Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu
Gökçer Tahincioğlu
Tüm Yazıları
Hatice Kaçmaz’dan Ceyda Yüksel’e, tutkulu sevgiden, elem ve öfkeye: Kayıp adalet
21.08.2025
105
Hatice Kaçmaz yargıya göre tutkulu sevgiye yanıt vermediği için, Orhan Munis tarafından çorabına sakladığı 19,9 cm'lik bıçakla; Ceyda Yüksel cinsel ilişkiyi reddederek karşısındakini elem ve öfkeye boğduğu için Serkan Dindar tarafından camını kıracak şekilde tutup, kapıya vurularak öldürüldü... İki cinayet arasında altı yıl var. Kaçmaz’ın öldürüldüğü gün ile Yargıtay kararı arasında 11 yıl... Ve bütün bu saçma gerekçelerin hukukta gerçekten karşılığı varmış gibi birileri çıkıp bunları yorumluyo

Aradan tam 11 yıl geçmiş…

Ankara’da TRT sanatçısı Hatice Kaçmaz’ın öldürülmesiyle, Ceyda Yüksel cinayetinin Yargıtay’da karara bağlanmasının arasında tam 11 yıl var.

Geriye gitmek, daha da geriye gitmek mümkün.

Başka örnekler, unutulan başka kadınların isimleri, listeler bulmak mümkün.

Ama biz Hatice Kaçmaz’ı anımsayalım… Ceyda Yüksel’i unutmamak için…

* * *

Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2022’de Hatice Kaçmaz cinayetini karara bağlarken içtihat niteliğinde bir yoruma da imza attı.

O tarihte, Kaçmaz hakkındaki bu hükmü, “skandal karar” olarak T24’te duyurduğumuzda, bir bölüm hukukçu ayağa kalktı.

“Siz hukuk tekniğinden ne anlarsınız” gülüşleri, “örf ve adetlerden” bahsedenler, garip garip teknik sandıkları yorumları maharet gibi dile getirenler…

Anımsayalım…

Hatice Kaçmaz, TRT’de görev yapıyordu. Bir süre önce boşanmıştı ve küçük kızıyla sakin bir hayat yaşıyordu.

Bir süre Orhan Munis adlı kişiyle görüştü, kendisine uygun olmadığına karar verdi ve görüşmeyi kesti. Ancak Munis, aralıksız mesajlarına devam etti.

Kaçmaz, bu aralıksız mesajların artık bitmesi için son bir kez görüşmeyi kabul etti.

Evinin yakınında bir parkta, açık alanda görüşmek üzere sözleştiler.

Munis, görüşmeye 19,5 cm uzunluğunda bir bıçakla geldi. Taksiden inerken bıçağı çorabına soktu, sakladı.

Daha önce de Kaçmaz’a evlilik teklif eden ve olumsuz yanıt alan Munis, parktaki görüşmede teklifini yineledi. Kaçmaz, yine olumsuz yanıt verdi.

Munis, bunun üzerine yanındaki bıçakla genç kadını yaraladı. Hayatını kaybedene kadar başında bıçakla bekledi.

* * *

13 Eylül 2014’te, 33 yaşındaki Kaçmaz, Ankara’nın ortasında bir parkta öldürüldü.

Yakalanan Munis, Kaçmaz’ın erkekliğine hakaret ettiğini, evlilik teklifine, “dost hayatı yaşayalım” yanıtını verdiğini, kendisiyle dalga geçtiğini anlattı. Yanında bıçakla gelmesini, “Cinayeti tasarlamadım, bir anda oldu. Kurban almaya gidecektim” diye açıkladı.

Avukat Ceren Şimşek, o dönemde, Munis’in cebinde kurban alacak parası olmadığını, cinayeti tasarladığı için bıçakla geldiğini açığa çıkardı ancak yargı sesini duymadı.

Ağırlaştırılmış müebbet yerine müebbet hapis istemiyle dava açıldı. Örtülü indirim en baştan yapıldı.

Avukatlar, kadın örgütleri yargılama boyunca buna itiraz etti. “Tasarlama” suçundan ağırlaştırılmış müebbet istedi. Ancak Ankara 1. Ağır Ceza Mahkemesi, müebbeti yeterli buldu. Gerekçeli kararında da bu durumu, "Maktule ile evlenmeyi isteyen sanık, maktulenin bir türlü kabul etmemesi, ayrılma düşüncesini kendisine açıklaması sonucu içindeki tutku derecesindeki aşırı sevgiden kaynaklı duygusallığın etkisi ve ruh hali üzerinde yarattığı hiddetle yanına bıçak alarak, o hiddetin sonucu olarak maktuleye bıçak darbelerini vurmuştur" diye açıkladı.

Mahkemeye göre, cinayete tutkulu sevgisi neden olmuştu!

* * *

Bu karar Yargıtay 1. Ceza Dairesi tarafından da onandı. Yargıtay Başsavcılığı, karara itiraz etti. Tebliğnamede, cinayetin öfke patlaması altında işlenmediği, düşünme, karar, planlama ve icra safhalarının bulunduğu kaydedildi ve kararın bozulması istendi.

Artık söz Yargıtay Ceza Genel Kurulu’ndaydı. Ceza yargılamalarının en üst makamı…

* * *

Genel Kurul, tartışmalı bir oturumun ardından içtihat niteliğindeki kararını verdi. Başsavcılığın itirazını şu gerekçeyle geri çevirdi ve kararı onadı:

"Maktulden ayrılmayı aklından geçirmeyen, tersine maktulle bir an önce evlenmeyi arzulayan sanığın, kendisiyle evlenmeyi kabul etmeyen ve ayrılma düşüncesini kendisine hissettirip açıklayan maktule duyduğu hiddetle yanına tedbiren aldığı bıçağı, maktulle konuşmalarının olumlu geçmesi hâlinde kullanmayacağı düşüncesiyle sağ bileğine bağladığı, maktulün kendisinden ayrılma konusunda ısrarcı olması üzerine kapıldığı hiddet duygusunun etkisiyle maktule vurduğu, birden fazla defa bıçak darbesi ile ölümüne sebep olduğu hususları hep birlikte değerlendirildiğinde, sanığın eyleminin aralarında geçen görüşme sonunda isteğinin kabul edilmemesinden kaynaklanan duygusal çöküntü ve hiddetin etkisi altında soğukkanlı bir şekilde düşünmesini engelleyecek şekilde aniden gerçekleştiği, telefon görüşmeleri ve buluşmaları arasında yaklaşık bir saatlik zaman dilimi olduğu, tasarlamanın kabulü için gerekli makul bir sürenin geçmediği, diğer yandan olay yerine evlenme isteğinin reddedilmesi ihtimaline bağlı olarak suçta kullandığı bıçağı sağ bileğinin içerisine bağlayarak gelen ve bu nedenle şarta bağlı olarak hareket eden sanığın eyleminde tasarlamanın koşullarının oluşmadığı ve kasten öldürme suçunu oluşturduğu kabul edilmelidir."

* * *

Ne güzel değil mi?

Anlı şanlı hukukçular, bu kararın ne kadar yerinde olduğunu savundu haber yapılınca. Müstehzi gülüşlerle ne çok bildiklerini anlattılar.

Bu tabloda sadece Yargıtay’ın değil herkesin katkısı var!

* * *

Ceyda Yüksel cinayetine giden yollar işte buralardan geçiyor.

Yüksel de tıpkı Kaçmaz gibi tanıdığı bir erkek tarafından öldürüldü.

İzmir'de 20 Ağustos 2020'de kaynak ustası Serkan Dindar'ın (45) dairesinden tartışma ve cam kırılma sesleri geldiği ihbarı üzerine polis çağrıldı. Polis, daireye girdiğinde Ceyda Yüksel'i (21) ölü buldu. Dindar, alkole sığındı ve olayı anımsamadığını söyledi.

İzmir Cumhuriyet Başsavcılığı da tıpkı Ankara Başsavcılığı’nın Kaçmaz cinayetinde yaptığı gibi ilk indirimi davayı açarken verdi. Ağırlaştırılmış müebbet hapis yerine, “kasten öldürme” suçundan müebbet hapis istemiyle dava açtı.

Oysa Dindar, cinayeti “canavarca bir hisle” işlemişti. Genç kadının ölüm biçimi ve diğer bütün kanıtlar bunu gösteriyordu.

İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki yargılama sonucunda mahkeme heyeti, sanığı 'kasten öldürme' suçundan müebbet hapis cezasına mahkûm etti. Ardından 'haksız tahrik' indirimi uygulayıp Dindar'ın cezasını 18 yıl hapse indirdi.

“Haksız tahrik” nereden çıktı değil mi?

O dönemki haberlerden okuyalım:

“Gerekçeli kararda Ceyda Yüksel'in, Dindar'ın cinsel yakınlaşma isteğini geri çevirmesi nedeniyle gece eve dönerken sokakta tartışma yaşadığı, çevredekilerin ifadelerinden yola çıkarak tartışmanın evin içinde sürdüğünün altı çizildi. Sanık Dindar'ın kapıldığı tahrik etkisiyle Yüksel'i evin salon kapısının camını kıracak şekilde tutup, kapıya vurduğu belirtildi. Dindar hakkında, tahrik altında suçu işlediği, kapıldığı elem ve öfkenin niteliği ve boyutu dikkate alınarak da haksız tahrik indirimi uygulandığına vurgu yapıldı.”

* * *

Ve öğreniyoruz ki Yargıtay 1. Ceza Dairesi, yerel mahkemenin bu gerekçesini ve verdiği indirimli hapis cezasını yerinde bularak onamış.

Karar henüz tebliğ edilmemiş.

Yargıtay’ın onama kararlarında genellikle fazla gerekçeye de gerek görülmez. Yasaya uygun olduğu belirtilerek onandığı vurgulanıp geçilir.

Farklı bir yoruma da ihtiyaç duyulmaz.

Belli ki yine duyulmayacak…

* * *

İki cinayet arasında altı yıl var. Kaçmaz’ın öldürüldüğü gün ile Yargıtay kararı arasında 11 yıl...

Bir kadın, yargıya göre tutkulu sevgiye yanıt vermediği için öldürüldü.

Bir başka kadın cinsel ilişkiyi reddederek karşısındakini elem ve öfkeye boğduğu için...

Ağır ceza mahkemelerine yolunuz düşerse fazlasını da görebilirsiniz.

Katil, kıskandığı için öldürdüğünü söyler, mahkeme öldürülmüş kadının telefonunun incelenmesine karar verir.

Katil, boşandığı eşinin başkasıyla görüştüğünü söyler, mahkeme bunu indirim nedeni sayar.

Katil, uzaklaştırma kararına sevgisinden dolayı uymadığını söyler, mahkeme şefkatle karşılar.

Tablo değişmiyor.

* * *

Ve tüm bunlar normalmiş gibi, hayatın olağan bir parçasıymış gibi, bütün bu saçma gerekçelerin hukukta gerçekten karşılığı varmış gibi birileri çıkıp bunları yorumluyor.

Kimi bıçağın uzunluğuna bakıyor, kimi kadının bu adamla niye görüşmüş olduğuna…

* * *

Bununla da sınırlı değil elbette.

“Kader kurbanı” diye anılanlar bu adamlar, siyasiler, bu işler başlarına gelmediği için tüm olanları kaderden biliyorlar!

2010’dan bu yana sistemli olarak bu adamların cezalarında örtülü aflarla, infaz düzenlemeleriyle indirim yapılıyor. Kuş gibi cezalar kuşa döndürülüyor.

Gelişmiş, insan hayatına değer veren bir ülkede, rahat rahat daha önce iki eşini öldürdüğünü söyleyen ve eş bulmak için televizyona çıkan birini görmek mümkün mü?

Burada görürsünüz.

Burada insanlar ölür ve unutulur. Birileri de bunun üzerinden siyaset yapar.

Birileri hukukçuluk oynar.

Birileri slogan atar…

Kadınlar ölür, çocuklar ölür ve birer istatistikten ibaret kalırlar!

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar