Ekrem DUMANLI
Muhalif fikir üreten dinamiklerden biri de hiç şüphesiz ‘siyasal İslam’ diye anılan merkezdi. Merkez diyorum ama aslında o ses merkezden değil, çevreden yükseliyor, gücü elinde bulunduran kadroların taşkınlığını -diğer pek çok unsurla beraber- dengeliyordu.
Zira İslamî argümanlar kullanan bu çevre, adaletten, hakperestlikten, dürüstlükten bahsediyordu ve bu çağrı vicdanlarda yankılanıyordu.
Peki ya şimdi? Sistemin dışında durup meselelere keskin eleştiriler getirmeye çalışan ‘siyasal İslamcılar’, artık kendini ‘devletin gerçek sahibi’ görüyor, devletin bütün kadim kurum ve kuruluşlarını içselleştirerek yeni bir kimlik ve yaklaşım ortaya koyuyor. Mesela keskin eleştiriler getirilen MİT, artık ‘devletin bekası’nı temin eden ‘kutsal’ bir kuruluş; YÖK, ‘dindar nesiller’in yetiştirilmesi için inşa edilen ‘öncü’ bir kurum gibi algılanıyor bu çevrede. Ve acı gerçek: Daha dün denecek kadar kısa bir süre önce söylemini ‘müesses nizam’ı ‘tadil etmek’ hatta ‘yıkmak’ üzerine bina eden bir akım, şimdi devlet denen aygıtı kutsayarak tek sesli, tek renkli, tek partili, tek adamlı bir sisteme kendini adamış durumda.
Bir zamanlar ‘İslamcılar’ın bir şekilde ortaya koyduğu sorgulayıcı mantık bir fikir üretimine neden olmuştu. Oysa şimdi değil fikir üretmek, herhangi bir düşünceyi tartışmaya bile tahammülleri kalmadı. Değer üretmeye mecali çoktan tükendi zaten. Fikir üreticilerinin neredeyse tamamı devlet memuru haline geldi. Makamları, unvanları, forsları, şöhretleri, yatları, katları, servetleri yeni bir fikir sancısına da müsait değil, maalesef.
Dün, ‘Kâfir devlet yıkılacak elbet!’ derken ortaya konan taşkınlık, bugün ‘Devlet geleneğinde kardeş katli bile vardır.’ çizgisine savrulmuş durumda. Dün ‘İslamcılar’ kendilerine ‘Mustazafîn’ derdi; bugün onlara en yakışan tabir, ne yazık ki, ‘Müstekbirîn’ olsa gerek. Zira ekranlara yansıyan kibir, en tepeden başlıyor, kuyunun dibine kadar aynı retorikle devam ediyor.
Bir zamanlar ‘siyasal İslamcı’ söylemin en belirgin kullandığı örnek Ebuzer-el Gıfarî idi. Dillerden düşmezdi o büyük sahabi. Kapının önünde bekleyen görevliyi görünce valiyi tokatladığı, “Hazreti Muhammed ile insanlar arasında perdeler mi vardı ki kapıcıları dizdiniz odanıza!” diye feryat ettiği anlatılırdı. El hak doğruydu. Ebuzer, sade bir hayat sürmüş, müstağni yaşamış, devletin insan için var olduğuna inanmıştı hep. Mal mülk edinmemiş, dünya malı karşısında secdeye kapanmamıştı. Diyetini de ödemiş, Allah Resulü’nün yıllar önce mucizevi bir şekilde kendisine haber verdiği gibi ‘yalnız yaşamış, yalnız ölmüştü’. Hazret-i Peygamber ‘Yalnız haşrolacaksın ya Ebuzer!’ diyerek asil duruşunun ahirette nasıl mükâfata dönüşeceğini müjdelemişti. Düzeni yerden yere vurarak adalet ve eşitlik isteyen ‘İslamcılar’ Ebuzer’i örnek almayacak da kimi alacaktı.
