Etyen MAHÇUPYAN
Yerleşik Batı demokrasilerinin belirgin yanlarından biri, köklü siyasi partilere sahip olması ve siyasetin genel olarak bu siyasi partilerin içinde aranmasıydı. Ne var ki modernliğin sorun çözmede yetersiz kaldığı, toplumsal yapının yabancıların gelişiyle çoğullaştığı, sosyolojik zemindeki kültürel yeknesaklığın farklı cemaatler tarafından bozulduğu şu son dönem bu tabloyu doğal olarak değiştirdi ve ideolojik olarak 'uçta' yer alan duygusal tepkileri siyasete tahvil eden popülizan partiler hızla devreye girdi.
Diğer bir deyişle merkez değişmedi ama küçüldü... Türkiye'de ise çok partili hayatla birlikte çok sayıda parti doğup öldü ve hemen hepsi de merkezde olmayı hedefledi. Öyle ki merkezin dışında kalanın ancak sembolik bir anlamı oldu. Bunun başlıca nedeni vesayet sistemiydi... Çünkü siyaset, ordu ve yargının çizdiği sınırlar dahilinde cereyan ediyor, ideolojik konularla ilgili karar mekanizması askerin elinde bulunuyor, bu da icazete muhtaç bir 'merkez' üretiyordu. AKP hareketi bu statükoyu sona erdirdi ama bir yönüyle de korudu... Sivil siyasetin vesayetçi baskı karşısında direnmesiyle bürokratik tahakküm merkezin kenarına doğru 'süpürülürken', AKP'nin kendisi yine aynı merkezin içine yerleşti. Batı'dakinin aksine merkezin daralmasına tanık olmak bir yana, değişen öznesiyle daha da kalıplaşma eğilimi gösteren bir merkez ortaya çıktı.
Bu durum muhalefeti rahatsız etmedi. Sistemin içinden gelen CHP ve MHP'nin mücadelesi zaten aynı merkezin örneğin Kürt siyaseti gibi 'dış' unsurlara karşı korunması ilkesine dayanmaktaydı. İslami siyasetin de aslında merkez dışında kalması istenmişti ama bu alandaki başarısızlık muhalefeti merkezin dışına çıkmaya teşvik etmedi. Aksine giderek AKP hegemonyası altında kalan bu merkezin dışına atılmamayı, varlıklarını sürdürmeyi garanti etmeyi hedeflediler. Bu da onları belirli bir statükocu oya hapsetti ve değişimin adım adım onlardan oy çalarak iktidarı büyüttüğü bir garip siyasi maceraya kilitlenip kaldılar.
Aslında bu ortam kendilerini merkez dışında tanımlayacak yeni aktörler için bulunmaz bir imkân gibi gözüküyordu. Muhalefetin gerçek bir muhalefet olamadığı, BDP'nin ise PKK bağımlılığı nedeniyle kişiliğini ortaya koyamadığı bir siyasi atmosferde, toplumsal muhalefeti taşımaya aday yeni aktörlerin çıkması beklenirdi. Ne var ki Türkiye'deki mesele sadece merkezin dışında siyaset üretmek değil, büyük bir değişim dinamiğinin sonucu olarak cumhuriyetin yeniden kurulması... Ve bu durum AKP'ye hak ettiğinden daha büyük bir kredi açılmasına neden oluyor. Sanki toplum daha 'dar' gördüğü siyasi konular etrafında enerji kaybı yaşamayı pek de anlamlı bulmayarak, iktidara bu tarihsel dönemeci geçmesi için hoşgörülü bir destek veriyor.
Sonuçta hem muhalefetin olmadığından şikâyet ediliyor hem de yeni bir muhalefetin ortaya çıkma koşulları oluşmuyor. Böylesine kısır bir ortamda Eşitlik ve Demokrasi Partisi'nin yalpalamayan bir çizgi üzerinde kendini oluşturması ve geçenlerde Yeşillerle birleşmesi ilginç ve umut verici bir gelişme. Öte yandan böyle bir partinin daha en az on yıl 'esamesinin' okunmayacağını da baştan kabullenmek lazım. Ancak buna karşılık bu on yılı kendisini derinleştirerek ve işlevselleştirerek geçirecek olan bir EDP'nin de 'yeni cumhuriyetin' etkili bir merkez dışı gücü olması muhtemel.
