Doğan AKIN
İlk kadın başbakan olmanın tarihselliğinden, bir dönem yönettiği ülkeye inanılması güç bir talihsizlik yontan Tansu Çiller, yüzüne taktığı tebessüm eşliğinde bir kez daha yürülükte. O kadar unutmuş ki açtığı yaraların yara olduğunu, taammüden kabuk bağlatılmış hatıralarını, bizzat kendisi canlandırmakta beis görmüyor.
Hikâye malum. İyi Parti Genel Başkanı Meral Akşener, 28 Şubat sürecini de kapsayan dönemde İçişleri Bakanı olduğu başbakanı Tansu Çiller için, "Demiş ki; ben 28 Şubat'ta devlet belgelerini ABD'ye satmışım. Yalnız bu belgeleri görenler AKP'de milletvekili. Buradan ilan ediyorum. Sayın Çiller bunun doğru veya yalan olduğunu açıklamak zorundadır" açıklamasını yaptı.
Çiller, Akşener'e, yazılı açıklamayla, “Benim tarafımdan yapılmayan hiçbir açıklama bana ait değildir. Ayrıca hiç kimse benim ismim üzerinden siyasi rant peşinde koşmasın. Kamuoyuna saygıyla sunulur” yanıtını verdi.
Ekonomiden sorumlu bakan ve Başbakan olarak ekonomiyi ve ülkeyi yönetirken şirketlerine tek kuruş vergi ödetmemiş, tuhaf açıklamalarını faili meçhul cinayetler izlemiş, uzun sürmeyen siyasi hayatına onlarca skandal sığdırmış Çiller gibi bir siyasetçiden "siyasi rant üretmek" gibi çılgınca bir imkânsızlık sadece Çiller'in mi aklına geldi; yoksa pazar günü katıldığı Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın Yenikapı mitingine özel olarak mı davet edildi, bilmiyorum. Ama Çiller son olarak o mitingde görüldü ve Erdoğan ile AKP'ye destek mesajı verdi. Yenikapı'da "Bugün milli şuurla buradayım" diyen Çiller "eski başbakan olarak, bu terör ya bitecek, ya bitecek, dediğini" de hatırlattı.
Aşağıda Çiller Türkiyesi'nin karanlığında işlenen cinayetleri ayrıntılı bir dökümle ele alan eski bir yazımı tekrar paylaşıyorum. Yazıda, Meral Akşener'in devlet görevlilerinin karıştığı kanıtlarla ortaya konan "kumarhaneler kralı" cinayetinin aydınlatılmasına çalışan dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu'nu Çiller'in İçişleri Bakanı olarak nasıl görevden uçurduğuna da tanık olacaksınız.
Hatıralar hızla kabuk bağlıyor Türkiye'de, demiştim. Öyle olmasa, Çiller, kendisiyle karşı karşıya gelmesi dünyada en son isim olacak Akşener'le karşı karşıya gelebilir miydi, siz karar verin.
Şimdi, Çiller'in "Bu terör ya bitecek, ya bitecek" dediği Türkiye'de şahsına münhasır "milli şuur"la neyi, neleri bitirdiğine birlikte bakalım. İtiraflar, açıklamalar, belgeler eşliğinde 11 Temmuz 2014'te bu köşede dökümü yapılan o karanlık yıllar için, buyrun...
* * *
Aradan geçen 20 yılda bebekleri doğdu, çocukları büyüdü, büyükleri yaşlandı, yaşlıları öldü…
Tansu Çiller Türkiye'sinin karanlığında Kürt siyasetçi, hukukçu ve işadamlarını hedef alan cinayet zincirinin üzerinden geçen 20 yılda ortaya çıkan "deliller"e rağmen hâlâ hakkında hüküm tesis edilmiş tek fail bile bulunmuyor.
Görünmek isteyen, kendisini adeta ilan eden gerçeklerin yıllarca devlet katında örtbas edilmesiyle hesabı taammüden sorulmamış bir cinayet zinciri karşısındayız. Öyle bir cinayet zinciri ki, gerçeklerin ortaya çıkması, davanın ardında bir devlet iradesinin varlığını değil, aksine yıllardır gerçeği örtbas eden, yalanlarla çarpıtan devletin dava mahallinden uzaklaştırılmasını gerektiriyor!
1990'ların ilk yarısındaki cinayetlerin zamanaşımı süresi dolmak üzereyken açılmış davasının ikinci duruşması bugün Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yapılacak.
Bu dava, sadece yakınları katledilenlerin acısına çok gecikmiş de olsa "adalet" ile hürmet gösterme faslında önem taşımıyor. Bu elbette kıymetli. Ancak bu dava, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin, vatandaşlarına olan en büyük adalet borçlarından birini de bu devleti yönetenlerin, bu devletin yargısının karşısına koyuyor. Şırnak'ta (Kuşkonar ve Koçağılı köyleri) katlettiği 38 vatandaşına ilişkin adalet arayışını yıllarca ısrar edilen yalanlarla Strasbourg'da Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne sürgün eden, Roboski katliamına ilişkin adalet umudunu da siyasetle kol kola aynı rotaya sokan bu devlet, Çiller Türkiye'si cinayetleriyle bir kez daha sınavda. Bakalım, "Türk Milleti adına" ifadesiyle başlayacak mahkemenin kararı millet adına mı olacak, yoksa devlet adına mı?
Öylesine yapılmış, sözün şehvetine kapılmış bir millet-devlet ayrıştırması değil söz ettiğim. Onca organize örtbas etme çabasına rağmen, "millete zulmettik" diyerek ortalığa saçılmış bazı devlet görevlilerinin itirafları üzerine nihayet açılmış bir dava karşısındayız. Bu davaya giden sürecin nasıl başladığını, yıllardır kendilerini ilan eden gerçeklerin nasıl görmezden gelindiğini ve o yıllarda Türkiye'nin hâllerini soru ve cevaplarla hatırlamaya çalışalım. Sabrınızı zorlayacak, çok zorlayacak uzunlukta bir yazıyı göze alarak, hesabı sorulmamış o Türkiye'yi hatırlamak için filmi biraz geri saralım.
Çiller'in Başbakanlık'taki evrimi
1- 1990 cinayetleriyle ilgili olarak, yargı önünde olmasa da kamuoyunda ağır iddialara muhatap olan Tansu Çiller, suçlandığı olayların rotasına nasıl girdi?
Tansu Çiller, 20 Ekim 1991 genel seçimlerinden sonra DYP-SHP koalisyonuyla kurulan hükümetin Başbakanı olan Süleyman Demirel'in, Turgut Özal'ın 17 Nisan 1993'te beklenmeyen ölümü üzerine Çankaya'ya çıkmasının ardından Başbakan oldu. Böylece Çiller, siyasete girdikten sonraki iki yıl içinde önce Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı, ardından da DYP Genel Başkanı seçilerek Başbakan olabildi. Başbakanlığının ilk günlerinde, 10 Ekim 1993'te Avrupa Konseyi toplantısı için gittiği Viyana'da, Kürt sorununun çözümü yolunda "BASK modeli"ni telaffuz ederek geleneksel ezber dışına çıkan Çiller, daha sonra tam aksi yönde seyreden bir rotaya yöneldi.
2- Çiller'in rotasını değiştiren ne oldu?
Birbirini tamamlayan üç ana neden öne sürülebilir. Birincisi; "özerklik" bildirimi de yapan BASK modelinin Türkiye için telaffuz edilmesinden rahatsız olan devlet seçkinleri ve birlikte hareket ettiği siyasi kuvvetler Çiller'in söylemine set çekti.
İkincisi; ideolojik arka plan. Tansu Çiller'in daha sonra konuşmalarına yansıyan aşırı milliyetçi ve devletçi söyleminin ortaya koyduğu ideolojik mensubiyeti, Çiller'in şahin cepheyle buluşmasının "esas", BASK modeliyle ifade ettiği çözüm arayışının ise daha sonra tövbe edilmiş bir dil sürçmesi olduğu fikrini veriyor.
Nihayet, Çiller'in bu cepheye süratle ikna olmak ve itaat etmesini anlamak yolunda, tartışılan kuşkulu serveti de üçüncü neden olarak ileri sürülebilir. Tek ciddi kitabı ve makalesi bilinmeyen Boğaziçi'li iktisat profesörü Çiller, siyasete girdikten sonra ABD'de de bir servete sahip olduğu haberlerini yalanladı. Ancak erken yaşta kaybettiğimiz Turan Yavuz, Umur Talu yönetimindeki o yılların Milliyet'inde Çiller'in inkâr ettiği serveti, otel ve alışveriş merkezlerinin fotoğrafları ve resmi kayıtlar eşliğinde ortaya çıkardı.
Çiller başbakanlığının son günlerinde çektiğini inkâr ettiği 500 milyarlık örtülü ödenek parasını, belgesi ortaya çıkınca, düştüğü durumu "Açıklarsam savaş çıkar, dünya birbirine girer" sözleriyle açıklamaya çalışacaktı. Büyük servetini dayandırdığı holdinginin (Marsan) yıllarca tek kuruş vergi ödemediği kanıtlanan, inkâr ettiği ABD'deki serveti ortaya çıkınca seçim öncesinde "Şehit Anaları Vakfı'na bağışlayacağı" sözünü verip, seçim sonrasında bu sözü unutan Çiller'in eşinin durumu da tartışmalıydı. İstanbul Bankası Özer Uçuran Çiller'in genel müdürlüğünü de kapsayan süreçte içi boşaltılarak batırılacak, ikisi de varlıklı ailelerden gelmeyen Çiller çifti bir süre sonra, halen ikamet ettikleri Yeniköy'deki yalılarına yerleşecekti. Özer Uçuran Çiller, servetinin kaynağının sorgulandığı TBMM'de "Kayınvalidemin çıkınında bulduk"diyebilecekti!
Şırnak katliamı yalanları
3- Çiller'in Başbakan olarak "yönettiği" Türkiye'de neler oluyordu?
Sivas (2 Temmuz) ve Başbağlar (6 Temmuz) katliamları, ilk kez 25 Haziran 1993'te Başbakan olan Çiller'in, hükümetin başına geçmesini izleyen iki hafta içinde yaşandı. SHP (CHP) koalisyonlarıyla kurulmuş olduklarını not ederek "Çiller iktidarı" diyebileceğimiz 50, 51 ve 52. hükümetler döneminin büyük olaylarından biri Şırnak katliamıydı. 38 kişinin hayatına mal olan Şırnak'ın Kuşkonar ve Koçağılı köyleri, Çiller'in Başbakan olduğu 26 Mart 1994 tarihinde bombalandı. 19,5 yıl boyunca öne sürülen yalanların ardından AİHM'ye gönderilen Genelkurmay'a ait uçuş kayıtlarıyla Türk Hava Kuvvetleri'ne ait uçaklarca yapıldığı kesinleşen bombardımana ilişkin olarak dönemin Başbakanı Çiller, "bombardımanı gerçekleştiren uçakların devlete ait olmadığı" açıklamasını yaptı. Böylece Türkiye'nin Başbakan'ı, ya bu katliamla ilgili olarak o dönemde suçlanan PKK'nın "savaş uçaklarına sahip olduğunu" ya da "savaş sebebi" sayılacak bir iddiayla "bir başka devletin Türkiye'nin topraklarını bombalayıp, vatandaşlarını katlettiğini" öne sürmüş oluyordu!
Çiller'in İçişleri Bakanı Nahit Menteşe ise, yaklaşık üç ay sonra, haziran ayında, TBMM'de yöneltilen sorular üzerine, "bölgede bin civarında teröristin toplanması üzerine hava harekâtı düzenlendiğini, teröristlerin telsiz konuşmalarından 150 civarında ölülerinin bulunduğunun anlaşıldığını, ancak cesetlerin arkadaşlarınca kaçırıldığını" öne sürdü. İçişleri Bakanı'na göre, "devlet hava harekâtı düzenleyerek 150 teröristi öldürmüştü", ama ortada sadece 38 Kürt köylüsünün cansız bedeni vardı!
Başbakan Çiller için "O tak diye emrediyor, ben şak diye yapıyorum" diyen dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'e göre ise, "uçaklardaki kayışların gevşemesi nedeniyle bombalar yanlışlıkla" 38 köylünün "üzerine düşmüş"tü!
Genelkurmay Başkanı'nın bu açıklamasına rağmen, Hava Kuvvetleri Komutanlığı, yıllarca bombardıman günü söz konusu bölgede uçuş yapılmadığını iddia etti. Hava Kuvvetleri'nin bu savunması, 19,5 yıl sonra AİHM'de ortaya çıkan Genelkurmay'a ait uçuş kayıtlarıyla çöktü. (Şırnak bombardımanına ilişkin açıklamalar konusunda 1994 cinayetlerinde eşi Savaş Buldan'ı kaybeden Pervin Buldan'ın 8 Nisan 2013 tarihli Meclis Araştırma önergesine ve gerekçesine bakılabilir)
Aynı dönemde, Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın, Lice Tugay Komutanlığı bahçesinde uzun namlulu silahlarla vurularak öldürüldü. 22 Ekim 1993'teki bu cinayetin ardından başlatılan operasyonda çoğu sivil 17 kişi öldürüldü. PKK itrafçısı Abdülkadir Aygan, cinayeti jandarma istihbarat birimi JİTEM'in işlediğini açıkladı. 20 yıl sonra, zamanaşımının dolmasına bir gün kala açılan Bahtiyar Aydın cinayeti davasında dönemin Diyarbakır Jandarma Alay Komutanı emekli albay Eşref Hatipoğlu ve üsteğmen Tünay Yanardağ hakkında "taammüden öldürme", "halkı isyana ve birbirini öldürmeye teşvik", "cürüm işlemek üzere teşekkül oluşturma" suçlarından ağırlaştırılmış müebbet hapis ile 24 yıla kadar hapis cezası istendi.
Kürt milletvekillerinin tutuklanması
4- Çiller bu çizgiyi sürdürdü mü?
