Ekrem DUMANLI
11 Eylül 2001 sabahı dünya dengeleri yeniden kuruldu. New York’taki İkiz Kuleler’e yapılan terör saldırısında yüzlerce insan hayatını kaybetti. Ve fatura yeryüzündeki bütün Müslümanlara kesildi.
Artık, İslam ile terör kelimesi sık sık bir araya getirilecek, her müminin alnına terörist yaftası yapıştırılacaktı. Tabii ki bir günde oluşan imajdan bahsetmiyoruz. Uzun bir zamandan beri “silahlı mücadele” adı altında “cihat” yaptığını zanneden bazı radikal gruplar vardı. O azgın toplulukların masum sivillere yönelik saldırıları barış ve emniyet dini olan İslam’a zarar veriyordu. Tehlike büyüktü Müslümanlar için. Ne var ki meselelere geniş bir perspektiften bakamayan, daracık anlayışını İslam’ın kendisi sanan; hatta ayet ve hadisleri doğru anlayamayıp insan öldürmeyi mubah gören gruplar vardı. Oysa terör hem insanlık suçuydu hem de büyük günahtı...
Aynı yılın 12 Eylül’ünde; yani o malum terör saldırısından bir gün sonra Washington Post’ta bir taziye yayımlandı. Bu taziyenin altında Fethullah Gülen’in imzası vardı. Washington Post’ta yer alan tarihî metinde Hocaefendi, bütün dünyaya şöyle sesleniyordu: “Müslüman terörist olamaz; terörist de Müslüman olamaz!”
Ezber bozucu bir beyandı bu ve ne yazık ki İslam dünyası bu çığlığı duymaya hazır değildi. Ortadoğu’nun tanınmış pek çok uleması El Kaide adlı terör örgütü hakkında bir şey diyemiyor; hatta açıktan açığa destek vermekten çekinmiyordu. Cihat sananlar vardı vahşeti. Canlı bomba olup öldürmeyi şahadet sananlar vardı. Oysa bir yönüyle intihardı yapılan, diğer yönüyle cinayetti. Hâlbuki İslam’a göre bir insanı öldüren, bütün insanlığı öldürmüş sayılırdı. İslam dünyasından belki de ilk kez bir İslam âliminin “Müslüman terörist olamaz!” feryadı yükseliyordu. Nerede yapılırsa yapılsın ve hangi ülkeye karşı ifa edilirse edilsin, insanların öldürülmesine karşı çıkıyordu. Kur’an ve sünnetin temel disiplinlerini bilenler için Hocaefendi’nin sözleri derin bir mana taşıyordu; ancak meselelere sathi bir gözle bakanlar bu İslamî duruşu anlayamadı. Hâlâ da anlamış değiller.
ÖZGÜRLÜKÇÜLÜĞÜ PARAVAN HALE GETİRMEK
Konjonktür gereği demokrat görünen birileri belli mevzileri ele geçirdikleri anda özgürlükçü ve reformist kimliği terk etmeye başladı. Önce AB paltosunu çıkarıp atanlar, liberal ceketleri paralayıp yeni fırtınalara savurdu. Tâ baştaki radikal eğilimler nüksettikçe bu ülkede El Nusralar gündeme geldi, El Kaideler konuşulmaya başlandı, IŞİD ile Türkiye devleti arasında bağlantılardan bahsedilir hale geldi. Türkiye’nin göbeğinde IŞİD’e militan toplama büroları kuruldu. Kimilerine göre 3 bin, kimilerine göre 5 bin kişi Türkiye’den götürülüp IŞİD’e katıldı. Memleketimiz “cihatçı radikal gruplar”ın merkezi haline geldi. Suriye krizi bir girdaba dönüştü; Türkiye’yi terör merkezli kara paranın ve silah ticaretinin içine çekti. Ne oldu da Türkiye, demokrasisi ve Müslüman kimliği ile dünyada “model ülke” olarak gösterilirken bir anda radikal grupların yuvası şeklinde algılanmaya başlandı? Sorumluları kimdir bu manzaranın?
