Demir Küçükaydın
Birinci ve İkinci Tur Farkı ve HDP’nin Yapabileceği
23.04.2018
2040
Futbolda karşı tarafı sürekli topu ayağından çıkarmaya ve hata yapmaya zorlamak için pres yapmak gerekir.
Ne var ki, başta HDP, muhalefetin pres yapmadığını görüyoruz.
Erdoğan erken seçim mi dedi hemen hepsi bir ağızdan “Hodri meydan” dediler.
Bu erken seçimin anti demokratik, hukuk ve usul dışı niteliği üzerinden bir muhalefet yürütüp pres yapmadılar.
Dolayısıyla daha baştan kendilerini yenilgiye mahkum ediyorlar.
İşin kötüsü benzeri bir politik çizgi devam ediyor.
*
Örneğin bunun sıkı bir pres yapabilmek için büyük olanaklar sunan, Başkanlık rejimi için ikinci bir plebisit (referandum) olduğu gerçeği ve buna uygun bir stratejinin ne olabileceği hiç düşünülmüyor.
Halbuki, bu seçimin ikinci tura kalmasını sağlamak, ikinci turu tekrar bir referanduma çevirme olanağı verir.
İkinci tura kalındığı takdirde Erdoğan’dan kurtulmak mümkün hale gelir.
Ayrıca birinci turla birlikte milletvekili seçimleri de yapılacağından, mecliste muhalefetin çoğunluğu sağlaması halinde İkinci turda Erdoğan’ın kazanması olasılığı neredeyse sıfıra indirilebilir.
Burada önemli olan, HDP’nin yine seçim barajını aşması ve aynı zamanda İyi Parti ve Saadet Partisi’nin bir seçim ittifakına girmeleri ve yüzde on barajını aşmaları, hatta küçük farklarla AKP’nin vekil çıkarmasını engellemek için muhalefet partilerinin birbirlerine, tıpkı 7 Haziran seçimlerinde olduğu gibi, oy aktarmaları AKP’nin meclisteki üstünlüğü yitirmesinin yolunu açabilir.
Bu mümkündür ve ikinci turda Erdoğan’ın yenilgisini kolaylaştıracak büyük bir etki yapar.
Ancak birinci turda bu sonuç henüz bilinmeyeceğinden biz birinci turun özgül nitelikleri üzerinde bir kez daha duralım. Kim bilir belki bir duyan olur da belki muhalefet saflarında aymazlıktan kurtulmaya yol açar.
Erdoğan bu işi ilk turda bitireceğini düşünerek erkene aldı. Ve şu an bütün veriler Erdoğan’ın ilk turda büyük olasılıkla bitireceğini gösteriyor. Muhalefet partileri bunu gördüklerinden şimdi ortak aday üzerine görüşmeye başladılar.
İşte tam da burada yanlış yapıyorlar.
Çünkü ilk ve ikinci turlar arasındaki farkı anlamış değiller.
Ortak aday Erdoğan’ın ilk turda seçilmesi olanağını arttırır.
İsterlerse ortak bir adayda da anlaşabilirler ama bu ortak aday çok ve farklı adaylardan biri olmalıdır. Az aday ve tek ortak aday daima küskünler yaratır ve o küskünler Erdoğan’ın kazanmasının yolunu açar.
Birinci ve ikinci turlar arasındaki matematiksel farkı kavramak hayati önemdedir.
Bu önemi göstermek için biraz akıl yürütelim.
Ama önce Erdoğan’ın ilk turda yüzde elli biri bulması engellendiği takdirde neler olacağını görmeye çalışalım.
1) İlk turda seçilememek, Erdoğan için bu bir başarısızlık olacaktır. Bunu hem kendisi hem toplum bunu böyle kavrayacaktır. Bu onun kendine güvenini sarsacak, hatalar yapmasına yol açacak, hırçınlaştıracaktır.
2) İlk turda seçilemediğinde, Erdoğan’a oy verenler onun eskisi kadar güçlü olmadığını gördüklerinden ondan uzaklaşma eğilimi göstereceklerdir.
3) Erdoğan taraftarlarının motivasyonu ve katılımı büyük ölçüde azalacaktır.
4) Buna karşılık muhalefet bu küçük zafer ile moral üstünlük sağlayabilecektir, ikinci turda daha büyük bir katılım, angajman ve örgütlenme ortaya çıkacaktır. Muhalefetin kazanma olasılığı Erdoğan cephesindeki birçok kararsız unsurun kararsızlığını besleyecek ve orada bir panik oluşmasına yol açabilecektir.
