Gökçer Tahincioğlu
Yargı, kulaklarını tıkamış, sadece devletten gelen sesleri duyuyor haftalardır.
İşkence gördüğünü söyleyen gençler yeniden gözaltına alınıyor, işkence yaptığını sosyal medya hesabından sergileyen polisleri teşhir eden bir başka genç bunun üzerine işkence gördüğünü anlattığında Dezenformasyon Merkezi tarafından yalanlanıyor.
Görülmedik bir sistem.
İşkence ile suçlanan emniyetin hiçbir araştırma zahmetine katlanmadan yaptığı açıklamayı esas alarak, Cumhurbaşkanlığı bünyesinde kurulmuş bir yapı, doğrudan yurttaşı “yalancı” ilan ediyor.
Saraçhane başta olmak üzere Türkiye’nin dört bir yanında gözaltına alınan gençlerden yükselen feryatlar asla karşılık bulmuyor.
Cinsel taciz iddiaları, darp, işkence iddiaları soruşturma konusu bile yapılmıyor.
***
Ama elbette nadir de olsa tersine örnekleri görmek de mümkün. Üstelik devlete yükümlülüklerini anımsatan iddianameler ve bunları yazan savcılar da var. Üstelik mahkemenin ilk iddianameyi iade etmesine rağmen, “işkence” iddiasında ısrarcı olarak…
***
Gezi eylemlerinin yıldönümü nedeniyle, 1 Haziran 2022’de İstanbul’da yapılan eylemde gözaltına alınan Berkay Ustabaş, Berkan Bütün, Sedef Özer ve İlayda Aktüre, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube’ye götürüldü.
İddianamede, burada nezarethaneye konulmayan üç kişinin, ikinci kattaki odaya çıkartıldığı ve burada fikir ve eylem birliği içerisindeki polisler tarafından darp edildikleri kaydedildi.
***
Tanık ve şikayetçi ifadelerine yer verilen iddianamede, bilirkişinin, emniyetin koridorlarında bulunan kamera kayıtlarıyla ilgili raporu özetlendi. Buna göre raporda şöyle denildi:
“Emniyet içerisinde bulunan güvenlik kamera kayıtlarında şahısların polis eşliğinde odaya girdikleri, akabinde 3-4 polis memurunun da odaya girdikleri, kapıyı kapattıkları, kapı önünde avukatların bekledikleri, içeri girmek isteyen avukatların ve polis memurlarının kapıyı açmaya çalıştıkları ancak kapının kilitli olduğu, bir süre sonra kapının açıldığı, içeride polis memurlarının olduğu, bir şahsın yerde yüzüstü yatar halde olduğu, oda içerisinde, ‘insanlık onuru işkenceyi yenecek’ şeklinde slogan atıldığı, kapı önündeki kalabalığın da slogan attıkları, sonrasında kapının açıldığı, dışarıda bekleyen kalabalığın içeriye girmeye çalıştıkları ve polis memurlarının içeriye girişi engellediği…”
***
İddianamede, müştekilerin bilirkişi raporundaki görüntülerden ve temin edilen fotoğraflardan kendilerine yönelik eylemde bulunan polis memurlarını teşhis ettikleri, bu polislerin kimliklerinin saptandığı belirtildi.
