokrasicilik” orta oyunu bu, vekillerin ballı maaşlarından ve görece itibarlarından vazgeçmek istemedikleri, dostlar alışverişte görsün misâli sekiz 10 arkadaşına kürsüden hitap ettikleri bir trajikomedi.
Gelelim esas meseleye, meclisin ve tüm cumhuriyet kurumlarının, hatta Hariciye gibi daha eskilerinin bu kadar kolay yerle bir olmasına.
24 Nisan’da vücut bulan görünmez kurucu irade, 23 Nisan ile 29 Ekim'de vücut bulan kurucu iradenin temelinde olduğu gibi aynı zamanda yerle bir olmasında da etkindir.
24 Nisan’da cisimleşen kurucu irade memlekete gayrimüslimden arındırılmış azamî homojen ve Müslüman bir ulus, devlete göbekten bağlı kavruk bir sermayedar kitlesi, siyasanın ana belirleyeni olarak gayri demokratik İttihatçılık ideolojisi ve ahlaken hastalıklı bir toplum miras bırakmıştır.
Söz konusu irade bu sayede yeni bir ulus devlet kurmayı becerdiyse de sakat temelleri anca 100 yıl dayanabilmiştir. Farklılıkların ve tüm gri tonların yok edildiği, Sünnî İslâm’ı dengeleyebilecek hiçbir toplumsal unsurun bırakılmadığı, yerel bilgi ve sermaye birikimlerinin tarumar edilerek muazzam bir medeniyet kaybına yol açıldığı; İttihatçılığın tekçi, jakoben fıtratının siyaseti külliyen kuşattığı ahlâk ve vicdan yoksunu kalabalıklar yıkıntılar arasında tutunacak dal, sarılacak yılan arıyor bugün.
Siyasî İslâm komutasındaki iddialı yeni kurucu iradeye gelince, ilk etapta sakat cumhuriyeti yıkmak için insanüstü bir çaba sarf etmesine gerek yoktu doğrusu. İtti, düştü. Ancak ikinci etapta yıktığının yerine, tam da sakatlığı doğuran nedenlerden ötürü, hiçbir şey koyamadı, koyamazdı.
Ortada sadece bir karadelik var…
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
4.01.2022
18.05.2021
10.05.2021
24.04.2021
24.03.2021
23.02.2021
20.01.2021
12.01.2021
28.12.2020
22.12.2020