Gülay GÖKTÜRK
Organ bağışı
16.03.2013
3195
Bu da başka bir öneri
Geçenlerde bu köşede organ bağışını artırmak için bir öneri getirmiştim. Önerinin özü, aksi belirtilmediği sürece, bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme yapılmasıydı. Bu düzenleme, kişilerin aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak, insanlar "benimkini al" diyemiyorsa, "alma"dememelerini yeterli sayacaktı.
Bu öneriyi hararetle destekleyen okur mesajları aldığım gibi kimi eleştiriler de yapıldı. Eleştirilerden biri de bizim gazeteden Ali Atıf Bir'den geldi. Atıf Hoca bu formülün insan iradesini hiçe saydığını söylüyordu ki, ben buna katılamıyorum. Zira bir insanın organ bağışlamak istediğini deklare etmesi bir irade beyanı ise, organ bağışçısı olmak istemediğini deklare etmesi de irade beyanıdır. Kaldı ki, bizim hukukumuzda buna çok benzeyen bazı uygulamalar var. Örneğin, evlilikle mal rejimini düzenleyen yasa, çiftlerin önüne dört seçenek koyar. Çiftler isterlerse notere gidip bunlardan herhangi birini seçtiklerini belirten bir sözleşme yaparlar. Ama eğer hiçbir şey yapmazlarsa "yasal mal rejimi" olan mal ayrılığı rejimi geçerli olur. Peki, bu durumda biz, özel sözleşme yapmadıkları için mal ayrılığı rejimine tabi olan bu çiftlerin iradelerinin hiçe sayıldığını söyleyebilir miyiz?
Her neyse, ben yine de önerimin tartışılmasından memnunum. Hatta bugün size bir başka öneri daha sunacağım. Bu da şu anda Amerika'da yaşayan bir okurumdan.
Almayı kabul eden vermeyi de kabul etmeli
Uğur Sezer kendi çevresinde küçük bir araştırma yapmış. Organ bağışçısı olmak istemeyenlere "Kendiniz organ nakline ihtiyaç duyarsanız bağış kabul eder misiniz" diye sormuş. Cevap tahmin edileceği gibi, yüzde yüz evet çıkmış. Buradan hareketle şöyle bir düzenleme öneriyor Sezer: "Herkes kanunen kendi ihtiyacı olması durumunda organ kabul etmek isteyip istemediğini deklare etmek zorunda olsun. Eğer organ kabul etmeye evet diyorsa, o zaman otomatik olarak organ bağışçısı da sayılsın. Ancak insanların zamanla fikir değiştirebileceği göz önüne alınarak bu deklarasyon makul aralıklarla yenilenebilsin."
Tabii bu noktada hemen şu soru akla geliyor: Sağlıklıyken organ almayı da vermeyi de kabul etmeyen bazı kişilerin ancak kendileri organa ihtiyaç duyunca deklarasyon yenileyerek sistemi istismar etmelerine nasıl engel olunacak?
Sezer onun da çözümünü bulmuş: "Birincisi, deklarasyon yenileme aralığı 5 yıldan daha kısa olmamalıdır. İkincisi, eğer yenileme döneminde kişi bağışçı değilken bağışçı olmak istiyorsa bunu yapabilir ama bu karar yükümlülük açısından hemen devreye girerken haklar açısından bir "grace period"dan, yani bir bekleme süresinden sonra devreye girer. Bu süre de kanımca 2 ya da 3 yıl olmalıdır. Yani kişi ancak kararını değiştirdikten 2-3 yıl sonra haklar açısından bağış kabul edebilir olur" diyor.
Ayrıca, amacın bağışçı olmayanları öldürmek ya da cezalandırmak olmadığını; kendilerini bağışçı yazdırmayanlara da ihtiyaç halinde organ verilebileceğini ama bekleme sırasında sona gitmeleri gerektiğini eklemeyi de ihmal etmemiş.
Görüldüğü gibi, oldukça ayrıntılı ve oldukça hakkaniyetli bir öneri. Geliştirilmeye de müsait...
Önemli olan, insanların göz göre göre ölmesini seyretmek yerine toplumca kafa kafaya verip çözümler üretmeye çalışmak... Herkes Uğur Sezer kadar kafa yorsa kim bilir daha nice formül çıkar ortaya.
Umalım ki, bu önerileri Sağlık Bakanlığı yetkilileri de okur. Üç beş bürokrat kafa kafaya verip yeni düzenlemeler yapmak yerine çözüme toplumu da dahil eder, halkın yaratıcılığından yararlanmanın yollarını da ararlar
.
