Doğan AKIN
Ahmed Arif ve Cemal Süreya, Türkçenin iki büyük şairidir, Türkçenin iki büyük Kürt şairi. Hayrandırlar birbirlerine, o kadar ki akraba olmayı bile denerler.
Şu satırlar Feyza Perinçek ile Nursun Duruel’in Cemal Süreya- Şairin Hayatı Şiire Dâhilbaşlıklı kitabından:
“Ahmed Arif, öylesine hayrandır ki Cemal Süreya’ya, yüzünü bile görmediği kız kardeşi Ayten’le evlenmek ister. Cemal Süreya’nın duyguları da ondan farklı değil. ‘Evlen kız, der, Türkiye’nin en iyi şairi!’ Ayten önce şaşırır ama sonunda ağabeyinin sözünü dinler. Zafer Çarşısı’nda (Ankara D.A.)buluşmak üzere sözleşirler; gelin ve damat adayı tanışacak. Bekle bekle Ahmed Arif yok! Cemal Süreya ertesi gün öğrenir ki, temiz bir gömleği olmadığı için gelememiş...”
Süreya, günlük bir gazetede düzenli yazmayı çok hayal eder, ama kısmet olmaz. Yani Türk basını, Türkçenin en büyük şair ve yazarlarından birini atlamıştır! Basının, ölümün elinden kurtardığı, Süreya’nın 2000’e Doğru dergisinde “İzdüşümler” başlığı altında yazdığı eşsiz portrelerdir. Manzum ustasının Türkçeye armağan ettiği en güzel nesir örneklerindendir o portreler.
2000’e Doğru, malum, 1990’larda Doğu Perinçek ve arkadaşlarının çıkardığı haftalık bir dergidir. Süreya’nın Perinçek’le ilişkisi yakındır, oğlu Mehmet’in kirvesi olur. Dahası, Doğu Perinçek’in, Şule Perinçek’i “kendi şiiriyle tavladığını” not düşer.
‘Hazırlan, gazeteyi çıkarıyoruz’
Bir gün Doğu Perinçek, Cemal Süreya’ya “Hazırlan” der, “günlük gazeteyi çıkarıyoruz”. Havalara uçar. Perinçek’in notlarından okuyalım:
“1989 yılı yaz günleriydi. Dergide odasına girdim. ‘Abi günlük gazeteye hazırlan, çıkaralım artık.’ Yerinden fırladı, coşku içindeydi. ‘Bırakacaksın her işi günlük gazetede çalışacağız’ dedim. ‘Sahi mi’ diyordu sevinçle. ‘Tek günlük gazete çıksın, haftada dört gün gelirim, hatta beş gün bile. İstersen yorganımı bile getiririm.’”
Gazete hayaline erişemez Süreya, Perinçek’in naklettiği bu konuşmadan kısa bir süre sonra, 1 Ocak 1990’da, 59 yaşındayken hayatını kaybeder.
Süreya’nın hayalini kurduğu günlük gazetelerin “en büyüğünde” büyüyen isim, yakın ilişki içinde olduğu Doğan Hızlan’dır. 19 Haziran 1988’de Hızlan’ın portresini yazmıştır. Şu satırlar da o portreden:
“Ne olursa olsun, Doğan Hızlan sadece kendi kuşağını değil, bütün bir edebiyat-sanat patrimuanını savunmak, ileri sürmek, göz önüne sermek işlevini cesaretle üstlendi. Böyle geniş bakış ve devinim alanı da ona demokrat bir yapı kazandırdı.
Edebiyatımızın hem anası, hem babası oldu.
Cumhuriyet’te, özellikle de Hürriyet’te kazandığı üst yönetim konumunda kuşağını seve seve kuşak duygusunu aştı. Editörlüğün bir çokbaşlılık tarikatı olduğunu zaten hemen daha başta anlamıştı... (...)
Babıâli’de benzersiz ve çok renkli bir tip yarattı. Gerçekten benzeri yok. Editör ve eleştirmen olarak hiçbir zaman büyük yanlışa düşmez. (...)
Yalan söyler kimi zaman, ama sizin yalanlarınıza da her zaman sahip çıkar. (...)
Kurtarıcı bir sinizm.
Kimseye kızamaz. Kimse de ona...”
“Çiçek, böcek yaz şekerim”
Süreya’nın 99 Yüz adıyla son baskısı Yapı Kredi Yayınları’ndan yapılan izdüşümler kitabının “Şiir Galaksisinin Hülyalı Şairi” başlıklı şahane önsözünde Hızlan’ın imzası var. Süreya’nın düz yazıları için“Acımasızlığın bile şiirselleştiği üslup” diyor Hızlan. Haklı.
Ama Hızlan’ın hikâyesinde de şiirsellik acımasızlığa dönüşmüyor mu?
Süreya’nın vaktiyle cömertçe övdüğü editörlüğünü mâbeyn kâtipliğine çevirerek yapıyor bunu Hızlan. Bugünlerde her Hürriyet yazarının tattığı bir mâbeyncilikten söz ediyorum.
Doğan gurubunu hedef alan vergi taarruzunu “Bunlar analarını bile satarlar” münasebetsizliğiyle izleyen Oktay Ekşi hadisesinden sonra yürürlüğü giren bir Doğan Hızlan bu. Kâh akşamüzeri, kâh gece yarısına doğru aradığı yazarlardan yazısını değiştirmelerini isteyen, itiraz edecek gibi olanlara “Çiçek yaz, böcek yaz şekerim” diye takılan bir Doğan Hızlan.
İstendi ki, yazıları makaslanacak yazarlar herhangi bir editöre değil, Doğan Hızlan gibi bir yükseltiye çarpsın. Bu rolü kabul etti ve yere çarptı kendisini. “Patron kızar, hükümet öfkelenir” ihtimaline karşıHürriyet’teki yazıların “arşa arzı”nın formülü olmayı kabul edebildi.
Hızlan olmasa da yapılacaktı bu, ama o gardiyanlığa tenezzül edebildi. Son olarak; İmralı notlarınınMilliyet’te yayımlanmasına ve bu yayını savunan Hasan Cemal’in yazılarına öfkelenen Başbakan’ı daha da öfkelendirmemek için Hürriyet’te bu mevzuda karartma uyguladı.
Misal Yasemin Çongar, Hasan Cemal sansürü nedeniyle Milliyet’te yazmaktan vazgeçerek gazetecilik onurunu işsizliğin de gönderine çekerken, Hızlan “yazmamak, yazdırmamak” kabilinden sözde bir gazeteciliğin postacısı olabildi.
Velhasıl, uzunca bir süredir sadece kendi köşesinde değil, Hürriyet’teki diğer köşelerde de okuyoruz Hızlan’ı!
Cemal Süreyalara, Ahmed Ariflere karşı nasıl bir mazereti olabilir, bilmiyorum...
Edebiyatın Doğan Hızlan’ıydı...
Biat’ın da Doğan Hızlan’ı oldu!
Twitter: @DOGANAKINT24
Yazarlar
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018