Doğan AKIN
Yalanların kelimeleri gerçektir. Gerçeği "ayak bağı" olarak gören gazetecilik, gerçeğin kendisini olmasa da, kendi gerçeğini inşa eder.
Guy de Maupassant, kuleyi görmekten kurtulduğu tek yer olduğu için hemen her gün Eiffel Kulesi'ne gittiğinden bahseder.
Medyamız da o misal. Hâlini göremediği, görmek istemediği içeriden, dışarıya püskürttüğü iddialarla "ışıl ışıl" bir tükenmişlik yaşıyor.
Yaklaşık dokuz yıl önce yayına başlayan T24'te çok az yaptığımız bir şeyi yapacağım bugün. Kendimizden bahsedeceğim ve içimizden birinden, Hazal Özvarış'tan.
Boğaziçi Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler bölümünü bitirdikten sonra gazeteciliğe başladığı T24'te bir dönem yazı işleri müdürlüğünü de üstlenen Özvarış'ın T24'te yaptığı medya söyleşileri kitap oldu.
Aşağıda, Bağımsız Gazetecilik Platformu P24'ün, ücretsiz olarak dağıtmak üzere "Kayıp Medyanın İzinde" başlığıyla yayımladığı bu kitaba yazdığım önsözü paylaşıyorum.
Kitapta bir araya getirilen söyleşilerde medya kulesinin her katına, her katmanına dair çarpıcı tanıklıkları, gerçeğe sadakatin mesleği olan gazeteciliğin gerçeği "ayak bağı" olarak gören bir yapıya hangi dinamiklerle evrildiğini bir arada göreceksiniz.
Kitap için büyük bir emek harcayan P24, kısıtlı imkânlarıyla, medya tarihimiz için en büyük söyleşi külliyatını ifade eden (837 sayfa) bu kitabı mesleğimize kazandırdı.
Ve Hazal Özvarış; yalanların üzerinde yükselen o kuleler ne kadar gölgelese de, alanında emsalsiz gördüğüm her söyleşisinde bizi bir kez daha gazeteciliğe inandırdı.
Daha fazla uzatmadan sözü "Kayıp Medyanın İzinde" için yazdığım önsöze bırakıyorum.
* * *
Şüphenin yararı; önümüze konanın ardına bakmak...
Doğru ile yanlış arasında seçim yapmak, insanın insan olma serüveninin temel meselesi sayılır. Herkes doğru ya da yanlış bu seçimi yapar ve tercihlerinin sonucunu yaşar.
Gazetecilikte doğru ile yanlış arasında seçim yapmak sürekli bir mesaidir, her seferinde "şüphenin yararı"nı kanıtlayan bir mesai.
İzleyen sayfalarda başlayan medya söyleşilerine çekeceğiniz toplam çizgisinin altına düşen en büyük başlık bu.
Hazal Özvarış'ın, gazeteciliğin her fasılda aşındırılan imkânlarını bize her söyleşi boyunca uzun uzun hatırlattığı mülakatlarını, muhataplarını odağa koyarak okuduğunuzda "şüphenin yararı" bir alt metin olarak karşınıza çıkıyor.
Gazetecilik, gazetecinin gerçekle kurduğu ilişkinin de vasıtasıdır. Gazetecilerin, özellikle medya elitlerinin gerçekle kurduğu ilişki gerçeğin ne kadarına tekabül eder?
Soru önemli, cevap doğurgan.
Doğurgan, zira gazetecinin gerçekle kurduğu ilişki gerçeğin kendisine tekabül etmese de ayrı bir gerçeği haber veriyor.
Bu kitapta okuyacağınız söyleşiler işte o ayrı gerçeklerin hikâyelerinin de peşine düşüyor.
Gazetecinin gerçekle kurduğu ilişki objektif gerçeğin kendisini değil de, gazetecinin subjektif tercihlerini yansıttığında tarihten güncelliğe karşılaştığımız sonuç aynıdır; kızan, küsen, hüküm veren, infaz eden, döven bir "gazetecilik..." Gerçeği değil; ardındaki sebep ne olursa olsun gazetecinin gerçeğini yansıtan bir "gazetecilik..."
