Elif ÇAKIR
Nihat Zeybekci, iktisatçı olmadığım halde ekonomi bakanlığı döneminde dikkatle takip ettiğim bir siyasetçiydi. Dikkatle takip ediyordum, zira bakanlığı döneminde “spekülatif atak” terimini zihinlere kazımış, dillere pelesenk etmişti.
Dolar her yükseldiğinde kameraların karşısına geçer ve kendinden emin bir şekilde “Bunlar spekülatif ataklar. Endişeye gerek olmadığını düşünüyorum” açıklaması yapar ve şöyle derdi:
“Hep şunu söyledik, söylemeye de devam edeceğiz. Kendimize olan özgüvenimizle söyledik ‘efendim neden müdahale edilmiyor?’ Müdahale etmemek lazım, dokunmamak lazım. Ekonomi böyle sağlıksız spekülatif atakları kendi kuralları çerçevesinde halledecektir.”
Ve sık sık ülkemizin “coşmuş bir ekonomiye sahip” olduğunu söylerdi.
***
Uzunca süredir sessizliğini koruyan Nihat Zeybekci’yi dün Fox televizyonda İsmail Küçükkaya’nın programında görünce dikkat kesildim, anlattıklarını dinledim.
Zeybekci, Türkiye ekonomisinin çok güzel olduğunu söyledi. Veri olarak kendi şirketlerini, iyi giden işlerini gösterdi. İstihdam ve üretim sorunu olmadığını söyledi ve 1200 çalışanı olduğunu ve bu dönemde çalışan sayısını artırdığını örnek gösterdi. Tabi bir ara işlerinde bir durağanlık olduğunu ama ülkemizin geleceği konusunda oldukça iyimser olduğunu açıkladı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’la geçmişte “Sayın Erdoğan tenezzül buyurmuş” dört kez ailecek tatile gittiklerinden falan vesaire bahsetti.
Zeybekci de Bakan Albayrak gibi “kur artışıyla” ilgilenmiyor. “Dolar kaç lira efendim haberiniz var mı?” diye soran Küçükkaya’ya “Bilmiyorum, 7 yetmişlerde mi?” diye sordu. (Doların kaç lira olduğuyla ilgilenmeyen Sayın Zeybekci’ye özenmedim değil yani)
***
Bir siyasetçinin kendi partisinin iktidarını eleştirmesi beklenebilir mi? Hele de AK Partili bir siyasetçi çıkıp da “ekonomi kötü, yönetim kötü” diyebilir mi? Elbette ekonomi iyi diyecek. Partisinin iktidarının ülkeyi güzel yönettiği propagandasını yapacak.
Ama bu propagandanın da makul bir çizgisi olması lazım değil mi? Propaganda ve gerçeklik arasındaki makas, çok açılmamalı.
Zeybekci yayında “Merkez Bankası, tüm dünyada olduğu kadar bağımsızdır” deyince propaganda ve gerçeklik arasındaki makas birbirinden ayrılma, kopma, kırılma noktasına geldi.
Doğrusu İsmail Küçükkaya’nın o şaşkınlığı görülmeye değerdi.
Hele de “Bir dakika efendim, bir daha söyler misiniz, şu anda Merkez Bankası bağımsızdır” diyorsunuz değil mi? Bir daha tekrarlar mısınız?” dediği an.!
Zeybekci kendisinden gayet emin bir şekilde, tane tane tekrarladı:
“Merkez Bankası, tüm dünyada olduğu kadar bağımsızdır.”
İsmail Küçükkaya’nın yerinde olsaydım Sayın Zeybekci’ye “Tüm dünyada olduğu kadar” sözünü biraz açmasını ve sadece şu konuda bir örnek vermesini isterdim:
Dünyanın herhangi bir ülkesinde bir iktidar partisinin “söz dinlemiyor” diyerek görevden aldığı bir Merkez Bankası başkanı var mı?
Tek soru, tek örnek. Yıllarca ekonomi bakanlığı yapmış birinin hiç zorlanmayacağı bir soru olmalı…
***
Gerçi Maliye Bakanı Albayrak da “Türkiye’de Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası FED kadar bağımsızdır” demişti. (23 Ocak 2020)
ABD Başkanı Trump da “faizleri indir” talebini reddeden Merkez Bankası Jerome H. Powell’i hedef aldı. Hatta Powell’ın ABD için Çin Devlet Başkanı’ndan daha büyük düşman olduğunu söyledi.
Peki, Trump Merkez Bankası başkanını “sözümü dinlemiyor” diye görevden alabildi mi?
Türkiye Merkez Bankası, ABD Merkez Bankası kadar bağımsız mı?
***
AK Parti’nin reformist dönemlerinde Borsa İstanbul Başkanlığı, Merkez Bankası Başkan Yardımcılığı gibi üst düzey görevlerde bulunan Gelecek Partisi’nin ekonomi kurmaylarından iktisatçı İbrahim Turhan’ı aradım ve Nihat Zeybekci’nin “Merkez Bankası, tüm dünyada olduğu kadar bağımsızdır” açıklamasını sordum.