Heyhat! Hz. Ebuzer artık ağza alınmaz oldu ‘siyasal İslamcılar’ arasında. Zira artık onların büyük çoğunluğu, ‘merkez’in nimetlerine râm olmuştu çoktan. Yatlar, katlar, villalar, lüks saatler... Gelsin bilmem kaç yüz dolarlık purolar, gitsin sabahın ilk ışıklarına kadar süren nargileler. E hani fikir sancısı? Nerede kaldı Ebuzer sadeliği, Ömer adaleti, Selahaddin şehâmeti…
Devletin (aslında devlet imkânlarının yol açtığı servetin) kölesi olma gibi bir tehlike var şimdi. ‘Türkiye’nin birikimi’ diye caka satılan o hazinenin yerinde yeller esiyor. Artık fikir üretemeyenler, başkası tarafından üretilen değerleri tüketebilmek için etrafa hakaret yağdırıyor. Gazetelerine bakın, TV’lerine göz atın; tefekkürün kırıntısını bulamayacaksınız maalesef. Yalan bol, iftira çok, hakaret gırla gidiyor. Üslupsuzluk had safhada. Birkaç istisna hariç, ne nezaket kalmış ‘İslamcılar’da ne nezahet. Şımarıklık o kadar yaygın ki düştükleri sevimsizlik ve seviyesizliğin farkında bile değil çoğu. Yazık!
Kutsalını kaybetmiş bazı Ronin’ler, kâh gazeteci kılığına giriyor kâh trol maskesi takıyor. İktidar yanlısı olmanız anlaşılır bir durum; ama bunu ortaya koyabilmek için kesinkes haram kılınmış yollara tevessül etmeye ne gerek var? Patronunu kurtarmak için bütün alavere dalavere işlere fetva uydurup herkese küfürler savurarak racon kesmeye yeltenen bir kısım zavallılar bilmiyor ki bugün geldikleri nokta sadece ‘siyasal İslam’a değil, o mukaddes dinin kendisine de zarar veriyor.
Kendisi gibi düşünmeyen insanların ensesine kurşun sıkıp o vahşi görüntüyü paylaşım sitelerine koyan ‘cihatçı’ adamla, bir siyasî partiye tam destek vermediği için sokak serserilerinin bile ağza almadığı hakareti müminlere reva gören ve bunu yazarlık sanan fesatçı arasında fark yok ki! Birinin elinde silah öbürününkinde kalem. Silah bulsa aynısını yapacak gibi haşin, keskin, bıçkın...
Hani zulme karşıydınız, hani mazlumların ahını almaktan endişe duyardınız? Ebuzer Efendimiz, şeref kudüm buyurup bu karanlık asrı teşrif etse geçirdiğiniz bu trajik dönüşüme ne der acaba? Ya Ebuzer(ler)’in Ebuzer’i! Yemin olsun ki O’nun (sas) tebcil ettiği değerler içinde gurur, kibir, insanlara eziyet etme, hakaret, yalan, iftira, alay etme, isim takma gibi şeytanî ahvalin zerre miktar yeri yok. Ne diyeyim: Ey (eski) İslamcılar! İslam’a dönün. Kur’an “Ey İman edenler! Allah’a ve Resulü’ne iman edin...” diyerek bizi kendimiz olmaya davet ediyor ya; işte öyle bir şey…
Yüreğiniz yetiyorsa şimdi cevap verin
Selam-Tevhid soruşturmasının özü her ne ise, “havuz medyası” diye anılan gazete ve televizyonları çılgına çeviriyor olmalı. O hırçınlıkla ağza alınmayacak laflar sarf ettikleri gibi, telaşla hatta panikle bir şeyler de yapıyorlar. Mesela 1. sayfadan onlarca fotoğraf basarak 7 bin kişinin dinlendiğini iddia etmişlerdi. Daha ilk dakikadan akla ziyan komik bir iddia olduğunu ilk mektep seviyesinde matematiği olan herkes anladı, gülümsedi; zira o kadar insanı dinleyecek ne teknik imkân vardı ne de kadro.
Abartılarla baltayı taşa vuranlar daha sonra sayıyı 2 bin 280’e indirerek rezil olmaktan kaçındı. Mecburdular. Ne var ki o kadar insanın da dinlenmediği ortaya çıktı. Başsavcı Hadi Salihoğlu, “Siz de kardeşim bir anda yükleniyorsunuz! Yanlış sayılıyor demek ki...” diyerek yandaş gazetecilerin düştüğü gülünç durumu (ve tabii ki o rakamı onlara veren devlet birimini) kurtarmaya çalıştı.
Hafta içinde Akşam adlı bir gazete hadiseye yeni boyut katarak tarihî iki itirafta bulundu.
1. İlk defa Selam-Tevhid davasında kanunen dinlenen gerçek rakamı söylemek mecburiyetinde kaldılar: 242. İnsan bu saatten sonra “E birader o mübalağa ve yalana ne gerek vardı?” demeden edemiyor. Umurlarında mı? Sanmam. O gazeteyi yöneten arkadaş, Zaman’a iftira eden bir manşet attı; sonra bu gazeteden hodri meydan denerek “Şerefiniz, onurunuz varsa ya ispat et yahut özür dile” cevabını aldı. O gün bugündür özür dilemeyerek basın tarihinin en pişkin yayın yönetmeni sıfatını taşıyor. Şimdi atanmış patron da aynı yolda yürüyor ve ağzından çıkanı kulağı duymuyor. Her neyse…
2. İlk defa itiraf ediyorlar ki dinlenen kişiler arasında İranlılar da varmış. İşte buna hukukta cürm-ü meşhud (suçüstü yakalanma) diyorlar. Yatacak yerin yok senin yandaş medya. Basit bir gazetecilik sorusu: Tevhid-Selam dosyasında dinlenen İranlıların isimlerini gazetede yayınlarken neden gizlediniz, niçin sildiniz? Dinlenmediği halde onca sanatçıyı, gazeteciyi, siyasetçiyi, isim isim neşredip algı operasyonu yaptınız da “İranlı ajan” olmasından kuşku duyulup dinlemeye alınan kişilerin isimlerini neden tek tek ayıkladınız?
Konu “casusluk soruşturması” olduğuna göre “yabancı” kişilerin takip ediliyor olması çok mühim. Tabii bir de o ‘ajanlar’ ile bağlantılı olanlar. O halde yandaş yazı işleri İranlı isimleri tek tek cımbızlayarak neyi örtbas etmek istedi? Casusları ortaya çıkaracak ipuçlarını yok etmek gazetecilik faaliyeti midir yoksa başka bir şey mi? Daha ötesi, bu dosya neden alelacele kapatılmak isteniyor? Bırakın kim “casus”, kim “casus avcısı” ortaya çıksın. Ve herkes bilsin ki bazılarının gazetecilik dışında başka mesleği de varmış...
PANORAMA >>>
Yeni Asya Gazetesi feryat ediyor: “Bizimle ilgili bölündü algısı oluşturulmaya çalışılıyor.” Yandaş yayınlara bakınca Yeni Asya’nın tespiti doğru. Büyük Birlik Partisi Başkanı Mustafa Destici, “Partimizi bölmek için yaptığınız toplantıları biliyorum; açıklarım.” demişti. Süleymancılar öteden beri aynı şikâyeti dile getiriyor. Devlet imkânlarını kullanarak kendisi gibi düşünmeyen her sosyal grubu parçalama, sindirme vs. çalışmasını yürütmek zulüm değil de nedir? Böyle devam eder mi sanıyorsunuz bu devran?
Hafta içinde Emniyet İstihbarat’ın hazırladığı bir rapor ortaya çıkarıldı. Resmî makamların yalanlamadığı ‘rapor’ tam bir skandal. “Havuz” tarafından dile getirilen ve hiçbir gerçeği olmayan iddiaları art arda sıralayarak istihbaratçılık yapılamaz. Hukuken hiçbir anlamı olmayan bu tür çabalar aynı zamanda suçtur ve bu suçu işleyenler mutlaka bir gün hesap vermek zorundadır; kim olursa olsun, hangi makamda oturursa otursunlar…
Ekonomiden yükselen olumsuz sinyaller birilerinin çok da umurunda değil olsa gerek ki bazı şirketlere usulsüz inceleme, bazılarını devlet eliyle batırma gibi hukuksuz işlere yelteniyorlar. Onu kışkırtan bir goygoycu medya dibe vurdu zaten. Bu mantık(sızlık)la bu ülkenin ekonomisi çöker ve bu günahı işleyenler bu ağır vebalin altında ezilir. Hesap verme zamanı geldiğinde ise “sözlü talimatlar” hiç kimseyi kurtaramaz…
Yazarlar
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015