Gürbüz ÖZALTINLI
AKP yönetiminin iki noktada kafasının net olduğunu düşünüyorum. Birincisi; Kürt savaşının bitirilmesini çok istiyorlar. İkincisi; PKK’nın tasfiyesi stratejisiyle barışa ulaşmanın mümkün olamayacağını görüyorlar.
Erdoğan’ın seçimlerden sonra açtığı tartışmalara, sert ve kutuplaştırıcı dile odaklananlar, AKP’nin bu niyet ve yönelimini yeterince doğru okuyamıyorlar. Ya barış arzusundan kuşku duyuyorlar, ya da niyet iyi de olsa bu siyasetin bizi barışa taşıyamayacağını düşünüyorlar.
Irkçılığa savrulmuş, önceliği “AKP’nin belinin kırılması” olan ulusalcı laikleri kastetmiyorum. O sosyoloji “çözüm süreci”ni endişeyle izleyecek ve sonuna kadar kışkırtıcı dile yüklenecektir. Bahsettiğim bu kuşkucu tutumun adresi, esas olarak kendisini sol, demokrat, laik olarak tanımlayan kesimler. Yani barışı, AKP’nin aşındırılmasından daha önemli bulanlar.
Sanırım bu “kuşku”nun başlıca nedeni, bu kesimlerin siyasi süreçleri değerlendirirken kendi demokratik standartlarını ölçü alıyor olmaları. Yalçın Akdoğan’ın deyimiyle “batılı seçmenleri”sürece katmaya yönelik reel politik söylem bu kesimi şiddetle rahatsız ediyor. Bu çok anlaşılır bir durum. Zira, bu sözünü ettiğim sol, demokrat, laik kesimlerle, AKP’nin desteğini çok önemsediği geniş tabanın (en azından önemli bir kısmı) arasında ciddi bir ideoloji ve duyarlılık farkı var.
Özellikle Erdoğan, batılı seçmen kitlesinin duygu dünyasını kontrol etmeyi fazlasıyla önemsiyor. Erdoğan’ın sorunu şu iki tesbit üzerinden okuduğunu zannediyorum: Türkler barış istiyorlar. Fakat Türkler aynı zamanda PKK’ya karşı çok sert duygular taşıyorlar ve yenilgi (ya da devlet-PKK eşitliği) fikrini hazmedemezler. Erdoğan’ın politikası, gerçekliğine inandığı bu iki duyguya ayarlı gözüküyor. Kürtlerin mağduriyeti, barışın empati gerektirdiği, PKK’nın statü arayışının meşruiyeti gibi kodlar üzerinden düşünen çevrelerde, bu reel politik endişelere ayarlanmış üslup umutsuzluk ve kızgınlık yaratıyor.
Kızgınlığı anlamak mümkün. Çünkü herkes hayatı reel politik üzerinden anlamlandırmak zorunda değil. Akıl kadar duygularımızla da varız. Örneğin, Aygün’ün taziyeye gitmesi üzerine söylenen sözleri yakışıksız ve incitici bulabiliriz.
Fakat umutsuzluk için aynı şeyi söyleyemeyiz. Çözüm sürecinde atılan her türlü olumlu adıma bu tür “ters” sözler eşlik edebilir. Biz bir yandan AB heyetinin İmralı ziyaretine tanık olurken, öte yandan sinirimizi hoplatan demeçlerle karşılaşabiliriz. Böylesi çıkışları sürecin ruhuna aykırı bulabiliriz, eleştirebiliriz ve eleştirmeliyiz de... Fakat, buradan AKP’nin barışa niyeti olmadığı, ya da bu politikayla savaşın sona erdirilemeyeceği yargısına varırken kendi “duygusal tuzaklarımızla” da yüzleşmemizde yarar var.
Bu ülkede Batılı liberal anlamda bir siyasetin toplumsal karşılığı güçlü değil. Milliyetçilikle yüklenmiş, savaş acılarının ve propagandasının biçimlendirdiği muhafazakâr kitleleri, Kürtlerin de tatmin olacağı bir barışa ikna etmek gibi gerçek bir sorunla karşı karşıyayız. AKP’nin demokratlığının sınırları bu toplumsal tarihle çiziliyor. Bu toplum ve onun siyasal temsilcileri Batı’dan ithal edilmedi. Bu coğrafyanın malzemesiyle büyük bir sorunu çözmeye çalışıyoruz.
AKP ideolojik geleneği nedeniyle değil, tam tersine o geleneği esneterek, onu dönüştürerek yol alıyor. Politik ihtiyaçları ona dayattığı için barış istiyor. Barış ise Kürt haklarının tanınmasını gerektirdiği için demokratikleşmeye yöneliyor.
Bu süreçte AKP gerçeğini anlamaya davet eden böyle yazıların “peki Kürt gerçeği ne olacak”itirazıyla karşılaştığının farkındayım. “Kürt gerçeği” konusunda AKP’den daha çok Kürt siyasetçilerine rol düştüğü kanısındayım. AKP Türk desteğini arkasına almadan barışı sağlayamaz. Fakat Kürtlerin temel haklarında mesafe sağlanmadan ve legal kanallar Kürt siyasetçilerine tam açılmadan da savaş bitirilemez. Kürt siyasetçilerinin, hükümetin “Türk desteği” üzerine kurduğu“sert söylem” yerine, haklar siyasetine odaklanması gerekir. Kürtler açısından, muhatabın siyasal söyleminden ziyade, elde edilen statünün tatmin edici olması önemlidir.
Birbirinin dünyasına yabancılaşmış, duyarlılıkları çatışan iki kamuoyuyla karşı karşıyayız.
Belli ki dominant kesimde, haklar önden söylem arkadan gelecektir.
Algıların değişmesi, statünün değişmesinden daha yavaş gerçekleşecektir.
Önemli olan barış idealinin ortak olduğuna güvenebilmektir. Bu da sözden çok eylemin içinde test edilebilir.
*
MEDYAYA NOT: Kürt cenazelerinin kaldırıldığı günde Birand’ın hayatını kaybetmesi, büyük riyayı yüzümüze çarpan trajik bir olaydı. Onun cesur haberciliğini yere göğe koyamayan medya, Diyarbakır’daki barış buluşmasını elbirliğiyle görmezden geldi. Televizyon kanalları, cenaze töreni yapılırken futbol tartışıyordu. Bu ürkeklik ve kişiliksizliğin topluma hakaret olduğunu düşünüyorum.
Haberse haber; barış ruhuysa ta kendisi.
Neredesiniz?
Yazarlar
-
Zeki ALPTEKİNEmeğin Sosyolojisi ve Kapitalizmin Geleceği: Marx vs. Marx 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Gökhan BACIKRus cinleri imana nasıl hizmet etti? Tuhaf bir Soğuk Savaş hikâyesi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ahmet TAŞGETİRENBölgede Trump operasyonu sürüyor 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Kemal CANMahkemeye düşmüş siyaset 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Taha AkyolYenilikçi bir İslam düşünürü Gannuşi 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehmi KORU3809 sayfa ve temel çelişki 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mümtazer TÜRKÖNEAhtapotun kolları 16.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali BAYRAMOĞLUÖzel ve CHP’ye dair son gözlemler 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ali TürerPATRON KİM? 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mustafa KaraalioğluÇözüm sürecinin CHP’si daha merkezde 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Yıldıray OĞURAK Parti üzerine doktora yapmış bir CHP lideri…. 15.11.2025 Tüm Yazıları
-
Sedat KAYAİmamoğlu'na istenen 23 asırlık tarihi ceza: Roma İmparatorluğu kurulduğunda hapse girseydi hala ceza 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Murat SevinçCHP hakkında kapatma davası açılır mı? Yok artık, daha neler! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akif BEKİÖzgür Özel'le kahvaltı: CHP nereye böyle? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bahadır ÖZGÜRBakın Şahan'ı şikayet eden kimmiş? Her balkona havuz yapan müteahhit savcıya koştu! 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
DOĞAN ÖZGÜDEN"Arananlar" zulmü ne zaman son bulacak? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Figen ÇalıkuşuSuriye’de ‘altın oran’ nedir? 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TEZKANİddianamenin ruhu siyasi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Hakan TAHMAZBir iddianameden fazlası: CHP’yi dizayn girişimi 14.11.2025 Tüm Yazıları
-
Akın ÖZÇERDemokrat Kral’ın anıları 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mücahit BİLİCİKemalizm’in dindarlarca rehabilitasyonu 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehveş EVİNYerel yönetimlerle işbirliği kültür politikası için hayati 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nevzat CİNGİRTBelediyenin açıklaması gerçekleri gizliyor mu? 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
KEMAL GÖKTAŞBir “yalanlama” yalanı: CHP üyeliği ve Kanada’ya iltica meselesinde gerçekler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KahveciBir iddia-nağme 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Tanıl BoraMemnuniyetsizler 13.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet OcaktanYeşil sarıklı hocalar bize böyle anlatmamışlardı 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet Ali ALÇINKAYAEnternasyonalizm ve Demokratik Toplum Çağrısı... 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
M.Latif YILDIZÇÖZÜM SÜRECİ KOMİSYON VE EKMEN 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mensur AkgünBaşarılı bir diplomasi örneği… 12.11.2025 Tüm Yazıları
-
Cihan TuğalSosyalist yükseliş dağınık ama yine de oligarşiye bir darbe 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Mehmet TIRAŞİŞ CİNAYETLERİ VE CİNAYET EKONOMİSİ… 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Eser KARAKAŞÖcalan 70’lerde mi kalmış? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Fehim TAŞTEKİNAkdeniz’den Hazar’a hizalananlar ve Colani’nin Beyaz Saray günü 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Bekir AĞIRDIRAK Parti’nin 23 yılı: Kitle partisinden devlet partisine, siyaset dilinden güvenlik diline bir dönüş 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Erol KATIRCIOĞLUKürtler davete icabet ediyorlar 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Elif ÇAKIRHSK neden suskun? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
İbrahim KirasDüşmanımız kimdir bizim? 11.11.2025 Tüm Yazıları
-
Doğu ErgilModernlik, gelenek ve Türkiye’nin zihinsel coğrafyası 9.11.2025 Tüm Yazıları
-
Nuray MERTZohran Mamdani Türkiye’de neye denk düşer? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
İsmet BerkanEğer tuz da koktuysa ne yapmalı? 8.11.2025 Tüm Yazıları
-
Ümit KARDAŞSelahattin Demirtaş’ın yazısı, zihnimiz ve zihniyet labirenti 4.11.2025 Tüm Yazıları
-
Zülfü DİCLELİKeşke… 4.11.2025 Tüm Yazıları












































Yorum yazarak yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan yorumlardan Marmara Yerel Haber (marmarayerelhaber.com) hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Yazarın Diğer Yazıları
28.04.2024
14.04.2024
8.04.2024
5.04.2024
25.11.2023
16.11.2023
12.11.2023
9.05.2023
7.05.2023
2.05.2023