Doğan AKIN
Medya epeydir “bacalı bir sanayi” bu ülkede. Ve o sanayinin içinde habercilik, geçmişten geleceğe bulaşan bir karanlığın içinde giderek gözden kayboluyor.
Hemen her toplumsal ve siyasal olay nasıl oluyor da medyanın kendisini de bir hadise haline getiriyor, derseniz üç boyutlu fotoğraftaki cevap bellidir. İktidarların medyaya nüfuz iştahı, grup medyalarının habercilikten daha öncelikli kıymet biçtikleri maddi çıkarlar ve kayıtsızlıkları çeşitli olanaklarla elde edilmiş medya elitleri...
Gezi Parkı direnişi, bu fotoğraftaki üç boyutu da tekrar önümüze koymuş bulunuyor.
Eylemler sırasında vandallık yapanların, cinsiyetçi küfürleri ağızlarından düşürmeyenlerin, o küfürlerde sürekli kadınlığı aşağılamaya yeltenenlerin en az polis şiddeti kadar Gezi Parkı direnişini hak etmediğini not edelim.
Üç boyutlu fotoğraf, demiştim. İktidar tarafı malum; Başbakan Tayyip Erdoğan'ın genel olarak tahammülsüz tavrının sık tezahür ettiği alanların başında medya geliyor. Başbakan için köşe yazarı gerektiğinde maaşını ödeyen patron tarafından dükkândan atılacak bir kalemşor, gazetecilik de "manşetleriyle savaştığı" bir meslek. Dün mağduru olarak egemenleriyle savaştığı medyanın, bugün kendi egemenlik sahasından çıkmasını istemiyor Erdoğan.
Askeri vesayet bitmemiş miydi?
Nihayet, Gezi Parkı direnişinin tetiklediği protestolarda yollara dökülen on binlerce insanı bir çırpıda "çapulcu" diyerek halının altına süpürmeye çalışan bir Başbakan karşısındayız. Gezi Parkı eylemlerini 27 Mayıs ve 12 Eylül darbelerine zemin hazırlamak üzere perde arkasında askerin olduğu tertiplerle ayarlanan gösteriler kategorisine sokabilen bir Başbakan.
Hemen her demokrasi söylevinde askeri vesayete son vermekle - haklı olarak - övünen Başbakan, "tarihsel" diyebileceğimiz bir toplumsal muhalefet dalgasının, askeri vesayet dönemi tertiplerinin eseri olduğunu öne sürerken düştüğü tutarsızlığı görmüyor. Başbakan'ın zekâsına haksızlık etmek istemem, içine düştüğü tutarsızlığı kendisi görüyorsa da, görülmesini istemiyor. Ve bunu medyaya tebliğ ediyor.
Tam burada, medyanın topuk selamını sadece askere vermediğine tanık olduğumuz fotoğrafın ikinci boyutuna tanık oluyoruz. Çukurova grubunun borçlarından dolayı Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu'nun (TMSF) el koyduğu Show TV, cuma akşamı Habertürk grubunun sahibi Ciner Holding'e satıldı. Bu arada randevu alınan Başbakan, pazar günü Habertürk'ten yapılan ortak yayında Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı.
Ayrıntılarını birçok yayında ve T24'te okuduğunuz bu söyleşi, hemen her toplumsal ve siyasal olayda nasıl olup da medyanın kendisinin de başlıbaşına bir hadise haline geldiğini tek başına göstermeye yetiyor.
Altaylı'nın Erdoğan'la yaptığı söyleşiden önce bir parantez açayım. Yükselen egolardan mı, şeffaflık tutkusundan mı, umursamazlıktan mı, yoksa bu dönemde daha sık tanık olduğumuz güven patlamasından mı, ne derseniz deyin, açık sözlülüğe çok şey borçluyuz. Şimdilerde, yine Çukurova'nın el konulan kanallarından SkyTürk360'a talip olduğu konuşulan Erdoğan Demirören'in Milliyet ve Vatan gazetelerini satın aldıktan sonra kime danıştığını hatırlayın. Başbakan, Demirören'in, "medya grubunun başına kimi getireceğini kendisine sorduğunu, kendisinin de Akif Beki'yi tavsiye ettiğini" açıklamıştı. Başbakan'ın daha sonra duyurduğu bu konuşmanın ardından, halen CNN Türk'te iktidar nöbeti tutturulan Beki'nin atamasının bir süreliğine Demirören grubuna yapıldığını biliyoruz.
Yine hatırlayın, Milliyet Genel Yayın Yönetmeni Derya Sazak, gazetenin "İmralı tutanakları"manşetini savunurken Erdoğan'ın öfkesine hedef olan Hasan Cemal'in gazetedeki 15 yıllık köşesini, "Başbakan'ı ve medya sermayesini sorgulamaktaki ısrarı"nı gerekçe göstererek kapattıklarını yazmıştı. İnsan yakasına yapışan parmakların izini ararken önce kendi ellerine bakmalı, diyerek devam edelim.
'Ekonomi iyi gidiyorken' nasıl gazetecilik yapılır?
