Gülay GÖKTÜRK
Organ bağışı
16.03.2013
3197
Bu da başka bir öneri
Geçenlerde bu köşede organ bağışını artırmak için bir öneri getirmiştim. Önerinin özü, aksi belirtilmediği sürece, bütün insanların, ölümleri halinde organlarını bağışlamayı kabul ettiğini varsayan bir yasal düzenleme yapılmasıydı. Bu düzenleme, kişilerin aktif değil pasif tutum almalarını yeterli kılacak, insanlar "benimkini al" diyemiyorsa, "alma"dememelerini yeterli sayacaktı.
Bu öneriyi hararetle destekleyen okur mesajları aldığım gibi kimi eleştiriler de yapıldı. Eleştirilerden biri de bizim gazeteden Ali Atıf Bir'den geldi. Atıf Hoca bu formülün insan iradesini hiçe saydığını söylüyordu ki, ben buna katılamıyorum. Zira bir insanın organ bağışlamak istediğini deklare etmesi bir irade beyanı ise, organ bağışçısı olmak istemediğini deklare etmesi de irade beyanıdır. Kaldı ki, bizim hukukumuzda buna çok benzeyen bazı uygulamalar var. Örneğin, evlilikle mal rejimini düzenleyen yasa, çiftlerin önüne dört seçenek koyar. Çiftler isterlerse notere gidip bunlardan herhangi birini seçtiklerini belirten bir sözleşme yaparlar. Ama eğer hiçbir şey yapmazlarsa "yasal mal rejimi" olan mal ayrılığı rejimi geçerli olur. Peki, bu durumda biz, özel sözleşme yapmadıkları için mal ayrılığı rejimine tabi olan bu çiftlerin iradelerinin hiçe sayıldığını söyleyebilir miyiz?
Her neyse, ben yine de önerimin tartışılmasından memnunum. Hatta bugün size bir başka öneri daha sunacağım. Bu da şu anda Amerika'da yaşayan bir okurumdan.
Almayı kabul eden vermeyi de kabul etmeli
Uğur Sezer kendi çevresinde küçük bir araştırma yapmış. Organ bağışçısı olmak istemeyenlere "Kendiniz organ nakline ihtiyaç duyarsanız bağış kabul eder misiniz" diye sormuş. Cevap tahmin edileceği gibi, yüzde yüz evet çıkmış. Buradan hareketle şöyle bir düzenleme öneriyor Sezer: "Herkes kanunen kendi ihtiyacı olması durumunda organ kabul etmek isteyip istemediğini deklare etmek zorunda olsun. Eğer organ kabul etmeye evet diyorsa, o zaman otomatik olarak organ bağışçısı da sayılsın. Ancak insanların zamanla fikir değiştirebileceği göz önüne alınarak bu deklarasyon makul aralıklarla yenilenebilsin."
Tabii bu noktada hemen şu soru akla geliyor: Sağlıklıyken organ almayı da vermeyi de kabul etmeyen bazı kişilerin ancak kendileri organa ihtiyaç duyunca deklarasyon yenileyerek sistemi istismar etmelerine nasıl engel olunacak?
Sezer onun da çözümünü bulmuş: "Birincisi, deklarasyon yenileme aralığı 5 yıldan daha kısa olmamalıdır. İkincisi, eğer yenileme döneminde kişi bağışçı değilken bağışçı olmak istiyorsa bunu yapabilir ama bu karar yükümlülük açısından hemen devreye girerken haklar açısından bir "grace period"dan, yani bir bekleme süresinden sonra devreye girer. Bu süre de kanımca 2 ya da 3 yıl olmalıdır. Yani kişi ancak kararını değiştirdikten 2-3 yıl sonra haklar açısından bağış kabul edebilir olur" diyor.
Ayrıca, amacın bağışçı olmayanları öldürmek ya da cezalandırmak olmadığını; kendilerini bağışçı yazdırmayanlara da ihtiyaç halinde organ verilebileceğini ama bekleme sırasında sona gitmeleri gerektiğini eklemeyi de ihmal etmemiş.
Görüldüğü gibi, oldukça ayrıntılı ve oldukça hakkaniyetli bir öneri. Geliştirilmeye de müsait...
Önemli olan, insanların göz göre göre ölmesini seyretmek yerine toplumca kafa kafaya verip çözümler üretmeye çalışmak... Herkes Uğur Sezer kadar kafa yorsa kim bilir daha nice formül çıkar ortaya.
Umalım ki, bu önerileri Sağlık Bakanlığı yetkilileri de okur. Üç beş bürokrat kafa kafaya verip yeni düzenlemeler yapmak yerine çözüme toplumu da dahil eder, halkın yaratıcılığından yararlanmanın yollarını da ararlar
.
