Ekrem DUMANLI
Yakın bir tarihte “Siyasal İslamcılık bitti mi?” tartışması yapıldı. Zihin açıcıydı. Çok sayıda düşünür o tartışmaya katıldı. Öyle ki çeşitli gazetelerde neşrolan yazıları toplayıp kitap haline getirdiler. İyi de oldu; kalıcı tesadüm-ü efkar bırakıldı geriye… Görünen o ki onca ciddi yazıya rağmen siyasal İslam'ın yaşayıp yaşamadığına dair daha çok yazı yazılması gerekiyor. Özellikle AK Parti'nin demokratik söylemlerle başlayıp feci bir otoriterliğe ve statükoya savrulmasından sonra…
Siyasal İslamcılık bitti mi bitmedi mi; tartışılır. Peki İslamcı gazetecilik? Havuz medyasına bakarak net bir hüküm verebilirsiniz: İslâmcı gazetecilik bitti. Belki de hiç var olmamıştı. Hep bir taklidin, özentinin içinde debelenmişti. İslamcı medyanın yöneticileri büyük çoğunluğu itibariyle gazetecilik mesleğinin felsefî arka planını, geçirdiği tarihî değişimi bilmiyordu zaten. Merak da etmiyordu. Bu nedenle çıkardıkları gazete “merkez medya” diye allanıp pullanmasına rağmen uluslararası gazetecilik standartlarından hayli uzaktı. Problem, bir ideoloji sahibi olmaları değil; bir türlü terkip yapamıyor olmalarıydı.
Gazeteciliğin arka planı ve felsefesi üzerine teorik tartışmaları ve somut gelişmeleri bilmedikleri uzun zaman hissedilmedi. Çünkü “siyasal İslam” çevrede konuşlanıp “merkez”i eleştiri bombardımanına tutuyor ve statükoyu -belli bir oranda- sarsıyordu. İslamcı medya da tam orada mevzilendi. Yani muhalif görünmesi, yeni fikirler üretmesine, sistem sorgulamasına, bireyin demokratik haklarını savunmasına yol açmıştı. Bu haliyle “ezilenler”in yanında duruyor, “müstekbirîn”e meydana okuyorlardı. Bu duruşu oluştururken kendilerine mahsus bir dil, üslup, tarz oluşturamadılar. Ne var ki her biri popüler gazetelerin kopyası gibi sırıtan mevkutelerin kendi ruh köklerinden uzak bir yerde konuşlanması pek de dikkat çekmedi. Türkiye'ye mahsus acayip ve garaip piyasa gazetelerinin benzerini yapıyorlar; evrensel gazetecilik tecrübelerini görmezden geliyor ve vaziyeti idare ediyorlardı. Sansasyonel başlıklar, iri kıyım puntolar, zemin atılan rengarenk patlaklıklar, çatlaklıklar, tek taraflı bilgilendirmeler, çapraz kontrolden geçirilmemiş, editör eli değmemiş; dolayısıyla rafine haline getirilmemiş haberler… Millet de “herhalde gazetecilik bu olsa gerek” deyip sesini çıkarmadı.
Ne var ki editör seviyesindeki kişiler büyük vebal alarak gazetecilik mesleğinin tarihî süreçlerine, medya modellerinden ve ortaya çıkan sentezlere kafa yormadı…
Ve beklenen felaket bir gün “İslamcı medya”nın kapısını çaldı. “Çevre”den “merkez”e doğru akın eden siyasal İslamcılar kısa süre içinde mal mülk edinmeye, servet içinde kibir gütmeye, halka “ırgat” gözüyle bakmaya başladı. Aslında İslamcıların tarihî serüveni tepetaklak olmuştu. İslamcılar vaktiyle devlete tağut diyor, birçok Müslümanı da “devletçi” olmakla suçluyorlardı. Oysa İslamcılara göre devlet cahiliye döneminde putperestlerin kendi elleriyle yaptığı putları acıkınca yemesi gibi bir şeydi. Devlet kavramına neredeyse “anarşist” düzeyde karşı çıkan siyasal İslamcılar, iktidara yürüyüp Ankara'nın sisli sokaklarında fenersiz yakalanınca “devlet”e secde edecek hale geldi.