Bütün bunlar bir arada ikinci turun 7 Haziran benzeri bir atmosferde gerçekleşmesine yol açabilir ve Erdoğan belasından kurtulmak mümkün olabilir.
Erdoğan için birinci turda seçimi kazanmak hayati önemdedir. Bunu başaramadığı takdirde zayıflığı ortaya çıkabilir ve bu da domino etkisiyle yeni zayıflıkların kapısını açar.
O halde ilk turda Erdoğan’ın kazanmasını engellemek için gerekli matematiğe bakalım şimdi.
Birincisi ve en önemlisi, olabildiğince yüksek katılım Erdoğan’ın ilk turu kazanması için gerekli oy miktarını yükseltir ve yüzde elli bire ulaşmasını engelleyici bir etki yapar.
Olabildiğince yüksek katılımı sağlamanın yolu ise olabildiğince çok ve farklı adaydır.
Az aday hem katılımı hem de muhalefetin alabileceği oy oranını düşürür.
Olabildiğince çok ve farklı aday neden yüksek katılıma yol açar?
Birincisi, varsayalım ki, üç parti bir adayda anlaştı ve bir de HDP aday belirledi, birde şu ana kadar birkaç bağımsız aday çıktı (Bunların 100.000 imza bulabileceği henüz kesin bile değil) Varsayalım ki Levent Gültekin de 100.000 imzayı bulup aday oldu.
Bu durumda böylesine dar bir spektrumdaki hiç de küçümsenmeyecek bir seçmen kitlesi, kendi eğilim ve görüşlerine uygun bir aday bulamayacağından sandığa gitmeyecektir. Sandığa sadece var olan partilere oy verecek olanlar gidecektir.
Halbuki bizzat Bekir Ağırdır’ın da belirttiği gibi, şu an en büyük kesim partiler dışında bulunmaktadır. Bunların önemli bir bölümü bu durumda sandığa gitmeyebilir.
Sandığa gitmeyenler ise Erdoğan’ın almasının yolunu açar.
Ama birçok farklı aday, partilerden umutsuz geniş kesimlerin en azından kendilerine en uygun adaylar bulma ve bunlara oy vermek için sandığa gitme olasılıklarını arttırır. Yani bu katılımı arttırır ve katılımın artması Erdoğan’ın ilk turu kazanma olasılığını azaltır.
Ayrıca çok adayın Erdoğan’a verilecek oyları azaltıcı bir etkisi de olur. Birçok aday olduğunda bunlar içinde birilerinin Erdoğan’a oy verebileceklerden oylar alabilir.
Ayrıca çok adayın Erdoğan’a verilecek oyları azaltıcı bir etkisi de olur. Birçok aday olduğunda bunlar içinde birilerinin Erdoğan’a oy verebileceklerden oylar alabilir.
Buna karşılık Erdoğan karşısındaki adayların birbirinden oy alması seçimin bu plebisit karakteri nedeniyle Erdoğan’ın seçilmesine yol açacak olumsuz bir etkide bulunmaz, yani Erdoğan’a verilmeyen toplam oy miktarında bir değişime yol açmaz. Ama toplam oy miktarında dolayısıyla Erdoğan’a gerekli oy miktarında değişikliğe ve bunun yükselmesine yol açar.
Sırf bu gerçeği göz önüne alarak bile muhalefetin ilk turda olabildiğince çok aday çıkmasını sağlaması gerektiğini gösterir.
Çok ve farklı adaylar seçimin ikinci tura kalması için, kritik ve hayati önemdedir.
Ayrıca az aday, sadece partiler dışı seçmeni yeni olanaklardan yomsun kılmaz; partilerin içinde bile küskünler ortaya çıkmasına ve dolayısıyla bizzat partilere angaje seçmenlerin bile gerek seçim çalışmasından, gerek sandıktan uzak kalmasına yol açabilir.
Bunu CHP ve HDP örneğinde görelim.
Örneğin Demirtaş’ın değil de, herhangi bir gerekçeyle (hukuken engellenebilir gerekçesiyle) başkasının aday gösterilmesi Demirtaş’a oy vermek isteyecek çok geniş bir kesimin küskünlüğüne ve oy vermemesine, motivasyonunu kaybetmesine yol açabilir ve muhtemelen de açacaktır.
Halbuki, diyelim ki HDP başka bir isimi parti olarak aday gösterdi. Ama aynı zamanda yirmi milletvekilinin imzasıyla Demirtaş’ın da bağımsız aday olmasını sağladı. Böylece HDP her tercihe uygun iki adayın ortaya çıkmasına yol açar. Katılım oranında bir düşme olmaz aksine artış olur. (Ayrıca böylece Demirtaş’ın hukuken engellenmesi bu nedenle aday gösterilmemesi sorunu da aşılmış olur.)