Artan bir şiddet söylemiyle sürdürdü. Kürt milletvekillerinin parlamentoda yaka-paça gözaltına alınıp hapsedilmesinde de Çiller tayin edici bir rol üstlendi. DYP TBMM Grubu'nda "Meclis'te PKK'nın barındığı bir gölge vardır, bunu Meclis'in üzerinden kaldırmakla yükümlüyüz" diyen Çiller'i Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş de, "Eşkıyayı Bekaa'da aramaya gerek yok. Maalesef bunların bir kısmı Yüce Meclis'in çatısı altındadır" sözleriyle takip etti. Ve 2 Mart 1994'te TBMM'de kapatılan Halkın Emek Partisi'nin (HEP) yerine kurulan Demokrasi Partisi'ne (DEP) mensup milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırıldı. Ankara 1 No’lu Devlet Güvenlik Mahkemesi'nin "derhal sorguya alınmaları" talimatı üzerine Orhan Doğan ve Hatip Dicle Meclis çıkışında polis tarafından yaka paça gözaltına alınarak tutuklandı. 4 Mart 1994 tarihinde de Leyla Zana ile diğer DEP milletvekilleri gözaltına alındı ve tutuklanarak cezaevine kondu. Anayasa Mahkemesi Haziran 1994'te DEP'i de kapattı. 1 Temmuz 1994'te gözaltına alınan Selim Sadak ile Sedat Yurtdaş, Ahmet Türk, ve Sırrı Sakık da tutuklandı. 8 Aralık 1994'te sonuçlanan davada Leyla Zana, Hatip Dicle, Orhan Doğan ve Selim Sadak "PKK talimatları doğrultusunda bölücü faaliyet yürüttükleri"gerekçesiyle 15'er yıl ağır hapis cezasına çarptırıldı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi kararı onadı. AİHM bu dava nedeniyle Türkiye'yi mahkûm edecek, ancak bu milletvekilleri hayatlarının 10 yılını cezaevinde geçireceklerdi.
'Sıkıyönetim var gibi yönetiyorduk'
5- 1990'ların ilk yarısında askeri vesayet, sivil-asker ilişkileri için ne söylenebilir?
Hem askeri vesayet, hem de sivillerin itaati, hatta bu vesayeti adeta ödüllendirmeleri bağlamında çok şey söylenebilir. Ancak bu iki cepheden birer örnekle yetinelim. Birincisi; dönemin Genelkurmay Başkanı Doğan Güreş'in hiçbir eklemeye gerek bırakmayan açıklıktaki sözleri. Güreş, Fikret Bila'nın "Komutanlar Cephesi" adlı kitabında askerin sivil otoriteyle ilişkisini son derece çarpıcı örneklerle ifşa ediyor. Örneğin Doğu Almanya Genelkurmay Başkanı’nı arayıp, kendi ifadesiyle “Franz” diye ön adıyla hitap ederek "100 bin adet Kaleşnikof" istiyor ve alıyor. Başka bir seferinde o sırada ABD Genelkurmay Başkanı olan Colin Powell’ı arıyor Güreş, “Colin” diyor “Bak PKK azdı. Fazlalığa çıkardığınız Kobra helikopterlerine ihtiyacım var… Bana Kobra lazım (…) M-60 tankı lazım.”
Güreş'in anlatımlarına göre "Franz" Kalaşnikofları -nedense- bedava gönderiyor, "Colin" de ABD’de envanterden çıkmış Kobra’ları, M-60’ları, Güreş’in ifadesiyle “az bir paraya” veriyor Türkiye’ye.
Güreş aynı kitapta, "PKK’lılara yardım malzemesi attıklarını düşündükleri ABD uçakları için" dönemin Asayiş Bölge Komutanı Necati Özgen’e “Vur bu uçakları” dediğini aktarıyor. Fikret Bila’nın “Bu emirleri verirken Cumhurbaşkanı Özal’a, Başbakan Demirel’e danışıyor muydunuz? Veya MGK’da görüşüyor muydunuz” sorusuna Güreş’in verdiği cevabı birlikte okuyalım:
“Hayır. Ben MGK’ya gittiğim zaman bakıyordum herkes çok memnun. Şehit anası bana bakıyor. Ben MGK’da da söylüyordum Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a, hepiniz çok memnunsunuz, diyordum.”
En büyük sıkıntısının “olağanüstü hal” uygulamasının “emir-komuta zincirini bozması” ve buna karşılık “sıkıyönetim ilan edilmemesi” olduğunu vurgulayan Güreş, bakın neler söylüyor:
“Ben biliyorum niye (sıkıyönetim) ilan etmediklerini. Sıkıyönetim ilan ederiz, sonra da darbe yaparlar mı, diye düşünüyorlar. Hissediyordum. Yoksa ben onların tepesine biner ya sıkıyönetim ilan edin ya da ben birliklerimin başında kumandayı ele alıyorum, derdim. Ne yaparsanız yapın diyebilirdim. Ama her istediğimi yapabilecek bir ortam veriyorlardı bana. Fiilen dolduruyordum. Sanki sıkıyönetim varmış gibi fiilen dolduruyorduk. Öyle çalışıyorduk. (…) Demirel de memnundu. Valilerin hiçbiri bana bir şey demiyordu. Yetki sende değil, demiyorlardı. Hepsi ne dersem yapıyorlardı… O zamanki emir-komutayı şimdi çiz desen çizemem ama fiilen bizim isteklerimiz, kararlarımız yerine geliyordu.”
"Ankara'da bir nevi Türk PKK'sı kurduklarını" da anlatan Güreş'in siyasi kariyeri de, vesayet ilişkisinde sivillerin durumuna işaret eder. Zira Güreş, gerektiğinde "sivillerin tepesine binerek, fiili sıkıyönetim uygulayarak" görev icra ettiğini açıkladığı Genelkurmay Başkanlığı'ndan emekli olduktan sonra, Çiller tarafından DYP'den aday gösterildi ve Kilis Milletvekili olarak parlamentoya girdi.
'PKK'yı destekleyenlerin listesi elimizde'
6- 1990'ların ilk yarısı için faili meçhul bırakılmış seri cinayet mahalli neden Çiller'in Türkiye'si?
Özetlemeye çalıştığım bu atmosfer içinde Çiller, Başbakan olarak o cinayetleri haber veren "tarihi" bir açıklama yaptı da ondan. Tarih 4 Kasım 1993; hatırlayalım:
"Elimizde PKK'ya yardım eden Kürt işadamlarının listesi var. Listede 60 kadar isim bulunuyor. Devlet PKK'yla olduğu gibi, PKK'ya mali destek sağlayanlarla da her biçimde mücadele edecektir."
Çiller'in bu açıklamasının hemen ardından, devletin parmağına ilişkin davası yaklaşık 20 yıl sonra açılabilen kanlı bir süreç başladı. 14 Ocak 1994'te Behçet Cantürk'le başlayan, 25 Şubat'ta avukat Yusuf Ziya Ekinci ile devam eden o cinayet dizisinde Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, Sağlık Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkan Yardımcısı Namık Erdoğan, avukat Medet Serhat, DEP'li avukat Faik Candan, Fevzi Arslan, Şahin Arslan ve Ankara'nın Altındağ ilçesinin Yüksekovalı Nüfus Müdürü Mecit Baskın katledildiler. DEP Milletvekili, Mehmet Sincar da 4 Eylül 1993’te Batman’da öldürüldü.
'Listeyi İçişleri getirdi'
7- Çiller'e bu açıklaması soruldu mu, bu sözleri nasıl savundu?
Çiller'e bu sözleri yıllar sonra, TBMM'de kurulan Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nda soruldu. Liste açıklamasından yaklaşık 19 yıl sonra TBMM Komisyonu'nu Yeniköy'deki yalısında ağırlayan Çiller'e o kanlı listeyi komisyon üyelerinden Sıırı Süreyya Önder yöneltti. Komisyon tutanaklarına göre gözyaşlarını tutamayan Çiller, yine tutanaklara göre şu cevabı verdi:
“Evet, böyle bir liste geldi önüme. Tahmin ediyorum ki İçişleri Bakanlığı’ndan geldi. MGK’da da bu tarz birtakım işadamlarının finansman için tehdit edildiği ve zorla para toplandığı ifade edildi. Bu çerçevede, o gün, hatta o anda önüme gelen bir listeydi. ‘Kimse buna boyun eğmesin, biz bunları koruruz. Kim bunu yapıyorsa bunları da önleriz... Bu işadamları tehdit ediliyorsa korkmasınlar...’ Verdiğim mesaj buydu.”
