Etyen MAHÇUPYAN
Rejim, siyasi sistem ve toplumsal psikoloji hızla Kemalizm’den uzaklaşmasına rağmen, aydınların zihni bu yıpranmış paradigmanın etkisinden kurtulamamış gözüküyor. Kemalizm’in kimlik ve benliğe dair önermeleri çoktan bir kenara bırakıldı. Kimse 1930’lu ya da 90’lı yılların laikliğini övmüyor. ‘Ne mutlu Türküm diyene’ veya ‘yurtta sulh dünyada sulh’ türünden klişeleri terennüm etmiyor. Bunlar neredeyse birer ‘entelektüel ayıp’ konumunda…
Ancak Kemalizm’in zihniyeti özellikle laik aydın çevrelerde hükmünü sürüyor. Türkiye’de ‘aydın’ olmanın laiklikle doğal ilişkisi, bu çevreleri ataerkillik üzerinden gelişen toplumsal varoluş hallerini anlamakta yetersiz bırakıyor. Siyaseti (ve hayatı) güç ilişkileri, çatışma, kontrol, yaptırım, taviz üzerinden okumaya fazla alışıklar.
Bu nedenle Türkiye siyasetine baktıklarında tanıdık (ve rahatlatıcı) bir sürekliliği temel alıyorlar. Bir yanda ordunun başını çektiği bürokrasi (devlet), diğer yanda İslami duyarlılığın taşıyıcısı bir parti (siyaset). Buraya kadar sorun yok… Ne var ki bunlar arasındaki ilişkiyi de (yine süreklilik atfederek) otoriter zihniyet içinde yorumluyorlar.
Yani devlet ile siyaset, bürokrasi ile AK Parti, rejimin iradesi ile Cumhurbaşkanı’nın iradesi arasında bir güç mücadelesi, çatışma olduğunu varsayıyorlar. Ne var ki 2016 sonrası farklı bir evredeyiz… Tabii ki karşılıklı küçük sınamalar, ön almalar, fırsat kullanmalar, alan genişletmeler yaşanıyor. Ancak devlet ile siyaset arasında artık çatışma yok…
Dolayısıyla ne devlet Erdoğan’ı ne de Erdoğan devleti ele geçirmiş durumda. Buna ihtiyaç da duymuyorlar. Aksine birbirlerinin varlığı sayesinde söz konusu yakınlaşmanın (ve dolayısıyla rejimin) meşruiyeti artıyor, kalıcı olma şansı yükseliyor.
Söz konusu değişimi anlayamadığınızda Erdoğan ve AK Parti’deki değişimi de anlamak zorlaşıyor. 2010 yılında Erdoğan hala bürokratik tasalluta karşı direnen, demokratik alanın genişlemesi için uğraş veren biriydi. 2015’ gelindiğinde yaşadığı kişisel deneyim (Gülencilerin milletvekili talebi, Hakan Fidan’ın tutuklanma girişimi, Gezi hadisesi, Batı’nın Mısır’da Sisi darbesine onay vermesi, 17/25 Aralık, hendek olayları) Erdoğan’ın psikolojisini radikal biçimde etkiledi. Muhtemelen düşmanlarla ve çoğu kifayetsiz siyaset erbabı ile çevrili olduğunu, bu dünya karşısında ‘yalnız ve tek başına’ kaldığını düşündü.
Bu arada 2015 Kasım seçimi büyük farkla kazanıldı ve Erdoğan kendisini ‘tek adam’ kılmak, nihayet misyonunu gerçekleştirmek üzere parti içi tasfiyeye girişti. AK Parti kısa sürede katıksız bir lider partisine dönüştü. Gülencilerin bir yıl sonraki darbe girişimi ise tüm Gülen camiasının tasfiyesi için kullanıldı. Bürokrasi boşaldı, yerine MHP’liler geldi ve aynı MHP Erdoğan’a arzuladığı başkanlık sistemini sundu.