Benzeri durum CHP’de de var. CHP’nin içinde belli bir kesim Kemalist bir aday istiyor; belli bir kesim daha demokrat vurgulu bir aday istiyor. Belli bir kesim Kılıçdaroğlu’nu adaylığa zorluyor, yani referandumu Erdoğan’ın kazanmasını istiyor Kılıçdaroğlu olmazsa ben olurum diye tehdit ediyor. Belli bir kesim diğer partilerle ortak ve her kesimden oy alabilecek bir aday istiyor.
Bu sorunu çözmek de aslında çok kolay.
Örneğin diğer partilerle ortak bir adayda anlaşılması durumunda bile farklı anlayışta adaylar gösterilmesini isteyenlere de yirmi milletvekili imzasını sağlayıp onların veya istediklerinin de aday olmasını sağlarız diyebilir ve kimseyi küstürmeden her zevke ve anlayışa adayların ortaya çıkmasına sağlayabilir.
Yani çok ve farklı adaylar, sadece partiler dışında kalan seçmenlere yeni olanaklar sunmakla kalmaz, şu veya bu tercih halinde partilere angaje seçmenlerin de küsmelerini de engeller.
Sadece bu kadar da değil, adaylar ne kadar farklı ve çok olursa, Erdoğan’a karşı eleştiriler, hareketlenenler, angaje olanlar ve örgütlenenler o kadar çok olacaktır. Bu ise gerek örgütlenme gerek angaje olma ve mobilizasyon bakımından çok daha büyük bir gücün hareket geçmesi demektir.
Ama en önemlisi Partilerin bürokratik yapılarının dışında kalan örgütsüz ve hareketsiz kesimlerin örgütlenmesi ve hareketlenmesi, toplumun tüm gözeneklerine muhalefetin ulaşması sonucunu doğuracaktır. Erdoğan başına topladığı cinleri dağıtamayan büyücüye döner.
Ama çok ve farklı adayların bütün bunlardan daha da önemli bir sonucu olacaktır. İkinci tura kalacak adayı partilerin bürokrasisinin dışında seçmenlerin belirlemiş olma olasılığı artacaktır.
Hiç belli olmaz, birinci turun şu veya bu adaya oy vermenin esas olarak Erdoğan’a karşı cephede genel oya etki etkide bulunmayacağının rahatlığı içinde, gerçekten tüm ülke çapında yeni bir rüzgar estirebilecek bir yeni alternatifin ortaya çıkmasına yol açabilir.
Bu olmasa bile, Erdoğan’ın karşısına kim çıkmalı yönünde bir anket, bir önseçim gibi bir işlev görecektir. Yani çok ve farklı adaylar Erdoğan karşısındaki adayı halkı kendi oylarıyla belirlemesinin imkanını yaratacaktır.
Yani muhalefet aslında çok ve farklı adaylara imkan vermeyi ve bunları desteklemeyi bir hedef haline getirerek Erdoğan’a karşı çıkacak adayın azami ölçüde seçmenlerce belirlenmesinin, nispeten daha demokratik bir aday seçiminin yolunu açmış olur.
O halde, birinci turun bu özgül niteliğini görerek HDP, “Erdoğan’ın karşısına ikinci turda kimin çıkacağını halk belirleyebilsin, bunun için olabildiğince çok ve farklı aday çıkmalıdır, bunu sağlamak için biz tüm olanaklarımızı emre amade kılıyoruz” diyebilir ve demelidir.
Bu takdirde HDP bütün hesapları alt üst edip tüm kartların yeniden karılmasına yol açar ve kendi tecridine son verebilir.
Bu yazıyı okuyanlar, HDP üyeleri, lütfen bu yazıyı HDP yönetim organlarına, üyelerine, yöneticilerine iletiniz orada bu yaklaşımın gündeme alınmasını ve tartışılmasını olsun sağlayınız.
HDP böyle bir hamle yaptığı takdirde tüm hesapları alt üst edebilir.
Bu davranışıyla bütün paradigmaları değiştirip diğer muhalefet partilerinin de davranışlarını değiştirmesinin yolunu açabilir.
22 Nisan 2018 Pazar
Demir Küçükaydın
Bloglar:
Video:
Podcast:
İndirilebilir kitaplar:
Yazarlar
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.04.2020
30.03.2020
19.03.2020
18.03.2020
17.03.2020
10.03.2020
2.03.2020
1.03.2020
2.02.2020
3.01.2020