Gülay GÖKTÜRK

Tarihi bir güne tanıklık etmek...
22.11.2014
2400

 Pazar günü Başbakan Davutoğu’yla birlikte Dersim’de olacağım. Alevi Açılımı’nın startının verileceğini umduğumuz bu tarihi güne tanıklık etmek bana heyecan veriyor. Ama aynı zamanda endişeliyim. Çünkü biliyorum ki Aleviler Dersim’de Başbakan’dan yıllardır açık açık sıraladıkları talepleriyle ilgili somut adım bekliyor.

Ya başbakan hamaseti bol ama somut vaatleri olmayan  bir konuşma yaparsa? Ya uzun bir bekleyişten sonra Aleviler – ve tabii bütün demokrat kamuoyu- bir kez daha hayal kırıklığına uğrarsa...

“Yarım saatlik iş” diyenler

Elbette  “niyet olduktan sonra bu yarım saatlik iş” diyenlerden değilim. Tam tersine, Alevi meselesinin çözümünün, Kürt Açılımı ile karşılaştırıldığında, ikna edilmesi gereken muhafazakâr taban açısından daha büyük zorluklar içerdiğini görüyorum.

AK Parti’nin toplumsal tabanında milliyetçi bir damar olmasına rağmen, çok baskın olmadığını; parti önderliğinin Kürtleri ve Türkleri “ümmet” ortak paydasında buluşturmasının daha kolay olduğunu; buna karşılık Sünni ağırlıklı bu tabanı, mezhepsel farkın etkisiyle Alevi açılımına ikna etmenin daha zor olabileceğini ve daha yoğun ikna çabası gerektirdiğini kabul etmemiz gerekiyor. Alevi açılımının yıllardır çalıştaylar düzeyinde idare edilmesi ve bir türlü somut açılımlara geçilememesinin tabandaki bu duyarlılıktan kaynaklandığını düşünmek hiç de yanlış olmaz. Ama yine de, 12 yıl çok uzun bir zaman ve artık AK Parti’nin tabanın psikolojik hazırlığı noktasında epey yol almış olması beklenir.

 

Neden hâlâ CHP’ye oy veriyorlar?

Sayın Davutoğlu’nun bu sorunun cevabını bilmediğini sanmıyorum.  Ama yine de konuyu açmakta yarar var.

Herkes bilir ki, Alevilerin AK Parti alerjisinin temelinde kökü tarihe dayanan bir şeriat korkusu yatar; tarihte uğradıkları büyük felaketlerin suçlusu olarak Sünniliği ve Şeriat fetvalarını görürler.

Alevilerin Cumhuriyet tarihi boyunca Kemalist devlete destek vermelerinin sebebi de budur; yani her iki kesimin şeriat fobisi noktasında birleşmesi... Kemalist devlet Alevilere göre şeriat rejimi altında kıtır kıtır kesilmemelerinin tek güvencesidir. Bu  tehlike Aleviler için o kadar yaşamsal bir tehlikedir ki, ittifak yaptıkları Kemalizm’in kendileri üzerinde baskı yapması, örneğin devletten dışlaması, ötekileştirmesi, devrim kanunları ile ibadet özgürlüğünü yasaklaması tali problem olarak kalır. Çünkü aslolan, Sünni şeriatın önünün kesilmesidir.

Bugün Sünnilerin kalkıp Sünnilerle Alevilerin kardeş olduğunu; tarihteki Alevi katliamlarının da mezhepsel değil, siyasi sebeplere dayandığını söylemesi de bir şeyi değiştirmiyor. Önemli olan o tarihi geçmişin Alevi toplumunun hafızasında nasıl yer aldığıdır ve bu da kolay kolay değişmiyor.

Dolayısıyla ben Alevi Açılımı’nın kilit noktasını Alevilerin bu tarihi korkudan kurtarılması olarak görüyorum.

Bunun için Alevilere birtakım haklar vermek yetmez. Çünkü sizden olmayan bir devlet tarafından bahşedilmiş haklar, bahşedildiği gibi geri de alınabilir.  Alevilerin asıl güven duyabilecekleri çözüm, “Sünni devletin anlayışlı, demokrat ve ötekileştirmeyen politikalara geçmesi” değil; iktidarın bütün toplumu Sünni bir devlet inşa etmek niyetinde olmadığına inandırmasıdır.

Bunun da yolu, devleti onlarla paylaşmaktır. Devleti herkesin, dolayısıyla hiç kimsenin devleti haline getirmektir.

Elbette ki kimse devlet kadrolarına Sünni ya da Alevi kotaları koymaktan söz etmiyor. Liyakatın işlemesini garanti altına almak; liyakata dayanan bir kadrolaşma politikasını somut olarak ortaya koymak yeter...

Yorum Yap

Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.

Yazarlar