Geçen hafta yaşanan feci hadiselere iki farklı duruş açısından bakmak gerekiyor: Bir tarafta Fethullah Gülen Hocaefendi’nin öteden beri terörü lanetleyen dimdik duruşu; diğer tarafta da demokrasi ile radikal eğilimler arasında savrulup duranların bocalayışı. Hocaefendi 2004 yılında Nuriye Akman’a verdiği röportajda “Dünyada en nefret ettiğim insanlardan bir tanesi Bin Ladin’dir. Çünkü Müslümanların aydınlık çehresini kirletmiştir.” demişti. Hâlbuki bazı “siyasal İslamcılar”ın bu sözleri duymaya bile tahammülü yoktu. Bugün de tahammüllerinin olduğu söylenemez.
Bir “Tahşiye örgütü” üzerinden koskoca bir camiayı silahlı terör örgütü olmakla suçlamak ne kadar korkunç bir hızlân, ne utanç verici bir bühtandır! Hiçbir hukuki gerekçe ve somut delile dayanmaksızın Fethullah Gülen Hocaefendi’ye ve onu sevenlere “terör örgütü” isnadında bulunanlar ya terör nedir bilmiyor; ya da kendi terör güdülerini ve ilişkilerini gizlemek için tuzaklar kuruyor. Ortada “cebir”, “şiddet”, “silah” gibi unsurlar olmadan barışçı ve demokrat insanlara terör isnadında bulunanlar, tarihi gerçekleri örtbas edemezler, beyazı siyah, siyahı beyaz gösteremezler. Güya Tahşiye diye bir örgüt varmış da, onlar Zaman ve STV yayınlarıyla terörist ilan edilmiş de, sonra polis operasyon yapmış da bazı insanlar mağdur olmuş! Bu yalan zincirinin hangi halkasına dokunsanız elinizde kalır. Hocaefendi’nin 2009’da herkul.org’da yayınlanan sohbetini “kumpas”ın başlangıç tarihi sayanları, eldeki bütün somut olgular yalanlıyor.
“Tahşiye” adlı örgüt 2008’in başında araştırılmaya başlanmış zaten. Emri veren o günkü Emniyet Genel Müdürü Oğuz Kağan Köksal iken ve şimdi AKP milletvekilliğine devam ederken Cemaat bunun neresinde? Polis şefleri üzerinden yürüttüğünüz algı operasyonuna rağmen MİT raporu bu örgütün yıllar öncesinden takip edildiğini ortaya çıkarmadı mı? Bütün bu fırıldakları çevirenlerin sonunda işi Zaman ve STV’ye dayaması ve oradan saçma sapan çıkarımlarda bulunması acziyetin ifadesi değildir de nedir? Dönemin İstanbul Valisi Muammer Güler (AKP’nin mustafî bakanı) Tahşiye örgütüne yapılan operasyonu basın toplantısıyla kamuoyuna arz ederken Amerika’ya da mesaj veriyordu. “Bak işte El Kaide ile mücadele ediyoruz.” diyordu adeta. Amerikalı yetkililer, bu ucuz numarayı yuttu mu? Sanmam. Ne yazık ki İslam’ı suiistimal eden terör gruplarına karşı gereken mücadele verilmedi; “Radikal İslamî Gruplar” Türkiye’de nüfuz kazandı. Sorumluları kim acaba? Hükümet borazanı bazı meslektaşlarımız Tahşiyeci arkadaşlarını kollamak için “Bunların El Kaide ile ilgisi yok” diyor koro halinde. Ne var ki Tahşiye lideri diye anılan kişi ekrana çıkınca bu örgütü yıllardır araştırıyorum diyen ama tek satır yazısına rastlanmayan bazılarının foyası ortaya çıkıyor. Adam canlı yayında “Üsame bin Ladin’i seviyorum” diyor.