Erdoğan ile Habertürk'teki söyleşisinde benzer bir açık sözlülüğe Fatih Altaylı'da tanık olduk. Altaylı, resmen, "terör belası aşılıp ekonomi iyi gidiyorken tahrikkâr olmamak için" gerekçesiyle, bu ülkenin toplumsal protesto tarihine geçen Gezi Parkı direnişine ilişkin habercilik konusunda gazeteciliği bir kenara bıraktıklarını itiraf etti. Kendi durduğu yerden kendisini çok haklı gördüğü bir itirazı vardı. Erdoğan'ı TV'de konuk ettiği dün, yönettiği Habertürk gazetesinin sürmanşetine"Başbakan konuştu, Taksim açıldı" başlığını memur eden Altaylı, Başbakan'a, "Biz tahrikkâr olmak istemedik. Ama işin garibi, eylemcilerden sonra siz de bize kızdınız. Kimseye yaranamıyoruz" diyerek arzuhâl takdim etti. Binlerce kişi sokaklarda gaz bombası yerken mesela yemek tarifi veren televizyonlar adına “Ama Sayın Başbakan'ım, biz ekonomi iyi giderken haber yapmaya kalkan gazetecilerden değiliz ki” serzenişiydi bu.
Ne desin Başbakan, “Yok canım yarananlar var” diyerek başladı cevabına!
Yaranmak?
Nasıl bir ilgisi olabilir gazeteciğin yaranmakla?
Eğer, on binlerce insanın binlerce gaz bombası yemesine rağmen terk etmediği Taksim'i"Başbakan konuştu, Taksim açıldı" başlığıyla gazetenizde Başbakan'a ikram ederseniz; “Peki Başbakan bu kadar gaz bombasından önce neden konuşmamış” diye sormazsanız, hakkınızdır, "yaranmayı" beklersiniz!
Sahip edildiğiniz imkânların tarifesi müsait, gurur da duyarsınız. Nitekim bunu da söyledi Altaylı.“Siz bizim için gurur kaynağımızsınız” da dedi.
'Medyaya reklam vermeyenleri araştırıyoruz'
Bir de reklam mevzusu var ki, ilk defa tanık olduğumuz bir tuhaflık olarak kayıt düşelim. Başbakan, bazı gazete ve televizyonlara reklam vermeyen aracı kuruluşları (ajansları) araştırdıklarını, gerekeni yapacaklarını açıkladı. Kendisinin de görüştüğü bazı reklamverenlerin aracı kuruluşların kestiği reklamlardan haberi olmadığını söylediğini, ajansların ideolojik davranarak ülke ekonomisine zarar verdiklerini söyledi!
Başbakan, hangi gazete ve televizyonların ilan – reklam alması için girişimde bulunmuş, bilmiyorum. Hükümeti kızdıracak tek haber yayımlamayan Star – Kanal 24'ün Medya Grubu Başkanı Mustafa Karaalioğlu'nun bir süre önce, “Türkiye değişti, hâlâ bize reklam vermiyorsunuz” mesajıyla reklamverenleri uyaran yazılar yazdığını hatırlatarak geçeyim.
Başka?
Altaylı, “Şunu bilmenizi istiyoruz” dedi Başbakan'a, “Bu ülkedeki vatandaşların büyük bölümü bu ülkeyi seviyor. Ben sizin, bu ülkede hepimizi eşit bir sevgiyle kucaklamanızı istiyorum!”
Ve misyon ilanıyla bitirdi Başbakan'la söyleşisini:
“Tek şeyimiz, beraber bu ülkeyi kalkındırmak...”
Altaylı'nın gazeteci olarak “tek şeyi” gazeteciliği ne kadar tarif ediyor, siz karar verin.
Fatih Altaylı günah keçisi olmasın. AKP'den önce de yerleşik bir düzenin bugün de yürürlükte olduğunu, yarın da olacağını gösteren onlarca medya eliti var bu ülkede.
Ama sormaya değer; nasıl bir sürekliliktir bu?
Grup medyalarında habercilik dışında vaatler çerçevesinde kârlı görünmekle birlikte, gazeteciliğin doğası karşısında umut vermeyen bir süreklilik çabası karşısındayız.
Velhasıl; medya elitlerinin bir utanç sicili gibi kendi mazilerine kaydettikleri gazete sayfalarında, "Sizinle gurur duyuyoruz" diye Başbakan ağırladıkları televizyon ekranlarında yaptıkları pek gazetecilik gibi görünmüyor Taksim civarlarından!
“Gazeteciliğin doğası” dedim. Doğa, daima sürpriz ve çok sayıda alternatif sunar. Bu paraya, bu habercilik dışında her türlü işe bulanmış medya cangılı, bize de internette bağımsız gazetecilik imkânı sunuyor.
Gazeteler ve televizyonlar onların olsun, gazetecilik bizimdir...
Gezi Parkı direnişi, bize bunu da söylüyor.
Twitter: @DOGANAKINT24
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.09.2020
2.04.2020
28.10.2019
2.02.2018
20.06.2018
1.02.2018
5.02.2018
24.04.2018
19.02.2018
24.01.2018