Böyle bir gazeteciliğin yöneldiği sonuçlar insanın doğayla savaşına benzer, "kazanıldıkça kaybedilen" bir savaşa...
Evet; editörlerin, yazarların, patronların, velhasıl medya elitlerinin önümüze koyduğu "gerçeklerin" ardında ne var? Gazetecilik, arzunun tasarımı olabilir mi?
İnsanların zaaflarıyla da idare edilmelerinin kamusal bir meslek olan gazetecilikte ürettiği sonuçlar ne?
Medya dünyasında hangi ihtimal ve ilkeler tüketildiğinde gerçek gizleniyor, eğilip bükülüyor, porsiyonlara ayrılıyor, çarpıtılıyor?
O ihtimaller ve prensipler neden, ne karşılığında veya neyin sonucu olarak tüketiliyor?
Noktalar geriye doğru birleştirildiğinde yolun başı nasıl görünüyor?
Bir dönem yazı işleri müdürlüğünü de üstlendiği T24'te yayımlanan söyleşilerinde Hazal Özvarış'ın peşine düştüğü bu sorular, bizi söyleşileri okurken tanık olacağımız ikinci boyuta götürüyor.
Mülakatların toplu fotoğrafında bir "dönem kitabı" var. Siyasal baskılar, medya sermayesinin baskıyı davet/korkuyu kabul ettiren ve gazeteciliği araçsallaştıran çarpık yapısı, kişisel zaaflar, ideolojik takıntılar... Biri, birkaçı ya da hepsi; nedeni ne olursa olsun bu kitapta gazetecilik pratiğinin Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) iktidarı yıllarındaki alabildiğine geniş açıdan fotoğrafını, o pratiğin sorgulanmasını, cevapları ve o cevapları köşe bucak arayıp soruşturan sorular refakatinde bir dönemin etraflı muhasebesini okuyacaksınız.
Türkiye'de gazetecilik pratiği, daima sorunlu oldu. Ancak, Türkiye, AKP iktidarıyla geçmişin siyasi, bürokratik, iktisadi baskı odaklarının girişimleri ve ideolojik şartlanmaların kısıtlarında icra edilen gazeteciliğin dışında bir tecrübe de yaşadı. Aşina olduğumuz bütün bu kısıtların pek de aşina olmadığımız ölçülerde alabildiğine dayatıldığı bu dönemi karakterize eden gelişme, iktidar medyasının inşa süreci ve hacmi oldu.
Bir başka deyişle, geçmişte medyayı hedef alan baskılar AKP iktidarı döneminde daha önce görülmemiş bir derinlik ve yaygınlık kazandı; geçmişte "iktidar medyası" olarak nitelenen alan AKP iktidarı döneminde daha önce görülmemiş bir hacim kazandı.
Medyanın bütün iktidar imkânları eşliğinde baskı altına alınmasıyla yetinilmeyen, Türkiye tarihinde görülmemiş büyük el değiştirmelerin kurgulanmasıyla yeni bir medya mimarisi inşa edilen bir dönemden bahsediyorum. Elinizdeki kitap, böyle bir "dönem"in çarpıcı kayıtlarını da içeriyor.
Bir dönemin geniş açıdan fotoğrafı, dedim. Hem söyleşilerin derinliğinde, hem de muhatapların yelpazesinde genişleyen bir açıdan söz ediyorum. Nitekim, iktidarın inşa ettiği medyada tecrübesi olanları da, kendisini "muhalif medya"da veya muhalif tarafta görenleri de, gazeteciliğe herhangi bir mahalleden bakmamaya çalıştığını düşünenleri de, kendi geçmişinin, icra ettiği gazeteciliğin muhasebesini/özeleştirisini yapanları da okuyacağınız bir söyleşi külliyatı var elinizde.
Bir dönem kitabı, evet; "bir dönemin bir cephesi"yle yetinerek eksik kalmayan, yeri geldiğinde tanıklıklar, yeri geldiğinde sorgulamalar eşliğinde medyanın üç boyutlu fotoğrafını kadrajına alan bir dönem kitabı.