Yalım Erez: Çiller'i uyardım
8- Çiller'in bu savunması gerçeği yansıtıyor muydu?
Çiller'in “Olmayan erkek kardeşimi buldum” diyecek kadar yakın bulduğu ve bakan yaptığı Yalım Erez'in aynı komisyona verdiği ifadeye göre, hayır. Tutanaklardan Yalım Erez'in "kanlı liste" açıklamalarını okuyalım:
“Çiller’e o beyanatından sonra, ‘Devlet adam öldürürse nerede duracağı belli olmaz. (...) Böyle şey olmaz ülkede... İnsanlar kendisini devlet zanneder. Öyle şeyler hoş değil’ diye söyledim. (...) Hiç karşılık vermedi...”
Erez, TBMM Komisyonu'na, “listede olduğunu öğrenen RP milletvekili Mustafa Bayram’ın ‘Aman beni kurtar’ diye kendisine geldiğini” de açıklıyor. Bu başvuru üzerine Mustafa Bayram’ı buluşturduğu dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın“Öyle bir şey olmaz. Nereden çıktı bu” dediğini aktaran Erez, “Bayram da ondan sonra hayatta kaldı” ifadesini kullanıyor.
Çiller'in danışmanı: Özel birlik kuruluyordu
9- Çiller'in açıkladığı liste bağlamında tartışılan cinayetlere ilişkin olarak başka tanıklık ve anlatımlar da var mı?
Var. Birisi içerden, diğeri faili meçhul cinayetler davasına dayanak olan eski özel harekât polisi Ayhan Çarkın'dan. "İçerden" anlatım, bir dönem Çiller'in danışmanlığını yapan ve Özer Uçuran Çiller'le ortaklık da kuran Memduh Bayraktaroğlu'nun "Çiller'li Yıllarım" adlı kitabında yer alıyor. Okuyalım:
“Eski istihbaratçılar ve görevde olan meslektaşları, Özer beye, ‘özel birlik’ kurulmasını önermişti. (...) Gerekli kararnameler ve tüzükler hazırlandı. Fakat o da ne? Cumhurbaşkanı Demirel, teşkilatın kuruluşunu onaylamadı. Buna rağmen kurulan ekip resmi çerçeve dışında çalışmalarına başladı. İçlerinden bir sözcü seçerek uyuşturucu ticaretini yöneten (Behçet) Cantürk’e gönderdiler. Sözcü, uyuşturucu ticaretinden vazgeçmesini, aksi halde başına iş açacağını bildirecekti. Cantürk, özel birlikle işbirliği yapmayı kabul etmedi. İlerleyen günlerde Cantürk öldürüldü. (...) Uyuşturucu gelirleri terör örgütünün elinden uçup giderken, talih kuşu (!) özel ekibin başına konmuştu! Devlet kontrolünde yapılan uyuşturucu işi ekibin üyelerini ve elbette ekibi koruyanları zengin etmişti...”
Bayraktaroğlu, Çiller’in, bu kez REFAHYOL Hükümeti'nin Başbakan Yardımcısı olarak, 3 Kasım 1996'da patlayan Susurluk skandalından sonra “Devlet için kurşun atan da, yiyen de bizim için şereflidir” diye sahiplendiği Abdullah Çatlı’nın da özel ekipte olduğunu söylüyor.
Özgür Gündem'e bomba
10- Çiller, aynı süreçte "kanlı liste" diye anılan "PKK'yı destekleyenlerin listesi"ne benzer bir icraat suçlamasına da muhatap oldu mu?
Evet. TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu tutanaklarına göre, Çiller “Başta Özgür Ülke olmak üzere bölücü örgütlere destek verici yayın yapanlarla etkin mücadele yöntemlerinin derhal uygulanması” için 30 Kasım 1994'te “gizli” bir yazı ile talimat verdi. Bu yazıdan birkaç gün sonra, 3 Aralık’ta Özgür Ülke bombalandı, bir kişi öldü, 17 kişi yaralandı.
Özel Harekâtçı Çarkın'ın itirafları
11- Özel Harekât polisi Ayhan Çarkın'ın itirafları nelerdi?
Çok itirafta bulundu Çarkın. Örneğin 15 Ekim 1992'de gözaltına alındıktan sonra 19 yıl haber alınamayan Yıldız Teknik Üniversitesi öğrencisi Ayhan Efeoğlu'nun emniyette öldürüldüğünü açıkladı. "Şubeden çıkarılan bir paket, ne bu? Patlayıcı öyle mi? Peki ne olacak? Açık araziye götürüp imha edilecek. Tamam. Müdür önde biz ardında yola devam Trakya tarafında bir yerde ormanlık bir yer ağaçlar çok öyle boylu değil. Tam paketi açalım derken o da ne? Bir insan. Ayhan Efeoğlu…” diyen ve Efeoğlu'nu elleriyle gömdüğünü anlatan Çarkın, daha sonra kıyafet parçaları ve kemikler bulunan bölge için yer göstermesi yaptı.
Bir bölümünü "uyuşturucu" alarak söylediği için reddettiği, bir bölümünde önceki yıllarda yaptığı açıklamalarla yer yer tutarsızlığa düştüğü itiraflarında Çarkın; Başbağlar, Pınarcık, Perpa, Çiftehavuzlar, Gazi Mahallesi, Bolu-Sapanca-Düzce üçgeni ve daha pek çok katliam ve cinayette yer aldığını anlattı, özetle şunları söyledi:
"Ben 1986’da Güneydoğu’ya ilk gönderilen 320 kişilik Özel Harekât grubu içindeydim. 1990’a kadar bölgede kaldım. Hepimiz kana bulaşmıştık. Öyle korkunç şeyler yapıldı ki o halka. Gittiğimizde baktık adamın biri gelmiş, çoluğun çocuğun içinde adamın birini çırılçıplak soymuş. Milleti köy ortasında toplamış dayak atıyor. Bir Kürt’ü PKK'lı diye çırılçıplak soyan bir zihniyet nedir? Bunlar Atatürk'ün askeri olamaz. Bunun adı terörle mücadele değildi, bunun adı ihanetti. Ben bu halka (Kürtler) uçak kullanıldığını gördüm. Top kullanıyorsun, tank kullanıyorsun, mayınlar kullanıyorsun halkına karşı. Bu ateş hepimizi yakacak. B.. yedirdik bu millete. Tırnaklarını söktük, dilini yasakladık, biz bunu yaptık… Kürt halkı bizim onurumuz, omurgamız, gururumuz. Bir özür dilememiz lazım Kürtlerden... Şimdi her tarafta toplu mezarlar çıkıyor. İster gerilla de, ister terörist. Bu toplu mezarlar bu ülkenin ayıbıdır.
Dehşet şeyler yaşandı o bölgede. 1986’da gittik oraya. Bir yıl sonra Mardin Ömerli’ye bağlı Pınarcık Köyü’nde bir katliam yaşandı. 16’sı çocuk 30 kişi katledilmişti. O köye gittim, kan barut kokusu vardı her tarafta. Pınarcık katliamını provokasyon amaçlı JİTEM’in oluşturduğu gruplar yaptı. Çoğu çocuk 30 insan. Bir çocuğun cansız bedeni kollarımdaydı… O insanları örgüt öldürmedi. Bu kanı döken başkasıydı. Başbağlar katliamı, Bilan kazası olayı, Jave köyleri…Aynı ekip yaptı bunları. Başbağlar katliamı kesinlikle Ergenekon zihniyeti ürünüdür.
(…)
Öcalan’ın önerdiği hakikatleri araştırma komisyonu açılsın, namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum gider her şeyi anlatırım. Benimle birlikte olanları, bu ülkeye ihanet edenleri söyleyeceğime yemin ediyorum. Ama o komisyona başkaları da gelmeli. Mehmet Ağar, İbrahim Şahin ve daha başkaları da gelmeli.
Ben İstanbul’daki her baskında vardım. Perpa baskınında bir kız öldü, infaz edildi. Ben silahlı çatışmadaydım o esnada. Orada başka bir Ayhan vardı, o vurdu kızı. Sabahat Karataş olayında (Çiftehavuzlar) ben vardım. İbrahim Şahin’in yanındaydım. Bahçelievler’deki çatışmada imzamı attım. 15 kişi ölmüştü orada. Hata yaptıysam bedelini ödemeye hazırım. Ama emri kim veriyorsa katil odur. Ben tiksindim bu olanlardan.
Şimdi o dönem bize başkanlık yapan İbrahim Şahin’in (dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü Özel Harekât Dairesi Başkan Vekili) şu anki halini görüyorum da çıldırıyorum. Adli Tıp’ta rapor peşinde. Hafıza kaybı yaşıyormuş. Biz onun odasına girmeden önce salavat getirirdik. Şimdi düştüğü duruma bakın! Beni kandıramazsın İbrahim Şahin. O alacağın deli raporunun arkasına sığınamazsın. Çünkü tüm cevaplar onda. Mehmet Ağar da çıksın hesabını versin."
'Nüfus Müdürü'nü öldürdüler'
12- Çarkın'ın, 1990'lı yıllardaki faili meçhul bırakılmış cinayetlere ilişkin dava kapsamındaki itirafı neydi?
Çarkın'ın Ankara Altındağ İlçesi Nüfus Müdürü Mecit Baskın'ın öldürülmesiyle ilgili ifadeleri davanın ilk adımında kilit rol oynadı. Çarkın, bu cinayete ilişkin ifade ve anlatımlarında şunları söyledi:
“Bana ve diğer arkadaşlarıma söylenen ‘gidin Altındağ Nüfus Müdürü Mecit Baskın isimli şahısla temas kurun, (Özel Harekât) daire başkanlığına getirin’ diye. Bir soruşturmayla alakalıymış sözde. İki sefer gittik bulamadık, yoktu. Ancak kimlik gösterdik, not yazdım. Hatta orada bir görevli vardı, adımı dahi yazdım. Birçok şahıs şahittir. Tabii şimdi aradan yıllar geçti, ama hatırlayan vardır. Üçüncü gidişimizde kendisi karşıladı bizi. Beyefendi bir adamdı. Kendisine olayı anlattık. Aynen şöyle hitap etti: ‘Hay hay ne demek. Tabii ki’ diyerek, bizim daire başkanlığına ait diğer bir arabayla ekip tarafından alındı. Biz de Keçiören tarafından Ulus istikametinden hatta gezerek daire başkanlığına gittik. Baktığımızda ne diğer ekip vardı ne şahıs. Daire Başkanı ile karşılaştık, bilgi verdik. ‘Tamam, ne işiniz var burada gidin onlarla buluşun’ diye azarladı… Neyse bize diğerleri ile Gölbaşı’nda buluşmamız söylendi. Gölbaşı’nın kenarından bir lokantadan sağa döndük. Bir müddet gittik ve buluştuğumuzda bir baktık ki adamcağızı metruk bir binada infaz etmişlerdi. Neyse biz bağrıştık, karşı çıktık bu ne biçim iş diye. Neyse sen karışma dediler. Başkanın bilgisi var. Küçük kulübe gibi bir yerde infaz etmişlerdi… O sinirle daire başkanlığına gittik. Bunun ne anlama geldiğini sorunca (İbrahim Şahin) makamından fırladı. Ağzı köpürürcesine üzerimize gelince Oğuz (Yorulmaz) elini beline attı. Küfür etti ben araya girdim. Bu insana çok üzülmüştük. Çok kibar beyefendi bir adamdı… Tabii daha sonra bu tür işlerin Milli Güvenlik Kurulu (MGK) kararı olduğu teröre destek verenlerin bir şekilde bertaraf edilmesi gerektiği için görev verildiğini söyleyince Oğuz, Ercan (Ersoy) ben artık her olana asi bir tavır içerisinde olmaya başladık.”
Dava Mecit Baskın cinayetiyle başladı
13- İlk dava bu ifade üzerine mi açıldı?
Evet, cinayet zamanaşımına uğramak üzereyken 27 Aralık 2013'te Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde açıldı. Dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar, dönemin Emniyet Genel Müdürlüğü Danışmanı emekli Yarbay Korkut Eken ve dönemin Özel Harekat Dairesi Başkanvekili İbrahim Şahin ve Özel Harekât'çı polisler Ercan Ersoy, Ayhan Çarkın, Ziya Bandırmalıoğlu, Ayhan Akça, Seyfettin Lap, Alper Tekdemir, Uğur Şahin, Ayhan Özkan ve Ahmet Demirel olmak üzere toplam 12 sanık hakkında dava açıldı. Davada, "taammüden insan öldürmek ve suç işlemek için teşekkül kurmak" suçlamasıyla sanıklar hakkında ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası talep edildi. Bu dava, daha sonra ana faili meçhul davasıyla birleştirildi.
14- Neden iki ayrı davaya gerek görüldü?
Mecit Baskın dosyası, cinayetin zamanaşımına uğramaması için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nca 1993-1994 yıllarında işlenen diğer faili meçhul cinayetler hakkında başlatılan soruşturmadan ayrıldı ve böylece ayrı bir davaya konu edildi. Daha sonra ek iddianame kabul edildi ve dava Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleştirildi.
Davanın kapsamı ve sanıklar
15- Dava hangi cinayetleri kapsıyor?
Ek iddianameyle birlikte davada, Mecit Baskın cinayetiyle beraber toplam 19 faili meçhul cinayet ele alınacak.
Savcılığın 100 klasörlük delil dosyasında, İranlı iki kişinin ölümüyle ilgili Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın hesabına üç kez para transferi gerçekleştirildiği ve Yıldırım'ın sahte kimliklerle bu parayı çektiği iddiası da yer alıyor. Örgütün iç infazlarına MİT muhbiri Tarık Ümit'in kaybolması da örnek gösteriliyor.
TMK ile yetkili Savcı Sadık Bayındır tarafından hazırlanan ek iddianamede şu kişilere yönelik faili meçhul cinayet dosyaları yer alıyor:
Namık Erdoğan, Metin Vural, Recep Kuzucu, Behçet Cantürk, Savaş Buldan, Hacı Karay, Adnan Yıldırım, İsmail Karaalioğlu, Yusuf Ekinci, Ömer Lütfi Topal, Hikmet Babataş, Medet Serhat, Feyzi Aslan, Lazem Esmaeılı (İranlı), Asker Smıtko (İranlı), Tarık Ümit, Salih Aslan ve Faik Candan.
16- Davada kaç sanık yargılanıyor, suçlama ne?