İddianamede, şöyle denildi:
“Şüphelilerden A.R.A.’nın nezarethaneye alınmadan önce müştekileri alarak Güvenlik Şube Müdürlüğü katına götürdüğüne, onları ifade alınmayan, şubede görevli bir amirin kullandığı oda içerisine aldığına, daha sonra bu odaya gelen diğer şüpheliler A.C.A., E.D., G.O., H.Ç., S.B.A. ile birlikte fikir ve eylem birliği içerisinde müştekilere elle vurmak, tekme vurmak, ittirmek, diz ile bastırmak, müşteki Berkan’a ters kelepçe takmak, odaya girmek isteyenlere engel olmak suretiyle fikir ve eylem birliği içerisinde müştekileri darp ettiklerine, oda dışında bekleyen avukatların tepkisi ve amirlerinin müdahalesi üzerine bu odadaki eylemlerini sonlandırdıklarına, ancak müştekiler acil çıkış merdiveninden nezarethaneye indirilirken polis S.B.A.’nın kadın şüpheliye tekme atmak, nezarethane katında ve burada bulunan bir oda içerisinde iki şüpheliye vurmak suretiyle eylemlerine devam ettiklerine… müştekilerin yaralandıklarının tespit edildiği…”
***
"Şüphelilerin eylemi öncesinde müştekilerin emniyet müdürlüğünde kontrol altında olmalarının gerek eylemin gerçekleştiği odaya götürülürken gerekse nezarethaneye indirilmek için çıkartıldıklarında bir taşkın hareketlerinin olmamasının, müştekilerin adli raporlarındaki bulguların sayısının polislerin eyleminin ani gerçekleşen yaralama boyutunu aştığını, eylemin işkence suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini gösterdiği…
Şüphelilerin zor kullanmak zorunda olduklarını belirtmelerine karşılık, Anayasa Mahkemesi’nin kararlarında basit tıbbi müdahale ile giderilebilir nitelikte yaralanmanın kötü muamele yasağının asgari eşiğini geçtiğinin kabul edilmesi, şüphelilerin eyleminin işkence mi, zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması sonucu kasten yaralama mı yoksa zor kullanma yetki sınırları içerisinde mi kaldığının ancak mahkemece yapılacak yargılama sonucu tespit edilebileceği…”
***
Özel alanda işkence
İşkence gören isimlerden Berkay Ustabaş, ifadesinde yaşananları şöyle anlattı:
“Nezarethanenin ön bürosu olarak tabir edebileceğimiz antresinde aramanın burada yapılmayacağını, antrenin hemen çıkışındaki arama odalarında arama yapabileceklerini söylediler, biz de oraya geçtik. Aramamız yapıldı. Nezarethaneye girecekken, A.R. isimli polis, “bunları yukarıya çıkaralım” dedi. Ben bu yönde talimat gelip gelmediğini bilmiyorum. O aşamaya kadar kaba bir davranış olmadı. Bizi ikinci kata çıkardılar, güven büro amirinin odasına soktular. Gözaltına alınan dört kişi de oradaydı. Birdenbire A.R. adlı polis, duvara dönün, aranızda konuşmayın diye bağırdı. Ben değişikliğin nedenini öğrenmek istedim ve duvara dönmeyeceğimizi, ifade alınacaksa avukatımızı istediğimizi söylerim. A.R., beni ittirerek, ‘çık lan dışarıya’ dedi. Beni kapıya doğru ittirdi. Kapıyı açıp, ‘buraya bakın’ diye seslendi. Birden fazla polis girdi ve girer girmez, ‘polise vuran bunlar mı?’ denildiğini duydum.
“Bu iş burada mı yapılır, aşağıda yapın”
Biri göğsüme yumruk vurdu. Çok şaşırdım ve ‘ne oldu şimdi’ dedim. Darbeler devam etti ve ayakta durmaya çalıştım. Şaşırdım çünkü bu davranış üzerine dışarıyla iletişim kurmaya çalıştık. Yan odada ifade alınıyordu ve avukatlar da kapıdaydı. A.R. isimli polis çelme takarak beni yere düşürdü ve diziyle kafama bastırmaya başladılar. Bana, ‘göndür mü lan dediğimi yapmazsan hak ettiğin buydu’ dedi ve şiddetine devam etti. Diğerleri de bu sırada vuruyordu. Bu esnada bana ters kelepçe takıldı. Darbelerin çoğu kafama isabet etti. Bu sırada dışarıdaki polisle, avukat kapıyı açmaya çalışıyorlardı. İçeriden kapıyı tutan polisler vardı. Kısa süre sonra amir olduğunu düşündüğüm kişi içeriye girdi ve bu kişi, ‘size kaç defa söyledim, bu iş burada olur mu, dışarısı avukat kaynıyor, bizi zor durumda bırakıyorsunuz, ne yapıyorsanız aşağıda yapın’ dedi. Bunun üzerine şahıslar, ‘sizinle aşağıda oynayacağız’ dediler. Ben de “insanlık onuru işkenceyi yenecek” sloganı attım.