Ve soru sormanın da topyekûn saldırıya uğradığı bir dönemin kitabı... Medya elitlerinin gerçeklerle kurduğu ilişki, bu ilişkinin nedenleri ve sonuçları, odaklandığı dönemde gazeteciliğin hedef olduğu baskılardan sonra bu nokta, elinizdeki kitabı okumaya dair üçüncü boyutu önümüze koyuyor.
Söyleşileri okurken, soru sormanın haysiyetine sahip çıkan bir gazeteciliğe tanık olacaksınız. Gazetecilik, "rahatsız etmek"le de lanetllenmiş bir meslekse, Hazal Özvarış, o lanetten sakınmayan bir cesaret, dayanıklılık, hazırlık ve hünerle yapıyor işini.
Söyleşi yapmanın, eğitim dışında insanın doğasından gelen boyutları da olduğunu düşünüyorum. Odaklandığı konuda savaşkan bir zekâ, söyleşi yapılan insanlarla eşit ilişki kurabilme, mülakat esnasında çıkan zorluklarla baş edebilecek zihinsel hünerlere sahip olma, hangi görüşte olursa olsun muhataplarıyla en azından hatta kalabilecek bir güven ilişkisi kurma… Hazal Özvarış'ın, mesaisinde bu özellikleri sergileyen bir gazeteci olarak yaptığı söyleşiler, P24'ü bu mülakatları bir kitapta bir araya getirerek gazetecilik literatürüne toplu olarak kaydetmeye motive etti.
Özvarış'ın, tamamına yakınında günlerce hazırlık ve kazı yaptıktan sonra, akademik boyutta bir titizlikle ortaya koyduğu bu söyleşiler, uygulamalı gazeteciliğin iyi bir örneği olarak gazetecilik okulları ve aday gazeteciler açısından referans değerinde çalışmalar olma özelliğini de taşıyor.
Doğru sonuçlar ortaya koymayan, tahrip, tahrik ve tahrif eden bir gazetecilik pratiği, bir "geçmiş zaman rivayeti"ymişçesine unutulmaya bırakılabilir mi?
Gazeteciliğe hep geç kalmış Türkiye'de noktaların geriye doğru dikkatle birleştirildiği bu söyleşilerden çıkan cevap, hayır.
Hayır, zira hafızaya çağrılarak hesaplaşılmamış bir mazi orada artakaldıkça, geçmişten farklı bir geleceğimiz olamaz. Gazeteci, mesleğine, "ne oluyorsa başka türlü olamadığı içindir" gibi bir anlayışın mesafesinden bakamaz.
Gazetecilik ne vaat eder?
Özvarış, peşine düştüğü içeriden bilgiler ve tanıklıklarla ikna ediyor ki; sorunun cevabı, ne kadar zihnimizi başka ihtimallere kapatan tapındığımız tecrübelerimizden, ideolojik ön kabullerimizden, velhasıl "kendimiz"den ibaretse, gerçekle kurduğumuz ilişkinin vasıtası olarak gazeteciliği o kadar araçsallaştırmış oluruz. Ve cevap ne kadar"kendimiz"den ibaret olursa, "şüphenin yararı"nı o kadar unuturuz.
Söyleşilerin mutfağına dair bu yazı, medya mülakatları dizisine katılmayı kabul eden gazeteci, yazar ve yöneticilere ilişkin olarak bir hakkaniyet kaydı da gerektiriyor. Katılımcılar, son onayını verdikleri metinlerin T24'te yayımlanmasından sonra, kendi çevreleri de dâhil olmak üzere, yer yer yoğun tepkilere ve tartışmalara konu oldular. Bu sonucu öngörmelerine rağmen okuyacağınız söyleşileri verenler, açıklamalarıyla bu kitabın ortayaçıkmasına kıymetli katkılar sağlamış oldular.
Evet; gazeteciler için hiçbir görüş ve inanç gazetecilikten kıymetli olamaz.
Hazal Özvarış'ın, her söyleşi boyunca yıllara uzanan mülakatları, bunu da gösteriyor bize. Dünyanın en anlık mesleği olmasına karşın gazetecilikte zamanın "şimdi"den ibaret olamayacağını, mesleğimizde öğretilmiş çaresizlik ve imkânsızlıklara aldırmayıp her söyleşide kanıtlayarak...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018