Dönemin Emniyet Müdürü Mehmet Ağar, Korkut Eken, İbrahim Şahin ve halen kayıp olan 'Yeşil' kod isimli Mahmut Yıldırım ve Özel Harekât'çı polislerle birlikte toplam 19 sanık için "suç işlemek amacıyla silahlı örgüt kurma ve silahlı suç örgütü faaliyeti çerçevesinde adam öldürmek, adam öldürmeye iştirak etmek" suçlamalarıyla ağırlaştırılmış müebbet hapis isteniyor. Sanıkların "terörle mücadele adı altında yola çıkıp tam bir sorumsuzluk içerisinde hareket ettikleri" belirtilen iddianamede Ağar, Eken ve Şahin "örgütün yöneticileri" olarak suçlanıyor.
Sanıkların buluştuğu cinayet
17- "Kumarhaneler Kralı" olarak bilinen Ömer Lütfi Topal cinayetinin de davada ele alınması ne ifade ediyor?
Topal cinayeti, hem Susurluk skandalıyla ortaya dökülen devlet görevlisi-siyasetçi-mafya ilişkilerinin bütün unsurlarını tek başına barındırıyor, hem de faili meçhul cinayetler davasında yargılanan çok sayıda sanığı aynı kare içinde yan yana getiriyor.
18- Topal cinayetinde devlet görevlileri ve siyaset nasıl yan yana geldi?
“Kumarhaneler Kralı” Topal, “Yeşil” kod adlı Mahmut Yıldırım'dan tehdit alınca devletin “gizli” elemanı ülkücü “Reis” Abdullah Çatlı’dan yardım istediği konuşulurken yok edildi. 28 Temmuz 1996’da çapraz ateşe tutularak öldürüldü. Katiller, kullandıkları iki kalaşnikofu bırakarak kaçtılar. Dönemin İstanbul Emniyet Müdürü Kemal Yazıcıoğlu’nun TBMM Susurluk Komisyonu’na 27 Aralık 1996’da verdiği bilgilere göre, cinayeti üç özel timcinin işlediğini içeren ihbar üzerine Ayhan Çarkın, Oğuz Yorulmaz ve Ercan Ersoy gözaltına alındı. Gözaltıların ardından arayan ilk isim, DYP Şanlıurfa Milletvekili, “korucubaşı” Sedat Bucak’tı. Bucak, “polislerin neden gözaltına alındığını” soruyordu. "Bilmiyorum" diye geçiştiren Yazıcıoğlu, daha sonra da defalarca arayan Bucak’ın telefonlarına çıkmadığını TBMM'de anlattı.
Olayı soran ikinci isim, dönemin İçişleri Bakanı Mehmet Ağar oldu. İstanbul’a gelen Ağar, Yazıcıoğlu’na havaalanında “Mesele nedir, delil var mı” diye sordu. Henüz “delil” yoktu, zira olay yeni soruşturuluyordu. Ağar “Bu arkadaşlara bir de biz Ankara’da bakalım. Bir mahzuru var mı” diye sorunca Yazıcıoğlu “Yok” dedi, “ama siz yazılı bir talimat verin.”
Ağar bu talep üzerine “Hallederim” dedi ve akşam İstanbul’a gelen Özel Harekât Daire Başkanvekili İbrahim Şahin’e teslim edilen özel timciler Ankara’ya götürülüp serbest bırakıldılar!
TBMM Susurluk Komisyonu’nda suç belirtisini “Karineler vardı” diyerek ifade edince “Nedir, anlatın” karşılığını alan Yazıcıoğlu, “Anlatamıyorum. Anlatabilsem... 10-15 gün zaman verilse aydınlatabilirdik, özel timciler cinayeti itiraf etme noktasına gelebilirdi” cevabını verdi. Yazıcıoğlu, aynı bilgileri dönemin Cumhurbaşkanı Demirel ile Başbakanı Erbakan’a da verdiğini komisyonda vurguladı.
Yazıcıoğlu’nun atladığı halka; Susurluk skandalıyla istifa eden Ağar’ın yerine İçişleri Bakanı olan DYP’li Meral Akşener ile o sırada Başbakan Yardımcısı olan DYP lideri Tansu Çiller olmuştu. Yazıcıoğlu İstanbul’a dönerken telefonu çaldı, Akşener görüşmek istiyordu. Buluştular, Akşener de aynı soruyu sordu; “Elinde belge, delil var mı?”
Henüz yoktu, ama “Olabilir” dedi Yazıcıoğlu ve birkaç saat sonra görevden alındı!
Derken, özel timciler serbest bırakıldıktan hemen sonra, “bakan onayıyla” DYP Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak’ın “korumalığına” atandılar. İki hafta sonra da, yani 3 Kasım 1996’da Susurluk’taki kazada Sedat Bucak, polis şefi Hüseyin Kocadağ ve sözüm ona polis tarafından aranan Abdullah Çatlı’nın yan yana yolculuk yaptığı ortaya çıktı.
Bu arada cinayette kullanılan kalaşnikoflardan birindeki çift şarjörü yapıştıran bantta Çatlı’nın parmak izleri saptandı! Çiller’in “Devlet için kurşun atan da, yiyen de bizim için şereflidir” diye sahiplendiği Çatlı için, İstanbul Emniyet Müdürlüğü görevinden ışık hızıyla uzaklaştırılan Kemal Yazıcıoğlu “Topal cinayetinin içinde olduğu kesindir” ifadesini verdi.
22 Aralık 1996’da dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirelbaşkanlığında Köşk’te yapılan Susurluk zirvesinde, “Kumarhaneler Kralı”nı öldürmekle suçlanan polisleri sahiplenen Sedat Bucak’ın “kumarhanelerden haraç topladığı” iddiası da tutanaklara geçti!
Bu tabloya, Mehmet Ağar’ın Çatlı’ya belge düzenlemekle suçlandığını ve Özel Harekât’çı İbrahim Şahin’in Çatlı ile göbek attığını gösteren fotoğraflarını… Ve Çatlı'nın emriyle gerçekleştirilen Bahçelievler katliamının tetikçisi olan ve "yanlışlıkla” tahliye edildikten sonra “aranırken” Erzurum’da düğün yapan Haluk Kırcı'nın nikâh tanığının o sırada Erzurum Valisi olan Mehmet Ağar olduğunu da ekleyin.
MİT'ten mahkemeye kritik belge
19- Faili meçhul cinayetler davasında ortaya çıkan son bulgu ne?
Taraf gazetesinde Adnan Keskin tarafından ortaya çıkarılan 10 Temmuz 2014), MİT'in mahkemeye gönderdiği belge. MİT, dinleme tapelerine dayanan bu belgeyle, yaklaşık 20 yıl sonra davaya artık üstü örtülemeyecek kanıtlarla damgasını vururken, kendi elemanlarıyla ilgili bir dokümanı da yıllar sonra açıklamış oluyor.