Bu öneriyi hararetle destekleyen okur mesajları aldığım gibi kimi eleştiriler de yapıldı. Eleştirilerden biri de bizim gazeteden Ali Atıf Bir'den geldi. Atıf Hoca bu formülün insan iradesini hiçe saydığını söylüyordu ki, ben buna katılamıyorum. Zira bir insanın organ bağışlamak istediğini deklare etmesi bir irade beyanı ise, organ bağışçısı olmak istemediğini deklare etmesi de irade beyanıdır. Kaldı ki, bizim hukukumuzda buna çok benzeyen bazı uygulamalar var. Örneğin, evlilikle mal rejimini düzenleyen yasa, çiftlerin önüne dört seçenek koyar. Çiftler isterlerse notere gidip bunlardan herhangi birini seçtiklerini belirten bir sözleşme yaparlar. Ama eğer hiçbir şey yapmazlarsa "yasal mal rejimi" olan mal ayrılığı rejimi geçerli olur. Peki, bu durumda biz, özel sözleşme yapmadıkları için mal ayrılığı rejimine tabi olan bu çiftlerin iradelerinin hiçe sayıldığını söyleyebilir miyiz?
Her neyse, ben yine de önerimin tartışılmasından memnunum. Hatta bugün size bir başka öneri daha sunacağım. Bu da şu anda Amerika'da yaşayan bir okurumdan.
Almayı kabul eden vermeyi de kabul etmeli
Uğur Sezer kendi çevresinde küçük bir araştırma yapmış. Organ bağışçısı olmak istemeyenlere "Kendiniz organ nakline ihtiyaç duyarsanız bağış kabul eder misiniz" diye sormuş. Cevap tahmin edileceği gibi, yüzde yüz evet çıkmış. Buradan hareketle şöyle bir düzenleme öneriyor Sezer: "Herkes kanunen kendi ihtiyacı olması durumunda organ kabul etmek isteyip istemediğini deklare etmek zorunda olsun. Eğer organ kabul etmeye evet diyorsa, o zaman otomatik olarak organ bağışçısı da sayılsın. Ancak insanların zamanla fikir değiştirebileceği göz önüne alınarak bu deklarasyon makul aralıklarla yenilenebilsin."
Tabii bu noktada hemen şu soru akla geliyor: Sağlıklıyken organ almayı da vermeyi de kabul etmeyen bazı kişilerin ancak kendileri organa ihtiyaç duyunca deklarasyon yenileyerek sistemi istismar etmelerine nasıl engel olunacak?
Sezer onun da çözümünü bulmuş: "Birincisi, deklarasyon yenileme aralığı 5 yıldan daha kısa olmamalıdır. İkincisi, eğer yenileme döneminde kişi bağışçı değilken bağışçı olmak istiyorsa bunu yapabilir ama bu karar yükümlülük açısından hemen devreye girerken haklar açısından bir "grace period"dan, yani bir bekleme süresinden sonra devreye girer. Bu süre de kanımca 2 ya da 3 yıl olmalıdır. Yani kişi ancak kararını değiştirdikten 2-3 yıl sonra haklar açısından bağış kabul edebilir olur" diyor.
Ayrıca, amacın bağışçı olmayanları öldürmek ya da cezalandırmak olmadığını; kendilerini bağışçı yazdırmayanlara da ihtiyaç halinde organ verilebileceğini ama bekleme sırasında sona gitmeleri gerektiğini eklemeyi de ihmal etmemiş.
Görüldüğü gibi, oldukça ayrıntılı ve oldukça hakkaniyetli bir öneri. Geliştirilmeye de müsait...
Önemli olan, insanların göz göre göre ölmesini seyretmek yerine toplumca kafa kafaya verip çözümler üretmeye çalışmak... Herkes Uğur Sezer kadar kafa yorsa kim bilir daha nice formül çıkar ortaya.
Umalım ki, bu önerileri Sağlık Bakanlığı yetkilileri de okur. Üç beş bürokrat kafa kafaya verip yeni düzenlemeler yapmak yerine çözüme toplumu da dahil eder, halkın yaratıcılığından yararlanmanın yollarını da ararlar
.
Yazarlar
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluYeryüzü artık bir Vahşi Batı… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazFıkra gibi ülke ama gel de gül! 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYRusya, Suriye’den sonra İran’ı da kaybedebilir 22.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUKürt meselesinde CHP’nin yakın dönem öyküsü 21.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Neo-Mussoli’nin “Havuz Medyası” 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİModern katil 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKTürkiye ne yapmalı? 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRMHP’nin yeni anayasa hamlesi, köklü bir rejim düzenlemesini mi işaret ediyor? CHP ne yapmalı? 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEDaha kötüsü her zaman mümkün 16.06.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞSiyasetin (ve biraz da ceplerin) finansmanı, yasalar, AKP ve CHP 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNÖzgür Özel’in İmtihanı 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENBaas’tan ve İslamcılıktan Sonra 15.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerBOŞ UMUT, SONU HÜSRAN 12.06.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolHer 4 liranın 3’ü faize! 11.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENAKP ahlâkî üstünlük mü kazandı? 10.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKBarış süreci için en büyük tehlike nasıl Türkiye’nin iç barışının bozulması oldu? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi Egilmezİnsanlar Olmayan Parasını Nerelere Harcıyor? 9.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞBir anayasa inşa süreci deneyimi: Yeni Anayasa Platformu (YAP) 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçEşitlik korkusu ve 12 Eylül darbesinin büyük zaferi 4.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYerli-milli Kur’an meali AK Parti’ye nasip olacak! 2.06.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraSokak 29.05.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasErken seçim en geç ne zaman? 29.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015