Turhan özetle şunları söyledi:
“Dünya diye kastettiği yer neresi? Son dönemde siyasal olarak etkilendikleri bazı çevrelerin telkiniyle ekonomi de Çin modeli çok sık dillendirilmeye başlandı.
Hatırlarsınız, Hazine ve Maliye Bakanı da yatırım için demokrasi şart değil tespiti yaparken Çin’i örnek vermişti. İşin şakası bir tarafa, Merkez Bankası kanunumuz Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine geçinceye kadar gerçekten dünya standartlarındaydı.”
Merkez Bankası bağımsızlığı iki unsur içerir diyen Turhan iki temel ilkeyi ve önemlerini şöyle açıklıyor:
“Birincisi Merkez Bankasının uygulayacağı politikaya, araçlara tek başına karar vermesi. Yani diğer merkezi yönetim kuruluşlarında olduğu gibi alınan kararların bir bakana onaylatılması gerekmez, yürütmeden izin alınmadan doğru olan karar neyse alınır ve uygulanır. Fiyat istikrarını sağlamak için bu bir zorunluluktur. Bunu pekiştirmek için de Merkez Bankası yöneticilerinin atanmaları, özlük hakları, Merkez Bankasının para politikasına ilişkin, rezerv yönetimine ilişkin harcama yapma hakları yasal güvenceye alınmıştır.
Bu hakların son dönemde ağır biçimde ihlal edildiği kuşkuya yer bırakmayacak şekilde görülüyor. Merkez Bankası başkanı, yasaya aykırı olarak KHK ile görevden alındı. Yöneticilerin görev süreleri kısaltıldı. Atamada aranan mesleki deneyim şartı kaldırıldı. Merkez Bankasının 120 milyar dolar civarında rezervi hükümetin kur inadı yüzünden şeffaf olmayan yöntemlerle satıldı.”
Sahiden de dünyanın hangi ülkesinde bir iktidar partisi Merkez Bankası’nın rezervlerini şeffaf olmayan yöntemlerle satabilir mi?
***
“Neyin bağımsızlığından söz ediyorsunuz?” sorusunu soran Sayın Turhan ikinci ilkeyi şöyle açıkladı:
“Merkez Bankasının bağımsızlığının ikinci unsuru hükümet harcamalarının karşılıksız para basılarak finansa edilememesidir. Son dönemde bu konuda yaşananlar bu anlamda da bağımsızlığın ciddi anlamda aşındırıldığını ortaya koyuyor. Merkez Bankası iç varlıkları tam dört katına çıktı. İş, Merkez Bankasının yedek akçesi, bütçe açığını kapatmak için kullanmaya kadar vardırıldı. Böyle bağımsızlık düşman başına!”
Ne dersiniz? Böyle bağımsızlık düşman başına olsun mu?
Yazarlar
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNECumhurbaşkanı adayını suç örgütü liderine dönüştürmek mümkün mü? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolCHP nereye? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİREN“Boğazımdan tek kuruş geçmedi” 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU‘Masumiyet karinesi’ mi, o da ne ki? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBaşkanlık monarşisi (presidential monarchy) meselesi: Teorik bir izah 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Necati KUR3 MART 1924 YASALARI 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezMor-yeşil ekonomi: Ara dönem fırsat yaratabilir 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpFiyat istikrarı mı, finansal istikrar mı? 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselVahim bir gelişme: İşgücü piyasasında daralma 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Önerisiz veya bizzat öneriyle eleştiri” 3.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayTrump, Fed ve para politikası: Sol, merkez bankası konusunda neyi savunmalı? 2.11.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRSÜREÇ VE "DİLİN KEMİĞİ"! 31.10.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMenzile doğru bir adım daha 28.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKDünyanın araf dönemine denk gelen Türkiye’nin çözümü 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (3) 25.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİki din, iki tanrı tasavvuru 23.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENAK Parti 2.0’a Hazır Mıyız? 17.10.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYBaşkalarının acısı… 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezGüvenli Liman: Altın ve Gümüş 14.10.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMAN‘Parlak gelecek’ ve sol gelecek... 12.10.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaSüreç yönetmenin sorumluluğu 11.10.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarSosyal medya çürümüşlüğü 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğluİnsanların devletlerle savaşı 9.10.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKTrump’ın dünyasına hoşgeldiniz… 3.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları






























































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
5.11.2025
17.10.2025
8.10.2025
7.10.2025
4.10.2025
30.09.2025
24.09.2025
19.09.2025
14.09.2025
9.09.2025