Dün itibarıyla yalanlanmayan tapelere göre MİT'e çalışan Tarık Ümit; Kürt işadamları Savaş Buldan ve Behçet Cantürk ile Fevzi Aslan’ın da dahil olduğu isimlerin nasıl öldürüldüğüne ilişkin detayları anlatıyor. MİT'in gönderdiği görüşme dökümlerine göre, eski MİT Kontr Terör Dairesi Başkanı Mehmet Eymür'le konuşan Tarık Ümit, Mehmet Ağar'ın "hangi saatte olursa olsun Tarık Ümit aradığı zaman bağlayacaksınız" talimatı verdiğini anlatıyor. Aynı konuşmada Tarık Ümit, Fevzi Aslan cinayetini "O konu halloldu" diyerek haber verince Ağar'ın "Çok memnun oldum gözlerinden öperim" diye karşılık verdiğini söylüyor. Tape dosyasına göre Tarık Ümit, Savaş Buldan'ın da üç asker ve üç polis olmak üzere aynı çete tarafından öldürüldüğünü, Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'ın MİT'te sorgulanırken kaburgalarının kırıldığını anlatıyor. Korkut Eken'in kendisinden sürekli para istemesinden yakınan Tarık Ümit, öldürülen kişilerin üzerinden çıkan paraların nasıl paylaşıldığını da anlatılıyor. Kendisinden yıllardır haber alınamayan Tarık Ümit, Susurluk çetesinin hedefinde gazeteci Mehmet Ali Birand'ın da olduğunu, ancak sonradan vazgeçildiğini belirtiyor.
Çiller'i kollayan komisyon başkanı
20- Çeyrek yüzyıla yaklaşan süreçte açıklamaları ve talimatları tartışılan, ekibinden bazı isimler gecikerek de olsa sanık sandalyesine oturtulan Tansu Çiller'in "şüpheli" olarak ifadesine başvuruldu mu?
Hayır! Savcılık ifadesi bir yana, TBMM Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu'nun bazı üyeleri Topal cinayeti konusuna ilişkin sorular yöneltirken araya giren Komisyon Başkanı AKP'li Nimet Baş, tutanaklara göre, “Çok fazla milletvekilimiz soru sormak istiyor... Eksik kalan hususlar olursa yazılı olarak versin” diyerek konuyı kapatıyor. Yine tutanaklara göre Nimet Baş, komisyon görüşmesini kapatırken, “kadın başbakan” olarak “bedel ödetildiğini” öne sürdüğü Çiller sayesinde “Türkiye’de kız çocuklarının başbakan olma hayalleri kurabildiğini” anlatıyor!
Durum bu…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Yusuf KaplanFetih ruhu ve rüyası 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Cem SANCARHanımefendi diyeceksiniz 28.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ali AYDINİşsiz Kalan Antikorlar, Lanetli Pay ve Siyaset 17.06.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer F. GergerlioğluMuhafazakârlar çürümeye niye sessiz? 8.06.2021 Tüm Yazıları
-
Mustafa ÖztürkNiyet ve akıbet 29.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ayşe BöhürlerTarih büyük harflerle yazılmaz 28.05.2021 Tüm Yazıları
-
Gazi BAŞYURTBir zamanlar sayılamazdık parmak ile, şimdi eksiliyoruz birer birer… 25.05.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENİsrail’in sonu gelmez işgalciliği 15.05.2021 Tüm Yazıları
-
Ömer Ahmet ÖZERENBİR 1 MAYIS Anekdotu… 10.05.2021 Tüm Yazıları
-
Osman CAN24 Nisan 1915: Kardeşimin Cenazesini Kaldıramadım Hala! 29.04.2021 Tüm Yazıları
-
Verda ÖZERBırak artık eski normali 28.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yetvart DANZİKYAN24 Nisan’ı anmak 24.04.2021 Tüm Yazıları
-
Kurtuluş TAYİZPandemide Erdoğan'ı devirme planı çöktü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali Saydam23 Nisan ‘Çocuklara Hürmet’ Günü 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Vedat BilginSistem değişti de ne oldu! 22.04.2021 Tüm Yazıları
-
Ali TarakçıZEVZEK'in asıl amacı Montrö değilmiş! 17.04.2021 Tüm Yazıları
-
Burak Bilgehan ÖzpekVesayet Nedir, Nasıl Kurulur, Niçin Çöker? 16.04.2021 Tüm Yazıları
-
Firuz TÜRKERDARBE GİRİŞİMİNE HAZIR OLMAK 4.04.2021 Tüm Yazıları
-
Yıldız RamazanoğluYeni metin ne söyleyecek? 25.03.2021 Tüm Yazıları
-
RAGIP DURAN'Bir tek kişinin otoritesi suçtur!' 22.03.2021 Tüm Yazıları
-
Sevilay YALMANMesele Gergerlioğlu meselesi değil! 19.03.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKBACAKİZMİT KÖRFEZİ YAKIN, DENİZ BİZE ÇOK UZAK! 17.03.2021 Tüm Yazıları
-
Ural ATEŞERANADİL... 21.02.2021 Tüm Yazıları
-
Demir Küçükaydınİki Devrimci – Türeci ve Şahin 4.01.2021 Tüm Yazıları
-
Perihan MAĞDENHayaller: ETHOS, Gerçekler: BİR BAŞKADIR BENİM MEMLEKETİM 18.11.2020 Tüm Yazıları
-
Talat ULUSOY9 Eylül 1922, İzmir’in “KURTULUŞ” Günü’nde… 9.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mahmut ÖVÜRAK Parti mi “İhvan’cı” siz mi operasyon çekiyorsunuz? 8.09.2020 Tüm Yazıları
-
Mustafa Yurtsever2010 YILI REFERANDUMU’NUN BİTMEYEN HİKAYESİ 29.08.2020 Tüm Yazıları
-
Hilâl KAPLANİstanbul Sözleşmesi yaşatır mı? 7.08.2020 Tüm Yazıları
-
Eşref ÇAKARKonca Yazışmaları... 5.08.2020 Tüm Yazıları
-
Zekeriya KurşunOsmanlı Kudüs’ü 4.06.2020 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANÜmitliyim, çünkü… 26.05.2020 Tüm Yazıları
-
Kadri GÜRSELTürkiye’de darbe mi olacak gerçekten? 16.05.2020 Tüm Yazıları
-
Sinan ÇİFTYÜREKTürbülanstan mayın tarlasına dalış yapan AKP! 13.05.2020 Tüm Yazıları
-
Yaşar YAKIŞTürkiye’nin iktidar partisi yardımlaşmayı da tekeline almak istiyor 25.04.2020 Tüm Yazıları
-
Orhan PamukEski salgınlar ve bugün biz 24.04.2020 Tüm Yazıları
-
Bejan MATURÖlüm hangi boşluğu doldurur? 12.04.2020 Tüm Yazıları
-
Umut ÖZKIRIMLIKorona ve milliyetçilik 8.04.2020 Tüm Yazıları
-
Raffi Hermon Araks‘ARTSAX (Dağlık Karabağ) MESELESİ, NEDİR VE NE DEĞİLDİR? 1.04.2020 Tüm Yazıları
-
Serdar KAYAİslam, Bilim, Virüs, Kumaş 24.03.2020 Tüm Yazıları
-
Markar ESAYANKarantina günlerinde yalnızlık... 20.03.2020 Tüm Yazıları
-
Eyüphan KAYACorona Virüs bir musibettir 19.03.2020 Tüm Yazıları
-
Merve Şebnem OruçSürreel bir devrim: Gezi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Metehan DemirMoskovanın samimiyet testi 23.02.2020 Tüm Yazıları