Cumhurbaşkanlığı sistemiyle birlikte devletle siyaset arasındaki çatışma dönemi de kapandı. İktidarın kamusal alandaki otoriterliği bizi yanıltabilir… İktidarın iç yapılanmasında otoriter değil, ataerkil ilişkiler hakim. Tarafların asıl kaygısı birbirine uyum sağlamak, birbirini dışlamamak, aralarındaki ‘sağlıklı’ ilişkiyi sistemleştirerek kalıcı hale getirmek. Nitekim yeni anayasa da bunu yapacak…
Yeni İttihatçılığın iktidar tasavvuru yönetimin giderek organik bir bütünleşmeye ulaşmasını, tek bir bütüncül irade oluşturmasını hedefliyor. Kimse kimseyi ‘ele geçirmiyor’. İktidar ‘el ele’ bir ‘büyük misyona’ hazırlanıyor.
Nitekim ordu mensuplarının nasıl hızla değiştiğini gözlemliyoruz. YAŞ kararlarının nasıl kolayca ve ‘yumuşak’ bir biçimde hayata geçtiğini fark ediyoruz. Kariyeri sonlanan (kendisine ‘haksızlık’ yapılan) generallerin bile duygusal veda mesajlarıyla Erdoğan’a güzelleme yaparak ayrıldıklarını görüyoruz. Bu subaylar İslamcı değil, bir anda dindar da olmuyorlar. Ama onların gözünde (ve gerçek de bu!) Erdoğan 10 yıl önceki kişi değil. Eski rejimde devlete mesafeli olan bu siyasetçi, yeni rejimde devletin organik parçası.
Organik bütünleşme sadece devletle siyaset arasında yaşanmıyor. Devletle toplum arasında da aynı dinamik işliyor. Yeni İttihatçılık bunu ‘makbul’ kimliği dönüştürerek başardı.
Kemalizm fazlasıyla modernist ve normatif bir proje ile yola çıkmıştı. ‘Yumuşak Türklük/sert laiklik’ şeklinde tasavvur edilen ideal kimlik nihayette başarısız bir deneyim oldu. Devlet Türklük algısını gerekli ölçüde yumuşatamadı… Toplum ise önerilen sert laikliği hazmedemedi. Bazıları fazla laik olurken, kültürel muhafazakârlar ve dindarlar cemaatçi reflekslerini korumakla kalmayıp siyasete tahvil ettiler.
Bu açıdan bakıldığında Yeni İttihatçılığın Kemalizm’e göre daha ‘demokratik’ bir kimlik anlayışıyla yola çıktığı öne sürülebilir. ‘Sert Türklük/yumuşak laiklik’ daha davetkar bir tutum. Cumhuriyet’in başından bu yana dışlanan dindarlar artık kendilerini devletin içinde, onun parçası olarak görüyor ve ‘benim devletim’ demeye daha hazırlar. Bu vizyon değişikliği ülkenin çoğunluğunun yeni rejimi ‘kendiliğinden’ desteklemesini sağlıyor. Artık toplumun çoğunluğu ile devlet arasında ideolojik bir gerilim yok… İktidar (ekonomide yaptığı gibi) akla ziyan işler yaparak halkın gündelik hayatını zehretmediği sürece kalıcı olmaya aday.
Yeni İttihatçılığın ‘sert Türklük’ anlayışının Kürtler açısından sorun yarattığı doğru. O ilişkide de yeni bir evrenin öncesindeyiz… Ama buradaki ‘kayıp’ göründüğü kadar değil, çünkü Kemalizm de hiçbir zaman ‘yumuşak’ bir Türklük üretememişti. Nihayette bütün o köy boşaltmalar, orman yakmalar, infazlar, dışkı yedirmeler, işkenceler Kemalizm’in hükmettiği dönemde yaşandı.
Devletle toplum arasında yeşermekte olan ‘organik bütünleşme’ bir ‘öz tasavvuruna’ dayanıyor. Devletin geçmişten geleceğe uzanan bir özne olarak ‘yeniden’ kurgulanması yeni bir geçmiş anlatısını, sembolleri, ritüelleri öne çıkartıyor. Toplum şu anki devletin ötesinde, yok edilemez bir tarihsel güç olan ve özü değişmeyen ‘Devletin’ parçası olmaya davet ediliyor. Ve şaşırtıcı olmayan biçimde laiklerin de bir bölümü (Ulusalcılar) bu davete hevesle katılıyor.
Batı’ya mesafeli durma, kabadayılık etme, yayılmacı dürtüleri besleme ve bunların hepsini ‘bağımsızlık’ kavramı altında toparlama birçok kişi için gurur okşayıcı bir ‘yeniden doğuş’ hali. Yaralı benliğin ihtiyaçlarına getirilen bir yanıt… Kemalistlerin bile kayıtsız kalamayacağı bir durum. Ne de olsa Kemalizm bir ‘giydirilmiş kabuktu’ ve her Kemalist’in içinde muhtemelen bastırılmış bir İttihatçı halen hüküm sürmekte…
Devletin toplumla organik bütünleşmesinin önkoşulu toplumun ‘milletleşmesi’. Geçmişin ‘din-u devlet’ anlayışına benzeyen bir ‘millet-u devlet’ yaklaşımı inşa oluyor. Benzerlik açık çünkü bu modern anlamıyla ‘millet’ değil, bildik nitelikleriyle cemaat… Diğer deyişle Yeni ittihatçılık ‘millet’ derken, devletle bütünleşen ve giderek genişlemesi beklenen bir cemaatlaşma anlıyor.
Nitekim söz konusu bütünleşmeyi kabullenmeyen, devlete mesafeli duranlar kendiliğinden milletin dışına itiliyor ve fıtraten dışında görülüyor. Bu da devletle bütünleşen kesimleri diğerleri aleyhine avantajlı kılıyor ve sayısız örneğini görmekte olduğumuz oportünizmin kapılarını açıyor.
Devlet-‘millet’ bütünleşmesi ideolojik ve psikolojik alanda cereyan ederken devletle siyaset arasındaki organik bütünleşmenin ‘fiziksel’ yönü de güçlü. Siyasi ve ekonomik rant yaratma ve bölüşüm dinamikleri o cenahta bir iç denge, bir tür ‘hakkaniyet’ üretmek zorunda.
Benzer bir denge ve hakkaniyet mekanizmasının siyasetle toplum arasında da olması beklenir. Yeni İttihatçı modelin kalıcılığı siyasetle toplum arasında da organik bütünleşme üretip üretemeyeceğine bağlı olabilir. Siyasetin toplumla ‘fiziksel’ bir paylaşım içinde olduğunu göstermesi ve toplumun bu paylaşımı hakkaniyetli bulması gerekiyor.
Ataerkil zihniyetin çerçevesi içinde (halk açısından) siyaset, toplum için düşünen, çırpınan, onun hayrına her türlü meşakkati çeken, onu koruyup kollayan, ona rehberlik eden, devletin imkanlarını ‘halkı için’ geliştirip tahsis eden bir ‘aracı kurum’. (Siyaset açısından) halk ise, kendisine verilenin kıymetini bilen, bunun için şükran duyan, siyasetin önceliklerini paylaşan, gereğinde külfete rıza gösteren ve karşılığında (ya da bu tutumun doğal uzantısı olarak) kendisini devletin parçası kılan, böylece ‘özneleşen’ bir cemaat.
Yeni İttihatçılık devletle siyaset, devletle toplum ve siyasetle toplum arasında birbirini tamamlayan ve destekleyen bir organik bütünleşme tasavvur ediyor. 2016 yılından bu yana da iktidar sayesinde bu bütünleşme adım adım hayata geçiyor. Yeni anayasa söz konusu yeni rejimin (tüm benlik, kimlik ve vatandaşlık nitelikleriyle birlikte) meşruiyetini ve ilanihaye kalıcılığını ilan etme hamlesi olarak planlanıyor.
Yaşananların çoğu basit, ilkel, niteliksiz, ham, hatta pespaye gözükebilir. Gerçekten de öyle… Ama ülkeyi geri dönüşü olmayabilecek bir yöne doğru götürüyor. Yaşanmakta olanların bir bütün olarak derinliğini ve ciddiyetini kavrayamayanların elinde ise, hüsran dışında bir şey kalmayacak gözüküyor.
Yazarlar
-
Metin KarabaşoğluYönetilenlerin özgürlüğü yöneteni de özgürleştirir 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞ“Ortaklaşmacı demokrasi” örnekleri: Fransa-Yeni Kaledonya özerk bölgesi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURTrump’ın Gazze Planı’nın alternatifi ne? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEÖcalan’ın özgürlüğü 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTrump Planı? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBeklenen Mesih: Kurtarıcı arayışının toplumsal anatomisi 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünEleştirelim ama plana da şans tanıyalım… 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHamas’ı kim silahsızlandıracak? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanS-400’leri ne yapabiliriz? 1.10.2025 Tüm Yazıları
-
nevzat cingirtNeden Yazmıyorsun? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciAsgari ücret 30.000 TL 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZYeni Çözüm Süreci: Hakikatle yüzleşme 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanJet motoru sıkıntısı: Tek geciken Kaan değil 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayArjantin’in çıkmazı: Şok terapi, bağımlılık ve ABD’nin gölgesi 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRMHP’li Yıldız’ın KON’u AK Partili Miroğlu’nun Roja Welat’ı… 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUGazetecilik bir kez daha tartışılıyor 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasKendi uçağımızı kendimiz yaparken 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalKirk ve ICE vakaları ile faşizme doğru mu? 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKrallar ve ulus-devletler 30.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞSİYASETÇİ ZENGİNLEŞİRKEN VATANDAŞ FAKİRLEŞİYOR, NEDEN? 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRTÜSİAD isyan etmişti: Ciner’e kayyumun gerekçesi o madde! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANGazetecilik can çekişiyor! 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRZeytinlik yasasından Akbelen ve İliç'e; enerji ve maden hikâyesinde kaybolan gelecek 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYATürkiye’nin Demokratikleşmesi ve Kürt Sorununun Çözümü: Ciddiyetin Tarihsel Zorunluluğu... 29.09.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSarkozy’nin tarihi mahkûmiyeti 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunYazmak, ciddi bir iştir 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYMutlakiyetçiler ve Cumhuriyetçiler 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CAN“Trump’ın verdiği meşruiyet” notları 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluTrump’a neler verdik, neler alacağız! 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİTrump-Erdoğan görüşmesine hile karıştı mı? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın tercihleri 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇZaferden hapishaneye 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKSüreç Suriye’yi, Suriye süreci bekliyor. Peki bu kısırdöngü nasıl aşılacak? 28.09.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuBoeing - Gazze ilişkisi nedir? 26.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNYetersiz bakiye! 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANAlev rengi hüznüyle sonbahar… 25.09.2025 Tüm Yazıları
-
Fikret BilaŞimdi de Mansur Yavaş hedefte 24.09.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞBayrampaşa ve maskeli balo 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENKasabın bıçağını bileyen adam 23.09.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezGonca Kuriş’in kemiklerini, sevenlerin yüreğini sızlattılar 21.09.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraCumhuriyet-Halk-Parti 20.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRYANARDAĞ ÖZÜR DİLEMELİ 17.09.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENPogromlar, darbeler, acılar ayı Eylül.. 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçArşivden | 12 Eylülcüler nasıl bir ülke hayal etmişti? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMTERÖRSÜZ TÜRKİYE’YE GEÇİŞ SÜRECİ! 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye’nin en iyi/kötü dönemi hangisiydi? 14.09.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBir 12 Eylül Sabahı 12.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNÖcalan, Erdoğan’a “Seni yine başkan yaptırırız” sözü mü veriyor? 11.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİN2016 belediye ablukaları ve 2025 darbesi 9.09.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNMesele CHP Değil! 8.09.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPalantir ve "Tech. Republic" 7.09.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKENBarışı dilerken 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBİR ÖĞRETMEN YETİŞTİRME HİKAYESİ 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAAçlığı yönetemeyenler aç hayvanlarla uğraşıyor: Ülke yangın yeri 6.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENRojava: Beklentiler, Gelişmeler, Olasılıklar 5.09.2025 Tüm Yazıları
-
İlnur ÇEVİKParti kapatma! Kayyum veya emanetçi ata yeter… 4.09.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezHangisi doğru? 3.09.2025 Tüm Yazıları
-
Galip DALAYKüresel Güney Neden Çin’den Vazgeçmiyor 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANTürkiye’de ve Yunanistan’da Aleviler – Yeni Bir Tablo 1.09.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEMete Tunçay 25.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANÇÖZÜM NASIL GELİR! 20.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANBilge ve bilgin Mete Tunçay 19.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYPutin, Trump’ı parmağında oynatmaya devam ediyor 17.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARSorumluktan kaçmak umuttan kaçmaktır 12.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
-
Levent GültekinDin, insanları kardeş yapar mı? 26.09.2023 Tüm Yazıları
-
Ayhan AKTARŞair Roni Margulies’in ardından… 7.08.2023 Tüm Yazıları
-
Ceyda KaranBiden ve iki cephede birden yenilgi 30.06.2023 Tüm Yazıları
-
Orhan Kemal CENGİZMuhalefetin sınavı asıl şimdi başlıyor 1.06.2023 Tüm Yazıları
-
Roni MARGULIESMutlu bitmiş bir göç öyküsü 20.05.2023 Tüm Yazıları
-
Burhanettin DURANTarihi Yol Ayrımındaki Kritik Seçim 6.05.2023 Tüm Yazıları
-
Celal BAŞLANGIÇKendini kurtarmak için Erdoğan, Erdoğan’ı reddedecek! 14.04.2023 Tüm Yazıları
-
Ergun AŞÇIErsagun Hanım 5.03.2023 Tüm Yazıları
-
Uğur Gürses‘Dolambaçlı katlı kur’ yolunda 23.01.2023 Tüm Yazıları
-
Besim F. DellaloğluMesafenin Sosyolojisi 16.12.2022 Tüm Yazıları
-
Hidayet Şefkatli TUKSALKur’an kurslarında yatılı eğitim ve çocukların korunması 15.12.2022 Tüm Yazıları
-
Nergis DemirkayaAltılı Masa ortak yönetim planı: Her partiye bir yardımcı bir bakan 17.11.2022 Tüm Yazıları
-
Nabi YAĞCIŞaşıyorum gerçekten… 24.10.2022 Tüm Yazıları
-
Berin UYARONLAR İÇİN... 12.09.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim UsluSeçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? 9.09.2022 Tüm Yazıları
-
Hasan GÜRKAN“SEVMEK YİNE DE BİR SARRAF İŞİDİR, YERYÜZÜ KİTAPLIĞINDA” 18.08.2022 Tüm Yazıları
-
Oktay Cansın EMİRALSAVAŞ VE ZAMAN 7.08.2022 Tüm Yazıları
-
Özgül Üstüner COŞKUNİnceden 5.07.2022 Tüm Yazıları
-
Namık ÇINARBir toplumun geri kalma inadı 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Barış SoydanGıda Komitesi’nin ve enflasyonla mücadelede başarısızlığın acıklı öyküsü 21.06.2022 Tüm Yazıları
-
Melih ALTINOKAna muhalefet lideri Akşener mi olacak? 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
Mehmet BARLASAnkara’yı sel aldı 14.06.2022 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZİKİ MEZAR, İKİ İNSAN ve IRKÇILIK 12.06.2022 Tüm Yazıları
-
Atilla YAYLAKanunlar ve fiyatlar 10.06.2022 Tüm Yazıları
-
Fatma Bostan ÜNSALBu kez Günah Keçisi SADAT mı? 23.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet İlhanBurhan Sönmez’in İstanbul İstanbul’unda Yerin Altı ve Üstünde Ne Yaşanıyor? 15.05.2022 Tüm Yazıları
-
Kübra ParSessiz İstila belgeseli ve sığınmacı meselesi 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Yavuz BAYDARİmamoğlu olayı ardından: ’Altılı Masa’ bir ortak aday çıkarabilecek mi? 9.05.2022 Tüm Yazıları
-
Ergun BABAHANTürkiye’nin patlamaya hazır yeni kırılma hattı: Suriyeliler 22.04.2022 Tüm Yazıları
-
Kemal BURKAYİSVEÇ DEMOKRASİSİ VE KURAN YAKMA OLAYI… 17.04.2022 Tüm Yazıları
-
Tarık Ziya EkinciGAZETECİ AYDIN ENGİN VEFAT ETTİ 24.03.2022 Tüm Yazıları
-
İbrahim KaragülBu bir Avrupa savaşı ve çok uzun sürecek. -Batı, Türk-Rus savaşı istiyor! 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Cengiz AKTARSavaş notları 1.03.2022 Tüm Yazıları
-
Aydın ENGİNBir MHP’nin 2. Başbuğ’undan, bir benden 7.02.2022 Tüm Yazıları
-
Nezih DUYGUMete Toksöyle (30 Mart 1954 - 02 Şubat 2022) 3.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet KARDAM28/29 Ocak Karadeniz Katliamı'nın 101. Yılı 1.02.2022 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKAN“Ya herro ya merro” mu dedi?.. 7.01.2022 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
20.02.2025
15.10.2024
24.09.2024
19.09.2024
10.09.2024
2.09.2024
13.04.2024
12.04.2024
11.04.2024
28.11.2023