Bizi nezarethaneye götürdüler. Ancak götürmek için herhangi bir kamera bulunmayan acil çıkış merdivenleri olarak değerlendirdiğim, kameranın olmadığı yeri kullandılar. Polisler, ‘burada kamera yok’ dediler ve bize tekme, yumruk sallamaya başladılar. Bizimle birlikteki Sedef Özen ve İlayda adlı kadın arkadaşın sırtına tekme, yumruk vurulmasından rahatsız oldum. Ben eskiden Devrimci Gençlik Dernekleri başkanıydım. Bundan dolayı beni tanıdıklarını ve ters kelepçe taktıklarını düşünüyorum. Bir polis memuru ense köküme yumruk attı. Canımı en çok bu darbe acıttı.”
İşkence gören diğer isimler de aynı ifadeler verdi.
***
Tanıdık ifade: Ölçülü biçimde zor kullandık
Şüpheli polis memurları ise daha önce düzenledikleri tutanaklara paralel ifadeler verdiler.
Şüphelilerin odadaki polisi darp etmek istediğini, küfrettiklerini, sesleri duyarak odaya girdiklerini, burada kendilerine de hakaret ettiklerini ve direndiklerini, devlet malına zarar vermeye çalıştıklarını, kapıyı açık görünce firar etmeye çalıştıklarını düşünerek ölçülü biçimde, yasal sınırlar içerisinde, önceden uyarıda da bulunarak zor kullandıklarını öne sürdü.
***
Mahkemeden döndü
Gözaltına alınan üç kişinin İstanbul Emniyeti'nde uğradıkları işkence hakkında iddianame yazıldı. 6 polise dava açılırken, işkencenin "kameraların görmediği" alanda gerçekleştiği tespit edildi. Bir amirin polisleri uyararak "Bu işleri burada değil, aşağı yapın" şeklindeki sözleri de iddianameye girdi.
Ancak mahkeme, 2023’te bu iddianameyi iade etti. Kararda, bazı tanıkların ifadelerinin alınmadığı, bazı tanık polislerin isimlerinin tespit edilmediği, ayrı ayrı adli tıp raporları düzenlenmediği, suçun işkence mi kötü muamele mi olduğu konusunda ayrım yapılmadığı gibi gerekçeler sıralandı.
***
Savcının ısrarı
Savcı, tüm bu kanıtları toplayarak, geçtiğimiz günlerde iddianameyi yeniden düzenledi.
İddianamede, polislerin nezarethaneye alınmadan önce müştekileri alarak Güvenlik Şube Müdürlüğü katına götürdüğükleri, onları ifade alınmayan, şubede görevli bir amirin kullandığı oda içerisine aldığı, daha sonra bu odaya gelen diğer polislerin fikir ve eylem birliği içinde müştekilere elle vurmak, tekme vurmak, ittirmek. diz ile bastırmak, müşteki Berkan'a ters kelepçe takmak, oda içerisine girmek isteyenlere engel olmak suretiyle fikir ve eylem birliği içerisinde müştekileri darp ettikleri, eylemin gerçekleştiği oda dışında bekleyen avukatların tepkisi ve amirlerinin müdahalesi üzerine bu odadaki eylemlerini sonlandırdıkları anlatıldı.
İddianamede, müştekiler acil çıkış merdivenlerinden nezarethaneye indirilirken müştekilere tekme atmak, nezarethane katındave burada bulunan bir oda içerisinde şüphelilere elleriyle vurmak suretiyle eylemlerine devam ettikleri vurgulandı. Bu konuda yeterli kanıtın bulunduğu kaydedildi.
***
“Yükümlülük devletin”
İddianamede, müştekilerin adli raporlarındaki bulguların sayısının şüphelilerin eyleminin ani gerçekleşen yaralama boyutunu aştığını, eyleminin işkence suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini gösterdiği, bu suçun işlenip işlenmediğini belirleme yetkisinin de ağır ceza mahkemesinde bulunduğu vurgulandı.