Dolayısıyla karşımızda ilk başta karamsarlık veren, ama yeterli bir vizyon içinden bakıldığında gerçekçi olarak iyimserlik de ima edebilen bir tablo var. EDP'nin bu süreyi hiçbir şey yapmadan beklemesi ise bitmesi demek olur. Merkez içi siyasete alet olmayan, aksine merkezi genişletmeyi amaç edinen bir stratejinin geliştirilmesi gerekiyor. Cinsiyetçilik ve çevre gibi konular hemen akla gelenler ve EDP'yi teşkil edenler düşünüldüğünde muhtemelen ilk girilecek kanallar olacak. Ne var ki bunlar Türkiye toplumunun kolayca kulak kabartacağı alanlar değil. Kalkınmacılığın, küresel entegrasyonun son derece cazip bulunacağı bir on yıl yaşayacağız...
Soru şudur: Acaba diğer partilerin beceremeyeceği ama EDP'nin yapabileceği ve geniş kamuoyunun göz ardı edemeyeceği bir siyaset üretilebilir mi? Örneğin dünyadaki farklı siyasi oluşumlarla ve özellikle Ortadoğu'dakilerle yakın ilişki kuran bir EDP, dış politikada bir ağırlık taşımaya doğru gider mi? Veya hem laik kesime hitap eden hem de AKP kadroları ile samimiyetle konuşan bir 'sol' parti olunabilir mi?
Temel gerçek, eğer iktidar vahim bir hata yapmazsa, Türkiye'nin en az bir on yıl daha AKP tarafından yönetileceği ve siyasetin AKP endeksli olacağı, ancak kategorik AKP muhalefetinin bir 'yavaş ölüm' anlamına geleceğidir. İkinci gerçek ise EDP'nin ne temsiliyet yeteneğine ne de yapabilirlik gücüne sahip olduğu, ayrıca köklü bir siyasi damara da oturmadığıdır. Bu durumda partinin tek bir göreceli üstünlüğü olabilir: Kadroları... EDP yereli de kuşatan ve yüzeyselliği aşan bir entelektüel gücü toparlayabilir ve gerçek 'işler' üzerinde yoğunlaşabilirse, toplum o sesi duyacak ve kenara yazacaktır.
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
- Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (2)
25.10.2025 - Kemalizm mi daha ‘iyi’, (Yeni) İttihatçılık mı? (1)
25.10.2025 - Kürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye!
15.03.2025 - Muhalefet için bir not: İktidar (sanılanın aksine) tutarlı ve başarılı!
20.02.2025 - İktidarın Kürt ‘açılımı’ üzerine bir not
15.10.2024 - Çocuklar anayasa yapabilir mi?
24.09.2024 - Mustafa Kemal’in büyümeyen çocukları
19.09.2024 - Nasıl bir ordu isterdiniz?
10.09.2024 - Yeni İttihatçılık havuzunun bilinçsiz balıkları
2.09.2024 - Seçimlerden kim kazançlı çıkacak?