Kırmızı Kitap ve MGK'nın arkasına sığınınca...
Öyle trajik hadiseler yaşandı ki! Kırmızı Kitap'a sarılmalar, MGK kararıyla İslamî toplulukları recmetmeye yeltenmeler, İç Güvenlik Yasası ile toplumun tamamına “makul şüpheli” nazarıyla bakmalar, İstiklal Mahkemeleri'ne öykünerek Sulh Ceza Hakimlikleri ihdas etmeler…
Çarpıcı bir misal: Siyasal İslamcıların en nefret ettiği ve en çok eleştiri oklarını savurduğu; hatta tekfir edecek seviyede öfke duyduğu Diyanet, bir anda operasyonel bir güce; dolayısıyla da kutsanmayı hak eden bir kuruma dönüştü. YÖK de, MGK da vs. öyle olmadı mı?
Nereden nereye… Mesela MİT! 10 yıl önce bir İslamcıya “MİT ajanı” dense adam bunalıma girer, kahrından öleyazardı. Şimdiki siyasal İslamcılığın türettiği yazarlar sırtını MİT'e dayıyor, onun “elemanı” olmayı medar-ı iftihar bir imtiyaz olarak görüyor ve siyasi öncülerin MİT sevdasına alkış tutuyor. Ömür boyu devletin bireyi ezmesi ihtimali karşısında özgürlükler safında mevzilenen siyasal İslamcı avukatların İç Güvenlik Yasası ve MİT Kanunu'na sıcak bakarken mazeret uydurması siyasal İslam'ın nasıl pasifize edildiğinin, güdükleştirildiğinin trajik misalidir. Kendi kendine sivil toplum deyip devlet buyruğuna giren yapıların düştüğü feci durum ortada…
İslamcı medya iktidarın güç zehirlenmesi karşısında yerle bir oldu. Zaten köklü bir medya teorisi bilmiyor, pratikteki doğru-yanlış cetvelini çözümleyemiyorlardı. Muhalif olmanın mumdan kanatları da eriyince devletin yakıcı gücünü daha da derinden hissettiler. Ve statükonun bekçisi haline gelip eridiler. Açıkçası yararlandıkları iktidar nimetinin çarkları arasında canhıraş bir dönüşüm yaşadılar. “Türkiye'nin birikimi” gibi afilli lafları sadece değişik alanlarda temayüz etmiş köşe yazarlığı sananlar, zamanla o köşeleri de edilgen hale getirdi. Haberciliği de, yorumculuğu da statükonun emrine âmâde kılıp güdümlü yaşamayı, gücün emrine girip herkese karşı gaddar bir üslup takınmayı tercih ettiler…
İslamî hassasiyetler kaybolduğunda
Konu sadece statükonun esaretine girmek, mala mülke tamah etmek, köklerini unutarak bu zulmün aracı haline gelmekten ibaret değil İslamcı medya için. En temel dinî hassasiyetlerini kaybettiler. Yıkılası bir ihtiras uğruna insanları kamplaştırma, toplumu bölme, ötekileştirme, nefret duyguları uyandırma ve bunların hepsini yaparken devletin hoyrat gücünü insanların üzerine sürme metodunu tercih ettiler.
Şimdi hemen her haram “siyasal İslamcı medya” için mubah; hatta makbul/matlup bir vazife haline geldi. “Siyaseten yapılabilir” kalıbı içine onca haramı sıkıştırmak için sadece aklını değil vicdanını da kaybetmeleri gerekiyordu ve maalesef genel itibarıyla kaybettiler.
Adam bin defa yalan yazıyor, bin defa yalanı yüzüne çarpılıyor ve yüzü bir kerecik kızarmıyor. Bu utanmaz kişilerin gazetecilikle bir alakası olmadığı kesin. Ya İslam'la! Yalanı, gıybeti, suizannı, iftirayı kesinkes haram ilan ediyor İslam. İslamcı medyanın umurunda mı? Ramazan ayının nûraniyatı ve füyûzatı bile onları durduramıyor. Gözlerini iktidar hırsı bürümüş, her türlü hakareti yapmakta beis görmüyorlar. O kadar ki en küçük bir muhalefet görürse 40 yıllık ahbaplarına, arkadaşlarına, partidaşlarına bile en ağır ithamlarda bulunup medyatik linçin en aşağılık yollarını deniyorlar. Dava çilesi, tefekkür sancısı, terkip iştiyakı, tevhid sevdası çoktan rafa kalkmış durumda “İslamcı medya” için. Nezaket ve nezahetten koptukça yobazlaşıyor: Yobazlaştıkça kendine zararın ötesinde İslâm'a zarar veriyor. “İslamcı medya”nın reklam tamahkârlığına onca mukaddes değeri feda etmesi vahametin bir başka boyutu.
Aslında “İslamcı medya” işlediği günahın farkında. Hırçınlığının bir sebebi de bu! Dünya nimetlerine karşı verdikleri sınavdan sınıfta kaldıklarını onlar da biliyor. Vicdanlarını “ama, lâkin” gibi laflarla bastırmaya çalışıyorlar. Ne var ki lüks purolarından yükselen dairevi helezonların gezindiği rehavet kokulu atmosfer içerisinde “Onca yokluk çektik geçmişte şimdiki durumu hak ettik canım” diyerek yüreklerini serinletmeye, vicdan azabından kurtulmaya gayret ediyorlar. Nafile!
Vebalden kurtulabilirler mi? Asla! Açtıkları gıybet ve iftira kapısı onların bu dünyada da ahirette de başlarına bela olacak. Bir mümin nasıl olur da bile bile yalan konuşur, yalan yazar? Ahiret inancı taşıyan bir kişi hangi cüretle mümine en ağır iftirada bulunabilir? Ajan, sülük, virüs, haşhaşi, kıblesi şaşmış adamlar, hainler gibi en denî lafları masum insanlara art arda sıralayan ve bunları medyası vasıtasıyla çoğaltıp milyonlarca insanın kafasını yalan dolanla bulandıran insanların işlediği büyük günah hesapsız kalır mı hiç!
Otoriter ve totaliter medya modelini benimserseniz...
“İslamcı medya”nın birilerine şiddetle karşı olmasını ve bu konuda yayın yapmasını anlayışla karşılayabilirim. Hatta bu kişiler, İslamî duyarlılığı olan zümrelere karşı bu muhalefeti yapıyor da olabilir. Ancak hiçbir şey, yalan haberi, iftira kampanyasını, çamur atma politikasını, tekfir etme cinnetini mubah kılmaz. Muhalefet yapmanın bir âdâbı, üslubu, dili, mahiyeti ve kriteri vardır. İslam dışı bir metotla yalan makinesine dönüşüp hâlâ “İslamcı”olduğunu savunmak zavallı bir ihtirasın, söndürülemez bir egoizmin yansıması değil de nedir?
