Erol KATIRCIOĞLU

Erol KATIRCIOĞLU
Erol KATIRCIOĞLU
Tüm Yazıları
Sayıların demokrasisi
8.07.2014
1857

 Hemen herkes bu ülkede 1946’dan bu yana toplumun önüne “sandık” konuyor olmasına bakarak bu ülkenin “demokratik” bir ülke olduğundan emin görünüyor. “Sandığın” toplumun önüne konması tabii ki önemli bir iş. Bugün hala dünyanın birçok ülkesinde sandığın bir kıymeti harbiyesi yok, birçok ülkede hala “güçlü olanın” yönettiği rejimler var. Ama öte yandan günümüz toplumlarında “sandığın” işlevi de tartışılır hale gelmiş durumda. Daha doğrusu bugün “sandığın” belirlediği yönetim biçimlerinin “demokratik” olup olmadığı da sorgulanmakta. Bence bu durum bu ülkede haydi haydi tartışılması gereken bir durum olduğu halde her nedense siyasetçilerimizin de siyaset bilimcilerimizin konuyla pek ilgisi yok.


Demokratik müzakere süreçleri “uzlaşma” ve “taviz” gibi kavramlarla yürür. Oysa bu iki terimin de toplumsal kültürümüzde iyi çağrışımlara sahip olmadıkları ortada. Bizim kültürümüzde “uzlaşmacı” ve “tavizkar” sıfatları en az küfür kadar etkilidir.  

Oysa demokratik müzakere süreçleri, bizim için en iyi olanla başkaları için en iyi olan arasında bir denge bulma süreçleridir. Bu nedenle de bu süreçler “uzlaşmalar” ya da “tavizlerle” yürür. Uzlaşma, tartışmaya katılanların, tartışmaya başladıkları bir noktadan daha iyi  bir pozisyona ulaşmaları halini, “taviz” ise, katılanların ilk fikirlerinden vazgeçmeden, yalnızca sorunun çözümü için karşılıklı razı oldukları pozisyonları ifade eder.

Tabii ki farklı görüşlere sahip olanla bir anlaşma üretebilmek kolay bir iş değildir. Örneğin “uzlaşmalarla” yürürken, başarılı olmamızın ölçüsünün, karşımızdakinin bizim iddiamızı kabul etmesi olarak alırsak, bu sonuca ulaşamadığımız her adımı daha az değerli bulmaya başlarız. O zaman da “taviz” vermek ve böylelikle sorunun çözümünde ilerlemek mümkün olmaktan çıkar. Oysa “taviz vermeyi”, her iki tarafın da iddialarından vazgeçmeden çözüm yolunda bir ilerleme kaydetmek için atılan adımlar olarak değerlendirirsek belki de “uzlaşma” arayışından daha etkili bir müzakere yolu olduğunu bile söyleyebiliriz. Bu nedenle de kimi siyaset bilimci sorunların çözümünde “taviz”i  “uzlaşma”dan daha değerli bir süreç olarak görür vs.

Bunlar üzerinde yazmamın nedeni ise demokratik tartışmada, tartışan öznelerin, “bireyler” yerine “kimlikler” olması halinde demokrasi dediğimiz sürecin kaçınılmaz olarak “uzlaşmaya” da “tavize” de kapalı hale geleceğidir. Daha açık ifadeyle tartıştığımız konu “kimliklerimizle” ilgili bir konu ise, yani bizi biz yapan fikirler, değerler ve çıkarlarla ilgili bir konu ise demokratik süreçlerin önü kendiliğinde kapanmış olur. Bu durumda ne “uzlaşma” ve ne de “taviz” çalışır. Çalışan tek şey “sandık” ve “sayılar” olur.

İşte bizim demokrasimizin “hal-i pür melali” budur. Bizde siyaset kimlikler üzerinden yapıldığı sürece sandığın önümüze konması demokrasiyle ilgili çok bir şey ifade etmez. Bu durumda “demokrasi”, toplumun nasıl yaşamak istediğiyle ilgili kararların, toplumun kendi içinde çalıştıracağı “uzlaşma” ve taviz” gibi mekanizmalarla değil, yalnızca “sayıların”, yani toplumda hangi kimlik sayıca en çok ise onun tarafından alınacağı bir mekanizmaya dönüşmüş olacaktır. Bunun ise “güçlü” olanın yönetimi anlamına gelmemesi için de çok bir engel yoktur.

Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ülkede tarihsel olarak yapısallaşmış böyle bir toplumsal doku ve böyle bir siyasal alan üzerinde yapılacaktır. Yani, seçimler ve sandık, yine kimlikler etrafında kararların alındığı bir biçimde sayıca fazla olan kimliğin istediği doğrultuda  belirlenecektir. Bu durumun gerçek demokrasiyle bir ilgisi olmadığı ise açıktır.

Demokrasimizin bu göstermelik halini aşabilmenin yolu ise doğal olarak “kimlikleri aşan”, yani “çok kimlikli” yeni bir demokrasi siyaseti oluşturmaktır. İlginç olan bu durumdan HDP dışında hiçbir partinin haberdar olmaması.

Bakalım diğerleri ne zaman ayacaklar?

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar