Gökçer Tahincioğlu

Gökçer Tahincioğlu
Gökçer Tahincioğlu
Tüm Yazıları
Komisyonun zor tercihi ve yargının yolsuzluk çıkmazı
14.08.2025
18
Siyasi partiler, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını verdikleri komisyona üçüncü toplantıda yavaş yavaş önerilerini sunmaya başladı. Her konu gibi “çatışma-çözüm” sürecine de Türkiye usulü çözümler getirilecek. Anlaşılıyor ki AKP, PKK’ya özgü bir “eve dönüş” düzenlemesi yapılmasıyla defteri kapatmak eğiliminde. MHP, bunun yanına bir de İnfaz Kanunu eklemek istiyor. DEM Parti, “kalıcı çözüm” için bir öneri hazırlığında, CHP ise “demokrasi” başlığı üzerinden ilerliyor

Küf, bir yere bulaştığında, öyle üzerinden silip atıp, kalanı kurtaramıyorsunuz.

Uzayan lifleri, en temiz görünen yerlere bile bulaşıyor, kirletiyor, çürütüyor.

Çürüme bir yandan başladığında, yavaş yavaş, fark ettirmeden her yere yayılıyor. Soluksuz bırakıp, bütünü ele geçirinceye kadar.

* * *

Avukat Rezan Epözdemir’in gözaltına alınmasının ardından AKP içinden yargıya uzanan farklı iddialar ortaya atıldı. Öyle ki İstanbul Başsavcısı Akın Gürlek’in bile baskı altına alınmak istendiği tartışıldı. Tartışmanın bir tarafı Gürlek’e baskının söz konusu olmadığını bir tarafı büyük baskı yapıldığını söyledi.

Bunları siz söylediğinizde sonuçları farklı oluyor elbette. Oysa günlerdir farklı davalarda ne büyük paraların döndüğünü, avukatların farklı yargı mensupları üzerinden ne gibi faaliyetlerde bulunduğunu bu hesaplar aktarıyor.

Adliyelerdeki rüşvet dalgasına ilişkin olarak siz yazdığınızda başlatılan soruşturmalar, yapılan suç duyuruları ise nedense şimdi başlatılmıyor, kimse suç duyurusunda bulunmuyor.

* * *

Ancak gariplik ortada.

Mesela bugüne kadar Yargıtay üyeliğine seçilen, eski Anadolu Cumhuriyet Başsavcısı İsmail Uçar’ın Hakimler ve Savcılar Kurulu’na yaptığı suç duyurusunun sonuçlarını neden görmediğimiz sorusunun yanıtı yok.

Erişim engeli kararlarının rüşvetle çıkartıldığı, bir şebekenin bunun için özel olarak çalıştığını koskoca megapolün başsavcısı söylüyor ancak iki üç gün tartışıldıktan sonra konu hemen unutuluyor.

Üç günde tahliye edilen uyuşturucu baronları, suç örgütü liderleri, korunan, yakalanmayan mafya liderlerinin dosyalarına bakan yargı mensupları hakkındaki soruşturmaların akıbeti belirsiz.

Ancak bir klikler savaşı yaşandığında yaşananlar ortaya dökülüveriyor ve dökülenlerin hemen toplanması için birileri özel çaba sarf ediyor.

* * *

Yargıdaki çürümeyle TBMM bünyesinden kurulan komisyonun nasıl bir ilgisi var?

Siyasi partiler, “Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu” adını verdikleri komisyona üçüncü toplantıda yavaş yavaş önerilerini sunmaya başladı.

Komisyonda dinlenmesi istenen isimler arasında “hafıza ve hakikat” çalışmaları yapan önemli isimler var.

Ama DEM Parti listelerinde bile dünyadaki çözüm-çatışma örneklerini araştıran isimleri görmek pek mümkün değil. Bizzat dünyadaki çatışma alanlarında görev yapmış uzman isimlerin Türkiye’ye gelmelerine pek sıcak bakılmamış.

Partilerin neredeyse tamamı, şehit ve gazi derneklerinden isimlerin çağrılmasını istemiş. Bununla birlikte bu alana emek vermiş STK temsilcileri de listelerde var.

Ancak burada anlatılanların önemi anlaşılıyor ki bir yere kadar olacak.

Her konu gibi “çatışma-çözüm” sürecine de Türkiye usulü çözümler getirilecek.

Anlaşılıyor ki AKP, PKK’ya özgü bir “eve dönüş” düzenlemesi yapılmasıyla defteri kapatmak eğiliminde.

MHP, bunun yanına bir de İnfaz Kanunu eklemek istiyor. Tutuksuz yargılamanın üzerinde de hem seçim hesapları hem de cezaevlerinde kalanlar üzerinden bakıyor.

DEM Parti, “kalıcı çözüm” için bir öneri hazırlığında, CHP ise “demokrasi” başlığı üzerinden ilerliyor.

Bu noktada CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in, “İktidar bir sarmala girdi ve buradan çıkamıyor, belki komisyon buradan çıkmasını sağlar” sözünün önemi gündeme geliyor.

* * *

Suriye’de yaşananlar, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan SDG odaklı açıklamaları öyle birkaç yasal düzenlemeyle bu defteri bütünüyle kapatmanın çok da kolay olmadığını gösteriyor.

Elbette değil ve dünyada da bu yöntemle kapanabilen defter yok.

Bütünüyle bir demokratikleşme sağlanmadıkça ilerleme kaydedilmesi, geçici çözümlerin kalıcı hale gelmesi de çok mümkün değil.

Ancak niyet de bu değil.

AKP’nin üzerinde çalıştığı belirtilen yasa teklifine bakalım.

PKK ile sınırlı olmak üzere “şiddete karışmamış örgüt üyelerinin, örgüt üyeliğinden cezalandırılmaması, entegrasyon için programlara katılmaları”, “şiddete karışmış örgüt üyelerinin ayrıca örgüt suçlarından cezalandırılmaması, sadece eylemlerinden dolayı cezalandırılmaları…”

Terörle Mücadele Kanunu’nu, Türk Ceza Kanunu’nu değiştirmek gibi bir niyet yok.

Muğlak terör tanımına dokunmak istenmiyor. Muğlak TCK düzenlemelerine el sürülmüyor.

Muğlaklık yargı üzerinde hakimiyeti gerektiriyor. Yasaların istenildiği gibi uygulanabilmesi buna bağlı.

* * *

Buradan CHP’nin taleplerine uzanalım. Hepsine gerek yok. Sadece biri bile yeterli.

- AİHM ve Anayasa Mahkemesi kararları uygulansın.

Bunun için bir komisyona, özel bir düzenlemeye de ihtiyaç yok. Ancak Anayasa Mahkemesi bile bu konularda vereceği herhangi bir kararın uygulanıp uygulanmayacağından emin değil.

Mahkemenin her üyesi, AİHM’nin Kobani ve Gezi davalarında verdiği kararların uygulanması gerektiğini biliyor ama bu konularda da yapabilecekleri bir şey yok.

Mahkeme kararının uygulanmasının tartışıldığı bir ülkede, bir çözüm sürecini başarıya ulaştırmak mümkün olabilir mi?

Bu sorunun da yanıtı kolay.

* * *

Ve buradan anlaşılıyor ki komisyonun başlıklarından birinin “bağımsız yargı” olması gerekiyor.

AKP’yi, Özel’in deyimiyle girdiği döngüden çıkarabilecek tek başlık da bu.

Çıkmak niyeti varsa elbette.

10 Ekim, Suruç katliamlarını aydınlatmayan, AİHM’nin tek tek tespit ettiği yöntemlerle Gezi ve Kobani davalarını açan, sürdüren, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik” gibi açık bir maddeyi bile bunu yapanlara değil, gazeteci-yazarlara uygulayan, olmadık dosyalarda erişim engeli kararları veren, sadece muhalefet belediyelerini gündemine alan, sürekli rüşvet iddialarıyla, “borsa” iddialarıyla gündeme gelen bir yargı mekanizması söz konusuyken hangi alanda ilerleme kaydedilebilir.

Komisyonun gerçekten tarihe geçmesi mümkün.

Önünde bir fırsat var.

Bu fırsat, muhalefete, CHP’ye, DEM Parti’ye, TİP’e kulak vermekten, bu partilerin önerilerinin de ötesine geçerek yargı bağımsızlığını, hukukun üstünlüğü prensibini öncelikli başlık olarak ele almaktan geçiyor.

Meclis salonlarında ayrı, dışarıda ayrı bir Türkiye yok.

Komisyonun ise ağırlık koyarak, Türkiye’yi dönüştürme fırsatı var.

Maalesef bunun pek farkında olmadığı da ortada…

Ancak kayda geçmek gerekiyor.

Gerçek bir demokratikleşme olmadan, demokratikleşmiş gibi görünmek yetmiyor.

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar