Ergun BABAHAN
Abdülhamid’in çapsızı bunlar. Abdülhamid satranç oyuncusu ise, Erdoğan sıradan bir tavla oyuncusu; zarı iyi geldikçe ilerleme şansına sahip ve iyi zar atma süresini kaçırdı. Sırada hep ‘gele’, elinde birden çok kırık pul var çünkü.
İşin kötüsü Türkiye yine “Avrupa’nın hasta adamı…”
Ekonomisi çökmüş, hukuku bitmiş, 15 Temmuz sonrası askeri gücü hakkında kuşkular doğmuş bir ülke. Osmanlı için bu teşhis konulduğunda İmparatorluk çoktan bitmişti…
Bitkisel hayattaki ömrünü uzatan İngiltere, Fransa ve Rusya’nın aralarındaki miras paylaşım kavgasıydı.
Sykes-Picott Anlaşması bu duruma son noktayı koydu. 16 Mayıs 1916’da imzalanan anlaşma ile İngiltere ve Fransa istediğini üç aşağı beş yukarı aldı. Bolşevizme Devrime kadar Anadolu’nun altını üstüne getiren, Karadeniz’de istediği limanı işgal eden ve İstanbul’u işgaline ramak kalmış Rusları durduran ise Lenin oldu.
Evet, Rusların Batı cephesinde isyan ve huzursuzluk vardı. Yiyecek ve mühimmat bulamayan askerler silah bırakma noktasındaydı ama Doğu cephesi için geçerli değildi bu tanım. Lenin, tüm cephelerde savaşa noktayı koyup askerlerini çekerek Türkiye’nin kaderini çizdi bir bakıma.
Tarihe bakarsak, savaşın kaderini değiştiren iki kritik olay görürüz zaten. Biri Churchill’in Adana yerine Gelibolu’ya çıkarma yapma kararı, ikincisi Bolşevik Devrimi.
Evet, Osmanlı o güne kadar Almanlar dahil, Batılı güçleri birbirine karşı kullanarak ayakta kalmıştı. Rusların Boğazları ele geçirme endişesi, Batılı güçlerin zor anında Osmanlı’nın yardımına koşmasına neden olmuştu.
Şimdi Erdoğan aynı oyunu kabaca ve farklı koşullarda yürütmeye çalışıyor. Amerika ile Suriye ve Rıza Zarrab konusunda anlaşmazlık olunca Rusya’ya koşuyor, faşizme kayışını durdurmak istedikleri için “Nazi” diye suçladığı Avrupa Birliği’nden Amerika’ya karşı destek umuyor.
“Amerika yaptırım kararı aldı, Trump ile de arası iyi değil. Haydi Avrupa Birliği’ne yanaşalım…” Bu kadar kaba, sığ ve basit bir yaklaşım.
Elbette Avrupa Birliği de görüyor ama görmez-miş gibi yapıyor. Suriyeli mülteciler konusu önemli bir tehdit unsuru olarak duruyor çünkü.
Ama bunun sonucu Gümrük Birliği’nin yenilenmesi, vizelerin kalkması ve ekonomik yardım olur mu? İmkansız.
Alenen faşist bir ülkeyi Avrupa ancak idare eder. Güzel sözler söyler ama idare eder. Çünkü hem Suriyeli mülteciler var, hem de Anadolu’da kaos Avrupa’yı ciddi sarsar.
Ancak Erdoğan herşeyden önce, Avrupa Birliği ve Amerika Birleşik Devletleri ile iyi ilişkinin birbirini tamamlayan iki unsur olduğunu göremiyor. Avrupa’nın Trump ve Amerika’ya kendisiyle aynı nefreti duyduğuna ve o yüzden Türkiye’nin her isteğine evet diyeceğine inanıyor.
Yapması gereken ne? Biraz makyaj…
Acil bir Reform Grubu toplantısı. Kokuşmuş yargı sisteminde iki-üç tutsağa özgürlük sağlanması, başta Almanya olmak üzere Avrupa’ya yönelik seslerin medya ve siyasette kesilmesi…
Üç yıldır toplanmayan Reform Grubu toplantısıyla AB ile sorunların çözülebileceğini düşünme saflığı veya kurnazlığı...
Evet Avrupa Birliği’nin aday ülkelere ekonomik yardım için bir fonu var. Ama öncelikle Türkiye’de hakim faşist rejim nedeniyle üyeler arasında bu konuda ciddi bir direnç var, ikincisi iflas etmiş Türkiye ekonomisinin derdine deva olacak bir para yok orada.
Almanya ziyareti esnasında gerçekler yüzüne açıkça söylenecektir. Diktatoryal yönetimden vazgeçmesi, gerçek demokratik reform sürecine dönmesi gerektiği açık bir dille anlatılacaktır.
Erdoğan’ın Suriyeli mülteci kartı varsa, Merkel’in elinde de İslamcı-faşizan bir ülkeye yardıma kesinlikle evet demeyecek üyeler ve Almanya kamuoyu kartı var. Erdoğan’ın bu koşulları kabul etmesi imkansız, en azından yeni iktidar ortaklarının.
Üstelik şimdi daha önemli bir sorunu var, öğretmen hiç çalışmadığı yerden sordu soruyu: Çok güvendiği dostu Putin, rica minnetini dinlemedi İdlib’e girecek.
S-400 sattığı, büyük enerji anlaşmaları yaptığı, nükleer santral ihalesi aldığı Erdoğan yerine Esad’ı ve onun en azından Fırat’ın Batısında Toprak bütünlüğünü sağlamasından yana tavır koydu.
Çünkü meseleye stratejik bakıyor ve Akdeniz’de kendine tamamen bağlı bir liderin topraklarındaki hava ve deniz üslerine hayati önem veriyor.
Amerika ise bir yandan askeri üzerinden iyi ilişki içinde imiş gibi davranırken diğer yandan Suriye’de mevcut üslerini güçlendirmeye, Yunanistan ve Kıbrıs’ta yeni üsler açmaya hazırlanıyor.
“Amerika bizden vazgeçemez” inancı her geçen gün daha zayıflıyor. Elbette NATO, Türkiye’yi Rusya’ya kaybetmek istemez ama kaybedecekse Moskova için kullanışlı bir ülke bırakmak istemez geride.
Esad, İdlib’ten sonra Fırat’ın Doğusuna dönüp Kürtleri halledecek düşüncesinde olanlar, Amerika’nın o bölgeyi, radarlar, hava savunma sistemleri ve alanlar ile uçuşa yasak bölge haline getirmeye hazırlandığını göremiyor nedense.
Suriye’nin güneyinde 100 evet sadece 100 askerle Rus ilerleyişini durduran, bayrak çektiği üç zırhlıyla Menbiç’ten Türk Silahları Kuvvetleri’ni kımıldayamaz hale getiren bir güçten bahsediyoruz.
Özetlersek… Dediğim gibi, Abdülhamid döneminin üçüncü sınıf kopyasına tanıklık ediyoruz ve korkarım ki artık Sultan Vahdettin dönemine gelindi. Damat Ferit Paşa’nın yerini Damat Berat Paşa’nın alması en büyük gösterge.
Bu topraklarda tarih sürekli tekerrür ediyor: Diktatörlükle, baskıyla, zulüm ve soykırımla ama aynı zamanda çöküş ile…
Yazarlar
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA“Masada Milyonlar Var” 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.03.2022
7.03.2022
1.03.2022
21.02.2022
28.01.2022
11.01.2022
6.01.2022
3.01.2022
25.11.2021
18.11.2021