Güldalı COŞKUN
Cumhurbaşkanlığı tasarısı, çeşitli TV kanallarında ve sosyal medyada tartışılmaya devam ediyor. Ancak bu tartışmaların çoğu, niyet okumanın ötesine geçemiyor. Müzmin istemezükçüler, içeriğe bile bakmıyor, AK Parti'den gelen her şey “kabul edilemez” düşüncesiyle, direkt reddediliyor. Dolayısıyla, onlarla herhangi bir konuda tartışmanın imkânı da, gereği de yok.
Asıl şaşırtıcı olan, kendilerini daha demokrat ve aydın olarak tanımlayan bazı kişi, grup ya da partilerin, böyle ciddi ve teknik birikim isteyen bir konuda, şablon cümleler ve niyet okumalarla görüş bildirmesi oluyor.
Facebook sayfama, “ ‘Hayır demek', mevcut sistemden, bürokratik vesayet ve hantal devletten ‘rahatsız değilim' demek olmuyor mu acaba!?” diye bir not düştüm. Gelen yanıtlarda yukarıda bahsettiğim yaklaşım biçimleri fazlasıyla vardı.
AK Partiyi, hâlâ “şeriatı getirecek” diye suçlayanların yanı sıra; yapılan değişimi, anti demokratik otokrat bir rejime geçiş olarak yorumlayanlar da oldu. 18 maddeden oluşan bir taslak var önümüzde. Buradaki sistem değişikliğini, rejim değişikliği olarak yorumlarken, yönetimde bazı bürokratik engelleri aşmak, yasama ve yürütmenin iç içe geçtiği parlamenter sistemin yerine gelecek olan sistemi, “kişi hak ve özgürlükleri konusunda bir şey getirmiyor” diyerek eleştirmek, insanı hayrete düşürüyor.
Bu grup, güya tartışabileceğimiz bir grup oluyor, müzmin karşıtların yanında. Tasarının, kişi hak ve özgürlükleriyle ilgili bir düzenleme olmadığını söylemek de, tartışma zeminini maalesef değiştiremiyor. Kulaktan dolma bilgiler ve sebeplerini bilindiği halde “neden tüm Anayasa değiştirilmiyor” söylemi ve mantığıyla da bir yere varılamaz.
Başka bir sisteme geçilirken, o sistemin özelliklerinden yola çıkarak eleştiride bulunabiliriz. Bir başkan seçiyorsak, bir takım yetkilerin verilmesi, bu sistemin özelliğidir. Hem sistemi değiştirip, hem de “Başkan'a neden bu yetkiler veriliyor” demek de aslında “sürahiye neden su dolduruyorsun” demek olmuyor mu! Hukukçu olan bazı yazarların bile, Cumhurbaşkanına verilmiş olan kararname yetkisini, sistemin bir unsuru olarak görmeyip, yetki gaspı gibi yorumlamaları da enteresan!
Bu konudaki değişikliği bir hatırlayalım:
“Cumhurbaşkanı, yürütme yetkisine ilişkin konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarabilir. Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemez. Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Kanunda açıkça düzenlenen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamaz. Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanır. Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelir.”
İstanbul Üniversitesi'nden Prof. Dr. Haluk Alkan, bu durumu şöyle yorumluyor: “…Anayasa değişikliği, Cumhurbaşkanının yürütme yetkisi alanına giren konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarma yetkisini tanıyarak Başkanlık sisteminin mantığına uygun bir çerçeve çizmektedir. Ancak teklifte, bu alanın hangi konuları içerdiğini tek tek saymak yerine (Örn. Brezilya Anayasası), yetkinin sınırlarını doğrudan, anayasa ve kanun alanı ile sınırlamaktadır” Anayasanın ikinci kısmının birinci ve ikinci bölümlerinde yer alan temel haklar, kişi hakları ve ödevleriyle dördüncü bölümde yer alan siyasi haklar ve ödevler Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile düzenlenemeyecek, Anayasada münhasıran kanunla düzenlenmesi öngörülen konularda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi çıkarılamayacak, Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile kanunlarda farklı hükümler bulunması halinde kanun hükümleri uygulanacak ve Meclis tarafından aynı konuda kanun çıkarması durumunda Cumhurbaşkanlığı kararnamesi hükümsüz hale gelecektir (…) Cumhurbaşkanlığı kararnamesi, bir yasama yetkisi devri değildir. Yürütme alanında tanınmış, anayasal anlamda asli bir yetkidir ve doğrudan yasama otoritesinin çıkardığı kanunlar ve yapacağı düzenlemelerle sınırlanmış bir yetkidir.”