Bu öneriyi hararetle destekleyen okur mesajları aldığım gibi kimi eleştiriler de yapıldı. Eleştirilerden biri de bizim gazeteden Ali Atıf Bir'den geldi. Atıf Hoca bu formülün insan iradesini hiçe saydığını söylüyordu ki, ben buna katılamıyorum. Zira bir insanın organ bağışlamak istediğini deklare etmesi bir irade beyanı ise, organ bağışçısı olmak istemediğini deklare etmesi de irade beyanıdır. Kaldı ki, bizim hukukumuzda buna çok benzeyen bazı uygulamalar var. Örneğin, evlilikle mal rejimini düzenleyen yasa, çiftlerin önüne dört seçenek koyar. Çiftler isterlerse notere gidip bunlardan herhangi birini seçtiklerini belirten bir sözleşme yaparlar. Ama eğer hiçbir şey yapmazlarsa "yasal mal rejimi" olan mal ayrılığı rejimi geçerli olur. Peki, bu durumda biz, özel sözleşme yapmadıkları için mal ayrılığı rejimine tabi olan bu çiftlerin iradelerinin hiçe sayıldığını söyleyebilir miyiz?
Her neyse, ben yine de önerimin tartışılmasından memnunum. Hatta bugün size bir başka öneri daha sunacağım. Bu da şu anda Amerika'da yaşayan bir okurumdan.
Almayı kabul eden vermeyi de kabul etmeli
Uğur Sezer kendi çevresinde küçük bir araştırma yapmış. Organ bağışçısı olmak istemeyenlere "Kendiniz organ nakline ihtiyaç duyarsanız bağış kabul eder misiniz" diye sormuş. Cevap tahmin edileceği gibi, yüzde yüz evet çıkmış. Buradan hareketle şöyle bir düzenleme öneriyor Sezer: "Herkes kanunen kendi ihtiyacı olması durumunda organ kabul etmek isteyip istemediğini deklare etmek zorunda olsun. Eğer organ kabul etmeye evet diyorsa, o zaman otomatik olarak organ bağışçısı da sayılsın. Ancak insanların zamanla fikir değiştirebileceği göz önüne alınarak bu deklarasyon makul aralıklarla yenilenebilsin."
Tabii bu noktada hemen şu soru akla geliyor: Sağlıklıyken organ almayı da vermeyi de kabul etmeyen bazı kişilerin ancak kendileri organa ihtiyaç duyunca deklarasyon yenileyerek sistemi istismar etmelerine nasıl engel olunacak?
Sezer onun da çözümünü bulmuş: "Birincisi, deklarasyon yenileme aralığı 5 yıldan daha kısa olmamalıdır. İkincisi, eğer yenileme döneminde kişi bağışçı değilken bağışçı olmak istiyorsa bunu yapabilir ama bu karar yükümlülük açısından hemen devreye girerken haklar açısından bir "grace period"dan, yani bir bekleme süresinden sonra devreye girer. Bu süre de kanımca 2 ya da 3 yıl olmalıdır. Yani kişi ancak kararını değiştirdikten 2-3 yıl sonra haklar açısından bağış kabul edebilir olur" diyor.
Ayrıca, amacın bağışçı olmayanları öldürmek ya da cezalandırmak olmadığını; kendilerini bağışçı yazdırmayanlara da ihtiyaç halinde organ verilebileceğini ama bekleme sırasında sona gitmeleri gerektiğini eklemeyi de ihmal etmemiş.
Görüldüğü gibi, oldukça ayrıntılı ve oldukça hakkaniyetli bir öneri. Geliştirilmeye de müsait...
Önemli olan, insanların göz göre göre ölmesini seyretmek yerine toplumca kafa kafaya verip çözümler üretmeye çalışmak... Herkes Uğur Sezer kadar kafa yorsa kim bilir daha nice formül çıkar ortaya.
Umalım ki, bu önerileri Sağlık Bakanlığı yetkilileri de okur. Üç beş bürokrat kafa kafaya verip yeni düzenlemeler yapmak yerine çözüme toplumu da dahil eder, halkın yaratıcılığından yararlanmanın yollarını da ararlar
.
