Demiray ORAL
Diyarbakır Valisi çözümü bulmuş.
Bölgede suça karışan çocukları ailelerinden alıp “Sevgi Evleri”ne koyacaklarmış.
“Sevi Evleri” ne mi?
Kısaca şöyle izah etmeye çalışayım.
Kendisi “Hayata Dönüş”ün amcaoğlu olur...
Yani artık Kürt çocuklar, misal taş attıkları zaman tıpkı ailesi olmayan çocuklar gibi bu evlere konacaklar.
Ne şahane değil mi?
İnsanın daha “Sevgi Evleri” adını duyar duymaz, ah Güneydoğu’da çocuk olsam da suça karışsam diyesi geliyor!
Peki, Kürt çocuklar oralarda “sevgi içinde” büyüyecekler de Türk çocuklarının günahı ne arkadaşım?
Onlar niye suça karışınca “Sevgi Evleri”ne değil de cezaevine konuyor.
Bunun adı resmen ayrımcılıktır, Türk çocuklarını ötekileştirmedir.
Naçizane önerim, CHP’nin derhal Anayasa Mahkemesi’ne iptal başvurusu yapmasıdır.
Ruhum, ciğerim, dalağım tüm anatomimle tarifsiz sıkılıyorum böyle “resmî sinir projeleri”okuyunca.
Mecburen televizyonu açıyorum.
İnsanın sıkıntıdan çıldırmaması için üretildi neticede televizyon.
İşin kötü yanı bizim televizyonun düğmesi bile canı isteyince çalışıyor.
Yani sıkıntıdan geberiyorum desen çok da tın deyip geçebiliyor.
Neyse ki bu kez nazlanmadan çalıştı.
Karşıma Balayı adlı bir Türk filmi çıktı.
Kült bir eser kendisi, dolayısıyla başını kaçırmak gibi bir sorun yok.
Televizyonu açtığımda Kadir İnanır hışımla bir eczaneye daldı.
Diazem ve şürekâsından olan ilaçlardan bir buçuk kilo karışık isteyip, “reçetesiz asla” diyen kalfayı tokat manyağı yaptı.
Bir sonraki sahnede başucunda boşalmış ilaç kutuları eşliğinde kafası bir dünya halde yataktaydı.
Kadir Abi’nin aşk acısı nedeniyle intihar ettiğini ve “Son” yazısının görüneceğini sandım.
Fakat ertesi gün soluğu kendisini terk eden Nazan Şoray’la yaşadıkları evde aldığında Diazem küründen değil sabah sporundan çıkmış misali aslanlar gibiydi.
Kadir Abi önce sevgi üzerine bir tirat çekti kadına.
Buğulu gözlerle onu nasıl sevdiğini, üzerine nasıl titrediğini anlattı.
Ancak baktı ki vaziyeti umutsuz vaka, severim de döverim de moduna geçti ve bastı tokadı.
Böylece bir kez daha anladık ki, her şey gibi sevginin de fazlası zararlı bir şey.
Kadir Abi giderken, yerlerde sürünen kadın bağırıyordu: Sevgin batsın!
Doğru söze ne denir...
Harbiden batsın!
Sıkıntı
Biraz şahsi takılıp, bunalımlı genç kız günlüğü kıvamında içimi dökmek istiyorum müsaadenizle kıymetli okurlar.
Divana uzatıp anlatmaya başlıyorum.
Sanırım insanların en mühim sorunu yalnız kalmayı başaramamak.
Yalnız kalamıyoruz hiçbirimiz.
Bunun için de ya kendimiz gibi yalnız kalamayanlarla biraraya gelip hesapta sosyalleşiyoruz ya da televizyon seyrediyoruz.
“Devlet televizyonu ortadan kaldırsa, insanlar sokakta birbirlerini öldürürdü çünkü sessizlik hepsini dehşete düşürürdü” lafını kim söylemişti hatırlamıyorum ama şahane söylemiş.
Benim televizyona eyvallah etmem hâlâ sürüyor ama insanlarla birlikteyken çoğunlukla sıkılırım.
Sıkıldığımı belli etmeyip araziye uyum sağlamak için özel çaba sarf ederim böyle anlarda.
Böylece daha çok sıkılırım.
Bir gün bir kitapta okumuştum ve acayip rahatlamıştım.
Kierkegaard (sıkı filozoftur kendisi), arkadaşlarıyla oturduğu masada herkesi güldürdükten sonra evine döndüğünde yapmak istediği tek şeyin intihar etmek olduğunu söylemiş.
Durumum senin kadar vahim değil şimdilik ama seni çok iyi anlıyorum Kierkegaard Usta...
Neden böyleyim diye düşününce kesin bir cevap veremiyorum.
Ama en çok insanların bana manasız gelen mevzularda, asla anlayamadığım bir heyecanla konuşabilmelerinden sıkılıyorum.
Galiba daha önce de yazmıştım.
Ya bir filmde izlemiştim ya da kafamdaki yönetmenin bana izlettiği bir rüyadaydı.
İki karizmatik abi bir barda konuşuyordu.
Biri sordu: “Tek bir şans verilse hayatta ne isterdin?”
Diğeri cevapladı: “Hiçbir zaman karar almak durumunda olmamak.”
Senelerin tecrübesi barmen bu muhabbeti duyup teşhisi şöyle patlattı: “Hiçbir zaman karar almamak mı dedin? Onun adı çocukluktur...”
Denklemi o zaman çözmüştüm.
Büyükler sıkıcıdır çünkü onlar sürekli karar almak zorundadır.
Çocukluk eğlencelidir çünkü onlar karar almak zorunda değildir...
Sıkıntı üzerine yazdıklarımla sizi sıktıysam kusura bakmayın, memlekette psikiyatrdan anlayış satın almanın seansı 500 lira olunca insan sıkıntısını kime anlatacağını bilemiyor işte.
Yazarlar
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
31.05.2015
23.09.2014
13.06.2014
2.04.2014
16.02.2014
13.01.2014
6.01.2014
29.12.2013
19.12.2013
11.11.2013