Doğrusu; tam tersi Meclis'i çalışmaya iten bir sistem gibi duruyor. Her konuda ayak sürüyen muhalefet, artık çalışmak zorunda kalabilir. Daha iyi nasıl izah edilir bilemiyorum ama buradan bir otoriter rejim ya da başka bir vesayet çıkaranların amacı, tasarıyı kısır retoriklerle boğmaya çalışmak gibi duruyor.
“Eski vesayete karşıyım ama yeni vesayetçilere de “hayır” diyeceğim” diyorsunuz. İyi de bir şeyleri yıkmanın-değiştirmenin yolu karşı bir güç oluşturmayı gerektirmez mi? Bu güzergâhta ne yapılsa yine "başka vesayet" denmesi kaçınılmazdır. Bakılması gereken şey, birçok standartta, savaş açılan statükonun neresinde olduğumuzdur. Sizce de son 15 yılda yaşanan değişim, 80-90 yıla kıyasla, çağ atlanması gibi durmuyor mu! Eğitim sistemi ve bürokratik kurumlarıyla örümceğin ağı gibi her yeri sarmış bir vesayete karşı savaş açmanın ciddiyetinin yeterince anlaşılamadığı görülüyor.
Savaşın ilk yarısında, korktunuz benimsediğiniz “düşmana” yenilmekten!
Daha bunun “karpuz kesmesi var” durun hele!
Yazarlar
-
Hakan AKSAYZindanın kapıları açıldı ve muhalif lider serbest bırakıldı 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUBu çağda harita böyle değişiyor 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluSiyasi belirsizlik rüzgarıyla, ‘erken’ seçime doğru… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERÖzgür Özel CHP’de neyi değiştirdi? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasTrump niçin İran’ı vurdu? 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Y. YılmazKılıçdaroğlu, Erdoğan’a hizmet etmeye hazır 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet ALTANBasın Tarihi: Sahur Pilavı… 26.06.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURSessizlik neden en büyük tehdittir? 25.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEDış Cephe ateş altında iken İç Cephe ne durumda? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanFatih Altaylı’yı hapse atacağız diye hukuku dibine kadar zorladılar 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORUSaldırılarla İran’a ‘‘Ölümlerden ölüm beğen’’ denildi 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciHer şey yolunda ise bu fahiş faiz nedir? 24.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞUCUBE SİSTEM CEHENNEMİ… 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Alper GÖRMÜŞDoğru, ülke güvenliği demokrasisiz de sağlanabilir fakat bunu durmaksızın tekrarlamakta bir sorun va 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYA"Masada Milyonlar Var;"Barış, Özgürlük ve Demokratik Toplum İçin Örgütlenmeliyiz 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan AKTAŞTahran bir kez daha bombalanırken 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNİran'ın zor seçimi: Topyekûn savaş ya da taksitle ölüm 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BULAÇSavaşın meşruiyeti ve ahlaki üstünlük meselesi 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akdoğan ÖzkanWashington’un İran takıntısının şifreleri 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
İlker DEMİRİDAMCI İRAN, SOYKIRIMCI İSRAİL DEVLETİ Mİ? 23.06.2025 Tüm Yazıları
-
Çiğdem TOKERZeytin ağaçları ve şirketokrasi 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cafer SolgunDevlet “devletimiz” olur mu? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Hasan Bülent KAHRAMANTürkiye için bir fırsat: CHP’de yeni kuşak siyaseti 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuÖcalan İsrail için ne dedi? 20.06.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUYeni milliyetçilik ve Öcalan 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİBahçeli'ye muhalefet ikna oldu da ortağı olmadı mı? 19.06.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünOyun içinde oyun… 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRNihai hedef Türkiye mi? 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit AkçaySıcak yaz 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Cansu ÇamlıbelCHP Grup Başkanvekili Gökhan Günaydın: CHP anayasa değişikliği masasına oturmayacak, öyle bir komisy 18.06.2025 Tüm Yazıları
-
Aydın SelcenDemokrasiye giderken cumhuriyetten olmak 17.06.2025 Tüm Yazıları
Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
24.06.2018
3.02.2018
27.05.2018
21.05.2018
14.05.2018
29.04.2018
23.04.2018
15.04.2018
9.02.2018
2.02.2018