Dünya basın tarihi karşımıza (genel hatlarıyla özetlersek) üç türlü medya modeli çıkarıyor: Otoriteryan medya, liberal medya, sosyal sorumluluk taşıyan medya modeli. Bu modellerin kurucuları, yaratıcıları, uygulayıcıları var. Her biri önemli tecrübeye sahip ve biri bitip diğeri başlamıyor. Yani, kökleri yüzlerce kitaba, tartışmaya, eleştiriye dayalı bu modellerin günümüzde devam eden pratikleri var. İslamcı medya bu modellerden en ilkini ve ilkelini seçti: Otoriter ve totaliter medya teoremi. Niccolo Machiavelli, Thomas Hobbes gibi düşünürlerden esinlenen ve devleti kutsayarak her türlü gücü ve yetkiyi devletin en tepesindeki kişiye veren medya modelini tercih eden “İslamcılar” bu yanlış seçimle hem kendi mazilerini inkâr ettiler hem kendi hayat felsefelerini. Dünya 16. ve 17. yüzyıldaki monarşist egemenliği çoktan geride bıraktı. Vakıa, yakın komşularımızın pek çoğunda otoriter totaliter devlet düzeni sürdürülse ve onun gölgesinde bir medya düzeni kurulsa bile bu despot sistemin Türkiye'de tutmasına ve toplumu nefes alınamayacak bir atmosfere taşımasına imkân yok. İslâmcı medya kendi kendini imha etti. Yalana doymadı, iftiradan çekinmedi, nefret suçu işlemeyi alışkanlık haline getirdi. Keşke sadece kendine zarar verse; İslâm'ın ahlakî umrelerine de hiç gölge düşürmeseydiler...
Not: İslamî hassasiyet içinde bir medya modeli oluşturulamaz mı? Gazetecilik mesleğinin asırlar boyu elde ettiği birikim ile İslâm'ın iletişim ahlakını mezcetmek tabii ki mümkün. İhtiyaç da var. Bunun ayrıntısını ileriki yazılara bırakalım müsaadenizle...
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANSiyasi gündem notları: Üç süreç nerede kesişir veya nerede kopar? 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMRuşen Çakır’ın Abdurrahim Semavi ile Kürt açılımı görüşmesi 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUSizin en sevdiğiniz tahakküm hangisi! 27.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZ12 Mayıs, Bahçeli, mecburiyetler 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKYolsuzluklar, barış ve biz 21.05.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYOtoriterlikten Demokrasiye 12.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluBilek güreşi yoksa masayı mı kıracak? 28.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNTrump Küreselleşme Sürecini Geriye Döndürebilir mi? 13.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTCoğrafya kaderimizmiş… 23.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç, umut ve endişeler 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENÖcalan'ın ilk barış çağrısından 27 yıl sonra... 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞPınar Gültekin kararının anatomisi: Bu kararı ailenize izah edebilecek misiniz? 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarKürt meselesinin toplumsal boyutu 16.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın planı tuttu 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakHakikat’e savaş açan troller! 26.08.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERYeni Bir Çözüm Süreci Ne Kadar Mümkün? 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİNSANLIĞIN ÖLÜMÜ 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaKılıçdaroğlu’nun adaylığı 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇAL2022 yılı karamsarlıklarımızı tersine çevirebilir mi? 4.01.2022 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYOrtadoğu’nun ‘Yeni Dönemi’ 9.12.2021 Tüm Yazıları
-
Muharrem SarıkayaOylardaki yükselişin ağırlığı 7.11.2021 Tüm Yazıları
-
Şevki ÇELİKCİKEMAL ARABACI 17.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin GürcanFırat batısı, Suriye, riskler, tespitler: Ufukta bir operasyon mu var? 13.10.2021 Tüm Yazıları
-
Metin MünirErkeğin kadını ezmesi 22.09.2021 Tüm Yazıları
-
Mehmet AcetSon anketler ne diyor? 9.09.2021 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZKONYA KATLİAMI VE GAZETECİLİK MESLEĞİ ÜZERİNE 2.08.2021 Tüm Yazıları
-
Yasin AKTAYTaliban’ın inancıyla ters olma arzusu 26.07.2021 Tüm Yazıları
-
Süleyman Seyfi Öğün2023’e doğru Türkiye 26.07.2021 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.11.2015
6.01.2015
3.01.2015
30.10.2015
27.10.2015
23.10.2015
20.10.2015
16.10.2015
13.10.2015