-
Tayfun AtayGoebbels korosu söylüyor: "Her şey mükemmel efendim!" 18.02.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın AKDOĞANBirilerini suçlama yarışı 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Hüseyin GÜLERCECHP, şimdi de İlker Başbuğu alet ediyor 8.02.2020 Tüm Yazıları
-
Ufuk COŞKUNCemevleri için Cumhurbaşkanı’na Çağrı! 20.01.2020 Tüm Yazıları
-
Yalçın ERGÜNDOĞANGökdelen hançeri tam İzmir’in kalbine saplanıyordu ki… 16.12.2019 Tüm Yazıları
-
Nihat Ali ÖzcanOrtadoğu’nun karmakarışık halleri 22.10.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TenekeciDün ve bugün 11.09.2019 Tüm Yazıları
-
Haşmet BABAOĞLUİçerisini iyi anlamak için dışarıya bak! 9.09.2019 Tüm Yazıları
-
Esat KORKMAZYOLDAŞIM YAVUZ ÇANAK 29.08.2019 Tüm Yazıları
-
Ali KİREMİTCİDÜNYADA VE TÜRKİYE’DE SİYASET YENİDEN ŞEKİLLENİYOR 13.07.2019 Tüm Yazıları
-
Tayfun TURANAYILANA GAZOZ, BAYILANA LİMON. 11.07.2019 Tüm Yazıları
-
Mustafa DAĞCIÖTEKİLEŞTİRMENİN ÖTESİ= DÜŞMANLAŞTIRMAK 3.07.2019 Tüm Yazıları
-
Gürkan-Zengin23 Haziran seçimleri: Bir vak’ayi hayriyye 25.06.2019 Tüm Yazıları
-
Serdar ESEN"Herşey Çok Güzel Olacak" mı? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Celal DENİZIRKÇILIĞIN TEDAVİSİ VAR MIDIR? 9.06.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet AY14 Mayıs güzellemelerinin anlamı 15.05.2019 Tüm Yazıları
-
Salih TunaZincir sesleri 23.04.2019 Tüm Yazıları
-
Beril DEDEOĞLUİflas eden tüccar, eski defterleri karıştırırmış 27.02.2019 Tüm Yazıları
-
İbrahim TığlıBu ne iki yüzlülük!... 26.02.2019 Tüm Yazıları
-
Nermin ALPAYİNSAN VE EKONOMİK DEĞERİ 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKSUUDİLER UNUTMAK İSTİYOR AMA OLMUYOR 8.02.2019 Tüm Yazıları
-
Ümit FıratBir mahalli seçim hatırası 15.01.2019 Tüm Yazıları
-
Murat AKSOYUnutmayalım yerel seçime gidiyoruz 11.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ekin GÜNBİR… İKİ… İZMİR MARŞIYLA KOŞ! 4.01.2019 Tüm Yazıları
-
Ahmet SeverTürkiye bu kadar tehdit ve hakaret eden bir Cumhurbaşkanı görmedi 18.12.2018 Tüm Yazıları
-
İbrahim SEDİYANİKirletme 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
Nadi ÖZTÜFEKÇİUlusal mı Ulusalcılık mı? 15.12.2018 Tüm Yazıları
-
M.Şükrü HANİOĞLUDünya “biz”i parçalamak için mi savaştı? 26.11.2018 Tüm Yazıları
-
Cemil ERTEMEkonominin geleceğini simgeler anlatır! 31.10.2018 Tüm Yazıları
-
Amberin ZAMANCemal Kaşıkçı ve Türkiye’nin itibarı 10.10.2018 Tüm Yazıları
-
Mete YararCastle International 28.09.2018 Tüm Yazıları
-
Mehmet CANFilistin ulusal sorunu-II 25.09.2018 Tüm Yazıları
-
Leyla İPEKCİAile içi eğitimin maneviyatı (1) 18.09.2018 Tüm Yazıları
-
Ümit KurtTarihçi Kieser: Modern Türkiye'nin eş kurucusu Talat Paşa 17.09.2018 Tüm Yazıları
-
Güngör UrasABD’DE BORÇ KRİZİ 10.08.2018 Tüm Yazıları
-
Serpil Çevikcan24 Haziran sonrasındaki şema 30.05.2018 Tüm Yazıları
-
Hüseyin ÇAKIRVaatlerinizi sözleşme olarak imzalayın… 27.05.2018 Tüm Yazıları
-
Kürşat BUMİNLGS Türkçe: Çocuklarla dalga mı geçiyorsunuz? 7.02.2018 Tüm Yazıları
-
Yusuf Ziya DÖGERTürkiye Seçimlerinin Kilidi Kürdler 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Aslı AydıntaşbaşYaklaşan facia 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Özgür MumcuTutuklu yargı 6.02.2018 Tüm Yazıları
-
Arife KÖSEHawaii’den sonra nükleer savaş tehdidini yeniden düşünmek 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Güldalı COŞKUNSeçim kritiği desem de…. 1.02.2018 Tüm Yazıları
-
Ergün Diler23 gizli toplantı. 8.01.2018 Tüm Yazıları
-
Ceren KENARMusul sonrası DEAŞ 14.07.2017 Tüm Yazıları
-
Okay GÖNENSİNSertleşme mi normalleşme mi? 11.07.2017 Tüm Yazıları
-
İhsan ELİAÇIKDini çoğulculuk gereği kadından imam olabilir 23.06.2017 Tüm Yazıları
-
Adil GÜRHay Allah yine çenemi tutamadım! 16.04.2017 Tüm Yazıları
-
Hüseyin SARIBAŞHAYIR, YETER ARTIK! 18.02.2017 Tüm Yazıları
-
İlhan ÇETİNFiliz 22 gündür hayata tutunmaya çalışıyor... 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Mustafa ARMAGANÇankaya’nın karakutusu Latife Hanım mı? 7.02.2017 Tüm Yazıları
-
Süleyman YAŞARVatandaşın dövizini devlete dört katı faizle satıyorlar 26.07.2016 Tüm Yazıları
-
A.Turan ALKAN40 $, hem de ‘döge döge’ 15.07.2016 Tüm Yazıları
-
İhsan YILMAZÜmmetin ortak dili: İngilizce 13.07.2016 Tüm Yazıları
-
Bülent KORUCUÖzel haber bayramı 11.07.2016 Tüm Yazıları
-
Gökhan ÖZGÜNBen HDP’ye oy veriyorum… 28.06.2016 Tüm Yazıları
-
Orhan MİROĞLUYazmaya kısa bir mola veriyorum 17.04.2016 Tüm Yazıları
-
Cemil KOÇAKVe Türkiye ‘hayır’ diyor! 16.04.2016 Tüm Yazıları
-
Sema İZOLCennette de hendek var mı anne? 15.02.2016 Tüm Yazıları
-
Lale KEMALMİT-Mossad kırılganlığı, Rusya ile IŞİD gerilimi 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Birgül HAKANAli Demirsoy 9.02.2016 Tüm Yazıları
-
Sanem ALTANAcılar usta, bizler çırağız.. 6.02.2016 Tüm Yazıları
-
Hadi ULUENGİNOtoriterlik yükselirken 4.02.2016 Tüm Yazıları
-
Demiray ORAL‘Serbest kötülük ortamı’nı icat ettik / Hep birlikte - Tev bi hev re* 2.02.2016 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARANSUYasadışı dinleme suç değilmiş! 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Enver SEZGİNEkrem Sezgin 1.02.2016 Tüm Yazıları
-
Gülay GÖKTÜRKAYM’den AİHM’e cevap 12.01.2016 Tüm Yazıları
-
Yasemin YILDIRIMSayın Kılıçdaroğlu elinizi yükseltin ve “Demirtaş 15 Temmuz gecesi neredeydi?” diye sorun 5.01.2016 Tüm Yazıları
-
Ayhan BİLGENYalanın gücü tükenir, onur kavgası tükenmez 30.12.2015 Tüm Yazıları
-
Zeliha AKPINARNefretiniz elektriğe dönüştürülebilseydi bütün dünyayı aydınlatırdı 29.12.2015 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018