13.04.2024
Yazarlar
-
Bahadır ÖZGÜRLaleli Çamaşırhanesi -3- Videoya çektiler: ‘Cırt’ sesi geldikçe bağırıyor! “Maşallah, Maşallah!..” 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİKandil’in polemikçisi şampanya sosyalistlerine karşı 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUErdoğan’ın ötesi… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRBu durumda AİHM yetkilileri de Trump’tan yardım istesin… 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEABD, Suriye için neye karar verdi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluBüyük sorunları çözememe serisi bu kez bitecek mi? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin Sönmezİktidar politikası ters mi tepiyor, tersine mi işletiliyor? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİktidarın ağzındaki bakla!... 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa PAÇALEş Şara’dan yeni bir Esad çıkarmak mı? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERHarakiri Bütçesi 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraKaçıncı CHP? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldız ÖNENGüney Amerika’da büyüyen gölge 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENKürt Sorunu 2.0’a Hazır mıyız? 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUÖcalan’ın mektubu üzerine bazı gözlemler 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞEntelektüel üretimin kaybı-Rejimin vesayeti-Siyasetin iflası 13.12.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZÖzel’in bütçe konuşmasında sürece dair mesajları 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezOrta sınıf nereye gitti? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanAmerika çökmekte olan bir uygarlık mı? 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolAK Partili bir okurla sohbet 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAKANBahis oynayan bakan kim?.. CASUS KİM?.. 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuCeylanpınar cinayeti… 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSeçime henüz vakit varken sandık hesabı 12.12.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilTürkiye neden sanayileşemiyor: Sermayenin, güvenin ve kurumların zayıflığı öyküsü 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAJohn Holloway ; Abdullah Öcalan’ın Kuramı Devrim İhtimali Fikrini Yeniden Düşünülür Hale Getiriyor! 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENFeti Yıldız kime sesleniyor? 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciEn büyük tehlike NÜFUS yokluğu 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇHakim sınıfın iki zümresi 11.12.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTElveda Lenin ve Düzce Belediyesi… 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSuriye bir kere daha çözümü bozabilir mi? 10.12.2025 Tüm Yazıları
-
Selva DemiralpHissedilemeyen büyümenin anatomisi 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞCHP programı halka ne vadediyor? Nasıl bir parlamenter sistem? 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalHay'at Tahrir el-Şam'ın Evrimi ve Suriye'nin Geleceği 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasSokak çeteleri devlet kurumlarına karşı 9.12.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNStratejik illüzyon! 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEÇıkış yolu 8.12.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞAYM BAŞKANI AĞLIYORSA… 8.12.2025 Tüm Yazıları





































sodom
Sayın Marguilles bu konularda fazla yazı yazmaya devam ederse çok yakında Sevanyanın başına gelenleri yaşayacaktır. Bakalım görelim ne olacak? Amma sonradan da sakın "bu endişeli laikler de haklıymış galiba" diyenlerden olmasın...
Özgür A.
Eşcinsellik gibi bir konuya değindiğinizde hemen Yahudiliğiniz aklına geliyor bazı gizli ırkçıların. Eşcinsellere saygı duyan Yahudi, İsevi, Müslüman sayısı çoktur. Anlamayanlar için tekrar edelim. Eşcinsellik bir hastalık değildir. Eşcinsel insanlar doğanın bir çeşididir. Onları görmezden gelmeye çalışabilirsiniz ama varoldukları ve eşcinsel eğilimlerinin süreceği gerçeği değişmez. En güzeli özgür bir biçimde kendilerini ifade etmelerine zemin hazırlamaktır.
M Ali Haydar
sapiklari savunduxunuzkadar ahlakli olunmalidiye yazarlar yazi yazsalar insanlik pislikler bunalim sarmacinda takilib kalmazdi
Elciye Zevalolmaz
Evimde "......" yapamazsınız, benim inançlarıma aykırı diyebilirmiş kadıncaaz ama işyerimde buyurun isted,iğniz sapıklığı yapın.. isterseniz Taylanddaki gibi sübyanlar getirin ırzlarına geçin" demek zorunda imiş dindar hanım. Kime göre? Marguliese göre. Tabii aynı yazara göre PKK çocuk, kadın katletmede yerden göğe kadar haklı çünkü biz Türkler Kürtlere çook zulüm ettik. Bu arkadaş proje yazarıdır sayın okur. Beynelmilel Yahudinin Türkiye kolunda bu defa sapıklıkları meşrulaştırmak yolu ile toplumu, ülkeyi "değiştirme" görevi ifa ediyor.