Fethullah Gülen Hocaefendi’nin de, Zaman’ın da, STV’nin de terör karşısında dimdik duruşu bellidir. Hocaefendi, İstanbul Dedeman Otel’de bir basın toplantısı yapmış ve aynen şöyle demişti: “Demokrasiden geriye dönüş mümkün olmayacaktır.” (29 Haziran 1994)
Hocaefendi böyle derken bugün kendini demokrat göstermeye çalışan bir kısım “İslamcılar”, söylenen o veciz sözü küfür sayıyordu. Tam 20 yıl önce ifade edilen bu demokratik duruşu hâlâ içine sindiremeyenlerin intikam duygularıyla karşı karşıyayız. Dönüp dolaşıp geldikleri kürkçü dükkânı insanın yüreğini burkuyor. Boşuna uğraşmayın; kim onlarca yıldır kendini terörden ayrıştırdı ve ona karşı tavır aldı bu gayet iyi biliniyor; tıpkı bir türlü terör örgütlerine mesafe koyamayanların, onlara insan ve silah yardımında bulunmaktan kaçınmadığı bilindiği gibi. Akıl almaz suçlamaları yargıya dikte ettirmeye kalkanların, masum insanlara iftira etmek yerine aynaya bakma zamanı gelmedi mi?
Kuzey Kore kafası mı?
Şu an dünyanın en kapalı rejimlerinden biri Kuzey Kore’de yaşatılıyor. Ülke dünyadan kopuk. Müthiş bir lider kültü var. O bir baba, o bir hâmi, o bir abi; aslında her şey. Dudaklarından dökülen her laf kadrolu taraftarları için mucizevî bir hakikat. Astığı astık kestiği kestik bir lider olan Kim Yong-un’un hışmından herkes tir tir titriyor. İddialara göre eniştesine kızmış, onu köpeklere yedirtmişti. “Yüce lider” sıfatıyla devlet başkanlığı yapan Kim, hem savcıdır, hem hâkimdir, hem medyadır; kısacası her şeydir. Her konuyu o bilir, her konu ondan sorulur.
Son günlerde bir filmle başı dertte Kim’in. Röportaj (The Interview) adlı komedi filminde iki Amerikalı gazetecinin Kuzey Kore’ye seyahatleri konu ediliyor. Senaryoya göre gazeteler Kuzey Kore’ye gidecek ve lider ile röportaj yapacaklardır. Bu arada devreye Amerikan istihbaratı girer ve Kuzey Kore liderine suikast planı yapılır. Filmin fragmanını izleyenler, meselenin çok komik bir şekilde cereyan ettiğini, medyanın fena bir şekilde ti’ye alındığını; hatta Amerikan istihbaratı ile de alay edildiğini kestirebilir. Onca kara mizahtan Kuzey Kore diktatörü de nasibini alıyordur herhalde.
Kuzey Kore diktatörü senaryoya çok fena bir şekilde içerlemiş olsa gerek ki aylardır Röportaj adlı filmle ilgili gerginlik tırmanıyor. O basınç geçen hafta patlamalara neden oldu adeta. Filmin yapımcı şirketi Sony Pictures, kendilerine ulaşan tehditlerden bahsetti ve pes etti. Mesele sadece tehdit değil, Sony Pictures’a sanal saldırılar başlatıldı ve 44 milyon dolar harcanarak yapılan film vizyona giremez hale geldi. Başkan Obama’nın arkasında durmasına rağmen sinema salonları, Kuzey Kore yönetiminin savaş sebebi saydığı filmi göstermeyi göze alamıyor.
Sinema salonları Sony’ye geri adım attırınca Amerikan sineması ayağa kalktı. Bir senaryonun diktatörlerce bu kadar ciddiye alınmasından çok, sanat dünyasının bu kof kabadayılığa boyun eğmesi tartışılıyor. Tıpkı bizde olduğu gibi Kuzey Kore’de de senaryodan senaryo üretiliyor ve kurgusal olan gerçek sanılarak kriz üstüne kriz çıkarılıyor.
Senaryodan dolayı çok değerli arkadaşım Hidayet Karaca’yı tutuklayanların içine düştüğü acınası hal, ülkenin Kuzey Kore’ye doğru savrulmasının en bariz emaresi değildir de nedir? İnanıyorum ki bir gün senaryodan örgüt çıkarmaya çalışanlar ve insanları tutuklatanlar tarih huzurunda rezil olacak. Bugün herkesi aşağılayan ve senaryodan bile korkanlar, bir gün gerçekten komik duruma düşecek. Hiç şüpheniz olmasın…
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015