İddianamenin en can alıcı tespitlerinden biri de bu noktada yapıldı:
“Şüphelilerin eylemlerinin işkence mi, zor kullanma yetkisinde sınırın aşılması sonucu kasten yaralamamı yoksa zor kullanma yetki sınırları içerisinde mi kaldığının ancak mahkemece yapılacak yargılama sonucu tespit edilebileceği, Anayasa Mahkemesinin müstakar kararlarına göre güç kullanımının kaçınılmaz hale geldiğinin, kullanılan gücün orantılı olduğunun ve yaralanmanın ne şekilde gerçekleştiğinin kanıtlanması yükümlülüğünün kamuya ait olduğu, yapılan yazışmalara karşın İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü tarafindan müştekilerdeki yaralanmanın ne şekilde gerçekleştirildiğini açıklayan bilgi ve belgenin sunulmadığı, yaralanma anına ilişkin görüntü sunulmadığı, güç kullanımının kaçınılmaz hale geldiği ve kullanılan gücün orantılı olduğunu kanıtlama yükümlülüğünün yerine getirilmemiş olması sebebiyle müştekilerin teşhis ve beyanlarının kamu davası açmak için yeterli şüphe oluşturacak delil olarak değerlendirilmesi zorunluluğu doğduğu…”
***
Evet, bir devlet, bu iddiaları araştırdığında, işkenceyi normalleştirmediğinde, suç saydığında büyüyor.
Görevini hakkıyla yapanla suç işleyeni ayırdığında kamu görevlilerine “iyilik” yapıyor.
Savcılık, açıkça belirtmiş:
Emniyet, zorunlu ve yasal güç kullanımı iddiasında bulunuyorsa bunu kanıtlamalıdır. Durup dururken bu darp izleri olmaz.
Ezberden orantılı güç kullandım demekle de olmaz…
Şimdi yapılması gereken bütün ciddi işkence iddialarının aynı biçimde araştırılması.
Dileyelim mi bu iddianame hem milat hem de örnek olsun…
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolTefessüh… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUAnayasa engeli olduğu halde yeniden seçilmek isteyen başkan ne yapar? 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet Berkanİktidar ülkeyi yönetebiliyor mu ki? Tek kişi ne kadar yönetebilirse o kadar işte… 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilBüyük Aldatmaca: Popülizmin (Halkçılığın) Yolsuzluk Ve Eşitsizlik Konusundaki Yalanları 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit Akçay2025’in kalanı nasıl geçecek? 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNESiyasî kimlikler panayırı kapandı 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunSuyun akışı ya da meramı barış olmak 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRKÜRT ULUSAL BİRLİK KONFERANSI 28.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKİktidarın soğuk matematiği 23.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet ÖZTÜRKÇetin Uygur bir kitaba sığar mı? 10.05.2025 Tüm Yazıları
-
Sezin ÖNEYKopukluk ve “Anadolu Kırılması” 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Baskın ORANRahip Brunson ve öğrenci Rümeysa 25.04.2025 Tüm Yazıları
-
Yüksel TAŞKINİktidar milli iradeyi “tapulu arazisi” sandığı için büyük bir bedel ödeyecek 22.04.2025 Tüm Yazıları
-
Ayhan ONGUNDEMOKRATİK EĞİTİM MÜCADELESİNE ADANMIŞ YAŞAMLAR 21.04.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTVeda ediyorum 15.04.2025 Tüm Yazıları
-
Gülçin AVŞARŞizofrenik yurttaşlık 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan CEMALTerörsüz Türkiye! İyi güzel, peki ya demokratik Türkiye?.. 14.04.2025 Tüm Yazıları
-
Pelin CENGİZTrump’ın yeni vergileri diye yazılır, ‘post modern merkantilizm’ diye okunur 7.04.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNBoykot ve sokaklar neden bu kadar korkutuyor? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Cennet USLUİktidar neden umduğunu bulamadı? 2.04.2025 Tüm Yazıları
-
Hayko BAĞDATSokaklarda yükselen ses 28.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selva Demiralpİmamoğlu krizi ve ekonomik yansımaları 20.03.2025 Tüm Yazıları
-
Selami GÜREL“Adı belirsiz” süreç hızlı ilerliyor 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Halil BERKTAYPKK ve Türk solcuları (4) “Dağlarında gerilla var memleketimin” 16.03.2025 Tüm Yazıları
-
Etyen MAHÇUPYANKürt ‘açılımı’nın nedeni Suriye değil, Türkiye! 15.03.2025 Tüm Yazıları
-
Haluk YurtseverKaosta 'hegemonya' arayışı 11.03.2025 Tüm Yazıları
-
Arzu YILMAZHodri Meydan 10.03.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezCumhur İttifakı'nın ‘muhalefeti dönüştürme görevi…’ 28.02.2025 Tüm Yazıları
-
Doğan AKINAhmet Sever: Eşsiz, kırgın, yalnız… 26.02.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın ÜnalParti ve iktidar 25.02.2025 Tüm Yazıları
-
Murat YETKİNCHP’ye açılan soruşturmaların ortak hedefi Ekrem İmamoğlu 12.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KIVANÇİç duvarlar 10.02.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet İNSELOtoriter Nasyonal-Kapitalizmin Yeni Eşiği: II. Trump Devri 5.02.2025 Tüm Yazıları
-
İhsan DAĞIİmamoğlu nasıl kurtulur? 1.02.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ata UÇUMDEVLET VE KÜRTLER SORUN DEĞİL KONU! 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Şeyhmus DİKEN“Mesele”yi hayatın içinden çözmek 26.01.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal ÖZTÜRKKürt meselesindeki psikolojik bariyerler 17.01.2025 Tüm Yazıları
-
Seyfettin GürselEkonomik büyümede iyimser olunabilir mi? 13.01.2025 Tüm Yazıları
-
Münir AKTOLGABATI’DAN FARKLI BİR ÖRNEK OLARAK TÜRKİYE’DE VE ARAP ÜLKELERİNDE DEVRİMCİ DÖNÜŞÜM DİYALEKTİĞİ... 16.12.2024 Tüm Yazıları
-
Necati KURBÜYÜK TÖS BOYKOTU 15.12.2024 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakDevrim 10.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cenk DoğanÜRETİCİLERE İLK OLARAK KOOPERATİF LAZIM 4.12.2024 Tüm Yazıları
-
Cevat KORKMAZFiller ve Çimen... 22.11.2024 Tüm Yazıları
-
Tuncer KÖSEOĞLUTamirhanelere giden toplar… 4.11.2024 Tüm Yazıları
-
Ayşe HÜRDevletin Muhteşem Örgütlenmesi: 6-7 Eylül 1955 Pogromu 9.09.2024 Tüm Yazıları
-
Ferhat KENTEL“Maarif” marifetiyle yeni “makbul vatandaş” kurma çabaları 26.07.2024 Tüm Yazıları
-
Banu Güven“Bozkurt” Almanya’da sahaya indi 4.07.2024 Tüm Yazıları
-
İBRAHİM Ö. KABOĞLUDevlet ve yürütme kaç başlı? 27.06.2024 Tüm Yazıları
-
Gürbüz ÖZALTINLICHP’nin normalleşme politikası Erdoğan’a mı yarar? 21.06.2024 Tüm Yazıları
-
Oya BAYDARBir yazamama yazısı 14.06.2024 Tüm Yazıları
-
Bayram ZİLANAK Parti’de değişim gecikiyor mu? 4.06.2024 Tüm Yazıları
-
Soli ÖzelBetül Tanbay'ın gözünden "Gezi"nin tarihi 30.05.2024 Tüm Yazıları
-
Reha RUHAVİOĞLUTürkiye’de Kürtçenin Durumu: Gidişat, İmkânlar ve Fırsatlar 18.05.2024 Tüm Yazıları
-
SİBEL HÜRTAŞ31 Mart'ın merkez üssü: Pazarcık ve Elbistan 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Abdulmenaf KIRANNeden Yeterli Halk Desteği Alamıyoruz! 8.04.2024 Tüm Yazıları
-
Atilla AytemurBingöl Erdumlu Kitabı: Film gibi hayat* 24.01.2024 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİ“Gazze’deki Uzun Savaş” 10.01.2024 Tüm Yazıları
-
Şahin ALPAY"Ergun Abi"ye veda 10.11.2023 Tüm Yazıları
-
Ahmet ALTANYüzyıllık cumhuriyet başarılı mı başarısız mı? 29.10.2023 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
1.08.2025
24.07.2025
19.07.2025
17.07.2025
28.06.2025
28.04.2025
24.04.2025
13.04.2025
5.04.2025
29.03.2025