Yazarlar
-
Mümtazer TÜRKÖNE“Norm Devlet” üzerinde 19 Mart gölgesi 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRBU KOMİSYON NE ÇÖZER? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İlhami IŞIKYeni Süreç, korkular ve umutlar 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunÖzlemek ne uzun bir mesafe, Dersim… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berrin SönmezTeo-politik inşaya karşı dinsel bireycilik: İtaat mı? İtiraz mı? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYargı niye böyle? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AlbayrakKadife eldiven zamanı 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilYolsuzluk: Çürümenin Kurumsallaşmış Hali 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUÇevremiz çok bilinmeyenli bir denklem gibi, yoksa bilinebilir mi? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanDevleti yönetenler milletlerine güven vermek istiyor olsaydı… 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçayBir dönüm noktasında mıyız? 10.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUSiyaset CHP’siz, CHP siyasetsiz olmaz 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mesut YEĞENSüreç Olmasaydı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluGeri dönülmez çözümde son düzlük... 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Zeki ALPTEKİNÜretici Güçlerin Gelişiminin Motorlarından Biri Olarak Toplumsal-Sınıfsal Mücadeleler 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasHükümet yalanladı konu kapandı 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİHakan Fidan'ın diploması 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURMehmet Ali Sebük’ü neden kimse hatırlamıyor? 9.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanAK Parti kendini nasıl bu hallere düşürdü… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçKürt sorunu, komisyon ve Marx… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÇeteler çağı ve muhteşem çöküş… 8.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökçer TahincioğluKalorifer kazanından rektör danışmanlığına ve öğretim görevliliğine uzanan yol: Sahte diplomaya ne g 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazAYM kararı yargıyı bağlayacak mı? 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraÇağdaş Türkiye 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: “İmralı’da Bir Mahkûm” 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Cemile BayraktarŞeffaf, açık ve çoğulcu 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇİsa’nın takipçilerine sığınan Muhammed’in takipçileri 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTUtanmazlığın ve Çürümüşlüğün Belgesi: Sahte Diploma Skandalı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞAdemimerkeziyet: Dikey güçler ayrılığı ya da paylaşımı 7.08.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERİki öncü şirkete nasıl sızıldı: Denetimsizliğin çürüttüğü devlet 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜR‘Dijital devlet’ işgali: Girilmedik kurum yok! 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞMeslek liseleri tartışmaları (1) 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUDemokratlar, ümmetçiler, ırkçılar 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Murat BELGEKaş yaparken göz çıkarmak 6.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mahfi EgilmezEkonomiyi düzeltmekle iş bitmez 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Vahap COŞKUNKalemşörler ve Çubuk Ustaları da Silah Bıraksın! 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZTerörsüz Türkiye hedefi: Hukukun ve siyasetin rolü 5.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanBatı artık Kiev’de Zalujni’yi görmek istiyor gibi 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYABarış ve Demokratik Toplum Çağrısı; Hasta Tutsaklar 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNMisak-ı Suriye! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞKUVVETLER AYRILIĞI YOK İSE… 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRGüvensizliğin gölgesinde siyaset: Geçen yıla kıyasla korku düzeyimiz yükseldi, peki neden? 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciÇürüme! 4.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANErdoğan’ın korktuğu başına geldi 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKBatı, Türkiye, ulus-devlet: Vazgeçmenin fırsatları ve riskleri 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Abdurrahman DilipakPartiler ve toplum nereye gidiyor? 3.08.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRKomisyon hayırlara vesile olsun inşallah… 2.08.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞZora girmiş bir anlatı: “ABD emperyalizminin değişmez stratejik hedefi bağımsız Kürt devleti” 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan AKSAYAzerbaycan ile Rusya arasında savaş çıkar mı? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİHıristiyanlıktaki “kurtuluş” fikrinin İslamda yeri olabilir mi? 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Berat ÖZİPEKEzberler bozulurken mağduriyetler de son bulmalı 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERSüreç ya da Çözüm Komisyonu 1.08.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet AKAYAnkara, CHP, Çözüm Süreci ve Şam Arasındaki Tıkanıklık: 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Umur TALUKötülük durur durur, seni de vurur! 29.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBeyaz Toroslu savcı olayına iktidar nasıl bakıyor? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Abdullah KıranYeni süreç ve Suriye denklemi 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünSuriye’de istikrarı sağlamak mümkün mü? 27.07.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANTartışmayı kazanmaktan önce becermek gerek 21.07.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYABeşiktaş düzene karşı çıktı: Sessiz devrimin adı olacak 19.07.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerULUSAL KİMLİK DAVASI 18.07.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTaşıyıcı koalisyonlar ve ormanın içindeki CHP 17.07.2025 Tüm Yazıları
-
Taner AKÇAMAcaba Kürt sorununun önündeki engel “Atatürk miti” mi? 14.07.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDENKürt ulusunun kavgasında bir sosyalist lider 13.07.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞDemirtaş’a Kobane mahkumiyeti: Gerekçedeki “10 kusurlu hareket” 28.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hikmet MUTİAsoyşeytit Pres ' den Cemşit K.nın canlı PKK kongre izlenimleri... 13.05.2025 Tüm Yazıları
-
Metin Karabaşoğlu‘Türkiye Müslümanları’ kimler oluyor? 11.05.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
10.01.2016
8.02.2016
3.02.2016
31.12.2015
29.12.2015
27.12.2015
25.12.2015
22.12.2015
21.12.2015
18.12.2015