Doğan AKIN
"Biliyordum, ama yine de inanamıyorum..."
Hukukçu bir dostumun, Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasında üç yazara verilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarına dair yorumu bu oldu.
Neden biliyordu ve buna rağmen neden inanamıyordu
Biliyordu, zira o davanın öyle bir iddanameyle açılabilmiş olması… Savunma hakkına karşı duruşmalarda sergilenen alabildiğine tahammülsüzlük… İddianamede ortaya çıkan çelişkilere kulak asılmaması… Duruşmalarda alışkanlık hâline gelen avukat atmanın, usul hukukunun da defalarca ihlal edildiği bu davada olağan usul hâline getirilmesi… Karar aşamasına gelmiş bir davada bile "toplanamamış deliller"in hâlâ tutukluluğun devamı için gerekçe gösterilebilmesi… Nihayet mahkemenin, Anayasa Mahkemesi "özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali" saymasına karşın tutukluluğu adeta hukukla vuruşarak sürdürmesi…
Böyle bir soruşturma ve dava süreci karşısında hukukçu dostum -da- başka bir karar beklemiyordu elbette.
Ama yine de karara inanamıyordu?
Neden?
İnanamıyordu, zira, hiç olmazsa bu "ön yargı"nın, savcıların birkaç yazı ve bir televizyon programı için talep ettiği ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası dışında bir cezayla kurgulandığına inanmak istiyordu.
"Hiç olmazsa" dedim, evet… "Hiç olmazsa", adalet beklentisinin değil, artakalan umudun -da- can çekiştiği zamanların çaresiz lisanı sayılır. "Umut" ki, bütün bir hayattan geriye sadece o kaldığında en umutsuz zamanları haber verir, işte o umuda da verildi o müebbet cezalar.
Cumhurbaşkanı'nın, Başbakan'ın, Savunma Bakanı'nın, İçişleri Bakanı'nın, kısacası hükümetin; Genelkurmay Başkanı'nın, kuvvet komutanlarının, MİT Müsteşarı'nın, her düzeydeki istihbarat teşkilatının hazırlıklarını bilmediği/izlemediği/önlemediği bir darbe girişimi için üç yazara ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verildi.
Vaktiyle TBMM kürsüsünden cansiparane Fethullah Gülen'in avukatlığını yapan Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, cemaatin devletteki yapılanması 15 Temmuz 2016'da darbe girişimi boyutlarına ulaşınca, yıllarca cemaat uyarısı yapanlara "17-25 Aralık'tan önce biz size inanmadık, 17-25 Aralık'tan sonra da siz bize" demişti. Bozuk saatin gösterdiği fasıldan da olsa, gerçeği kısmen ifade eden bir doğru bu. Peki onların devletteki cemaat yapılanmasına yıllarca inanmamak bir yana kolaylaştırmasının karşılığı iktidar oluyorken, onlara inanmamakla suçlananların akıbeti nasıl ağırlaştırılmış müebbet hapis olabiliyor? Ne demişti Metin Toker; "Burası Türkiye, burada Türkler yaşar ve böyle yaşar!"
Bu Türkiye'de işte, vaktiyle Fethullah Gülen'i savunmak için "Sosyo-politik Bir Gerçek Olarak Hocaefendi Sendromu" adıyla kitap ve diziler yazan Mehmet Barlas, AKP medyasının amiral gemisi Sabah'taki, "Krizli, problemli, müzikli, sinemalı bir yaşam" başlıklı tuhaf yazısının tek cümlesinde, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezalarını "idam kaldırıldı" diye "şükrederek" karşılayabiliyor. Ve o tek cümlede kadim dostu Nazlı Ilıcak'ın bile adını anmadan, "sosyo-ekonomik bir gerçek" olarak üzerinde güneş batmayan bordrosuna doğru fıyabiliyor.
Bir ülkede hukuk karşısında en fazla muhafazaya mazhar olan iktidar ve iktidarın dilini kullananlarsa, o ülkede hukukun gücüne tanık olamazsınız, gücün hukukuna maruz kalırsınız. O ülkede "hukuk" denilen "şey" artık sığınacağınız bir güvence değil, başınıza gelecek "bir şey"dir, kötü bir şey.
Uzatmaya gerek yok, bu konuda yazılmadık yazı, söylenmedik söz kalmadı. Bu nedenle bu yazının başlığı, "Bizim 'eğer'li yalnızlığımız."
Duruşmalardaki ıssızlık
Geçen haftayı Çağlayan Adliyesi ve Silivri'de geçirdim. İstanbul 26. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen altısı tutuklu yedi sanıklı Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak davasının karar duruşması pazartesi günü Çağlayan'da başladı, salıdan cumaya kadar Silivri'de sürdürüldü.
Beş günde yapılan beş celse boyunca, yargılanan yazarların "TCK'da somut suçun maddi unsurları olarak sayılan 'cebir ve şiddet' kullanarak darbe girişiminde bulunduklarının" nasıl ispat edilmeye çalışılacağını anlamaya çalışırken izleyici ve basın sıralarını da takip etmeye çalıştım.
Çılgınca bir imkânsızlığın zorlandığı duruşmada o ispat olmadı, olamazdı zaten. Nedeni malum. "Hikmetinden sual olunmaz değil / 'mucip sebebin' bilirim / ve 'kâfi delil' ortada…" demiş şair, geçelim.
Ama üç beş kişiden başka kimsenin gelmediği izleyici sıraları, birkaç kişiden başka gazetecinin bulunmadığı basın sıraları hafta boyunca bomboştu.
Biliyorum; söz konusu olan insansa, hiçbir sonuç kesin değildir. Ama dar günde sarılmamanın hayatta telafisi olmadığını da biliyorum. Ve idam yerine ikame edilen ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talebiyle yargılanan yazarların duruşmasında dostların bulunmadığı, yakınlıkların solunmadığı bir yalnızlıktan söz ediyorum, koyu bir ıssızlıktan…
Sadece, tutuklu yargılanan altı kişiye ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verilen Altan kardeşler / Ilıcak davasına özgü gözlemler de değil bunlar. Gazetecilerin ve yazarların görüşleri nedeniyle yargılandığı her davada benzer bir ıssızlık var. Meslektaşlarım, arkadaşlarım Murat Sabuncu ve Ahmet Şık ileAkın Atalay'ın yargılandığı Cumhuriyet duruşmalarında da benzer şeyleri düşünüyorum; Türkiye'nin en eski ulusal gazetesinin okurları, yazarlar, duruşmaları düzenli olarak takip eden bir avuç gazeteci dışındaki gazeteci milleti, nerede?
Kürt gazeteci ve siyasetçilere açılan davaların duruşmaları da, Ali Bulaç'ların, Şahin Alpay'ların yargılandığı davaların duruşmaları da farklı değil.
Siyasal görüşleri birbirine zıt insanların tutuklu olarak yargılandığı davalardan bahsediyorum.
Neden, görüş ayrılığı mı?
O davaları, o salonları ıssızlaştıranın sadece görüş farklılıkları, sadece her kesimin birbirine karşı taşıdığı bagajlar olduğunu söyleyebilir misiniz?
Eğer öyleyse; misal Altan kardeşlerin duruşmalarını boş bırakanlar Cumhuriyet duruşmalarında nerede?
Eğer öyleyse; yılları bulan tutuklamalar, muhalifliğe yağan cezalar, olan bitene kayıtsız kalanların öfkesinin de mi faturasını kesiyor?
Görüş ayrılığı; hiçbir şey yapmamanın, sakınmanın, kayıtsızlığın yanılsaması oldu bu ülkede. Süreklileşen bir eylemsizlik jokeri!
Yanlış anlamayın; salt Altan kardeşlere, Ilıcak'lara, Sabuncu'lara, Şık'lara, Atalay'lara, Bulaç'lara, Alpay'lara kayıtsızlıktan söz etmiyorum aslında. Kendi geleceğimize, özgürlük ve güvenlik hakkımıza, kimin eline geçerse ötekine zulmeden bir devlete, er ya da geç bir "öteki" olarak başımıza geleceklere karşı bir kayıtsızlık bu.
Görüşlerine katılmadığınız, mazisini sorguladığınız insanların sadece görüşleri nedeniyle tutuklanmalarını, ağır ceza mahkemelerinde yargılanmalarını "Eğer o da vaktiyle şunu yapmasaydı" gibi bagajlarla savunabilir misiniz?
Kendimize bir yabancı gibi baksak, nelerimizden hoşlanmazdık acaba?
Duruşmalara ilgisizlik, bu soruyu da takıyor aklıma.
Oysa Türkiye'nin adliyeleri, ciddi bir demokrasi bloğuna, büyük bir vicdan koalisyonuna sahne olabilirdi. Başkasının, ötekinin hukukunu savunmayan bir demokrasi düşüncesi olamayacağını aylardır, yıllardır hapsedilen insanlara büyük bedeller ödeterek gösteren davaların böyle bir tesellisi olabilirdi.
Velhasıl, görüşleri nedeniyle yargılananları yalnız bıraktığımız o davalarda ihtimal kendi yalnızlığımızı da inşa ediyoruz.
İfade özgürlüğü ağır ceza mahkemelerinde yargılanırken bulunduğunuz yerde kalakalmayı maziden açacağınız bahislerle, "Eğer" diyeceğiniz sanıkların varlığıyla gerekçelendirecekseniz, yukarıdaki davalardan hiç olmazsa birinde neden bulunmadığınızı düşünün.
Hayatta ne oluyorsa başka türlü olamadığı içindir belki.
Ancak zorbalığın en büyük zaferi, kitlelerin de zorbaların kılığına bürünmesidir, unutmayın.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018